Perşembe Ekim 17, 2024

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

Keza yüz yıllık cumhuriyet tarihine baktığımızda Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere karşı izlenen inkarcı-baskıcı politikaların Kemalizm denilen burjuva ideolojisine dayandığı gerçeğini göreceğiz. Yani bugün burjuva parlamentosunda Kürt sorununa yaklaşımda burjuva partilerinin aynı karşı devrimci şarkıyı mırıldanmaları asla bir rastlantı değildir. Bilakis Kemalizm denilen bu faşist bataklıktan üreyen-beslenen güçlerin, ırkçı düşünüş ve hareket tarzlarının yaratmış olduğu ortak ruh halinin dışa vurumudur. Söylemlerindeki ton farklılığı öze ilişkin değil, biçimsel ve yanıltıcıdır.

Gerçek şu ki; “çözüm süreci “olarak tarif edilen dönemde AKP iktidarının sorunun çözümüne ilişkin söylemlerinin ciddiyeti ve karşılığı ne ise bugün CHP başta olmak üzere burjuva muhalefetinin söylemlerinin karşılığı da odur. İlericilik-devrimcilik adına bundan kuşku duyanlar varsa, yüz yıllık cumhuriyet tarihine bakmaları yeterlidir.

Karşılarında değişen iktidarlara, hükümetlere rağmen değişmeyen inkârcı ve ilhakçı politikaları göreceklerdir. Bu politikaların görece yumuşaması veya çatışmasını belirleyen ezen ve ezilenler arasında süren mücadelenin boyutu, egemen sınıfların yönetme kabiliyeti vb. faktörlerdir. Nitekim genel manada sınırlanan demokratik hak ve özgürlüklerden, yaşanan yoksulluk ve sefaletten dolayı AKP-MHP faşist koalisyonuna karşı biriken ve yer yer lokal düzeyde eylemlikle kendini açığa vuran bir öfke karşısında CHP ve diğer kimi burjuva muhalefet partileri bu öfkeyi parlamento koridorlarında tüketmek için pusudadır.

Bu pusu, işçilerin, emekçilerin, ezilen Kürt ulus ve azınlık milliyetlerin haklı ve meşru mücadelesine karşı kurulan bir pusudur. Her koşulda sistemin varlığını koruma, sisteme yönelen devrimci mücadeleye ket vurma ve onu sistem içinde çürüterek tasfiye etme tuzağıdır. Tüm bu politikalar, egemen sınıfların militarist güçleri tarafında dağ başlarında, sokaklarda devrimci savaşçılara kurmuş oldukları hain pusuların yasal zemindeki versiyonudur. Biri fiziksel imhayı, diğeri haklı öfkeyi hilelerle etkisiz kılmayı içeriyor. Bu nedenle burjuva muhalefetinin bu aldatıcı politikalarını somut pratikler üzerinde teşhir etme faaliyetlerine hız vermeliyiz.

TC devleti için güncel bağlamda nerede ulusal demokratik haklarından söz eden bir Kürt örgütlülüğü varsa, orası savaş alanıdır. Rojava’da, Irak Kürdistanı’nda gerçekleştirilen işgal saldırıları, bu ırkçı ve inkarcı faşist anlayışın ürünüdür.

Hiç kuşkusuz hem tarihsel olarak hem de güncel bağlamda Kürt halkına karşı işlenen bu suçlarda TC devleti yalnız değildir. Emperyalistler, Kürdistan coğrafyası üzerinde hakimiyet kuran bölgenin diğer gerici-faşist devletler de TC’nin suç ortaklarıdır. Bugün TC, İran, Irak ve Suriye devletleri arasında bölgesel çıkarlar bakımında önemli derecede çelişkiler mevcuttur. Ve an itibariyle TC, Irak ve Suriye topraklarında işgalci bir konumdadır.

Bu işgalci politikalara karşı kimi dönem cılız da olsa bu devletlerin sözcüleri tarafında bazı itiraz sesleri yükselmektedir. Ama sorun, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlük talepleri olunca, hepsi aynı masada inkarcı ve katliamcı politikalar sürdürme konusunda buluşmaktadır.

Bu kapsamlı saldırılara karşı gerillanın sergilemiş olduğu direnişi sahiplenmek, her fırsatta işgalci politikaları teşhir etmek güncel bir görevdir. Bu görev, diğer tüm devrimci görevlerimizin bir parçasıdır.

417

Pusula

Pusula

Pusula

Gin gyank azadutyun* (Nubar Ozanyan)

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine girerken 8 Mart’ın kadın özgürlük mücadelesi açısından her yönüyle ve her anlamıyla mücadele, direniş ve kararlılık yılı olması için mücadele etmek onurlu ve vicdan sahibi her insanın temel amaçlarından olmalıdır. Çünkü kadın, başlangıçların anasıdır. Evrenin güneşi, kimsesizlerin gecesi, şafağın başlangıcıdır. Yarının hayalidir.

Devrimin İşçisi Dursun Çaktı Yoldaş’a...

Ölümün yaşamın yoldaşı olduğunu bilmeme rağmen, yoldaşlarımızın ölümlerinin arkasından kalem oynatmak, söz etmek bana hep ağır gelmiştir. Düşmanla savaşarak ya da ağır hastalıklar nedeniyle erkenden yitirdiğimiz, toprağa verdiğimiz onlarca yoldaşın arkasından çok bildiri yazdım. Ama yoldaşları anlatmak bana hep zor gelmiştir. Dursun yoldaş’ta onlardan biridir.

TKP-ML KKB’li Savaşçılarla Söyleşi: “Erkek Egemen Faşist TC Devleti ve Onun Çetelerine Öldürücü Darbeyi Vuracağız!”

– Kadınların ve LGBTİ+ların kazanılmış haklarının gaspedilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Aynı zamanda kadın ve LGBTİ+ hareketlerinin kitlesel eylemlere imza attığı bir dönem. Genelde dünyadaki özelde Türkiye’deki bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Dursun Abeme! (Vedat)

 

Böylesi durumlarda söylenenler genelde klasik ve belli kalıplar içerisinde kalıyor. Oysaki sıra dışı olanlarımızın sıra dışı anlatılması gerektiğine inanıyorum.

Sevgili DURSUN ABE, ben aynen abe demeyi tercih ediyorum çünkü yazılımı güzel olsun diye e yerine i koymayı doğru bulmuyorum. O bizim DURSUN ABE’mizdi.

SIRA DIŞI BULUYORUM”

Devrimin Emektarı Dursun Çaktı Anısına!

Kimimiz 45, kimimiz 40, kimimiz 30 senedir seninle bilfiil mücadele içerisinden geliyoruz.

Yaralı Hayastan (Nubar OZANYAN )

Hayastan’da Karabağ işgalinden bu yana sular durulmuyor. Ermenistan ile Rusya arasındaki “İskender Füzeleri” krizinin ardından Ermenistan ordusu, Paşinyan’ın istifasını talep eden bir bildiri yayımladı. Başbakan Paşinyan, füzelerin kullanılamaz durumda olduğunu ima edince Putin yönetiminden sert tepki geldi. Paşinyan’ın özür dilemesi gerektiği söylendi. Ve hemen ardından her iki tarafın taraftarları sokağa döküldü.

Partizan’ımızı uğurluyoruz – Hüseyin Şenol

Yarın Partizan,ımızı sonzuzluğa uğurlayacağız. Ama Dursun Çaktı yoldaşımız her zaman mücadelemizde yaşamaya devam edecek. Her zaman anacak, O’nu sürekli yazacağız, gelecek kuşaklara anlatacağız…

Acımız büyük, çok üzgünüz. Geçtiğimiz Perşembe günü, 25 Şubat’ta, daha 64 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı yarın sonsuzluğa uğurluyoruz.

Çok erken oldu be Dursun Yoldaşım.

Faşizme Karşı Birlik

Bugün, Türkiye’de faşist diktatörlük hüküm sürdüğünü ya da zorba bir diktatörlük olduğunu en liberalinden (örneğin Hasan Cemal ve benzerleri) en radikal sol kesimlere kadar kabul ediliyor. Yani, ortada bir asgari normlarda da olsa bir burjuva demokrasisi olmadığını, iktidar ve ortakları dışında kalan bütün muhalif kesimler kabul ediyor. Burjuva muhalefet bile “tek adam diktatörlüğü” diyebiliyor.

Faşizme karşı mücadelede, özellikle demokrat, devrimci ve komünist kesimlerin en asgari müştereklerede birliğini önceler.

“Dursun Abi Anısına” (İ)

Yanlış hatırlamıyorsam yıl 2019 yazı olması gerekir, Partizanlardan Turgut Kaya Türkiye’den Yunanistan’a girerken gözaltına alınmış, önce alt mahkeme sonra yüksek mahkeme Turgut Kaya`nın Türkiye’ye iadesine karar vermiş, hukuksal anlamda itiraz hakkı kalmamıştı.

Zor bir süreçten geçiyordu parti, parti içi tartışma yerini kopuşlara bırakmıştı, böylesi dönemler en zor dönemlerdir kitle ve aktivistler için.

İNTİHAR… (Nubar OZANYAN )

Saray yönetimi döneminde 4 bin 801 kişi intihar etti. Son günlerde artan intihar vakalarını sistemin iflas ve çürümesi olarak da okumak gerekir. Ekonomide işler iyi gitmiyor. Son üç yılda gıda ve yaşamsal ürünlere yapılan orantısız zam ve artan vergilerle emekçiler açlık yemeye başladı. Ekmeği olmayanların özgürlüğü olabilir mi? Halka yoksulluk ve sefaletten başka bir şey sunmayan Saray efendileri, emekçilere intihar ve ölümü reva görmektedir.

Sayfalar