Çarşamba Ekim 16, 2024

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

Keza yüz yıllık cumhuriyet tarihine baktığımızda Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere karşı izlenen inkarcı-baskıcı politikaların Kemalizm denilen burjuva ideolojisine dayandığı gerçeğini göreceğiz. Yani bugün burjuva parlamentosunda Kürt sorununa yaklaşımda burjuva partilerinin aynı karşı devrimci şarkıyı mırıldanmaları asla bir rastlantı değildir. Bilakis Kemalizm denilen bu faşist bataklıktan üreyen-beslenen güçlerin, ırkçı düşünüş ve hareket tarzlarının yaratmış olduğu ortak ruh halinin dışa vurumudur. Söylemlerindeki ton farklılığı öze ilişkin değil, biçimsel ve yanıltıcıdır.

Gerçek şu ki; “çözüm süreci “olarak tarif edilen dönemde AKP iktidarının sorunun çözümüne ilişkin söylemlerinin ciddiyeti ve karşılığı ne ise bugün CHP başta olmak üzere burjuva muhalefetinin söylemlerinin karşılığı da odur. İlericilik-devrimcilik adına bundan kuşku duyanlar varsa, yüz yıllık cumhuriyet tarihine bakmaları yeterlidir.

Karşılarında değişen iktidarlara, hükümetlere rağmen değişmeyen inkârcı ve ilhakçı politikaları göreceklerdir. Bu politikaların görece yumuşaması veya çatışmasını belirleyen ezen ve ezilenler arasında süren mücadelenin boyutu, egemen sınıfların yönetme kabiliyeti vb. faktörlerdir. Nitekim genel manada sınırlanan demokratik hak ve özgürlüklerden, yaşanan yoksulluk ve sefaletten dolayı AKP-MHP faşist koalisyonuna karşı biriken ve yer yer lokal düzeyde eylemlikle kendini açığa vuran bir öfke karşısında CHP ve diğer kimi burjuva muhalefet partileri bu öfkeyi parlamento koridorlarında tüketmek için pusudadır.

Bu pusu, işçilerin, emekçilerin, ezilen Kürt ulus ve azınlık milliyetlerin haklı ve meşru mücadelesine karşı kurulan bir pusudur. Her koşulda sistemin varlığını koruma, sisteme yönelen devrimci mücadeleye ket vurma ve onu sistem içinde çürüterek tasfiye etme tuzağıdır. Tüm bu politikalar, egemen sınıfların militarist güçleri tarafında dağ başlarında, sokaklarda devrimci savaşçılara kurmuş oldukları hain pusuların yasal zemindeki versiyonudur. Biri fiziksel imhayı, diğeri haklı öfkeyi hilelerle etkisiz kılmayı içeriyor. Bu nedenle burjuva muhalefetinin bu aldatıcı politikalarını somut pratikler üzerinde teşhir etme faaliyetlerine hız vermeliyiz.

TC devleti için güncel bağlamda nerede ulusal demokratik haklarından söz eden bir Kürt örgütlülüğü varsa, orası savaş alanıdır. Rojava’da, Irak Kürdistanı’nda gerçekleştirilen işgal saldırıları, bu ırkçı ve inkarcı faşist anlayışın ürünüdür.

Hiç kuşkusuz hem tarihsel olarak hem de güncel bağlamda Kürt halkına karşı işlenen bu suçlarda TC devleti yalnız değildir. Emperyalistler, Kürdistan coğrafyası üzerinde hakimiyet kuran bölgenin diğer gerici-faşist devletler de TC’nin suç ortaklarıdır. Bugün TC, İran, Irak ve Suriye devletleri arasında bölgesel çıkarlar bakımında önemli derecede çelişkiler mevcuttur. Ve an itibariyle TC, Irak ve Suriye topraklarında işgalci bir konumdadır.

Bu işgalci politikalara karşı kimi dönem cılız da olsa bu devletlerin sözcüleri tarafında bazı itiraz sesleri yükselmektedir. Ama sorun, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlük talepleri olunca, hepsi aynı masada inkarcı ve katliamcı politikalar sürdürme konusunda buluşmaktadır.

Bu kapsamlı saldırılara karşı gerillanın sergilemiş olduğu direnişi sahiplenmek, her fırsatta işgalci politikaları teşhir etmek güncel bir görevdir. Bu görev, diğer tüm devrimci görevlerimizin bir parçasıdır.

369

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

Sayfalar