Salı Eylül 24, 2024

Ruhunuz Şad Olsun, Ülkemin Evrenselleşen Güzel Kadınları-Şewşin Riz

YAŞAMI, KADINCA BİR SAVAŞTI
Tarihin bazı kesitlerinde çok güçlü karakterler oluşur, etraflarında gelişen olay örgüsüyle o kadar etkilerler ki, sadece kendileri degillerdir, kendileriyle, tarih ve toplumu da var ederler.

Bizler o tarihsel karakterlerle yaşar, aynı havayı teneffüs eder, belki de aynı kaptan yemeği kaşıklar, aynı patikanın tepelerini adımlar, aynı sokakların kaldırımlarını arşınlarken bile mütevazilikleri, sadeliklerinden dolayı tarihsel karakterini anlayamaz, onlarla olan ortak yaşamsal mekanın anılarını değerlendiremeyiz. İşte Sara (Sakine Cansız ) böyle bir arkadaştır.
İnanıyorum ki, şimdi bir çok kadın yoldaşı onunla yaşadıkları anların bilincinde olmadığından dolayı, kendilerine kızgınlık duyuyorlar. Çünkü onun, çevresinde kurduğu mütevazi yaşamı insana kanıksatan bir özelliği vardı.

Sara Heval, kadın tarihinin tarihsel kişiliklerinden birer karakteristik özellik taşırdı ama Kürdistan kadın tarihinden de belirgin karakterlerin çarpıcı özelliklerini barındırıyordu.

Doğaldı, kendisiydi. O doğallaştırdığı hayatın içinde yaşarken, biz bunu çok iyi kavrayamadık. Sara bizim için cellat Esat Oktay Yıldıran`ın suratına tüküren direnişçi, devrimci bir Kürt kadınıydı. Oysa ki cezaevi sınırlarını aşan, aynı zamanda ulus ve sınıf sınırlarına hapsedilmemesi gereken evrensel ve tarihsel bir kadın karakteriydi.
Sakine Cansiz, gerçek anlamda dünyada isimlendirilen 3.Dalga Feminizmi’nin hem yaratıcısı hem pratisyeniydi. Baştan başa bir modern dünya kadını ve Kürt kadını tarihiydi.

SARA`YA ÖZELESTIRİ

Bazılarımız kapitalist modernite yanılgısından kaynaklı kadın hallerimizden ya da reel sosyalizm saplantılarımızdan dolayı bir başka türden ters versiyonu olan radikal feminizm etkileri ile Sara Arkadaşı, kendi algı sınırlarımızda yorumladık hep. Bazen onu Kaf dağına oturttuk, yaşamdan elini eteğini çekmesini bekledik. Sadece ruhani bir rol biçtik. Hareketin güç dengelerinden beslenerek onu şeytanlaştıranların değirmenine su taşdık. Öz kayboldu, kendimizin tersi olduk, bir Ortaçağ hanedan karakteri dahi olanımız oldu. En masum olanımız da, onun anaç karakterinin gölgesine sığınmayı yeğledi.

Bana göre, bütün kadın yoldaşlarının aynı zamanda Kürt Kadın Hareketi’nin Sara Arkadaş`a vermesi gereken bir özeleştiri borcu vardır. Borç ödenmeden Kürt Kadın Hareketi gerçek orjinini oluşturamayacak ve güçler dengesinde kendini konumlandırma, tanımlama sorununu sürekli yaşayacaktır.

Sara`ya herkesin özeleştiri borcu vardır, evet. Kürt Hareketi’nin önder ve öncü güçlerinin de Sara Arkadaş`a vermesi gereken bir özeleştiri borcu vardır. Çünkü, tarihin Sara Arkadaş`a yüklediği kadın öncü rolünü ondan kapmış, onun ödediği bedel üzerinden kendilerini kadın öncüsü posizyonunda tutarak, adeta kadından daha fazla kadıncı kesilme pozisyonları ile kadınlara yanılgılı bir özgürlük yaşatmışlardır. Kürt Kadın Hareketi bu yanılsamadan kurtulmadan Dünya’da gelişen 3.Dalga Feminizmi’nin gerçek öncüleri olamazlar. Kürt kadınlarının ödediği bedel üzerinden yine onlardan rol çalacak pek çok cingöz yan karakterlerin kendilerini gerçek karakter halinde sunmasının tehlikeli gerçeği de Kürt Kadını hareketi mirası üzerinde mevcuttur. Buna karşın Sara Arkadaş`in uğruna hayatını verdiği mirası korumak geride kalan biz Kürt kadınlarına düşüyor.

 

Sara tek bir aidiyetlik degildir, hem Kürt’tür hem de evrenseldir. Hem Kürt tarihinde varolmus güçlü kadın karakterleri hem de dünya kadının örneklerinden birer parçadır. Bu nedenle yazının devamında bazı karşılaştırmalar da yapacağım.
Koşulları ne olursa olsun zihinsel dünyasındaki net duruşu, davranışına güzellik olarak yansırdı. Sara`nin sadece kendisinde olan, sadece o olan bir dik duruşu, kendini taşıyışı ve estetik davranışları benim kafamda hep Gustav Klimt’in Lady With Fan portresini andırır.Yine onu tanıyanların hafızasında tarihsel bir kadın portresi şeklinde yer etmiştir.

TABULARA KARŞI BEDENİ ILE BARIŞIK SARA ve TARİHTE BENZEŞTİKLERİ

Sara Arkadaş’ın kadın gerilla yoldaşlarına bıraktığı miraslardan biri de, kendi kadın bedeninin farkına varma, onun güzellikleri ve inceliklerinden kopmamasını öğretmesidir. Dağ koşullarında bedeninin yıpranışını engelleyen, vücudu koruyan, güzelleştiren sabah sporları birer teatral eğlenceydi. Yüz kaslarınının yıpranmasını engelleyen yüz jimnastigi hareketlerinin yüzü soktugu şekil güldürüyor, kahkahalara boğuyordu. Bu neşe saçan halleri, kadın gerillaya bıraktığı güzel miraslardandır.

Sara, kadın mitolojik kahramanlarıyla da benzerlikler taşırdı. En çok da tanrıça Lilith ve Medusa karakteri ile benzeşirdi; Tanrı Adem’i ve Lilith’i aynı topraktan ve malzemeden yarattı. Onları cennet bahçesine bıraktı. Cennet bahçesinde iken Tanrıça Lilith, Adem`e itaat etmedi. Kendisinin de onunla aynı malzemeden yaratıldığını, bu nedenle eşit olduğunu savundu. Tanrı onu Kızıl Deniz`e yakın bir mağaraya sürgün etti. Tanrı’nın ve Adem`in kararlarına karşı çıktığı için Lilith`in saçları kızıla dönüştü. İlginçtir, dünyanın en katı disiplinine sahip Kürt gerilla ordusundaki Sara`nn da saçları hep kızıldı. Bu bile onun sıradadışı, aykırı kadın hallerini taşırdı. O da Lilith gibi sürgün misalı bir hayatı hep sırtında taşıdı.

Sara, toplumsal kadınlık ve erkeklik rollerine karşı ilk isyanını verdi. Geleneksel aile değerlerine de karşı çıktı. Evden kaçarak toplumsal devrim saflarına geçerek ilk eylemini gerçekleştirdi. Burada tarihe mal olmuş önemli bir kadın lider olan Kızıl Emma, yani Emma Goldman ile aynı benzer hikayeyi taşır. Anarşist- Feminist yönleri ile de benzerlikler vardır.

MODERN KÜRT DİRENİŞİNDEKİ İZLERİ

Kürt Ulusal Hareketi’nde hem sosyalist, hem Kürt hem de kadın mücadelesini bir arada yürüttü. PKK’nin ilk kurucu üyesi statüsünde, ilk kongresine tek kadın delege olarak katıldı. Orada Kürt ve kadın temsilini sağladı. PKK tüzüğünde kadınlara yönelik açılımlar yer almışsa, bu Sakine Arkadaş`ın oradaki temsili ile sağlanmıştır. Bunlar bahşedilmemiş, bizzat onun şahsında kadın katılımı ile elde edilmiştir. Burada Tanrıça Lilith’in uğruna kovulduğu toplumsal eşitlik isteklerini Sakine Arkadaş yazılı karar haline getirebilmiş ,ancak uğruna çok da ağır bedeller ödemiştir.

Kongre sonrası Bingöl ve Elazığ`da görevlendirilmesi bir tesadüf değildir. Onun direngen karakteri, inatçı yapısı ve kendi rengi ile PKK’ye katılmasının bir sonucu olarak, Kırdki -Kırmancki konuşulan bölgelerde görevlendirilmiştir. Görev yaptığı alanlar, o dönemde Kürt mücadelesine en aktif kitle katılımının olduğu bölgelerdir. Buralardan sayıları yüzleri bulan devrimin ilk kadroları çıkmıştır. Sakine Arkadaş’ın emeği burada belirgindir. Ne yazik ki, tutuklanması ardından bu mirasa sahip çıkılamamıştır. Bugün Bingöl ve Elazığ’da bir açılım yapılamıyorsa, Sakine Arkadaş`ın gözü ve yüreği ile buralara bakılamadığı içindir.

AMED ZİNDAN VAHŞETİ

Zindanda Esat Oktay Yıldıran’a karşı baştan sona kadar hiç çözülmeyen, direnen tek kişi Sakine Cansız’dırErkek yoldaşların her biri belli sınırlarda celladın isteklerini cüzi miktarda da olsa gerçekleştirmişlerdir. Sakine arkadaş cezaevi koşullarında direnişi ile erkek yoldaşlarını direnişe kışkırtmıştır. O direndikçe, onunla birlikte erkekli kadınlı yoldaşları da direnmeye başlamıştır.

Esat Oktay Yıldıran, onun direnişine karşı çıldırasıya metodlar ve işkence seanslarıyla işi göğüslerini kesmeye kadar vardırmış ama ondan bir “Axx” sesini bile alamamıştır.Onun ifadesiyle, “Halkımın haklı davası karşısında bir axx demeye utandım.” Bu kadar tavizsiz ve cesaretlidir. Çünkü o, cesaretini haklı davasından almış oluyordu. Mitolojik ifadeyle  kıvır kıvır saçları ile işkence tezgahlarında başı yılanlarla kaplı Medusa örneğine dönüşmüştür. Yakın Kürt tarihinden Leyla Kasım’la ne çok ortak yanları vardır. Leyla Kasım da celladına karşı af dilemediği için göğüsleri kesilmiş, davasından taviz vermediği için idam edilmiştir.

KÜRT DEVRIMCI KADIN ICIN ROL MODEL, İKON SARA

Cezaevi direnişi ile devrimcileşmek isteyen her kadın için o bir örnekti, idealdi. Liseli ve üniversiteli genç kadınların ilham kaynağıydı. Herkes onun cezaevi anılarını okuyarak, dinleyerek kendini var etmeye çalışırdı. Serxwebun Dergisi’ndeki narin, güzel duruşu, bütün kadınların kafasındaki kara kuru Kürt devrimci kadin figürünü yıktı. O kimselere benzemeyen, farklı bir devrimci kadındı. Hem güzeldi, hem çekiciydi hem de aşırı direngen ve devrimciydi.

SARA İLE İLK KARŞILAŞMAM KISA DOLMUŞ YOLCULUĞUNDA OLDU

Dayımla birlikte Diyarbakır`ın Ofis semti Kasaplar Durağı’nda minibüse binerken ani  bir tesadüf ile onunla karşılaştım. Serxwebun Dergisi’nden (PKK’nin yayını) tanıdığım o efsane kadınla bir anda göz göze geldim, gayri ihtiyari, “Aaa Dayı, Sakine Cansız.” dedim. Hemen parmağını sus işaretinde tutarak, sevecen bir şekilde elimden tuttu yanıma oturdu. “Sen kimlerdensin?” demesine gerek kalmadan, yanındaki arkadaşı bizi tanıştırdı. Çabucak Büyük Pastahane’nin yanındaki Mevsim Restoran’ın yanında indik. Elim halâ ellerindeydi. Restoranda sohbetler edildi, yemekler yendi. “Çayı da sizin evde içelim” dedi.

Annemle tanışmak istiyordu. Eve gittiğimizde annemin yaralı yüreğini sarmaya çalıştı;  onunla ağladı, onunla sohbetler etti. Annem ondan sonra daha bir güçlendi. Çünkü Sakine Arkadaş’ın insana ilham veren bir özelliği hep vardı. Benim ne yapmak istediğimi sordu. `Ben de gerilla olacagim`dedim. 16 yaşındaydim, gerillaya katılmamı erken buldu. Elimden tuttuğu gibi beni Yeni Ülke Gazetesi’ne yerleştirdi.

Hiç unutmam, üzerinde uzun, kiloş, güzel bir eteği, boğazlı bir mor kazağı ve siyah bir kabanı vardı. Saçlarını toplamıştı ,çok güzel ve şıktı. Boğazına sardığı bir fuları vardı. Kafalardaki Türk Sol devrimcilerine hiç benzemeyen, çok kadınsı, güzel ve bakımlı bir kadındı. O günden sonra her Amed`e geldiğinde annemi görmeye gelirdi.

 

Cezaevinden yeni çıkmasına rağmen dur durak bilmezdi. Kürt legal hareketinin gelişmesi gerektiğine inanıyordu. Bu konuda çok güçlü ve donanımlıydı. Perspektif verme yeteneği iyiydi. Özellikle çok kısa sürede Kürt aydın çevresini etrafında topladı, onların her birinin yeteneklerine göre kurumlara öncülük etmesini sağladı. Özellikle Istanbul, Ankara, Adana, İzmir ve Diyarbakır`da olan aydın- entellektüel Kürt erkeği ve kadınlardan çalışma grupları oluşturdu. Sendikal örgütlenmelerde, syasal parti oluşumunda, Kadın Derneği’nin tüzük çalışmasını başlatma ve oluşturma, mesleki odaların oluşumunda öncülük düzeyinde yer aldı. Legal Kürt mücadelesinin mayasını çalan Sakine Cansız’dır. Bu onun emeği ve perpektifidir. Bugün milyonlara varan bir kitle onun kurucusu olduğu bu geleneğe akmaktadır. Çok az sayıda kişi bu emeğin ilk yaratıcısını bilir. Bu özelliği ile Kürtlerin Roza Lüksemburgu’dur.

Yıllar sonra onu Şam`da akademide gördüm. Geçen yıllara rağmen güzelliğinden birşey yitirmemişti. Her türden zorluğu göğüslemiş, yeniden, yeniden bedeller ödemiş ama halen dimdik duruşundan asla birşey yitirmemişti. “Hep Kavgaydı Hayatım” kitabına yoğunlaşıyor ve son halini tamamlıyordu. Arada bir akademiye çözümlemelere katılırdı. Abdullah Öcalan`nin onunla yaptığı diyaloglarda geçmişte yaşadığı acılı aşk tecrübesinin her adımda önüne çıkartılmasından çok rahatsızlık duyardı. Akademide kimsenin gösteremediği cesareti göstererek, “Temcit pilavı misali her defasında pişirilip pişirilip önüme çıkartılmasını kabul etmiyorum Başkanım. Buna bir nokta konulsun artık.” dedi. Sakine yine her zamanki gibi direngen ve haklarını savunmaktan taviz vermiyordu. Kellesi de gitse, bildiği doğruluktan şaşmıyordu.

ÖNYARGILAR HEP KARŞISINDAYDI

Kadın Konferansı’nda bazı anlayışlar mahküm edilirken, ona yönelik olarak da “Duygularına yenilen kadın” belirlemesi yapıldı. O hiddetle buna karşı durdu. “Yıllar önce yaşadığım olayla bu gün itham edilmeyi kabul etmiyorum” dedi. Yine Abdullah Öcalan ile ilişkisinde saygılıydı, buradaki yaklaşımı herkesten daha farklıydı. Yoldaşlık hukukunu da konuşmasınını her tonunda koyardı. Kişisel haklarına bir yönelim algıladığı anlarda Dersim-Zaza kadını özelliği oracıkta konuşurdu. Herkeste ona karşı sınırını bilirdi. O sıradan bir kadın değildi. Herkes bunun farkındaydı. Bu konularda da Kızıl Emma`ya benzerdi.

2000’li yıllarda onu Dola Koke’de gördüm. Abdullah Öcalan’ın yakalanması ardından Kadın Hareketi yönetimi ile Konsey arasında çelişkiler uç noktalara varmıştı. Kadınlar 7.Kongre’de erkek yönetiminin yaklaşımına karşı tavır koyma yöntemi olarak saçlarını kesmişlerdi. Bu eylemin fikir anası da Sakine Arkadaş’tı. Kürt geleneklerinde kadınların baba, koca baskılarına karşı bu protesto yöntemini uyguladıklarını anlatmıştı.

 

EVRENSELLİK ve KÜRTLÜK HARMANLAMASI ve BİR KADIN ÖNDER

Sakine Arkadaş modern Kürt kadını görüntüsüne rağmen Kürt kadın gelenekleri ve Kürt toplumsal kültürünü sahiplenen bir yapıya sahipti. Bu konuda tavır ve tutumları netti.

Bir gün basın konferansında bir basıncı arkadaş Abbas arkadaşa hoş görünmek için bir öneri getirdi. “Benim görüşüme göre, Kürtçe basına bu kadar ağırlık verilmemelidir. Bence amaç halka ulaşmaksa Türkçe bunun en rahat yoludur.” dedi. Sakine Arkadaş hemen söz hakkı isteyerek, “Ben bu anlayışın mahküm edilmesini ve bir karar olarak çıkmasını istiyorum” dedi. Zazaca aksanıyla Kurmanci konuşarak, “Bundan sonra Kürt basın dili Kürtçe olmalı, bu konferansımızın da şiarı olmalı” dedi ve bunu da kararlaştırdı.

Sakine arkadaş bütün kongre, konferans ve toplantılara hep kadınca damgasını, o güzel kavgalarıyla vurmuştur. Kavgası, bilinen kavgalara benzemezdi. O nazik yapılı, güler yüzlü, yumuşak sesli, tatlı sertti. Kaçırtıcı ve incitici asla olmadı. Hep ötekinin haklarını savunan empati kültürü gelişkin olan biriydi. Asla iradeli duruşundan taviz vermedi. Kariyerist kimliğe asla burünmedi. İktidar hastalığını kendinden hep uzak tuttu.

Sakine`nin feminist anlayışı ayrıştırıcı değildi. Aynı zamanda genelleştirici de değildi. Kürt mücadelesi ve kadın hareketini demokratik değerler ile harmanlayarak içiçe bir mücadele geleneğini yürütmek, ikisini de bir dengede, birbirinin önüne geçmeden, birbirine güç verme, güç alma içerisinde yürütülmesinden ve kadının kadınca temsilinden yanaydı.

Sara budur. Kürt Kadın Hareketi kendine ideolojik ve pratik lider arayacaksa o da Sakine Cansız’dır. Onun devrimci hayatı bir kadın manifestosu niteliğindedir. Sakine Cansız’ın mücadele diyalektiğini bilmeyenler Kürt Kadın mücadele geleneğini de bilemezler. TC ve onun son temsili AKP Sakine Cansız’ı katlederken tesadüfi bir kararla hedefllememiştir. Kendi özel birimlerinde Kürt mücadele karakterlerinin analizlerini yaparak hedeflerini seçmişlerdir.

Bu nedenle Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez kadın direnişçileri de tesadüfen seçilmemişlerdir. Türk devleti ve MİT`i , Rojava Devrimi’nde açığa çıkan potansiyeli yıllar öncesinden görmüş ve bunun önünü alacak şekilde Paris’te kadın katliamlarını gerçekleştirmiştir. Biz Kürtler ancak değerlerimizi tek tek yitirdiğimizde onların gerçek potansiyellerinin farkına varabiliyoruz. Bu da biz Kürtlerin bitmeyen ayıbı olsun.

Ruhunuz şadolsun ülkemin evrenleşen güzel kadınları…

47121

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

24 Haziran Seçimleri, Komünistlerin Tutumu

Ülkemizde sınıfların hareketi-tarihsel hareketi- niteliğine ve dünyayla bağlaşıklığına bağlıdır. Duşünce zihinsel aktivitite bu gerçek hayatın yansımaları ile doludur. Cumhuriyet kuruluşunu Komprador sınıfların eğemenliğinde, azınlık ulus ve inançların taleplerini yok sayarak, görünür olduğu yerlerde onu ezerek eğemenliğini inşa etti. Komprador sınıfların ve ona yedeklenmiş sömürücü alt sınıfların ortaklığı sadece bir bağlaşıklık ilişkisi değil ortak bir kültür durumuna geldi. Komprador sınıfların büyüme gençleşme dönemleri sona erdi.

Kaypakkaya, Ortadoğu meselesine yaklaşım ve Oryantalizm

Emperyalistler arası gerilimlerin en net sahası olan Ortadoğu bugün sınıfsal durumun en verili halini ortaya koymaktadır. Bu açıdan Ortadoğu merkezli bir bakış emperyalistlerin uzun vadeli politikalarını ortaya koyacağı gibi hem de sınıf hareketleri açısından verili bir örgütlenme zemini ortaya koymaktadır. Mao Zedung’un bilimsel katkılarını daha net şekilde göreceğimiz bu coğrafyada buradaki sosyal-sınıfsal örgütlenmeye dahil olmak katkı sunmak en net haliyle MLM’yi kitle pratiği içerisinde geliştirmek anlamına gelecektir.

Kaypakkaya ve 71 devrimcilerinden kopuş

TDH içerisindeki ’71 devrimci kopuşunun Türkiye açısından ve bir bütün devrimci hareket açısından önemi büyüktür. Artık yalnızca kalemler değil, silahlar konuşmaya başlamıştır. Deniz Gezmiş ve THKO ile başlayan sürecin takipçisi Mahir ve THKPC olmuştur. Devrimin bir şamar gibi patlamasını ve bozkırın tamamen kurumasını bekleyenlere karşı da komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve kurucusu olduğu Proletarya Partisi doğmuştur.

Taş söken “kudurmuşlar”, imkansızı isteyen gerçekçiler ve “abartılmış” devrimciler

“Yerin, göğün, tarihin, zamanın ve suyun huysuzları”ydılar onlar. Cezayir’den Fransa’ya, Vietnam’dan Çin Halk Cumhuriyeti’ne, Rusya’dan ABD’ye, Japonya’ya, Brezilya’dan Türkiye’ye, Kürdistan’dan Filistin’e… Kaypakkaya, Haki Karer, Dörtler, Deniz-Hüseyin-Yusuf, Nurhak’ta Sinan Cemgiller, Ulaş Bayraktaroğlu… Bu huysuzlar isyan ettiler, kaldırım taşlarını söktüler, burjuvazinin sırça köşklerinin camlarını kırdılar, güçlü görünenin zorbalığına isyan ettiler, özgürlük istediler, iktidarı istediler… Yendiler, yenildiler, yaşadılar ve öldüler…

Yerli Milli Dindar ve Politika

Yerli sözlük anlamında ‘ulusal’ anlamına gelmektedir. Ek olarak ulusa millete ait olan, taşınamayan şeyleride kapsıyor. Milli ise yerliyi içermekle beraber çoğu zaman yerli ile eş anlamlı olarak da kullanılıyor. Yerli bölgesel özelliklerin ölçeğini yansıtırken milli devletin sınırlarının ölçeğini gösteriyor.

Dindar ise belirli bir dinin kurallarına uygun olarak yaşayan kimseyi temsil ediyor. Bu üç kelime Erdoğan siyasetinin sürekli tekrar ettiği, tekrarlar arttıkça inandırıcılık taşıyor gibi görünen üç cehennem halkasıdır.

Kaypakkaya’nın yöntemi ve komünist kişiliği üzerine (Bir Partizan)

Soyut gerçeklik yoktur; gerçeklik her zaman somuttur. Kaypakkaya’nın teorik ve pratik eserini gerçeğe dönüştürmek, onu somutluk haline getirmek ancak kitlelerle buluşturmakla olacaktır. İncelemelerimiz bu amacın işaret ettiği noktaya konumlanılarak yapılacaktır.

PARTİZAN | “Kaypakkaya, kurtuluş çağrısı ve arayışıdır!”

Tarihi kitleler yazıyorsa, elinde kalemi tutanlar ve yaşananları an’a kazıyarak ona şekil verenler de önderler olmuştur!

Tarihte yığınlar ile önderlerin rolü arasında kopmaz bir bağ vardır. Yığınlar, bir kez özgürlük ve kurtuluş için sokağa çıktı mı mutlaka içlerinde en öne koşanlar, ipi ilk göğüsleyenler ve ardındakilere yol gösterenler olacaktır! Bundandır ki, tarihin seyrini değiştiren, yeni bir yol açan ve buzu kıranlar; mutlak suretle yığınların bentleri yıkan, coşkunca akan, sel suları gibi çağlayan o deviniminin içinden çıkmıştır.

İbrahim KAYPAKKAYA anısına.- Davut Kurun

İbrahin Kaypakkaya Türkiye sosyalist hareketine yeni bir bakış açısı, Türkiyede hakim siyasi değerler ve dengeleri sorgulayan bir bakış açısı kazandırdı. Daha yolun başında idi ve ilk adım olarak Kemalizm, ordu ve milli mesele konularında farklı teorik tespitler ortaya koydu. Ancak unutulmamalıdır ki, İbo’nun siyasi derinliği eldeki yazılı metinlerle sınırlı değildir. Çünkü bu metinler kendi doğrularını koyma yerine ‘Şafak revizyonizminin eleştirisi’ temelinde yazılmıştı.

Ölen ama yenilmeyen: İBRAHİM KAYPAKKAYA! Mustafa Demir

KISA NOT

1975 yılı başları idi. Stuttgart’ta İbrahim Kaypakkaya’nın fikirleri doğrultusunda faaliyet yürütüyorduk. O günkü kitlelerin ve sosyalistlerin çok ilerisinde düşüncelerdi bunlar.

• Devletin faşist yapısı tahlil ediliyor, onun yıkılıp, önce demokratik bir devlet, durmaksızın sosyalist yapıya geçiş, nihayetinde komünist toplumun inşası öneriliyordu.

• Kemalizm’in tahlili yapılıyor, onun bir diktatörlük olduğuna vurgu yapılıyordu.

24 Haziran’da düzen değişmeyecek!

AKP-MHP “Cumhur İttifakı”nın 24 Haziran’da seçim kararı almasıyla, politik arenada çok hızlı bir süreç işlemeye başladı. Sürenin çok kısa olması, gerek C. Başkanlığı gerekse de milletvekili adayları açısından takvimin ciddi anlamda sıkışmasını getirdi.

Erken seçim sadece erken seçim değildir! “HAYIR”larımız daha bitmedi! Burjuva faşist partilere bir kez daha oy yok!

2019 yılında yapılması gereken çoklu seçimlerin AKP ve MHP’nin kararıyla 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmasına karar verildi. Türkiye’nin tek gündemi, şu anda 24 Haziran tarihinde yapılacak olan erken genel milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanmış bulunuyor. Görünen o ki, AKP, Efrin işgalinin “rüzgarını” arkasına alarak seçimleri erkene alma çabasında başarıya ulaşmış durumda. Şunu en başta belirtelim; faşist ittifakın seçimleri erkene alma çabasının ve bu telaşın esas gerekçesi AKP’nin artık ülkeyi yönetemez duruma gelmesi, köşeye sıkışmasıdır.

Sayfalar