Pazartesi Mart 3, 2025

Mevzubahis Kürtlerse ‘devrimcilik’ teferruattır! Celal Başlangıç

Küba’da Che, Vietnam’da Le Duan, Meksika’da Marcos enternasyonalizmine varıp da… Kobanê’de IŞİD çetelerine karşı Kürtlerin zaferini görüp dumura uğramış, neredeyse “Türk-İslam sentezcileri”yle benzeşenler için yazılmıştır bu yazı. Başkalarının alınmasına gerek yoktur.

Şeyh Bedrettin müridi Börklüce Mustafa‘ydın Karaburun’da.

Mustafa Suphi oldun, Ethem Nejat oldun Karadeniz’de.

Bursa Mapushanesinde yatan Nazım‘dın.

Che‘ydin, Fidel Castro‘ydun Sierra Maestra Dağlarına çıkan.

Le Duan‘dın Vietnam’da.

Bayılırdın bağırmaya:

“Ho ho Ho Şi Min

Daha fazla Vietnam

Ernesto’ya bin  selam!”

Lübnan’dan haber veren “radyo ajanslarında” duydukça “Sağcı Hıristiyanlarla” çarpışan “Dürzi Milisler”i….

Beyrut varyantlarında, bilimin aydınlığı için savaşmanın hayaliyle yanıp tutuştun.

Ergenlik düşlerindi Ortadoğu’da bir El Fetih gerillası olmak.

Nikaragua’da Sandinist Ortega‘ydın.

Meksika’da Zapatista, Sri Lanka’da Tamil  Kaplanı…

Şili’de “Venseramos”tun, “Kıralım zincirlerimizi…”

Venezuela’da Chavez bile oldun.

Mahir‘din, Deniz‘din, Hüseyin‘din, Yusuf‘tun.

Ama bir türlü yüreğinde buluşamadı onlar Kaypakkaya‘yla.

Ahmet Taner Kışlalı için tuttuğun yasta yarım santim yer açmadın Musa Anter için.

Sen de karşıydın din savaşlarına.

Gericiliğe karşı tek kutsalındı “aydınlanma”.

Çağ dışı bir anlayışın, yobaz bir gericiliğin düşmanıydın hep.

Ama bir türlü yüreğin yetmedi, “Ya Kobanê ya barbarlık!” demeye.

Gençlik düşlerini süslemişti Filistin gerillaları.

Hayallerinde kaç kez göğüs göğüse çarpışmıştın El Karamek’de.

Şartlar denk gelmedi bir türlü… Hayat işte!

Pörsüdü inançların, devrimciğini evirdi konformizm.

Boşluktaydın yıllarca.

Yine de yüreğini bir tel olsun kıpırdatmadı Suruç kadar yakın Kobanê’nin özgürlük savaşçıları.

Hayatlarını koymuşlardı oysa düşlerinin önüne.

Ölümleri bile bir işe yarasın istiyorlardı.

Halkı özgür, insanları eşit bir ülkenin peşine düşmüşlerdi.

17’den 77 yaşına kadar hepsi gencecik savaşçıydılar.

İnançlıydılar hem de nasıl.

“Ağız dolusu gülmenin” de, yanık bir türkü tutturmanın da, “gelecek güzel günleri” anlatan bir devrim marşı söylemenin de ustasıydılar.

Kör inançlarla afyonlanmış, ortaçağdan bugüne kan içe içe yürüyen düşmana karşı bir adanmışlıktı ölüme karşı çektikleri kılıç.

Bilgiyle bilemişlerdi hayatlarını.

İlk gençliğinden beri kadın özgürlüğünün de, cinsiyetsiz bir direnişçinin de simgesiydi sende Leyla Halid.

Ama bir türlü göremedin, neredeyse Batı’nın moda dergilerine kapak olacak güzellikteki kadınların vücudunu bomba yapıp tankların üzerine yürümesini.

Batista diktatörlüğüne karşı Küba dağlarına çıkan Che ile Fidel’le yan yana, omuz omuzaydın da…

Yanlarına bile yaklaşmak istemedin Miştenur tepesini ele geçiren Kobanê savaşçılarının.

Vietnam’daydın, Kamboçya’daydın, Nikaragua’daydın da…

Bir türlü gidememiştin Şengal’e, Mahmur’a, Kobane’ye.

Dinin siyasete alet edilmesine karşıydın hep.

Bırak siyaseti, dini savaşa alet edenlere karşı dövüşenlerin bile yanında olmayı beceremedin “Aman Kürtler kazanmasın” diye.

Mümkünse görmemeye çalıştın, kendisi gibi olmayan herkesin kafasını kesen, kadınları köle olarak pazara süren canileri.

Bayılırdın “Yaşasın Halkların Kardeşliği” diye bağırmaya 1 Mayıs alanlarında.

Ama, Paramaz kadar Ermeni, Kızılbaş kadar Alevi olmaya korktun.

Ne Mustafa’nın Suphi’siydin Kobanê’de, ne de  Ethem’in Nejat’ı…

Che’nin kızıl yıldızlı beresine, Fidel’in Havana purosuna, Subcomandante Marcos’un piposuna yetti de yüreğin…

Arin’in yeşil, kırmızı, sarı fuları, Azad’ın poşusu olamadın Kobanê’de.

Bağımsızlık, özgürlük senin karakterindi oysa.

İşte tam da onu yaptılar Kobanê’de.

Ülkelerini ve insanlarını savunmak için sarıldılar silaha.

Ne başkalarının toprağına göz diktiler, ne de tek mermi attılar hayat alanlarının dışına.

Yıllardır savunduğun “haklı savaş” teorine  bile “Elveda” dedin, hayallerindeki savaşı verenler Kürt olduğu için.

Birden bire, hiç olmayı düşünmediğin bir gericiğe savruldun.

“Tanrı Dağı kadar Türk” oluverdin, neredeyse “Hira Dağı gibi Müslüman” kesilecektin.

İyi ki bu ülkenin devrimcileri senin gibilerden ibaret değildi.

Şairin dediğince aynen:

“Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Her biri vazgeçilmez cihan parçası.”

Mahir’in, Deniz’in posterlerini bayrak yapıp aştılar dikenli terleri, mayınlı tarlaları.

İspanya’daki Enternasyonal Tugaylar gibi daldılar Kobanê’ye.

Barikatlarda can verdiler yoldaşlarıyla birlikte Türkiyeli devrimciler.

Sınırda etten duvar ördüler Kürt kardeşleriyle omuz omuza, el ele…

Halaya durdular Türkiye’deki kentlerin alanlarında Kobanê’nin zaferi için.

Kürt olmadığı halde, Kürtlerin kentinde, Kürtleri savunmak için gitmedi sadece Kobanê’ye Suphi Nejat Ağırnaslı; bütün insanlar adına, bütün hayatları savunmak için almıştı Peremez Kızılbaş adını.

Tam da onun gibiler için söylemişti şair:

“Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

 

Anlıyor musun?”

Kobanê’de bozguna uğratılan sadece  IŞİD çeteleri değildi.

Bir sınır kasabası, bu ülkede “içinde küçük bir Kürt düşmanlığı taşıyan” herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya yetti.

Ne de olsa senin için mevzubahis Kürtler olunca, “devrimcilik” teferruattı.

Aslında Kobanê, geçmişteki başkaldırıların simgeleriyle maskelenmiş sahte devrimciliğin de tabutuna son çiviyi çaktı!


70102

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar