Rüzgâr bizden yana esiyor (Makale)

Devrimciler açısından en yoğun olduğu aylar içerisindeyiz. Seçimlerin 7 Haziran’da yapılacak olması bu yoğunluğu daha da arttırıyor. Kitlelerin de daha politize olduğu bu süreç, bizden yana esen rüzgarın gücünü daha da arttırıyor. Siyasi arenanın renklendiği bu süreç burjuva siyasetle devrimci siyaset doğrudan kitlelerin içinde karşı karşıya gelecek. Burjuva siyaset kitleleri düzene bağlı kalmak ve bağlamak için tüm kurnazlığı sergilerken, devrimci siyaset ise tam tersine kitlelerin düzenle olan bağlarını koparmak için emek harcar. Bu eşyanın doğası misali sınıf mücadelesinin bir sonucudur. Tüm siyasi öznelerin kitlelere yöneldiği bir ortamda devrimcilerin daha yoğun emek harcamaları zorunlu oluyor.
Bu seçimi diğer seçimlerden farklı kılan, Partizan’ın seçimlere dahil olması değildir. Türkiye’deki ekonomik-politik gelişmelerin yönü ana göre konumlanmayı zorunlu kılması ve anın devrim yürüyüşünü hızlandıracak bir potansiyel taşımasındandır.
Bahsedilen zorunluluk devrim mücadelesinde her daim söz konusuyken ekonomik ve politik gelişmenin seyrine göre kimi dönemler ön plana çıkar. Gelişen bu ana göre PP’nin konumlanması ve gücünü belirlediği politika eksenin de seferber etmesi ayrı bir önem taşır.
Üç dönem hükümet olan ve tüm seçimlerde diğer partileri ezen AKP, Menderes ve Özal örneğimde olacağı gibi gücünün sınırlarına dayanmış ve dayandığı noktada gerileme başlamıştır. AKP’yi gerileten üç dönem yürütmüş olduğu politikalardır. Bir dönem beraber yürüdüğü “dava” arkadaşlarına bile ters düşen AKP’nin muhafazakâr tabanında çatlaklıklar oluşmasının bir sonucunun bir görüntüsüdür. Muhalif olan her kesime karşı sindirici, susturucu, baskılayıcı politikada sınır tanımamanın bir sonucudur. Ekonomiden tarıma, sağlıktan eğitime, enerjiden ulaşıma, sanayiden madenlere tüm alanlarda izlenen ekonomi politikası, yoğun sömürü ağır yaşam şartları, yoksulluk ve işçi katliamlarını beraberin de getirdi. Tüm bunların eylem, grev, miting gibi değişik biçimlerde dile getirilişi devlet faşizmiyle karşılandı. Yaşama müdahalenin sınırları zorlanarak muhafazakar yaşam topluma dayatıldı. Cinsel baskımla kadın cinayetlerine dönüşürken, dinsel baskılama ailelerin daha da tedirgin olmasıyla sonuçlandı. Ulusal sorunun sürünceme hali, LGBTİ bireylerinin sorunlarının devamı ve dış politikada ki çuvallamanın yarattığı etkiyle birlikte AKP’nin bugünkü durumunu tamamladı. İktidar hırsının durmak bilmediği R.T Erdoğan kişiliğinin AKP içinde yansımasıyla birlikte Kutsal İttifak dağılmaya başladı.
Kısa bir özet olarak geçtiğimiz 13 yıllık hükümet döneminde AKP2nin yaratmış olduğu ekonomik, kültürel, siyasal, toplumsal yaşamın dayanılmazlığını toplumun her kesimine sirayet ettiğini Gezi Ayaklanması açığa çıkardı. Bir alternatif arayışının yakıcı bir biçimde hissedildiği aylarca süren çatışmalarla açıktan göründü.
Böylesi bir süreçte hemen her kesimden kitlelerin kendiliğinden hareketi giderek artar. Ve bir kıvılcım tüm bozkırı tutuşturur. 7 Haziran seçimleri tamda bunun üzerine gelmiştir. Düzen partilerinin burjuva siyaseti iki amacı vardır. Birincisi devletin tüm organlarını ele geçiren gözünü meclise diken AKP’yi geriletmek, ikincisi, kitlelerin sistemle dolayısıyla devletle derinleşen çelişkileri, artan tepkileri dindirmek ve dizginlemektir. CHP ve MHP’nin seçim çalışmalarındaki popçu sanatçı adaylarla oy toplama politikasından daha ciddi, toplumda hareketlenen tüm kesimlerle ve tabana hitap eden isimlere yönelmesi, AKP’ye karşı tüm seçimlerde uğradıkları hezimetin acısını çıkarmak amaçlı değildir. Her iki düzen partisinin de yönelimi oldukça politiktir. Oylarını arttırmak ve seçimi kazanmak onlar için oldukça önemlidir. Fakat kitlelerin artan öfkesini düzene tabi kılmak daha önemlidir. Bu amaç etrafından kitlelere yöneliyorlar, toplumdaki hareketlenmeyi pragmatist politikalarla kendilerine yedekleyerek, devleti hem AKP’den hem de “bölücü, anarşist, terörist” dedikleri yurtseverlerden ve devrimcilerden kurtaracaklardır. Yolsuzluğa, yoksulluğa, işsizliğe ve diğer sorunlara yapılan vurgularla halkçı görünen bu kurnazlıkla izlenen politikayla alanlara iniliyor ve yaratılan AKP karşıtlığı üzerinden kitlelerin alternatifleri olduğu söyleniyor. Kitlelerin yakıcı olarak hissettiği AKP karşıtlığı değildir. Yaşanılan sorunlara karşı yükselen sınıfsal tepkidir. Bu nedenle CHP kolları sıvamış ve alanlarda daha “solcu” kesilmiştir.
Aynı düzenin, devletin temsilcisi olan partilerden AKP’nin baskılayıcı faşist politikalarına rağmen kendi tabanı dahil tüm kitleye seslenmesi, düzen ve devletin bekası dışında her konuda ayrışan kanlı-bıçaklı olan CHP ve MHP’nin ( diğer düzen partilerinin de ) kendi tabanıyla birlikte tüm kitleye yönelmesi burjuva demokrasisinin aldatıcı aymazlığıdır. AKP zulmünün alternatifi, AKP öncesi bu halka zulüm olmuş CHP ve MHP değildir. Baskının daha da arttığı, İç Güvenlik Paketiyle doruğa ulaştığı dönemde kitlelerin karşısına çıkarılan düzen partilerinin yarayacağı etkiyi kırmak ve anı devrimden yana gelişen politik atmosferinde kitlelerin kendiliğinden hareketinde bulunan demokrasi, özgürlük ve devrim talebini, mücadelesini yükseltmek anı yakalamak ve yönlendirmekle mümkündür. Demokrasi mücadelesi Marksizm Leninizm Maoizmin devrimin önünü açacak bir mücadele alanı olarak gördüğü bir aşikârdır. Ekonomik ve politik gelişme karşısında hem kitlelerin hem de onlara hitap eden politik güçlerin demokrasi mücadelesine yöneldiği bir koşulda sürece dahil olmak sadece HDP’ye destek vermekle sınırlı değildir. Aynı zamanda ve daha önemli olarak, devrimin önünü açacak olan demokrasi mücadelesini geliştirmesine omuz vermektir.
Rüzgâr bizden yana eserken, hem Mart, Nisan, Mayıs aylarının kızıllığı hem de seçimlerin yarattığı politik atmosferde, kitlelerin alternatif arayışına yanıt olmak anın öne çıkardığı demokrasi mücadelesine daha etkin katılmakla mümkündür. Burjuva siyasetinin kahredici ikiyüzlülüğünün ve dayanılmaz hafifliğinin kitlelere sirayet etmesi de böyle engellenir ancak.
MLM’ler olarak iktidar kavgasında anın doğruluğu koşulları geniş kitlelere ulaşmak ve daha ileri mevziler kazanmak iççin kullanalım. P.P’nin belirlemiş olduğu pratik politika çerçevesinde faaliyetlerimizi yoğunlaştıralım. Bizden yana esen rüzgârı, sınıf düşmanlarız için fırtınaya çevirelim.
Son Haberler
Sayfalar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler
Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!
Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)
Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet
İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.
Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.
Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?
Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?
Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?
Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.
Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?
Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.
Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun!

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)
Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.
İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir
Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.