Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir. Bu nedenle de bugün -05.05.2010- genel greve giderek, pasifist sarı sendika ağalarının "uslu durun” çığırtkanlıklarını adeta yırtarcasına, Yunanistan sokaklarını direniş arenasına çevirdiler. Öncekileri saymazsak, Avrupa burjuvazisinin dayattığı kemer sıkma pakatine karşı direnişin büyüklerinden ilki ve bu direnişlerin ardı arakası kesilmeyeceğe benziyor. Yaşlı Kıtanın felsefeci torunları, tarihten öğrendiklerini, bugüne ve geleceğe uygulayacaklardır. Avrupanın en çok kitap okuyanlar arasinda sayilan bu halk, emperyalist tekelci burjuvazinin içine girdiği krizi, kendine boyunduruk olarak takmak isteyen Yunan burjuvazisinin oyununa gelmeyerek, her geçen gün direnişi büyüterek adım adım ilerleyecek ve gerekeni yapacaktır. Tekelci burjuvazi "krizi atlattık” diye fetava verse de, kriz daha da derinleşerek devam ediyor. 2008 krizini kısmen geçici önlemlerle geriletmelerine karşın, ana neden ortadan kalkmadığı için, kriz bugün daha derin bir şekilde kitleleri etkilemeye devamedecktir. AB ülkeleri bütçe açıklarını daha geri ülkelere yıkmaya çalışmalarına karşın, bu da onlar için bir çözüm değil, geçici önlemlerin ötesine gitmeyerek, daha sert bir şekilde geri dönecektir. Yunanistan’da olduğu gibi. Avrupa burjuvazisi, yeni "iflasları” önleyebilmek için yıl sonuna doğru daha çok sıcak para gerekecek. Bu da, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürünün ve hak gasplarının artması analmına geliyor. Yunanistan’ı "iflas”tan kurtaran AB’li emepryalist tekeller ve İMF, kendi borçlarını geri almak için daha büyük bir borç batağının içine attılar Yunanistan’ı. Yani, çözüm olarak, borçları alabilmek için yeniden borçlandırılıyor. Ne pahasına? İşçi ve emekçilerin yaşam koşullarını en dibe itme pahasına. İşsizliği ve sömürüyü artırma pahasına! AB burjuvazisi birbirleriyle büyük dalaşmalar pahasına, Yunanistan’ı "iflas”tan kurtarmak için 110 milyar euro vermeyi kabul ettiler. Karşılığında ise, Yunan burjuvazisinden "halkın kemerlerini son iliğine kadar sıkın ve direnişlere papuç bırkamayın, sert önlemler alın” diye şart koşmayı da unutmadılar. Oysa bu "borç” Yunanistan burjuva devletinin borcu, kendi bütçesinin 8 katı ve şimdi buna 110 milyar euro daha eklendi. İşte, tekelci burjuvazinin bir ülkeyi "iflas”tan kurtarma planı! Bu, bir ülkeyi "kurtarma” değil, olsa olsa daha büyük bir bataklığın içine atma anlamına geliyor. Yani, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürüyü daha da artırma anlamına geliyor. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri, burjuvaziye meydan okumaya devam ediyor. Emperyalist Avrupa Birliği’nin sahibi emperyalist tekellere karşı, dişe diş direniyorlar. Onların karşılarında Yunan burjuva hükümetinin kolluk kuvvetleri olsa da, işçi ve emekçiler biliyor ki, bu mücadele aynı zamanda emperyalist AB bloğuna karşı veriliyor. Çünkü, Yunan burjuvazisi kendi borçlarını halkın üzerine yıkıyor. İşçi ve emekçilerin tekellere en ufak bir borçları olmadığı gibi, alacaklarının ise haddi hesabı yoktur. Avrupa sallanıyor ve yakın bir süreçte daha sert bir şekilde sallanmaya devam edecektir. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri Avrupalı sınıf kardeşlerini de motive edeceklerdir. Sırada İspanya, Porterkiz ve diğerleri var. Alman, Fransız ve İngiliz tekelci burjuvazisi boşuna ellerini oğuşturmasınlar, yakın bir süreçte onlarında sokakları direniş manzaraları ile süslenecektir. Özellikle Almanya’da tekelci burjuvazi ile özdeşleşmiş olan sarı sendika ağaları, Alman işçi sınıfını daha fazla pasifize edemeyecekleri günler yaklaşmaktadır Dünya genelinde işçi ve emekçilerin direnişleri her geçen gün artarak yükselme eğilimi gösteriyor. Atina’da Syntagma meydanında yükselen mücadele yumrukları, Türkiye’de Tekel işçilerinin mücadelesinin ardından 1 Mayıs’ta Taksim’de yükselen mücadele yumrukları ile aynı güzergahı, sosyalizmi işaret ediyor. Prometheus’un torunları söndürülmeye çalışılan ezilenlerin ateşini yeniden harlıyor. YUSUF KÖSE | 06.05.2010 |

Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.