Pazartesi Mart 3, 2025

Katledilişinin 15. Yılında Bir Kez Daha; Hrant Ahparig

Ermeni yazar, gazeteci Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden 15 yıl geçti. 15 yıldır Hrant, başta Agos gazetesinin önünde olmak üzere birçok yerde “Ahparig” denilerek “Buradayız” şeklinde verilen mesajla anılmaya devam ediliyor.

Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de Şişli’de Halâskârgazi Caddesi üzerindeki Agos Gazetesi’nin çıkışında, 14.54’te, arkasından ve çok yakın mesafeden yapılan üç el silah atışıyla katledildi.

Katil zanlısı 19 yaşındaki Ogün Samast, güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin yayınlanmasından sonra, Samsun Otogarı’nda sivil giyimli jandarma ve polis ekipleri tarafından yakalanmıştı. Hrant Dink’in cenazesi için 23 Ocak 2007 Salı günü Şişli’de Agos Gazetesi önünde tören yapılmıştı. 15 yıl önce yüz bini aşkın kişinin katıldığı cenaze töreninde Dink, Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.

Katledilişinin 14. yılında 26 Mart 2021 tarihinde ise ne gerçek sorumluların ne de tetikçilerin yargılanmadığı dava sonuçlandı. Son dönemlerde siyasi iktidarın yaptığı katliamlar için “Ben değil FETÖ yaptı” yöntemi sıklıkla kullandığı bir yöntemi bu davada da kullandı. Davada FETÖ “elebaşı” olarak görülen Gülen ve Zekeri Öz dahil 13 sanığın dosyası ayrıldı. Gazeteci Ercan Gül, 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın davası zaman aşımından düştü. Ramazan Akyürek’e ve Ali Fuat Yılmazer’e tasarlayarak kasten adam öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis verildi.

Hrant Dink’in ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, cinayet davasına ilişkin mahkemenin açıkladığı karara itiraz edeceklerini belirterek “Bugün verilen karar, Hrant Dink cinayetini tüm yönleriyle açığa çıkartmayan ve sorumlular hakkında hüküm kurmayan bir karardır” dedi. 22 yıl 10 ay hapis cezası alan Samast, 6 Ağustos’ta koşullu salıverilme hakkına kavuştu ancak başka bir cezası nedeniyle tahliye edilmedi.

Hrant Dink soğuk bir kış günü, 19 Ocak’ta, Ermeni olduğu için katledildi. Hrant’ın katli, tarihe 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nın devamı olarak yazıldı. Ancak diğer taraftan 15 yıl önce yapılan bu katliam, öncelleri gibi Türk-Sünni olmayanların soykırıma uğratılması, katledilmesinin bir devamı olduğu gibi sonrasında da benzeri katliamların tuğla taşı olarak kullanılacaktır.

Nasıl ki İttihat ve Terakki’nin eli kanlı katilleri Talat-Enver-Cemal üçlüsü tarafından planlanan soykırım, ilk önce İstanbul’da Ermeni toplumunun ileri gelenleri olan milletvekilleri, gazeteciler, yazar, şairler bir gece ansızın evlerinden alınarak, bilinmez yolculuklarda Teşkilat-ı Mahsus-a çeteleri tarafından vahşi yöntemler kullanılarak öldürüldülerse, 6-7 Eylül’de yüzbinlerce Rum katledildiyse Hrant da aynı saiklerle aynı tek dil-tek bayrak-tek ırk düşüncesiyle katledildi.

İttihat ve Terakki’nin kurucusu olduğu Cumhuriyet Türkiyesi, işte bu tekçi zihniyetin hayat bulması için 300 bin Rum’un yurtlarından edilmesi, azınlıklara dayatılan ve Türk burjuvazisinin sermaye birikimini sağlayan Varlık Vergileri, 6-7 Eylül pogromları ile yok edilmek istenmesi anlamına geliyordu.

Benzer şekilde Kürt halkına yıllardır yapılan katliamlar sürüyor. Ermeni halkı tamamen sindirilmek istenirken, Ermeni Soykırımı ifadesinin dahi suç sayılması ile bugün Konya Meram’da 7 Kürd’ün katledilmesi birbirinin devamıdır. Kürtleri temsil eden kurumların hedef gösterilmesi ile HDP il-ilçe binalarına yönelik saldırıların-hedef göstermelerin sürdürülmesi işte bu katliamcı, tekçi Türk Sünni zihniyetinin devam ettiğinin göstergesidir. En güncel Kürt katliamlarından TC tarihinin en eski katliamlarına kadar aynı yöntemle katliamların gerçekleştiğini de görmekteyiz. Benzer saiklerle, benzer yöntemlerle…

Maria Suphi ile 15 TKP’linin Karadeniz’de devreye sokulan “fısıltı gazetesi” ile katledilmesi için ortam nasıl hazırlandıysa 6-7 Eylül’de de benzeri şekilde ışık hızıyla yayılan “Atamızın evine bomba koydular” haberi dolaştırılarak şoven- ırkçı duygular kabartıldı ve ortam nasıl hazırlandıysa, Hrant’ın katledilmesi için de 3 yıl boyunca “Türklüğe hakaret etti” söylemleri yazıldı çizildi; davalar açıldı ve Hrant hedef gösterildi ve böylelikle katledilmesi her şey hazır hale getirildi. Konya Meran katliamı, İzmir’de Deniz Poyraz’ın katledilmesi için önce HDP’nin hedef gösterilmesi, mültecilere dönük saldırılar gibi örneklerde de önce katliam için “uygun” koşullar oluşturulmaktadır. Bu durum, TC devletinin klasik yöntemini açık bir şekilde göstermektedir.

TC devleti, varlığını diğer azınlık ve inançların katliamı üzerinden varedegelmiştir. Dolayısıyla katil bellidir. Elbette ki mücadelemiz, her alanda devam edecektir. Zira devletin kendi kendini yargılamasını, nihai olarak gerçek sorumlu olarak kendini cezalandırmasını beklemiyoruz. Verdiğimiz mücadele devletin katliamcı yanını teşhir etmek, devrimci mücadelemizin bir parçası olarak demokrasi ve nihayetinde bu katliamcı zihniyetten hesap sormak içindir.

“Hrant için adalet” demeye devam ettiğimiz gibi her yıl AHPARİG (Buradayız) demeye ve hesaplaşma gününün yakınlaşması için mücadeleye de devam edeceğiz. Buradayız ve hesap soracağız.

4759

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Sayfalar