Örgütlülerin Handikabı
Çarşı (örgütlü) her şeye karşı.
Öncüye de, örgüte de, devlete de.
Ve yazar, geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyor.
Şu koca dünyada komünizm karşısında örgütlülerin yaşadığı handikapı her halde başka hiç kimse yaşamıyordur.
Hemi geçiş dönemini içermeyen komünizmi eleştiriyorlar.
Hemi de eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm yerine kendilerininde nasıl bir komünizm tezahür ettiklerini söylemiyorlar.
Sanki eleştirdikleri geçiş dönemini içermeyen komünizm geçiş dönemini içerseydi kabul edeceklermiş gibi.
Ee.. işte... çarşının (örgütlünün) hali de, sokaktan tutun fabrikaya kadar her yerde toplumu örgütleyen, sınıfsız toplumu ortaya çıkaran ve sınıfsız toplumun devamınıda sağlayan (sosyalist) örgütlemenin komünizminde örgütlenmesi olduğunu görmeyince böyle oluyor.
Çarşı (örgütlü) şeye karşı oluyor.
Ve sadece bunla da kalmıyor.
Kitleleşememe sorunlarını çözmüş öncünün, kitleyle de arasındaki sınıfsal farkı çözmüş olduğunu göremeyen örgütlüler, komünizmde bakünü tarzı öncülüğü ret etmeyen anarşistlere taş çıkarırcasına komünizmlerinde öncüyü de ortada kaldırmaya dahil girişiyorlar.
Tabiki tüm bu durumlarda örgütlülerin komünizmi bilip bilmedikleri şühpesinide daha da artırmıyor değil.
Zaten komünizm hakkında söyledikleride marksın geçiş dönemi içermeyen anarşistleri eleştirmesinden öteye geçmemeside bu şühpeninde ortaya çıkmasına yetiyor artıyor.
Tüm bunlara rağmen en iyi niyetimizle de hadi diyelimki biz proletaryalar bu şüphede haksısız.
Ve hadi diyelimki geçiş dönemini içermeyen komünizm hakkında yaptıkları her eleştirileride geçiş dönemi içeren kömünizmlerinin ip uçlarını bizlere veriyor.
Ve bu durum da komünizmi bildiklerini ispatlıyor.
Ve biz proletaryalarda bunu göremiyoruz.
Halhalükarda da bu durum yine bir çok soruyda beraberinde getirmez mi?
Her şeyden önce böyle bir yaklaşımda karşımıza marksın, anarsistlerin komünizmini eleştirmesi sırf geçiş dönemini içermemesi nedeniyle miydi sorusunuda getirmez mi
Böyle bir sorununda karşımıza gelmeside yine örgütlülerin bildiğini iddia ettikleri komünizm hakkında şühpelerimizide daha da arttırmaz mı?
Sonuçta geçiş dönemi içermediği için eleştirdiğimiz komünizme tek yapabildiğimizde geçiş dönemini içermediği için eleştiri.
Halbuki marks sadece ve sadece anarşistlerin komünizmini geçiş dönemi içermemesi ve geçiş dönemini içermeyen kömünizminde sınıfsız toplumu ortaya çıkaramayacağı endişesiyle eleştirmememiştirki.
Marks aynı zamanda anarşistlerin komünizmi bir geçiş süreci sonrasında gelse dahil sınıfsız toplumun devamını sağlayamayacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.
Bunun böyle olmadığını marksın, anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle eleştirdiğini düşünmek marksın, anarşistlerin komünizminin
sınıfsız toplumu geriye döndermeyeceği fikrine sahip olduğu düşüncesini de ortaya çıkarırki bu da yanlıştır.
Sınıfların ortaya çıkışı sadece kişini (öncünün, tarihte de şamanların, avcıların) sahip oldukları (fiziksel ve kişisel) özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesiyle alakalı değildir.
Aynı zamanda kişinin sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesinin koşullarının var olmasıyla da alakalıdır.
Ve komünizmde kişini sahip olduğu ( fiziksel ve kişisel) özellikleri de orta kaldıran bir özelliğe sahip değildir.
Bu üretimin gelişmişliğiyle ve de toplumun kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı duruşuyla, örgütlenişiyle alakalıdır.
Üretim gelişmişliğinin devam etmesi de sürekli kişini sahip olduğu özellikleri ortada kaldırsa dahil eskiyen üretim ilişkisi yerine gelen yeni üretim ilişkiside yeniden kendine özgü, kişini sahip olduğu özellikleri ortaya çıkarır.
Komünist toplumun diyalektiğinde tek değişmeyecek olanda kişini sahip olduğu özellikleri kullanarak mülkiyete sahip olmayı istemesine karşı toplumun duruşunu yitirmemesi ve örgütlenişi olacaktır
Bu yüzden de Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil aynı zamanda toplumu örgütlemek istedikleri şeklin sınıfsız toplumun devamını da sağlayamacağını düşünerekte eleştirmiştir.
Ve sınıfsız toplumun devamını sağlayacağını düşündüğü yegane örgütlülükte komünizme (sorunlarında kurtularak) kalan sosyalist örgütlülükten başka birşey olmadığını da düşünmüştür.
Bu nedenlerle de Marks sosyalizmle komünizmi ayrı gayrı görmedik demiştir.
Kısacası geçiş dönemini içermeyen anarşistlerin komünizmi eleştirerek geçiş dönemli komünizme ulaşacağımızı düşünmek yanlıştır.
Marks anarşistlerin komünizmini sadece geçiş dönemini içermemesi nedeniyle değil geçiş dönemini içerse dahil sınıfsız toplumun devamını sağlayamacağını düşündüğünden de eleştirmiştir.
Bu yüzden de bizlerde birbirimizin komünizmini eleştirirken sadece geçiş dönemi içerip içermemesiyle değil sınıfsız toplumun devamını sağlayıp sağlamayacağı örgütlüğe sahip olup olmadığıyla da eleştirmeliyiz.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...
Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.
Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.
Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.
Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?
Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.
Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.
Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...
Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.
Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.