Cumartesi Nisan 19, 2025

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

30 Kasım 2022'de Alman Federal Meclisi, SPD, Yeşiller, FDP ve CDU/CSU tarafından ortaklaşa sunulan "Ukrayna'da Holodomor: hatırlama - anma - uyarı"  (yani, soykırım) önergesini kabul etti.[1] Avrupa Parlamentosu, 2009'dan beride, 23 Agustos'u, “ Avrupa'da Stalinizm ve Nazizm Kurbanlarını Anma Günü” olarak anıyor. 23 Agustos'u almalarının nedeni iser, 1939'da SSCB-Almanya arasındaki “Karşılıklı Saldırmazlık Paktı”nın imzalandığı gün olmasıdır.[2] Burada “Nazizmi” araya sıkıştırmalarının nedeni, “ayıp” olamasın diyedir. Yoksa, hiç biri Nazizmi kınamadıkları gibi, BM'de Nazizmi,  başta ABD, Almanya ve diğer Batılı emperyalistler olmak üzere bir çok ülke, Nazizmi kınama önergesine oy vermemişlerdir.[3] ABD, Ukrayna  ve Batılı emperyalistlerin karşı oyuna rağmen BM'de çoğunluk ülke kınama önergesine oy verdiği için önerge BM kararı olarak kesinleşmiştir.

Bazı ülkeler[4]  daha da ileri giderek, 2. Dünya savaşında Nazizme karşı direnenlerini anısına dikilen anıtları bir bir söküyorlar. Özellikle de “Rusya-Ukrayna Savaşı” bahanesi adı altında. Bu aslında SSCB'e karşı olmaktan öte her ülke burjuvazisinin sosyalizme karşı olmasından, sosyalizmi anımsatacak her şeye karşı öfke duymalarından kaynaklanıyor. Örneğin, Letonya burjuvazisinin böyle bir karar alması, 2. Emperyalist dünya savaşı sırasında Nazi işgaline karşı Letonya işçi sınıfı ve emekçilerin anısına karşı yapılan bir ihanettir. Kapitalizmin bütünüyle egemenliği ve AB kapılarının açılmasıyla, 2 milyonluk ülkenin yüzde onunun  (200 bin)AB ülkelerine göç ettmiş olması, kapitalizmin yıkımı olarak görülmüyor.

SSCB ve Stalin üzerine ABD ve AB burjuvazisinin yalanları biliniyor ve bunlar daha 2. dünya savaşının hemen bitiminde Stalin şahsında antikomünist saldırılara ve SSCB aleyhinde yoğun kara propagandalara başlamışlardı. Çünkü, 2. Emperyalist Dünya savaşı'nda Alman emperyalizminin SSCB tarafından yenilgiye uğratılarak çökertilmesi, bütün dünya işçi sınıfı ve halkları arasında geniş bir sempati kazanmıştı.  Stalin şahsında SSCB'ne ve sosyalizme karşı büyük bir sempati vardı. ABD önderliğindeki Uluslararası burjuvazi bu sempatiyi bir şekilde yıkmak için harekete geçti. ABD emperyalist burjuvazisi, başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın her köşesinde kendilerine hizmet edecek, dolara endeksli kalem oynatan Entelektüel yazarlar ordusu oluşturdu. Antikomünizm şaha kaldırıldı. Stalin, SSCB ve sosyalizm üzerine binbir türlü yalan ve iftiralar yayınlatıldı. Hannah Arentd[5] gibi burjuva liberal entelektüeller  yahudi kökenli olmalarına rağmen Nazizmi “masum” çıkarmanın teorilerini üretecek denli “bilimsel” olabildiler. ABD emperyalizminin Hiroşima ve Nagazaki yüzbinlerce (anında 250 bin kişi) insanın canice katlediliğinden ise hiç söz etmediler ve hatta “yapılması gereken bir şey”miş gibi “normal” bir olay olarak göstermeye özel gayret gösterdiler. Emperyalist ABD burjuvazisi, Hiroşima ve Nagazaki'ye attıkları atom bombası nedeniyle Japon ve dünya halklarından hala özür dilememiştir.

Ve ABD'nin bu canice katliamı yıldönümü, normal bir anma olarak geçiştirilir ve asla ABD teşhir edilmez. ABD emperyalizmi değil, ölenler, katledilenler suçluymuş gibi anma etkinlikleri düzenlenir. Japon emperyalist burjuvazisi, ABD'yi bu katliamda “suçsuz” göstermek için özel bir çaba harcar. Oysa, Japon emperyalizmi teslim olmak üzereyken ABD emperyalizmi atom bombasını iki şehire  attı. Amaç çok açıktı: SSCB'nin Japonya'yı teslim almasını  önlemek ve aynı zamanda SSCB'ne ve ezilen dünya halklarına atom bombasının “yıkıcı-yokedici” gözdağını vermek ve 2. emperyalist dünya savaşının emperyalist galibi olarak kendini kabul ettirmek içindi.

Liberal entellektüeller ve burjuvazi asla bunları konuşmaz ve asla gündeme dahi getirmezler. Hiroşima ve  Nagazaki'ye atılan atom bombasını, adeta, bir “doğa olayı” gibi göstermeye özel bir önem verirler. Doğrusunu yazarlarsa, gerçekleri kitlelere net olarak göstermeye çalışırlarsa, kutsadıkları kapitalist sistemin yara alacağını düşünürler.

Konumuza dönersek;

Ukrayna'daki Holodomor'la ilgili burjuva yazarlar tarafından çok kitaplar yazıldı ve yazılmaya devam ediyor. Isıtıp ıstıp yeniden gündeme sokuyorlar. Ama, gerçekleri çarpıtarak. Bunlardan biri de yeminli Stalin, SSCB, sosyalizm ve MLM düşmanı Gün Zileli. Bu konuyu Artı-Gerçek'teki köşesinde bir kere daha yazdı.[6] Emperyalist Alman tekellerinin siyasal temsilcisi meclisin kararından sonra Zileli'nin bu konuyu yazmaması düşünülemezdi.[7] Çünkü bu zatın, Bolşeviklerle ilgili görüşleri, başta Naziler olmak üzere bütün antikomünistlerin Bolşeviklerle ilgili görüşleriyle birebir örtüşür ve bu konuda onlarla ayrı düşmemeye özel bir dikkat gösterir. Hollodomor'un ilk yaratıcısı da Goebbels'dir ve onun bu konudaki görüşlerini de dünyaya yayan ise o dönemin ABD'li basın patronu  olan faşist W. R. Hearst'dir.

Alman burjuvazisin Ukrayna'da “Holodomor”u tanıması, Nazi Almanya'nın geçmişini temize çıkarma operasyonudur. Alman burjuvazisi Nazi geçmişini dünya halklarına unutturmaya ve birazda olsa nazizmi aklamaya çalışıyor. Bütün çabası bu. Alman emperyalist burjuvazisinin ve Ukraynalı nazilerin bu konudaki çabalarının nedenleri analşılabilir. Onların derdi her yerde ve her alanda sosyalizme, sosyalizmin tüm kazanımlarına ve değerlerine karşı savaştır. Ya Zileli gibi küçük burjuvaların, antikomünistlikte öne çıkma gayretlerinin amacı ne ola acaba?

Ukrayana da Kıtlık Yılları

Ukrayna'da 192-1932 arasınnda kıtlık oldu. Bu bir gerçek. Bu nedenle de bir çok insan öldü. Ancak bu, SSCB'nin politikasından, Kulakları (zengin köylüler) mülksüzleştirme politikalarından değil, birincisi iklimin kurak geçemesiyken, ikincisi ve önemlisi kulakların tahıl ürünlerini satmayıp stok etmelerinden kaynaklandı.

Bu konun daha iyi anlaşılması için Stalin'den bu konuyla ilgili uzun bir alıntı akatarayım: Bu konu SBKP içinde de tartışılır.

“.... Her şeyden önce bu yılki çavdar ve buğday rekoltesinin, geçen yıldan 500-600 milyon pud[8] -gayri safi rekolteden sözediyorum- az olduğu unutuldu. Bu, tahıl alımında etkili olmamış mıdır? Elbette omuştur.

Belki bu konuda suç MK politikasındadır? Hayır. MK politikasının bununla hiç bir ilişkisi yok. Bunun nedeni, Ukrayna'nın bozkır kesimlerinde (don ve kuraklık nedeniyle)  büyük ölçüde, Kuzey Kafkasya'da, Merkezi Kara Topraklar bölgesinde ve Kuzey Batı  bölgesinde ise kısmen kötü mahsul alınmasıdır.

Stalin devam ediyor:

Bizim her yıl, kentlere ve sanayi bölgelerine, Kızıl Ordu'ya ve sanayi bitkileri eken bölgelere ekmek temin etmek için, yaklaşık 500 milyon pud tahıla ihtiyacımız var. Kendiliğindelik yoluyla alım organlarının eline 300-350 milyon pud geçiyor. Geriye kalan 150 milyon pudu, köydeki kulak ve varlıklı unsurlara yapacağımız örgütlü baskı yoluyla tedarik etmek zorundayız.

“... geçen yıl Ukrayna'da Nisan'a kadar 200 milyon pud tahıl (çavdar ve buğday) tedarik etmemizin, fakat bu yıl sadece 26-27 milyon puda ulaşmamızın esas nedeni budur.

“Bu iki yıli içinde neler olmuştur, bu değişiklikler nereden geliyor, neden kendiliğindencilik öncelikle yeterliydi de şimdi yetersiz hale geldi? Bunun nedeni, Kulak unsurların ve varlıklı unsurların, bu yıllarda (NEP dönemi kast ediliyor -YK-) büyümüş olmalarıdır; bol ürün elde edilen bir dizi yıl, onlarda iz bırakmadan geçip gitmedi, ekonomik olarak güçlendiler, küçük bir sermaye biriktirdiler ve artık, tahıl fazlasını, fiyatların daha da yükseleceği beklentisiyle ellerinde tutarak ve geçimlerini başka ürünlerden sağlayarak pazarda manevra yapabilirler.

“Tahıl ... içinde bulunduğumuz koşullarda altında herkesin satın alacağı, olmazsa olmaz bir metadır. Bu hususu gözönüne alan Kulak,  tahılını alıkoyuyor ve böylece öteki tahhıl sahiplerine de bu tavrı bulaştırıyor. Kulak, tahılın bütün paraların parası olduğunu biliyor. Kulak, tahıl fazlasının sadece zenginleşme aracı olmadığını, aynı zamanda, köy yoksullarını boyunduruk altına almanın aracı olduğunu biliyor.

“Tahıl alımı örgütlenmelidir. Yoksul ve orta köylü kitleleri Kulaklara karşı seferber edilmeli ve Sovyet iktidarının, tahıl alımını güçlendirmeyi hedefleyen önlemlerinin, bu kitlelerce tam olarak desteklenmesi başarılmalıdır.[9]

Burada şunu da anımsatalım, SSCB'de  devrimden sonra Ukrayna'da 1930'a kadar ekili alanlar %2,7 genişletilirken, genel olarak bütün Sovyetlerde ise, devrim öncesi 16 milyon çiftçi varken, devrimden sonra 25 milyon çiftçi'ye yükselmiştir.[10]

Kulakların tasfiyesi politikası esas olarak 1929 yılında başladı. Çünkü gelinen süreçte Kulaklar zengin bir sınıf olarak güçlenmeye ve Sosyalizm için tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Kulakların tasfiyesi elbette SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) içindede sert tartışmalar yaratmıştı. Tersi beklenemezdi. Kulakların tasfiye politikasına başta MK içinde karşı çıkanlar ve Kulakları savunanların başında Buharin ve Rikov (bu ikisi de aynı zamanda SBKP Polit Büro üyeleriydi) geliyordu. Resmen kulakların parti içinde sözcüleri durumundaydılar. Stalin bu sağsapmacı düşünceleriş eleştirmiş ve mahkum etmiştir. Troçkistlerin ve bunlarla birlikte hareket eden sağ sapmacıların 1934-37 SSCB yıkma girişimleri, SBKP'nin kulak politikasına karşı direnenlerin bir eylemiydi. Daha doğrusu, sosyalizmin inşasına karşı, karşı-devrimci bir örgütlenmenin ortaya çıkarılması ve ona karşı mücadeleydi bu süre.

Ukrayna'daki ve daha bir çok alanda “açlık” sorunun temeli buydu. Karşı-devrimci grühların ileri sürdüğü gibi, SSCB'nin ve Stalin'in Ukrayna halkını “cezalandırma” politikası değil, kuraklık ve içteki Kulakların karşı devrimci eylemlerinin ürünüydü. Ukrayna'yı bir devlet olarak, bağımsız bir ülke olarak ortaya çıkaran Bolşeviklerdir. Rus emperyalizmin burjuva çarı Putin'i bunu doğru olarak açıklamıştır: “Ukrayna Lenin ve Bolşeviklerin eseri” diye.

Vikipedia ise, 'Ukraya'da 8 milyon” kişinin “açlık”tan öldüğünü yazacak denli  çok çok “tarafsız” bir burjuva yalan sitesi.[11]

Emperyalist burjuvazinin “Holodomor” iddiası tamamen yalan ve uydurmadır. Belegelere dayanmaz. O süreçte Stalin'den de aktardığımız gibi ortada bir kuaraklık ve don etkisi nedenyile tahıl rekoltesinin ciddi bir düşüşü söz konusuydu ve ikincisi ise, Kulakların tahıl satmama direnişiydi. Özellikle Rusya'nın hemen hemen her yerinde 1931-1933 arası bütün ülkeyi etkileyen bir kuraklık dönemi yaşandı. Buna rağmen SSCB hükümeti, kuraklık nedeniyle tahıl rekoltesinin düşük olduğu yerlere tüm olanakları ölçüsünde yardım etmiştir.  1933'ten sonra Kulakların esas olarak tasfiyesi ve kolhozlaşmanın (tarımın kollektifleştirilmesi) artışıyla birlikte, daha sonraları da yer yer kuraklık olmasına karşın, Sosyalizmin esas olarak inşasıyla bu sorun tümden çözülmüştür. Ayrıca, Stalin'in ya da herhangi bir SSCB yetkilisinin “Ukrayna'yı aç bırakın” diye bir yazılı ya da sözlü belgesi de yoktur. Olsaydı, burjuvazi bunu çoktan “çarşaf çarşaf” yayınlardı. Kendilerinin yayınlanmasına gerek kalmadan sınıfdaşları Kruşçev yayınlardı. Aksine, Ukraynadaki kuraklığa dikkat çeken ve acil önlem ve yardım yapılmasını içeren hükümet kararnameleri var.

 

Emperyalist burjuvazinin, iç savaş sırasında ve daha sonra SSCB'e ait olamayan açlıktan ölüm fotograflarını “Ukrayna'da açlıktan ölenler” diye sunması, gerçekleri ters yüz etme ve antikomünist paropagandanın bir aracı olarak ileri sürlmüştür ve sürülmeye devam ediyor. 25.12.2022


[1]    Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

[2]    23 agustos 1939 Sovyet-Nazi almanyası arasındaki anlaşmayı, emperyalist burjuvazi, Stalin'in diktatörlüğünün “kanıtı” olarak sunmayı sever. Oysa, daha 2. emperyalist savaş öncesi başta ABD, Fransa ve İngiltere olmak üzere bir çok kapitalist ülkenin Nazilere maddi ve silah yardımı yaptıkları biiliniyor. Bunların belgeleri var.  Amaç, Hitler Almanya'sını SSCB'ne saldırmasını sağlamktı.

[3]    https://press.un.org/en/2022/gashc4365.doc.htm (4 Kasım 2022)

[4]    ttps://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-dunya-savasinda-nazilere-direnenlerin-hatiralari-da-lanetlendi-makale-1579337

[5]    Yusuf Köse, https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cianin-anti-komunist-ozgur-dusunceli-entellektuelleri-1bolum

[6]    https://artigercek.com/makale/holodomor-232950

[7]             G. Zileli, kamuoyunda “ilerici-demokrat” gibi gösteriliyor. Oysa, azılı bir sosyalizm düşmanıdır. Bazı devrimci Tv yayınları, bu kişiliği tartışma toplantılarına çağrıyor ve “devrimci hareketin duayenlerinden” gibi sıfatlarla ödüllendiriyorlar. Oysa, bu kişilik, Perinçek ile karşıt gibi gözükmesine karşın, sosyalizm düşmanlığında birleşirler ve bu ikili bir madalyonun iki yüzü gibidirler. Bütün yazılarında sosyalizme, sosyalizmin yaratıcılarına, bilimsel sosyalizmin teorik ve pratik önderlerine küfür eden birisinin “demokratlığı” nasıl olur acaba? Sınıf bilinçli işçi sınıfı açısından, böyle bir sıfat, bu tür ideolojik sınıf düşmanlarına “bahşedilemez”. Olsa olsa karşı-devrimin yedekleri, kullanımlı ideolojik manipülasyon araçları olabilir. Ancak, ideolojik kırılma (ve  ideolojik mezhepleri geniş olanların)  içinde olanların bunları görmeleri söz konusu olamaz elbette.

[8]    Pud:  Rusya ve Ukrayna'da Çarlık döneminde kulanılmış 16,38 kg denk gelen bir ağırlık ölçü birimi. (YK)

[9]    Stalin, Eserler, C.12, sf. 82-88, 1. Basım, İnter Yayınları

[10]  Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

[11]  https://tr.wikipedia.org/wiki/Holodomor

26 Mart 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere buğday ve tohum yardımı yapılmasına ilişkin kararname

23 Nisan 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere ekmek ve erzak gönderilmesine yönelik kararname

26 Haziran 1932 tarihli, Ukrayna’da kıtlık yaşanan bölgelere yardım için devlet bütçesinden pay ayrılmasına ilişkin kararname 13

 

1Holodomor: Ukraynaca Ölüm ve Açlığın kısaltarak “açlıkla öldürme” anlamına geliyor.

2Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

323 agustos 1939 Sovyet-Nazi almanyası arasındaki anlaşmayı, emperyalist burjuvazi, Stalin'in diktatörlüğünün “kanıtı” olarak sunmayı sever. Oysa, daha 2. emperyalist savaş öncesi başta ABD, Fransa ve İngiltere olmak üzere bir çok kapitalist ülkenin Nazilere maddi ve silah yardımı yaptıkları biiliniyor. Bunların belgeleri var. Amaç, Hitler Almanya'sını SSCB'ne saldırmasını sağlamktı.

4https://press.un.org/en/2022/gashc4365.doc.htm (4 Kasım 2022)

5ttps://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-dunya-savasinda-nazilere-direnenlerin-hatiralari-da-lanetlendi-makale-1579337

6Yusuf Köse, https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cianin-anti-komunist-ozgur-dusunceli-entellektuelleri-1bolum

7https://artigercek.com/makale/holodomor-232950

8 G. Zileli, kamuoyunda “ilerici-demokrat” gibi gösteriliyor. Oysa, azılı bir sosyalizm düşmanıdır. Bazı devrimci Tv yayınları, bu kişiliği tartışma toplantılarına çağrıyor ve “devrimci hareketin duayenlerinden” gibi sıfatlarla ödüllendiriyorlar. Oysa, bu kişilik, Perinçek ile karşıt gibi gözükmesine karşın, sosyalizm düşmanlığında birleşirler ve bu ikili bir madalyonun iki yüzü gibidirler. Bütün yazılarında sosyalizme, sosyalizmin yaratıcılarına, bilimsel sosyalizmin teorik ve pratik önderlerine küfür eden birisinin “demokratlığı” nasıl olur acaba? Sınıf bilinçli işçi sınıfı açısından, böyle bir sıfat, bu tür ideolojik sınıf düşmanlarına “bahşedilemez”. Olsa olsa karşı-devrimin yedekleri, kullanımlı ideolojik manipülasyon araçları olabilir. Ancak, ideolojik kırılma (ve ideolojik mezhepleri geniş olanların) içinde olanların bunları görmeleri söz konusu olamaz elbette.

9Pud: Rusya ve Ukrayna'da Çarlık döneminde kulanılmış 16,38 kg denk gelen bir ağırlık ölçü birimi. (YK)

10Stalin, Eserler, C.12, sf. 82-88, 1. Basım, İnter Yayınları

11Rote Fahne, https://www.rf-news.de/rote-fahne/2022/nr26/bundestagsbeschluss-zum-holodomor-teil-der-psychologischen-kriegsfuehrung

12https://tr.wikipedia.org/wiki/Holodomor

13SSCB Kararname belgeleri, https://www.sovietimages.com/holodomor-yalani-ve-altinda-yatan-gercekler/ alınmıştır.

 

5036

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Yusuf Köse

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar