Mütevazı ama iddialı
Tansiyonu hiç düşmeyen bir dünyada, ortalamanın hep üzerinde seyreden ateşiyle, gündemi sürekli yüklenen bir ülkede mücadele veriyoruz. Dünyada savaş ve çatışmaya, kriz ve bunalıma dair ne varsa dolaysız biçimde içindeyiz.
Böyle olduğu için, sürekli saldırgan bir düşmanla mücadele ediyoruz. Olayların gelişim hızı ve çeşitlenme derecesi ile saldırıların yoğunlaşma oranı, işlerin faşizm açısından yolunda gitmediğinin açık kanıtlarını oluşturuyor.
Türk egemen sınıfları bir yandan iç kriz ve dalaşlarıyla uğraşırken diğer yandan da sömürüye daha fazla gaz vermekte, krizden kendilerince çıkış yolları aramaktalar. Bunun için dizginsiz bir saldırı içindeler. Hep yaptıklarını yapmakta, saldırmakta ama saldırdıkça da sönmeyen bir direniş yangınının içinde kıvranmaktalar.
Bu tablo içerisinde daha aktif ve yoğun bir şekilde harekete geçmemiz gerektiğini kulağımıza fısıldayan, bizzat tarihi materyalizmin yasalarıdır. Zira bizler biliyor ve sürekli tekrarlıyoruz ki, gündeme müdahalede zayıf ve etkisiz kalmanın bedeli oldukça ağırdır.
Toplumsal gerçeklikleri, çelişki ve hareketleri doğru biçimde saptayamayan, esas önemlisi buna uygun biçimde konumlanmayanın başarı şansı yoktur. Kendi gündemlerine göre hareket edenlerin de elbette bir yere kadar gelişme kaydetmesi mümkündür. Sonuçta her sınıf, kurum, örgüt vb. kendisine uygun politikalara karşı belli düzeyde refleks vermekte gecikmez. Burada ana mesele yüzümüzü kime-nereye döndüğümüzdür. Açıktır ki, yüzünüzü kime-nereye dönerseniz yanıtı da oradan alırsınız…
Öyleyse görev, yeterince uç vermiş bütün alanlarda yaşanan kaynaşmanın koordinatlarını doğru biçimde çözümleyerek harekete geçmektir. Bunun için öznel durum, yani gücümüzün seviyesi, ancak hamlenin çapını etkileyebilir, kendisini değil. Mütevazı ama iddialı, aceleci değil ama hızlı biçimde hareket etmeliyiz.
Bizi besleyip büyütecek, dolayısıyla müdahil ve giderek önder güç olma sorununu çözecek biricik yol budur… Bu yoldaki ilerleyişimizi kolaylaştıracak, organizmayı sarsıp canlandıracak ve motivasyonumuzu artıracak fırsatlar önümüzde durmaktadır.
Böyle yaklaştığımız takdirde, hem genel hem de buna paralel biçimde oluşturulmuş dönemsel görevlerimiz olduğunu tespit edeceğiz ve bu çerçevede geldiğimiz aşamayı net olarak görebileceğiz. Bu aşama, öncelik verdiğimiz mücadele alan ve biçimlerinden hareketle, kendisini inşa etme ve geliştirmesini tarif etmektedir. Bu gelişim düzeyi, merkezden başlayarak, temel olarak gördüğümüz bütün alanlardaki örgütlenme gerçekliğimizde karşılık bulmaktadır.
Zira, başarının somut karşılığı ileri kitlelerdeki yansıma ve örgütlenmenin bağrındaki gücümüzdür. Bu güç, kendisini sürekli üreten ve geliştiren bir mekanizma oluşturmasına bağlı olarak gelişmenin dinamiği olmaktadır. Yadsımıyoruz ki gelişme her alan ve cephede eşit biçimde ilerleme göstermez. Ancak birbirini etkilemenin ve genel olarak ortaya çıkan enerjinin bir eğilim yaratması da gerekir. Bu enerjiden bütün cephelerin payını alması kaçınılmazdır.
Sorun, engel ve zorlukların bütün haşmetiyle karşımıza çıkması kadar çözüm yollarını da önümüze getirir. Kritik günlerden geçerken, yeniye ait unsurlar kendini çeşitli patlama noktaları içerisinden görünür kılmaktadır… Devrimcilik, yaşayan ve gelişeni, onun içindeki doğru ve iyiyi temsil etmektedir.
O yoldan gidenlerin politikası dönüşmeye, sürekli biçimde erginleşme ve olgunlaşmaya açıktır, açık olmak zorundadır. Olgulardaki değişim, başka bir deyişle yeni ortaya çıkan olguların sunduğu gerçekler, politik hattın gelişim ve değişim nedenidir.
Görevimiz buna dair analiz ve saptamaları doğru biçimde yapmaktır. Ancak bu da yetmez, gücümüzü buna göre kullanmamız gerekir. Yeni olguların etki sahasına nüfuz etmedikçe gücün istenilen şiddete kavuşabilmesi mümkün değildir. Öyleyse politikanın ilk uğrağı, dinamizme yataklık eden mekânlar olmalıdır.
Son Haberler
Sayfalar
Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.
Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.
Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.
Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.
Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.
Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.
Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.
İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.
Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”
KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.