Perşembe Nisan 24, 2025

EYLÜL;Nubar OZANYAN

Zalimler ellerinde bulundurdukları olanakları en iyi şekilde kullanarak darbe, katliam, linç hafızası yaratırlar. Mazlumlara ait özgürlük düşlerini, direniş tarihini alt üst ederek ve silerek yok etmeye çalışırlar.

Mazlumlar ise özgürlük ve direniş hafızalarını korumaya ve güncellemeye çalışarak yeni direnişlerin yolunu açarlar. Zalimlerin çaba ve çalışmaları, onları hafıza katili olmaktan kurtaramaz.

Mazlumlar ise özgürlük idealleri uğruna bedel ödeyenleri unutmayarak / unutturmayarak tarih yazımına devam ederler. Eylül, devrim ve özgürlükler mücadelesinde kayıpların ağır olduğu bir aydır.

Ölümsüzlük yıldönümlerinde büyük öğretmen Başkan Mao’yu, halkın sanatçısı ve savaşçısı Yılmaz Güney’i ve Amed zindan direnişçileri Kemal Pir, M. Hayri Durmuş ve arkadaşlarını; yoldaş Serdar Can’ı, Güzel Anamızı, komutan Baba Erdoğan’ı saygı ve minnetle anıp ideallerine bağlı kalarak onurlu bir duruş gösterebiliriz.

Tarih, halk, hakikat bizden bunu bekliyor.

Tarihin farklı dönemlerinde ve farklı topraklarda yaşayıp savaşarak, direnerek ve yaratarak halklara unutulmaz eser ve miras bırakan ölümsüzleri asla unutmayacağız. Yarattıkları değerlere, bıraktıkları eserlere yeniden ve yeniden dikkatle dönüp bakmaktan geri durmayacağız.

Bugün bile asla unutmamamız gereken öğretilerini, ilkelerini kılavuz edineceğiz. Tecrübeler dolu mücadelelerini her daim örnek alacağız. Ne pahasına olursa olsun mücadelenin son anına, yaşamların son nefesine kadar halkın, devrimin ve özgürlük çıkarlarını savunanları unutmayacağız. Ölüm, acı ve çile pahasına olsa da sonsuza dek özgürlüğü savunan, koruyan öğretmenlerimizi, komutanlarımızı unutmayacağız.

Bundandır ki “unutmak ihanettir” diyoruz. Devrimci hafızamızın en canlı yerinde hep onların sözleri ve yaptıkları olacaktır. Devrim ve mücadele hafızamızı daha ileri direnişlerle güçlendirmek büyütmek boynumuzun borcu olmalıdır.

Bu hafıza bizlere sömürü ve zulme karşı dinmeyen mücadele mirası, zulüm ve işkenceler karşısından eğilmeyen bir irade bıraktı. Derin acılar ve tanımlanmayan çileler pahasına boyun eğmeyenlerin anılarını ve ideallerini bıraktı. Devrimin öğretmeni, sanatçısı ve direnişçileri yüreklerimizde yaşıyor; bilincimizde yenilmez güç oluyor.

Yılmaz Güney yoksulların sağlam yoldaşı, güvenilir dostudur. Sanatı ve edebiyatıyla önemli eserler bırakarak, ezilenlerin dinmeyen öfkesi ve sıkılı yumruğu olmuştur. En zor koşullarda esmer teni, asi duruşuyla emekçilerin sesi ve sözü, yoldaşı olmayı başarmıştır. Sinema sanatını devrimci siyasetle ustalıkla birleştiren başarılı isimlerden biridir.

Hem işçi ve emekçilerin hem de Kürt olmanın ne demek olduğunu bilen bir sanatçıdır. O, çok iyi bilirdi ki, kültürsüz bir savaş ordusu düşmanı alt edemez. Cahil devrimcilik kabul edilemez. Bunun için sinema sanatını kültür ordusunun bileşeni yapmaya çalıştı.

Dünyada yapılamayacak/başarılamayacak olan hiçbir şey yoktur, sadece yapmaya istekli insanlar lazımdır. Devrimciler, özgürlük savaşçıları bu türden insanlardır. Ne pahasına olursa olsun gerçeği savunmayı esas alanlar, gerçeğin halkın çıkarlarına uygun olduğunu iyi bilir.

Kemal Pir ve M. Hayri Durmuş arkadaşlar, devrimin fırtınasına göğüs germeyi bildiler. Ezenle ezilen, zalimle mazlum arasındaki mücadelenin geçtiği fırtına merkezinde ölümsüz öncüler oldular. Kemal Pir arkadaş tam da bu azgın fırtınaların ortasında ve en önünde olmasını bildi. Ve en önde bir komutan gibi durmayı başardı.

Onlar sadece Amed Zindan cehenneminin rengini ve yangınını anlatmadılar. Sadece mahkemelerde Kürt özgürlük ideallerini ve sosyalizm davasını savunmadılar, daha ilerde bir görevi ve sorumluluğu yerine getirdiler. Amed Zindan cehennemini tutsakların insanca yaşayabileceği mekana çevirme mücadelesinin öncüsü oldular.

Ortadoğu’nun en zalim işkencecileri karşısında cesur bir duruş, bileği bükülmez direniş öncüsü oldular. Karanlık hücre ve koridorlarda parlayan umut ışığı oldular. Herkesin güven duyacağı, sırtını tereddütsüzce dayayacağı; öncü olmanın en canlı rengini gösterdiler.

Serdar Can’ımız ve Güzel Anamız devrimin her dönem emekçisi olarak “Komutan cephede komutandır” diyerek seslerini yükselttiler, Cumartesi Meydanı’nın, Cumartesi insanlarının gür sesi oldular.

En zor koşullar altında dahi mücadeleden taviz vermeme tutumu yaşamlarına neden olsa da tereddütsüzce ölümsüzleştiler. Bu da başka bir militanlıktır. Her ikisinin sıkılı yumrukları hafızamızda ve devrimci mücadelenin belleğindedir.

Ölüm korkutamadı onları; zulüm diz çöktüremedi onlara. Çok iyi bildiler, yaşam bir gün sonlanacak ancak özgürlük uğruna yapılanlar sonsuz kalacaktır, unutulmayacaktır.

Ardılları o sonsuzluk zincirine güçlü halkalar ekleyecektir.

5541

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar