EYLÜL;Nubar OZANYAN
Zalimler ellerinde bulundurdukları olanakları en iyi şekilde kullanarak darbe, katliam, linç hafızası yaratırlar. Mazlumlara ait özgürlük düşlerini, direniş tarihini alt üst ederek ve silerek yok etmeye çalışırlar.
Mazlumlar ise özgürlük ve direniş hafızalarını korumaya ve güncellemeye çalışarak yeni direnişlerin yolunu açarlar. Zalimlerin çaba ve çalışmaları, onları hafıza katili olmaktan kurtaramaz.
Mazlumlar ise özgürlük idealleri uğruna bedel ödeyenleri unutmayarak / unutturmayarak tarih yazımına devam ederler. Eylül, devrim ve özgürlükler mücadelesinde kayıpların ağır olduğu bir aydır.
Ölümsüzlük yıldönümlerinde büyük öğretmen Başkan Mao’yu, halkın sanatçısı ve savaşçısı Yılmaz Güney’i ve Amed zindan direnişçileri Kemal Pir, M. Hayri Durmuş ve arkadaşlarını; yoldaş Serdar Can’ı, Güzel Anamızı, komutan Baba Erdoğan’ı saygı ve minnetle anıp ideallerine bağlı kalarak onurlu bir duruş gösterebiliriz.
Tarih, halk, hakikat bizden bunu bekliyor.
Tarihin farklı dönemlerinde ve farklı topraklarda yaşayıp savaşarak, direnerek ve yaratarak halklara unutulmaz eser ve miras bırakan ölümsüzleri asla unutmayacağız. Yarattıkları değerlere, bıraktıkları eserlere yeniden ve yeniden dikkatle dönüp bakmaktan geri durmayacağız.
Bugün bile asla unutmamamız gereken öğretilerini, ilkelerini kılavuz edineceğiz. Tecrübeler dolu mücadelelerini her daim örnek alacağız. Ne pahasına olursa olsun mücadelenin son anına, yaşamların son nefesine kadar halkın, devrimin ve özgürlük çıkarlarını savunanları unutmayacağız. Ölüm, acı ve çile pahasına olsa da sonsuza dek özgürlüğü savunan, koruyan öğretmenlerimizi, komutanlarımızı unutmayacağız.
Bundandır ki “unutmak ihanettir” diyoruz. Devrimci hafızamızın en canlı yerinde hep onların sözleri ve yaptıkları olacaktır. Devrim ve mücadele hafızamızı daha ileri direnişlerle güçlendirmek büyütmek boynumuzun borcu olmalıdır.
Bu hafıza bizlere sömürü ve zulme karşı dinmeyen mücadele mirası, zulüm ve işkenceler karşısından eğilmeyen bir irade bıraktı. Derin acılar ve tanımlanmayan çileler pahasına boyun eğmeyenlerin anılarını ve ideallerini bıraktı. Devrimin öğretmeni, sanatçısı ve direnişçileri yüreklerimizde yaşıyor; bilincimizde yenilmez güç oluyor.
Yılmaz Güney yoksulların sağlam yoldaşı, güvenilir dostudur. Sanatı ve edebiyatıyla önemli eserler bırakarak, ezilenlerin dinmeyen öfkesi ve sıkılı yumruğu olmuştur. En zor koşullarda esmer teni, asi duruşuyla emekçilerin sesi ve sözü, yoldaşı olmayı başarmıştır. Sinema sanatını devrimci siyasetle ustalıkla birleştiren başarılı isimlerden biridir.
Hem işçi ve emekçilerin hem de Kürt olmanın ne demek olduğunu bilen bir sanatçıdır. O, çok iyi bilirdi ki, kültürsüz bir savaş ordusu düşmanı alt edemez. Cahil devrimcilik kabul edilemez. Bunun için sinema sanatını kültür ordusunun bileşeni yapmaya çalıştı.
Dünyada yapılamayacak/başarılamayacak olan hiçbir şey yoktur, sadece yapmaya istekli insanlar lazımdır. Devrimciler, özgürlük savaşçıları bu türden insanlardır. Ne pahasına olursa olsun gerçeği savunmayı esas alanlar, gerçeğin halkın çıkarlarına uygun olduğunu iyi bilir.
Kemal Pir ve M. Hayri Durmuş arkadaşlar, devrimin fırtınasına göğüs germeyi bildiler. Ezenle ezilen, zalimle mazlum arasındaki mücadelenin geçtiği fırtına merkezinde ölümsüz öncüler oldular. Kemal Pir arkadaş tam da bu azgın fırtınaların ortasında ve en önünde olmasını bildi. Ve en önde bir komutan gibi durmayı başardı.
Onlar sadece Amed Zindan cehenneminin rengini ve yangınını anlatmadılar. Sadece mahkemelerde Kürt özgürlük ideallerini ve sosyalizm davasını savunmadılar, daha ilerde bir görevi ve sorumluluğu yerine getirdiler. Amed Zindan cehennemini tutsakların insanca yaşayabileceği mekana çevirme mücadelesinin öncüsü oldular.
Ortadoğu’nun en zalim işkencecileri karşısında cesur bir duruş, bileği bükülmez direniş öncüsü oldular. Karanlık hücre ve koridorlarda parlayan umut ışığı oldular. Herkesin güven duyacağı, sırtını tereddütsüzce dayayacağı; öncü olmanın en canlı rengini gösterdiler.
Serdar Can’ımız ve Güzel Anamız devrimin her dönem emekçisi olarak “Komutan cephede komutandır” diyerek seslerini yükselttiler, Cumartesi Meydanı’nın, Cumartesi insanlarının gür sesi oldular.
En zor koşullar altında dahi mücadeleden taviz vermeme tutumu yaşamlarına neden olsa da tereddütsüzce ölümsüzleştiler. Bu da başka bir militanlıktır. Her ikisinin sıkılı yumrukları hafızamızda ve devrimci mücadelenin belleğindedir.
Ölüm korkutamadı onları; zulüm diz çöktüremedi onlara. Çok iyi bildiler, yaşam bir gün sonlanacak ancak özgürlük uğruna yapılanlar sonsuz kalacaktır, unutulmayacaktır.
Ardılları o sonsuzluk zincirine güçlü halkalar ekleyecektir.
Son Haberler
Sayfalar
Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:
Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.
Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)
Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.
Emperyalizm Üzerine Notlar-3
Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme
Soru 3:
Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır
Cevap:
Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.
Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?
Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine
Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.
“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2
Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.
İdeolojik Netlik ve Örgütlülük
Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.
AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.
Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.
Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.
Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)
Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.
ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...
"Sol Kal Sol Yaşa"
Sol tatile gitmişken...
Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır saldırılara maruz kalıyorken...
seçimlerle siyaset yapmak istiyen devrimcilerde proletaryaların her geçen gün ağırlaşarak hissettiği solcusuzluğa karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...
fırsatta buyken... fırsatta buyken...
yazın gitsin kız... yazın gitsin...
abrüst... falan filan...
sanat da diyin gitsin.
Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)
Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.