Cumartesi Ocak 18, 2025

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır. Yasaları, adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunduğunu iddia eden TC parlamentosu artık faşist yüzünü örtemiyor.

Kürt, emek ve özgürlük düşmanları her yerdedir. Eşkıyalar, haydutlar, zorbalar katil ve hırsızlar her yerde olduğu gibi en fazla gizlenmek amacıyla parlamentonun içindedir.

Ekonomik ve politik olarak emperyalizme bağımlılıktan kurtulamayan Türkiye, faşist yönetimlerin elinde bir oyuncağa dönüşmüştür. Yüz yıllık tarihleri boyunca demokratikleşemeyen, hak ve özgürlükleri sindiremeyenler parlamentoda farklı fikir ve görüşlere hoş görüyle bakıp kendilerine yönelik eleştirilere tahammül edebilirler mi? “Cumhuriye Turki” yüzyıllık tarihi boyunca halkların demokrasinin azılı düşmanı olma karakterinden kopmamıştır. Bir soykırım ve zulüm devleti olan TC devleti, faşist yüzünü her fırsatta ve yerde göstermekten çekinmiyor.

TC devleti tarihi boyunca Kürtlerin demokratik tüm haklarını ve özgürlükleri gasp etti. Onları katliam, zulüm ve sürgünlerle zorla Türkleştirmeye çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Kürtlere ait ne varsa dillerini, isimlerini, şarkı ve halaylarını yasaklıyor. Kürtleri insafsızca ezmekten inkar ve asimilasyon politikasını uygulanmaktan bir an olsun geri durmuyor. Lozan’da Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını alçakça çiğneyenler şimdi onlara son derece aşağılayıcı ve baskıcı muamele uyguluyor. Bu faşist politikadan bir an ve bir nebze olsun ödün vermiyor.

Türk sovenizminden vazgeçmeyen İttihatçı-Kemalistlerin devamcısı olan AKP-MHP faşist iktidarı dağa taşa, okullara, dairelere, zindanlara her yere milliyetçi sloganlarını yazarak Türkiyeli işçi ve emekçilerini kendi şovenist politikasıyla zehirledi. Türk olmayan halklar başta Kürtler olmak üzere AKP-MHP savunucusu olmayan demokratlar bugün ciddi bir tehdit altındadır. Güvenli, korunaklı hiçbir yer ve an kalmamıştır.

Yaşamın her alanında Türk şovenizmini izleyen AKP-MHP diktatörlüğü, bu azgın politikasını TC parlamentosuna taşımaktan çekinmiyor. Azılı katilleri, soyguncuları, hırsızları, patron ve beyleri parlamentoya dolduran AKP-MHP faşistleri herkesin ve dünyanın gözü önünde parlamentoda muhalif milletvekillerine saldırmaktan çekinmiyor. Gösterdikleri tahammülsüzlük ve saldırganlıkla kendi koydukları yasalara, kürsünün dokunulmazlık kuralına bile uymamaktadır. Demokrasi ve özgürlük düşmanı AKP-MHP iktidarı, bu karakterini kendi komprador sınıf karakterinden almaktadır. Emperyalizme uşak ve bağımlı Türk kompradorları asla demokrat olamaz, özgürlükleri adalet ve hukuku savunamaz. Her şeyleri sözden ibarettir. Özleri ve karakterleri faşisttir. Kan dökmek fıtratlarında vardır.

Sözde demokratik anayasaya ve yasalara bağlı olduğunu iddia eden AKP-MHP iktidarı söz konusu Kürtlerin hakları ve özgürlüklerin savunulması olunca her şeyi bir kenara bırakıp elinin tersiyle parlamentoyu ve yasaları da bir kenara atabiliyor. Kendi faşist ırkçı şoven karakterini gizlemeye ihtiyaç bile duymuyor.

En demokratik burjuva cumhuriyetlerde bile parlamento halkı aldatmaktan, oyalamaktan, gevezelik yapmaktan başka bir araç olmamıştır. Parlamento, halkı yönetici sınıfının hangi bölümünün ayaklar altına alacağına ve ezeceğine dönem dönem karar vermek imkanı bir araçtır. Kaldı ki Türkiye gibi diktatörlükle yönetilen ülkede istendiği zaman ve anda itilip bir kenara fırlatılabiliyor. Türk faşizminin yüzünü örten çirkin bir maske olan parlamento oldukça kaba ve uydurma bir pelerindir.

TC parlamentosu AKP-MHP faşistleri tarafından gerçekleştirilen haksızlık, hukuksuzluk ve hırsızlıkların gizlenmesine çalışıldığı bir kurumdur. Türkiye, çeşitli ulus, milliyet ve inançlardan halkların özgürce yaşadığı bir yeryüzü cenneti değildir. Cehennemin öteki adıdır. Türklerin ve Türkçe’nin dışında diğer halkların inanç ve dillerin yasaklandığı bir zulüm ülkesidir.

Özgürlük savunucusu Kürt devrimci kadın Türkiyeli aydına kalkan faşist eli nasıl havada tutmaya çalışıyorsa Türkiyeli devrimciler, ilerici ve aydınlar bugün her alanda Kürtlere kalkan soykırım amaçlı faşist elleri tutup kırmalıdır. Birlikte mücadele ve kararlı dayanışma dışında kardeşleşme ve kurtuluş yoktur.

2656

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar