Cumartesi Mart 1, 2025

Rüzgâr bizden yana esiyor (Makale)

Devrimciler açısından en yoğun olduğu aylar içerisindeyiz. Seçimlerin 7 Haziran’da yapılacak olması bu yoğunluğu daha da arttırıyor.  Kitlelerin de daha politize olduğu bu süreç, bizden yana esen rüzgarın gücünü daha da arttırıyor.  Siyasi arenanın renklendiği bu süreç burjuva siyasetle devrimci siyaset doğrudan kitlelerin içinde karşı karşıya gelecek.  Burjuva siyaset kitleleri düzene bağlı kalmak ve bağlamak için tüm kurnazlığı sergilerken, devrimci siyaset ise tam tersine kitlelerin düzenle olan bağlarını koparmak için emek harcar.  Bu eşyanın doğası misali sınıf mücadelesinin bir sonucudur. Tüm siyasi öznelerin kitlelere yöneldiği bir ortamda devrimcilerin daha yoğun emek harcamaları zorunlu oluyor.

Bu seçimi diğer seçimlerden farklı kılan, Partizan’ın seçimlere dahil olması değildir.  Türkiye’deki ekonomik-politik gelişmelerin yönü ana göre konumlanmayı zorunlu kılması ve anın devrim yürüyüşünü hızlandıracak bir potansiyel taşımasındandır.

Bahsedilen zorunluluk devrim mücadelesinde her daim söz konusuyken ekonomik ve politik gelişmenin seyrine göre kimi dönemler ön plana çıkar.  Gelişen bu ana göre PP’nin konumlanması ve gücünü belirlediği politika eksenin de seferber etmesi ayrı bir önem taşır.

Üç dönem hükümet olan ve tüm seçimlerde diğer partileri ezen AKP, Menderes ve Özal örneğimde olacağı gibi gücünün sınırlarına dayanmış ve dayandığı noktada gerileme başlamıştır. AKP’yi gerileten üç dönem yürütmüş olduğu politikalardır. Bir dönem beraber yürüdüğü “dava” arkadaşlarına bile ters düşen AKP’nin muhafazakâr tabanında çatlaklıklar oluşmasının bir sonucunun bir görüntüsüdür. Muhalif olan her kesime karşı sindirici, susturucu, baskılayıcı politikada sınır tanımamanın bir sonucudur. Ekonomiden tarıma, sağlıktan eğitime, enerjiden ulaşıma, sanayiden madenlere tüm alanlarda izlenen ekonomi politikası, yoğun sömürü ağır yaşam şartları, yoksulluk ve işçi katliamlarını beraberin de getirdi. Tüm bunların eylem, grev, miting gibi değişik biçimlerde dile getirilişi devlet faşizmiyle karşılandı.  Yaşama müdahalenin sınırları zorlanarak muhafazakar yaşam topluma dayatıldı.  Cinsel baskımla kadın cinayetlerine dönüşürken, dinsel baskılama ailelerin daha da tedirgin olmasıyla sonuçlandı. Ulusal sorunun sürünceme hali, LGBTİ bireylerinin sorunlarının devamı ve dış politikada ki çuvallamanın yarattığı etkiyle birlikte AKP’nin bugünkü durumunu tamamladı. İktidar hırsının durmak bilmediği R.T Erdoğan kişiliğinin AKP içinde yansımasıyla birlikte Kutsal İttifak dağılmaya başladı.

Kısa bir özet olarak geçtiğimiz 13 yıllık hükümet döneminde AKP2nin yaratmış olduğu ekonomik, kültürel, siyasal, toplumsal yaşamın dayanılmazlığını toplumun her kesimine sirayet ettiğini Gezi Ayaklanması açığa çıkardı. Bir alternatif arayışının yakıcı bir biçimde hissedildiği aylarca süren çatışmalarla açıktan göründü.

Böylesi bir süreçte hemen her kesimden kitlelerin kendiliğinden hareketi giderek artar.  Ve bir kıvılcım tüm bozkırı tutuşturur. 7 Haziran seçimleri tamda bunun üzerine gelmiştir. Düzen partilerinin burjuva siyaseti iki amacı vardır. Birincisi devletin tüm organlarını ele geçiren gözünü meclise diken AKP’yi geriletmek, ikincisi, kitlelerin sistemle dolayısıyla devletle derinleşen çelişkileri, artan tepkileri dindirmek ve dizginlemektir.  CHP ve MHP’nin seçim çalışmalarındaki popçu sanatçı adaylarla oy toplama politikasından daha ciddi, toplumda hareketlenen tüm kesimlerle ve tabana hitap eden isimlere yönelmesi, AKP’ye karşı tüm seçimlerde uğradıkları hezimetin acısını çıkarmak amaçlı değildir. Her iki düzen partisinin de yönelimi oldukça politiktir. Oylarını arttırmak ve seçimi kazanmak onlar için oldukça önemlidir.  Fakat kitlelerin artan öfkesini düzene tabi kılmak daha önemlidir. Bu amaç etrafından kitlelere yöneliyorlar, toplumdaki hareketlenmeyi pragmatist politikalarla kendilerine yedekleyerek, devleti hem AKP’den hem de “bölücü, anarşist, terörist” dedikleri yurtseverlerden ve devrimcilerden kurtaracaklardır.  Yolsuzluğa, yoksulluğa, işsizliğe ve diğer sorunlara yapılan vurgularla halkçı görünen bu kurnazlıkla izlenen politikayla alanlara iniliyor ve yaratılan AKP karşıtlığı üzerinden kitlelerin alternatifleri olduğu söyleniyor. Kitlelerin yakıcı olarak hissettiği AKP karşıtlığı değildir. Yaşanılan sorunlara karşı yükselen sınıfsal tepkidir. Bu nedenle CHP kolları sıvamış ve alanlarda daha “solcu” kesilmiştir.

Aynı düzenin, devletin temsilcisi olan partilerden AKP’nin  baskılayıcı faşist politikalarına rağmen kendi tabanı dahil tüm kitleye seslenmesi, düzen ve devletin bekası dışında her konuda ayrışan kanlı-bıçaklı olan CHP ve MHP’nin ( diğer düzen partilerinin de ) kendi tabanıyla birlikte tüm kitleye yönelmesi burjuva demokrasisinin aldatıcı aymazlığıdır.  AKP zulmünün alternatifi, AKP öncesi bu halka zulüm olmuş CHP ve MHP değildir. Baskının daha da arttığı, İç Güvenlik Paketiyle doruğa ulaştığı dönemde kitlelerin karşısına çıkarılan düzen partilerinin yarayacağı etkiyi kırmak ve anı devrimden yana gelişen politik atmosferinde kitlelerin kendiliğinden hareketinde bulunan demokrasi, özgürlük ve devrim talebini, mücadelesini yükseltmek anı yakalamak ve yönlendirmekle mümkündür. Demokrasi mücadelesi Marksizm Leninizm Maoizmin devrimin önünü açacak bir mücadele alanı olarak gördüğü bir aşikârdır.  Ekonomik ve politik gelişme karşısında hem kitlelerin hem de onlara hitap eden politik güçlerin demokrasi mücadelesine yöneldiği bir koşulda sürece dahil olmak sadece HDP’ye destek vermekle sınırlı değildir. Aynı zamanda ve daha önemli olarak, devrimin önünü açacak olan demokrasi mücadelesini geliştirmesine omuz vermektir.

Rüzgâr bizden yana eserken, hem Mart, Nisan, Mayıs aylarının kızıllığı hem de seçimlerin yarattığı politik atmosferde, kitlelerin alternatif arayışına yanıt olmak anın öne çıkardığı demokrasi mücadelesine daha etkin katılmakla mümkündür.  Burjuva siyasetinin kahredici ikiyüzlülüğünün ve dayanılmaz hafifliğinin kitlelere sirayet etmesi de böyle engellenir ancak.

MLM’ler olarak iktidar kavgasında anın doğruluğu koşulları geniş kitlelere ulaşmak ve daha ileri mevziler kazanmak iççin kullanalım. P.P’nin belirlemiş olduğu pratik politika çerçevesinde faaliyetlerimizi yoğunlaştıralım. Bizden yana esen rüzgârı, sınıf düşmanlarız için fırtınaya çevirelim. 

 

52508

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar