Perşembe Kasım 14, 2024

Kendine Güven, Kolektife Güven; Geleceği Kazan!

“Güven” kavramı, sınıf mücadelesi yürüten politik özneler açısından her dönem tartışılan bir kavram olagelmiştir.

Sınıf mücadelesinin, inişli-çıkışlı, yenilgi ve yengilerle; atılım ve geri çekilmelerle dolu gerçekliği söz konusu kavramın politik özneler açısından yaşamda karşılığını doğrudan etkilemiştir/etkileyecektir. Devrimin kitlelerin eseri olacağına inananlar açısından “güven” kavramı aynı zamanda ideolojik-politik temelde, bilimsel bir zemin üzerinden beslenir ve şekil alır.

Ne var ki tersi bir yerden, kitlelerin, devrimci ve komünist güçlere yaklaşımı bağlamında “güven”, ancak büyük bir çaba, ağır bedeller, istikrarlı bir çalışma ve politik açıdan üretken bir tutum ve çizgiyle sağlanabilir.

Zira kitleler, emperyalist-kapitalizmin çepeçevre sarıp sarmaladığı, bencilliği ve özel mülkiyeti her dakika üreten bir toplumsal sistem içinde diğer yandan merkezi iktidarın korku, şiddet ve katliam dalgası içinde mahsur durumdadır.

Bu tablo içinde, kitlelerin kendilerine çağrı yapan politik güçlere birtakım önyargılar, çekinceler ve soru işaretleriyle yaklaşmaları son derece doğaldır.

Kitlelerin, devrimci ve komünist güçlere duyduğu “güven” başlığında tartışmayı, politik güçlerin hareket tarzı ve yaklaşımlarında aramak doğru olacaktır. Kitlelerin devrimci ve komünist güçlere duyduğu “güven”, sınıf mücadelesinin genel gidişatından doğrudan etkilenir.

Sınıf mücadelesinin, kitle hareketinin geliştiği bunun içinde devrimci-komünist güçlerin de aktif ve etkili olarak kendini var ettiği süreçlerde, kitlelerin politik öznelere duyduğu “güven”in daha gelişkin olduğu bir gerçektir.

Bilimsel açıdan, kitlelerin devrimdeki rolüne ilişkin analiz ve ideolojik bakışına rağmen devrimci ve ilerici güçlerde, bu örgütlerin kadrolarında da yığınların değiştirici ve dönüştürücü gücüne duyulan “güven” de bir başka açıdan kitle hareketinin andaki durumundan etkilenir.

Örneğin, Taksim Gezi Parkında birkaç ağacın kesilmek istenmesine karşı patlak veren Gezi İsyanı’nın açığa çıkardığı sürecin ve yarattığı etkinin; devrimci ve komünist saflardaki kadroların, kitlelerin yaratıcı ve yıkıcı gücüne olan güvenini tazelediğine şüphe yok.

Özetle; güven olgusunun gerek kitleler cephesinden gerekse de politik güçler açısından sınıf mücadelesinin günceldeki koordinatlarından doğrudan etkilendiğini söylemek gerekir. Kuşkusuz bu denklemde, “güven” yaratma sorumluluğu açık ki, iktidarı ele geçirme ve politik öncü olma iddiasındaki devrimci ve komünistlerin omuzlarındadır.

Zira onlar sisteminin mevcut işleyişinin hangi temeller üzerinden şekillendiği ve bugün yaşadığımız korkunç yoksulluk, sefalet ve zulmün gerçek nedenini ve kurtuluşun nasıl olabileceğini bilimsel olarak analiz edebilme iddiasında olanlardır.

Bu hedefe kitlelerin üzerindeki ideolojik politik ve kültürel hegemonya kırılmadan ve devrimci temelde bir odak inşa edilmeden varılamayacağına ise şüphe yoktur.

Öyleyse kitleleri ikna etmenin, kazanmanın ve örgütleyerek savaştırmanın yolu bu temelde bir güvenin inşa edilmesinden geçer. Bu da ancak sınıf mücadelesinin zor, çetin ve aynı zamanda uzun soluklu mücadelesi içinde savaş ve direniş temelinde gerçekleşebilecektir.

Kendine Güven, İnisiyatif Al, Harekete Geç!

Bu kabul bizi, devrimci ve komünist gücün, onun kadro ve militanlarının güven olgusunu nasıl tartıştığı, ele aldığı sorununa getirir. Kendimize ne kadar güveniyoruz? Aynı komite ve organda faaliyet yürüttüğümüz yoldaşlarımız ya da bir bütün olarak kolektife ne kadar güveniyoruz? Aynı soruları şöyle de sormak mümkün; güven kazanmak için ne yapıyoruz? Kolektifin güven inşa etmesi için neler yapıyoruz?

Görüldüğü üzere “güven” olgusu, devrimci birey ile kolektif ilişkisi bağlamında tıpkı kitlelerle politik özneler arasındaki etkileşime benzer şekilde bir içerik taşır. “Güven” nasıl kitleler nezdinde, kolektifin inşa etmesi gereken bir muhtevaya sahipse aynı zamanda devrimci örgütün kadro ve üyeleri açısından benzer bir muhtevaya sahiptir. Her devrimci militanın işe kendisinden başlamasıyla yaşanacak bir değişim ve bunun beraberinde inşa edilecek bir güven olgusu söz konusudur.

Güven olgusu, yüzlerce işçinin her bir ipliği tek tek dokuyarak ördüğü büyük bir halata benzer. Halatın yeterince sağlam olmadığına dair söylenecek her söz, oradaki her bir yapıcıya daha fazla ve özenli çalışma sorumluluğu yükler. Komünist Partisi açısından tablo bundan farklı değildir.

Komünist Partisinin, kitleler nezdinde ciddi bir “güven” inşa etmesi; onu oluşturan, her bir komite ve organın bunun içinde yer alan her bir militanın ve faaliyetçinin, güveni zedelediği düşünülen her bir kıymık tanesine büyük bir cüretle açtığı savaşla, buna eşlik eden özverili ve istikrarlı bir çaba ile mümkün olabilir.

Aynı komite ve organda yer alan militanlar arasındaki güvenin, aynı yerde olmakla bir anda ortaya çıkacağını düşünmek yanlıştır. Aynı komitede veyahut aynı alandaki yoldaşlar arasındaki güven ilişkisi kuşku yok ki mücadelenin engebeli sürecinde yani pratik içinde inşa edilecektir. “Güven” ve “Güvensizlik” fikri, algısı veya gözlemine dair her söz, ilkin kendi organ ve komitesinde dile getirilmek üzere devrimci militana bir sorumluluk yükler. Kuşkusuz bu temelde ideolojik-politik bir sorgulamaya, militan açısından söz ile pratik arsındaki bir uyum eşlik etmelidir.

Devrimi militan, “güven”i karşısındakinden talep ederken aynı zamanda kendisinin de benzer bir görevle hareket etmesi gerektiğini unutmamalıdır. Aksi bir durum eksiklikleri tespit eden, karşıdan güven veren bir pratik bekleyen ancak kendisini bunun dışında tartışan bir yaklaşıma tekabül edecektir.

Bugün açısından belki de öne çıkan yan, yaşamında devrimci değişim ve disiplin, ideolojik temelde bir sorgulamaya girilir girilmez, kısa sürede yoldaşlar ve kitleler üzerinde bir “güven”in inşa edileceğini bekleme halidir. Kısa zamanda hedefe ulaşma arzusu yaşamın genel akışına da aykırıdır. Zira biliyoruz ki Başkan Mao, nehrin bir gecede donmadığını bir gecede de erimeyeceğini dile getirir.

Kolektif açısından bakıldığında da tablo böyledir. Pek çok nedenle birlikte nihayetinde kitlelerin zedelenen güvenin inşa edilmesi kolay olmayacaktır. Bunun için zamana ihtiyaç vardır.

Bu süre içinde de kolektifin, kendi hata ve eksiklerine karşı açık; kitlelere karşı dürüst, istikrarlı ve özverili çabasına ihtiyaç vardır.

Kendine güvenen, bunu yaşamında örgütleyen devrimcilerden müteşekkil komiteler ve bu komitelerin organik birleşimiyle ortaya çıkan bir örgüttür ki, kitlelerle sağlam ve güçler bağlar kurarak onları demokratik halk devrimine seferber edebilir.

Kitlelerin kolektife güvenmesinin yolu, militanların ona güvenmesinden bunun için de kendisine duyduğu güveni büyütmesinden; bu temelde inisiyatifini geliştirerek güçlü adımlarla harekete geçmesinden geçecektir!

4591

ONLAR ÇALIP ÇIRPTIKÇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ![*]

“İktidar yolsuzlaştırır.Mutlak iktidar mutlaka yolsuzlaştırır.”[1]

XX. yüzyılın son onyıllarında, Dünya Bankası ve diğer ulusaşırı finans kurumları, özellikle “yükselen pazarlar” olarak kutsanan neo-liberal korsan devletlerdeki rüşvet ve yolsuzlukların maliyetinin, onlara dayattıkları “yapısal uyum programları”nın getirilerini asgarîleştirdiğini gördüğünden bu yana, “yolsuzluklar” başlığını, özellikle UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) gibi “şefkat” aygıtları eliyle gündeminde tutmakta. 

DEVLET, SİYASAL “SUÇ”, HUKUK(SUZLUK) VE TERÖR(İST)[1]

“İnsanın temel özgürlüğü, yaşamını daha iyi kılma özgürlüğüdür.”[

Hayatımızı doğrudan müdahale ederek, zorbaca biçimlendiren egemenlik kavramlarının pratiğine ilişkin söz etmeden önce, bu konuda “Şeytanın Avukatlığı”na soyunan ve egemen zorbalık karşısında bunu layığı ile yapan ve geçenlerde bizi bırakıp giden Jacques Vergès’i anmadan geçmemeliyim.

TKP/ML-MK-SB :Yeni isyan dalgalarıyla ileri!

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi Siyasi Büro (TKP/ML MK SB)’nun açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Yeni isyan dalgalarıyla esmek ve yıkmak için ileri!

Kürt, Türk Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza,

TKP/ML MK'sinden Newroz açıklaması

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi TKP/ML MK ’nin açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Direnişi Büyütecek, Özgürlüğü Kazanacağız!

Newroz Piroz Be!

TKP/ML- TİKKO Gerillalarindan Berkin Elvan için misilleme eylemi

TKP/ML TİKKO  gerillaları polis fişeği nedeniyle yaşamını yitiren Berkin Elvan için misilleme eylemi yaptı.

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı yaptığı yazılı açıklama ile eylemi duyurdu. Açıklamada, “14 Mart akşamı saat 19:30 da Dersimin Çemişgezek ilçesi Emniyet Müdürlüğüne yönelik gerillalarımızca Berkin Elvan'ın TC devleti tarafından katledilmesine yönelik bir misilleme eylemi gerçekleştirilmiştir. Emniyet Müdürlüğü hedefine yönelik gerçekleştirilen bu eylemimizin sonuçları netleştirilememiştir” denildi. 

Marksizmin Militan Savunucusu;Eleanor Marx (Tussy)

“Ben asla dua edemem, çünkü tanrı ölmüştür! Ben asla ağlayamam, çünkü göz yaşları kurumuştur! Ben asla umutlanamam, çünkü umutlar tükenmiştir!”[1]

Eleanor Marx’ın 116. ölüm yıl dönümü anısına...

  Ağıtlar acılıdır. Gidenin yerinin doldurulamayacağı anlatılır. Bazen ise, gitmemesi gereken gidenle birlikte her şeyin bitiği sanılır. Tussy öldüğünde de böyle yakılmıştı ağıtlar. 

Biz Teröristi Tanıyoruz /Erdal Yıldırım

Ülkemiz ekonomik, siyasal, sosyal olarak çok önemli tarihi ve zorlu bir süreçten geçiyor. Başta iktidarı elinde bulunduran AKP ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan, çocukları ve ailesinin birçok bireyi, bazı Bakanlar, bakan çocuklarının, AKP’yle iç içe olan kimi odakların karıştığı yolsuzluk ve rüşvet sarmalı hergün biraz daha açığa çıkıyor. 

Seçimleri Boykot Et / Ergün Aslan

Bu sefer Dadaistler gibi tüm yazım kuralarını hiçe sayarak yazacam.

Ya.. Tayyib seçimleri kaybederse..

Biz proletarya köylüğün  mutluluğu bu kadar kısa sürmemeli yahu.

Toplumsal katmanın en aşağı tabakalarında olmak ( eğri, büğrü, doğrusunu yazmayı öğrenmeye çalışmadan yazmakta ) çok hoşuma    gidiyor.  

Hiç kimse gerçek yüzünü göstermekte bir an bile tereddüt etmiyor.

Güzel bayanların, Metroseksüel  beylerin dahil ne kadarda ağşalık sözleri söylüyebildiklerine şahit oluyorsunuz.

Eee. .. halde böyle olunca ....

Gaz bombalarına ve tomalara kilit vurmak

Polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan'ın sonsuzluğa uğurlanışından sonra, Gezi parkına karanfil bırakmak isteyen kitleye polisin gaz bombaları ve tomalarla saldırması artık bu meseleye bir çözüm bulunmasını zorunlu hale getirmiştir.

                Çözümün hükümetten gelmeyeceği ortadadır. Çünkü diğer ülke hükümetleri gibi AKP de halkın alanlara çıkmasından korkuyor. Alanların bir süre sonra devrim kalelerine dönüşerek hükümetleri alaşağı ettiğini görüyor ve biliyorlar.

Onlarla buradayiz;Onlarla dünyayi degistirecegiz!(*)

 

“Ölümseyerek bakıyor dünya,biz gülümseyelim.”[2]

Gerçeği haykırıp, çoğaltarak maddi güce dönüştürmek için buradayken; hepimizi yanyana getiren ilk şey acıdır.

Acılıyız! Kolay mı? Kardeşlerimizi katlettiler… Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Abdullah Cömert’i, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Ethem Sarısülük’ü, Medeni Yıldırım’ı, Hasan Ferit Gedik’i bizden koparıp aldılar…

Gözümüzü çıkardılar; yaraladılar; zehirlediler halkı; Elvan Berkin ise hâlâ derin uykularda…

ԱՆԽԻՂՃՆԵՐ - Vicdansizlar

 

Türkiye,11 yıldır iktidarda bulunan AKP faşizminin, Gezi Parkı alanını halkın elinden alıp,temsil ettiği İslam burjuvazisinin denetimine sunup,rant sağlamasına karşı çıkan halkın şanlı mücadelesine tanık oldu.Doğayı,çevreyi ve yaşam alanlarını savunan halkın, kanla yazılan mücadelesi yeni bir dönemin artık başladığı sinyalini verdi.

Kitleler '' Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak '' sloganıyla AKP 'yi ve  başındaki RT Er doğan'ı tarihin çöplüğüne göndermeye kararlıydı.

Sayfalar