Salı Mart 4, 2025

Savaşmadan savaş kazanılmaz!/Bakış Can

Siyasi iktidar mücadelesi ve bu mücadelenin gerici sınıf toplumsal sistemi şartlarında edindiği stratejik biçim tartışma konusu olduğunda, siyasi iktidar sorununun devrimci zora dayalı çözüleceği ve bu çözümün silahlı mücadele ve ordu örgütlenmesi biçimi alacağını söylemek, sadece zorunlu devrimci bir ilkeyi ifade etmek olur. Sınıf devrimi uğruna yürütülen bir mücadelenin silahlı savaş olarak ele alınması ve silahlı savaştan başka temel bir strateji benimsemesi mütalaa edilemez kadar kesin bir gerçektir. Tepeden tırnağa silahlı olup varlık nedeni hakim sınıfların yönettiği sınıfları baskı altında tutmak için kullandığı bir baskı aracı olma niteliğine dayan ve bu itibarla örgütlenip devreye sokulan burjuva devlet makinesinin parçalanması, bu canavar makineyi elinde tutan gerici sınıfları mağlup etmek için ayağa doğrulan devrimci sınıfların, bu savaşta kullandığı siyasi partinin bir savaş partisi olması ve bu parti önderliğinde verilen mücadelenin tartışmasız biçimde silahlı zor temelinde ordu örgütlenmesi perspektifiyle biçimlenmesi kaçınılmazdır. Bu zor ilkesi ve örgütlenmesi, devrimci yolla reformcu yol arasında temel bir ayrım konusudur.

 Gerici sınıflar devletinin yıkılması uğruna yürütülen mücadelede temel halka veya merkezi ödev silahlı mücadele ve ordu örgütlenmesi biçiminin esas ve stratejik temelde ele alınmasıdır. Bu halkayı bulandıran her yaklaşım devrimci bakımdan sakatlanmış, başından beri devrimci özden uzaklaşmış demektir. Silahlı mücadele ve savaş konusunda tereddüt taşıyan bir devrimci görüş, aslen ölü doğmuş burjuva bir görüştür. Zor ve şiddetin devrimdeki tarihsel zorunluluğunu reddeden ve mücadelenin bu esas temelinde biçimleneceğini yadsıyan anlayış devrimcileşmeye muhtaçtır. Siyasi iktidar mücadelesi süreci kuşkusuz ki, belli biçimler altında toplansa da merkezi bir biçime oturmak ve bu halkaya dayanmak durumundadır. Savaşmadan savaş kazanmak mümkün değildir. Silahlı düşmanı silahı yadsıyan mücadele biçimiyle yenmek ya da yenme iddiasında bulunmak boş bir hayal ve açık bir safsatadır.

Ancak bu temel gerçek devrimci mücadelenin diğer biçimlerini yadsımadığı gibi, uygun olan diğer birçok biçime ihtiyaç duyarak bunları ahenkle bünyesinde toplar. Devrimci mücadele stratejik biçimleri gevşetip savsaklamadan korurken, bu uzun iktidar mücadelesi boyunca bir dizi taktikten destek alır, bu uygun biçimdeki desteklerle ilerler. Bu ilerleme seyrinde stratejik yönelim ve biçimlerinin yanı sıra, taktik biçimlerle de devrimci örgüt, mücadele ve güçlerin motivasyonunu sağlar, pekiştirir. Bazen taktik hamle ve siyasetler bu motivasyonun tutulması veya sağlanmasında önemli roller üstlenirler. Özellikle stratejik biçim ve yönelimin zayıflıklar taşıdığı ya da belli geçici şartlar altında günlük etki ve motivasyon yaratma açısından yetersiz kaldığı durumlarda, gerekli olan örgüt veya mücadelede motivasyonun taktik biçimlerle sağlandığı ve elde tutulması gerektiği görülmüştür.

Söz konusu bu taktik politika, hamle ve siyasetlerin örgütün-mücadelenin motivasyonunu sağlamada üstlendiği görev, asla stratejik siyaset ve biçimlerin rolünü ortadan kaldırmaz ya da onun esaslığıyla çelişmez. Bilakis taktik stratejiyi desteklemiş, önünü açmış ve sadece taktik siyaset işlevi gerektiği gibi ihtiyacı karşılamak üzere devreye girmiş olur. Örneğin, devrimci mücadelemizde stratejik rol ve öneme sahip olan silahlı mücadele ve savaşın geliştirilerek mücadelenin genel motivasyonunu yükseltip elde tutma konusunda belli yetersizlikler taşıdığı söylenebilir. Gerilla savaşının her halükârda bir motivasyon vesilesi olduğu inkâr edilemezse de bu sahadaki gelişmelerin beklentileri karşılamaması nedeniyle belli bir süreden sonra aynı etkiyi göstermesi düşünülemez. Nitekim gerçeği uzaktan okuyan yoldaşların gerilla savaşına dönük yüksek beklentileri karşılık bulmayınca motivasyon kırılmasıyla gerilemelerin gündeme geldiği söylenebilir bir gerçektir.

O halde, stratejik araç ve biçimlerde bu motivasyonu elde tutacak bir ivme yakalanamadığı durumlarda, stratejik biçim ve esasları unutup gölgelemeden ve bu temellere aykırı olmamak koşuluyla taktik değerdeki mücadele biçimleri ve buranın kazanımlarıyla motivasyonu yüksek tutmayı ihmal etmemeliyiz. Bu motivasyon gerilla savaşı noktasında çok daha hassas bir terazi durumunda iken, kitlelerin somut olarak gördüğü vitrin durumundaki taktik biçimlerde somut kazanım ve gelişmeler ortaya konulması şart ve ihtiyaçtır. Tekrar edelim ki, stratejik biçim ve esaslardan kopmayıp bunları unutmadan ve bunlara hizmet anlamına gelen biçimde örgüt ve mücadelenin motivasyonunu yüksek tutmak için taktik değerde olan fakat vitrin yaratarak kitlelerin gözlemine açık olan, dolayısıyla motivasyonla birlikte güven de yaratan biçimlere önem vererek kazanım ve mevziler elde etmek için çalışmalıyız.

45621

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar