Düzen partilerine “TEK BİR OY BİLE YOK!”

Yerel seçim süreci, egemenlerin politik temsilcileri olan partilerin gerçekliğini anlama-kavrama açısından emekçilere önemli olanaklar sunmaktadır. Burjuva düzen partilerinde aday belirleme süreciyle birlikte yaşanan utanç verici gelişmeler bir kez daha göstermektedir ki onların halka değil kendilerine hizmet gibi dertleri vardır. Bunun için birbirleriyle dalaşıp, kapışıyorlar, kavga edip küsüyorlar. Aradıkları, düşündükleri tek şey, kendi sınıf çıkarları; dert ettikleri ise daha fazla olanak elde ederek, zenginliklerini büyütmektir. Egemen sınıf temsilcileri daha fazla yetki, mevki; daha fazla rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlık için olanak elde etmek için çalışıp çabalarken, devrimciler-ilericiler ise “halka daha fazla nasıl hizmet ederim” diye çalışmalarını yürütür. Birbirine karşıt iki sınıfın duruş-tavır, çalışma ve yönelimleri arasında hiçbir benzer ve ortak yan yoktur. Bu gerçeklik seçim sürecinde bir kez daha görülmektedir ve görülmeye devam edilecektir.
Seçim süreci, ülke bütününde ezen ve ezilen sınıflar arasında çatışma, kapışma, birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalıştıkları bir mücadele dönemi olacaktır. Sınıflar arasında uçuruma varan eşitsizlik ve dengesizlik içinde geçen seçim sürecinde sömürücü, soyguncu, rüşvetçi ve hırsızların ellerinde her türlü maddi-manevi olanak, zengin araçlar varken sömürülen-ezilen emekçilerin ellerinde sadece gerçekler ve yaslanıp dayanacakları sadece yoksullar vardır.
Bir arayış içinde olan emekçiler için seçim süreci; daha fazla bir araya gelip yan yana olmaya çalıştıkları/çalışacakları, söz alıp kendi yaşamları ve gelecekleri hakkında konuşmaya başlayacakları bir süreç olacaktır. Bu süreç doğru değerlendirilip, etkin bir müdahale pratiği örgütlenirse, kitleleri devletten koparmanın, devrime yakınlaştırmanın çalışmasına çevrilebilir. Sınıf bilinçli proleterler bu süreçte daha aktif, etkin ve örgütlü bir rol oynadıkları zaman egemenlerin şimdiye kadar halka dayattığı sorunlarından, aldatma ve yalana dayalı etki gücünden halkı kurtarma, sömürülüp ezildiklerinin farkına vardırma, olanakları yaratılabilir. İlk iş, ilk görev, sınıflar arasındaki uçuruma varan gerçekliğin farkındalığını yaratarak, kitleleri egemenlerin etkisinden yalan ve aldatmacalarından koparmak olmalıdır.
Bu zemin güçsüz ve zayıftır. Güçlü yüklenilmesi gereken yer burasıdır. AKP’den umarı olanları, MHP’ye heves edenleri, CHP’den sol bir çıkış umut edip “düzelecek” diye yıllardır bekleyenleri uyarmak, bilinçlendirip, aydınlatmak ve örgütlemeye çalışmak esas görev olmalıdır. Bu elbette zahmetsiz, emeksiz, kolay ve kendiliğinden olmayacaktır. Bu; bir çalışma, bir hamle, bir kapı çalma, bir konuşma ve bir ikna çalışmasıyla başarılamayacaktır. Uzun bir zamanı alacağını düşünerek seçim sürecinde yürütülecek kitle çalışmasında hayal kırıklığına uğramadan, karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmadan hemen sonuç alma yanılgısına düşmeden çalışma yürütmek gerekir. Yorulmak bilmeden her defasında daha ileri bir bilinç ve daha donanımlı bir şekilde, daha ileri bir örgütlemeyle kitlelerin uyanışı, bilinçlenip aydınlanması ve örgütlenmesi için çalışılmalıdır. Bazı yerlerde uzun bir çalışma sonucu hedefe varılacakken, bazı yerlerde daha az bir zamanda sonuca gidilebilir. Sabır ve dirayetle, bilinç ve kararlılıkla, ciddi örgütlülük yaratarak çalışmaları yürütmek gerekir.
Bir insanı, bir evi, bir sokağı ve bir mahalleyi uyandırmak, ikna edip inandırmak için bazen bir ay çalışılır, bazen bir insanı, bir evi, bir sokağı, bir mahalleyi ikna edip uyandırmak ve inandırmak için bir yıl, hatta daha fazla süreli bir çalışma yürütmek gerekebilir. Bu sabır gösterilebilecek midir? Bolşevik sabır bunu yapmayı emrediyor. Kaypakkayacı devrimci çalışma ruhu bunu gerektiriyor!
Sınıf bilinçli proleterleri ağır sınavların, zorlu görevlerin beklediği bir gerçektir. Seçim çalışmalarının sonucunu bütün içinde küçük bir parçada olsa bile belirleyecek olanların bir yerinde proleter devrimciler vardır. Bu unutulmamalıdır. Gerçekleri halka anlatma nedenleri ve gerekçeleri herkesten daha fazla olanlar, proleter devrimcilerdir. Herkesten daha fazla devrimcilik yapma hakları ve meşrulukları olanlar yine proleter devrimcilerdir. Düşünceleri ve amaçları en temiz ve devrimci olanlar proleter devrimcilerdir. Bundandır ki seçim sürecini devrimci kitle çalışmanın bir parçası olarak kitlelere propaganda ve ajitasyon çalışmasının zengin ve çeşitli yöntem ve araçlarını kullanarak yürütmenin bir nedeni haline getirmek için öncelikle algıları–kavrayışı güçlendirmek gerekir. Öncelikle seçim çalışması yürüten faaliyetçilerin kafaları açık ve kendileri net olmalıdır. Öncelikle faaliyetçiler, ideolojik-örgütsel-psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Ortaya çıkacak zorluklar ve engeller karşısında öncelikle kendileri öngörülü-örgütlü ve hazırlıklı olmalıdır. Önce kendi kafalarındaki sorulara ikna edici-yeterli yanıtlar bulmalıdırlar.
Asgari bir düzeyde düşünsel-psikolojik-örgütsel hazırlık yapılarak seçim çalışmasına katılmak gerekir. Süreç içinde yürütülecek devrimci çalışmalar içinde faaliyetçiler gelişip-yetkinleşecektir. Faaliyetçilerde sıkılma, utanma, çekinme, tereddüt etme, yeterince hazır olmama durumları yaşanabilir. Kitle çalışması içinde var olan gerilikler ve acemilikler adım adım aşılacaktır. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa doğru adımlar pratik çalışma içinde atılacaktır. Yeter ki çalışmalarda güçlü bir istek olsun! Yeter ki hata yapıldığında kolay düzeltme yoluna gidilsin, gerisi elde edilecek şeylerdir. Korkmadan, çekinmeden, haklı ve meşru olunduğunun cesareti ve onuruyla hareket edilsin. Engeller birer birer aşılacaktır. Bilemediğimiz, yanıtını aradığımız her şeyi kitle çalışmasının pratiği içinde emekçi halkımız bizlere öğretecektir.
Aynı zamanda mücadelenin pratiği ve sonuçları bizlere öğretmenlik yapacaktır. Hiç kimse, her şey hakkında tam bir bilgiye ve fikre sahip olarak mücadeleye başlamaz. Aranıp bulunması, olunması istenen her şeyin yanıtı devrimci pratik içinde halkla, yoldaşlarla ve bilimle aranıp, bulunacaktır. Seçim sürecinde diğer çalışmalarda olduğu gibi devrimci bir çaba içerisine girilip, süreci-çalışmaları-gelişmeleri kavramak için tavizsiz, uygulamada cüretli olunduğunda sınırlı küçük güçlerle büyük işler başarılır. Kitleler içinde proletarya partisinin etki gücü artırılabilir.
Seçim süreci ne her şeydir ne de hiçbir şeydir. Seçim sürecine çok şey yükleyip, ondan çok şey bekleyenler yanılgı içindedir. Ancak seçim sürecini önemsemeyen, küçümseyip ciddiye almayan, devrimci çalışma yürütmeyenler de yanılgı içindedir. Her süreci her çalışmayı kitlelerin sınıflara dayalı toplumsal gerçekliğini görüp, mevcut iktidarın kendi iktidarları olmadığının farkına varıp uyanışa geçtiği adım adım bilinçlenip örgütlenmeye başladığı bir süreç olarak ele almak gerekir. Bu bilince sahip olanlar her çalışmaya ve göreve ciddiyetle yaklaşıp gerekli önemi gösterebilir.
Sandıktan demokratik halk iktidarı-sosyalizm çıkmaz. Bu bir gerçektir. Ancak seçim süreci demokratik halk devrimini örgütlemenin bir basamağı, bir adımı, bir olanağı haline getirilebilir. Bu tamamen bizlerin devrimci duruşuna, çalışmamızın niteliğine, örgütümüzün etki gücüne bağlı bir durumdur.
Kitlelerin en temel ekonomik-siyasi hakları uğruna mücadele etmek, bu haklar uğruna kitlelere önderlik etmek proleter devrimcilerin görevidir. Reformların bile büyük mücadeleler verilmeden, sayısız bedeller ödenmeden kazanılamadığı bir ülkede yaşıyoruz. Reformlar devrimin yan kazanımlarıdır. Proleter devrimciler reformlar için mücadeleyi ret etmez. Ancak mücadelelerini reformlarla sınırlandırmaz. Onların istediği koca bir devrim dünyası vardır. Bu süreçte uyanış, ayağa kalkış, kendi kaderini ellerine alma, kendileri için konuşup söz alma karar verip kararları uygulama gibi birçok konuda birçok pratikte ileri doğru adımlar atılabilir.
Son Haberler
Sayfalar

TKP-ML AVRUPA KOMİTESİ:50. MÜCADELE YILIMIZDA PARTİMİZ TKP-ML ÖNCÜLÜĞÜNDE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ MÜCADELESİNE SEN DE EMEĞİNLE KATIL!
Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza!
Açlık, yoksulluk, savaş ve göçler ezilen dünya halkları için kader değildir. Tüm bunların sorumlusu emperyalist kapitalist sistemdir. Emperyalistler bitmez tükenmez kâr hırsla dünyanın tüm yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını sömürmeye devam ediyorlar.

ANALİZ | Kim Geri Adım Attı?
Açıkça görüleceği üzere emperyalistler bir kez daha “sevgili diktatörlerine” sahip çıktılar! RTE’nin içine düştüğü durumdan çıkması için “diplomasi oyunu”na başvurdular. Bir çeviri oyunuyla ona gereken çıkış yolunu gösterdiler. Geri adım atan elbette TC oldu.
AİHM aylar önce S. Demirtaş ve O. Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar vermişti. AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan O. Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı S.

Ermenilerin uyanışı (Nubar Ozanyan )
Ölüm tarlalarından ve yollarından geçerek sağ kalmayı başaran Ermeniler, bir baştan diğer uca dek Suriye’nin sınır bölgelerine yerleşirler. İlim, gül ve bal diyarı yaptıkları anavatanları Hayastan’a bir gün geri dönme umudu ve hayaliyle yaşama tutunurlar.
Soykırım külleri içinden ayağa kalkan Ermeniler, mahir elleriyle yeniden toprağa, taşa, demire, çeliğe, bilime, sanata, yüreğe dokunurlar. Müzik, ekmek ve şarap kadar kutsal sofralar kurarlar. Yeniden kapılarını açarlar inanana ve inanmayana…

Devrimci zor ve burjuvazinin terör kavramı (Sentez)
Marks, “zor, yeni bir topluma gebe eski toplumun ebesidir” derken tam ve eksiksiz bir şekilde şiddet olmadan burjuvazinin devrilemeyeceğini ifade etmiş oluyor.

“Mahşerin Atlısı” İşçi Sınıfı Gelecek
Türkiye’nin uluslararsı tekel sahipleri ve sözcüleri Erdoğan yönetimi altındaki gidişattan memnun olmadıklarını bir kaç defa tekrarlamışlardı. Bu kez, tavırlarını net olarak ortaya koydular. Erdoğan başkanlığındaki yönetimle devam edilmeyeceğini, ortaya koydukları programla netleştirdiler. Ve CHP, İyi Parti gibi muhalefet partilerinin oluşturduğu “Millet İttifak (Mİ)”ına “programınız budur!” dediler. Kendi programlarının adını da :” Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” koydular.

Karanlığın iki rengi (Nubar OZANYAN)
Öbür dünyanın cennetini halkına anlatarak yaşanılan dünyayı cehenneme çeviren faşist R.T.Erdoğan, Türkiye’yi yoksulluğun ve yolsuzluğun dibine batırdı. Türkiye, dünya sefalet endeksinde 56 ülke içinde 21. sırada yer aldı.
Halkına iyiye gitmeyen ekonomi ve artan işsizlikten başka bir şey veremeyen İttihatçı-Kemalist AKP-MHP faşizmi, Avrupa ülkeleri içinde sefalet endeksinin en yüksek olduğu ülke ünvanını elde etti.

Birer Birer Duran Mohikan Yürekler ve Düşündürdükleri (Emre Erdal)
Gözünü açtığı yüzyılın devrimci başarılarıyla kanatlanan, yenilgilerine derinden hüzünlenen, yoldaşları düştüğünde ağlayan, kavga saatinde ise şahinleşen, düşlerinin ardından hesapsız yürüyen, pek çok şeyi yarım yaşayan ama zorunluluklarından kurtulmuş bir dünya sevdasından asla vazgeçmeyen bir devrimci kuşağın artakalan mohikanlarını birer-ikişer kaybediyoruz.

Avrupa’dan Ermeni Devrimciler:Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nu selamlıyor kampanyayı destekliyoruz!
Rojava’da 2011’den beri devam eden karşı-devrimin güdümündeki azgın saldırılar günümüz koşullarında farklı boyutlarda da olsa devam ediyor. 2011’de TC, S. Arabistan, Ürdün, İsrail gibi ülke devletlerinin Suriye’ye saldırıları, 2012’de Rojava’yı da hedef almıştır. 12 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Komitesi kuruldu ve PYD önderliğinde YPG/YPJ güçleri üzerinden bu saldırılar göğüslendi. 24 Temmuz 2012’de iç asayişten sorumlu Asayiş Güçleri de oluşturuldu. Ve devamında Afrin, Kobane, Cizre’de oluşturulan kanton yönetimler üzerinden özerk Rojava yönetimi ilan edildi.

TKP-ML Temsilcisi Orhan Ünal: “Örgütlenmekten başka çıkış ve mücadele etmekten başka kurtuluş yolu yoktur”
“Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” devrimci hamlesinin 1 yılı geride kaldı. “İleri…Daha İleri…” şiarıyla Türkiye’de ve Kürdistan’da birleşik devrimin bayrağı devrimci hamle çerçevesinde büyümektedir. Faşizme karşı, sömürgeci ve işgalci güçlere karşı yürütülen eylemler ile işçi sınıfının, gençlerin, kadınların, Alevilerin, Kürtlerin ve sistem tarafından sömürülen-ezilen bütün halkın kurtuluşu mücadelesinde önemli ilerlemeler kaydedildi.

Neden Öcalan’ın özgürlüğüne karşı sessizsiniz? (Vedat Yeler)
Üzülerek böyle bir yazıyı yazdığımı belirtmek istiyorum. Galiba ilk başta ifade etmem gereken mesele, ben ve benim gibi Marksizm suyuna bulaşmış birçok Kürdü ‘hüsrana uğratan bir konunun’ hüznünü dile getirmek oldu. Çok basit ve sade bir dille, hiçbir teorik ve ideolojik kriz yaratmadan 9 Ekim Komplosu’nun yıldönümünde 23 yıldır ağır tecrit altında olan bir halkın önderliği için örgütlenen bir kampanyaya ve bu kampanya nezdinde açığa çıkan Türkiye sol, sosyalist, devrimci, demokrat… kesimin sessizliğine değineceğim. Kişisel ve duygusal bir sitem olarak da ele alabilirsiniz.

EYLÜL’den sonra EKİM (Nubar OZANYAN)
Eylül’de kaybettik, Peru gerillalarının önderi Gonzalo yoldaşı. Ekim’de Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi Öcalan’ın özgürlüğünü kaybetmeyelim. Ağır tecrit koşullarında hiçbir devrimci önderin ve öncünün tutsak kalmasına müsaade etmeyelim. Halklar ve önderler üzerinde sallanan sermayenin kanlı kılıcını aşağı indirelim.
Önderlik, tarihsel süreç ve birikimlerin sentezidir. Önderlik, ileri bir bilinç, ileri bir hamle ve değişim gücüdür. Bazen en ağır tecrit koşularında yıllarca bir yoldaş sesi duymadan direnmektir.