Sınıf ve HDP

Hayat yaşadıklarımızı anlamlılaştırınca güzelleşir.
Kürtlerin, lazların, çerkezlerin.... yoksulların... ezilenlerin .... herkesin partisiyiz.
Son zamanlarda hiç dikkat ettiniz mi sınıfın söylemleri de Hdp' nin söylemleri.
Şimdi diyeceksiniz ki bu ne hdp' nin ne sınıfın ne de başka birinin söylemi.
Olması gerekenin söylemi.
Elbetteki bu doğru.
Örgütlenme veyahutta partileşme tartışmasını sürdüren / bitirmiş herkesin kullanması gereken söylemler bunlar.
Sorun bu söylemlerin kullanılması değil.
Sorun bu söylemleri kullanırken öncülünde ve ardılın da gereken adımların atılmaması.
Proletarya köylü açısından da vazgeçerek ufak bir bir misalle:
Şimdi kaç repçi, rapçı, sanatçı, yazar veyahutta sosyal yaşamdaki herhangi biri hdp' liyim diyebildiği gibi yapılıyım da diyebiliyor.
Böyle bakınca da sınıf partisi içerisindeki kaç kişininde bu repçilere, rapçılara... dinleyenlere...tahammül edebilir diye insanın da aklına gelmiyor değil hani.
Gidip görsek mi ne ?
Yapılıyım diyenlerin olduğu yere mi ?
Ben size söyleyem:
Tam bir kasvet.
Sokaktaki yaşamın tam zıttı
Sanki Nikolay çerneviskin ne yapmalısın da , maksim görkinin anasında... kötülere karşı savaşan çizgi romanların zagorların, kızılmaskelerin... sayfalarında dışarı çıkıp, fırlamış... komünal yaşamın ta.. kendisi, kahramanları gibiler.
Olağan mı ?
Olağan.
Her sosyal yaşantının kendisine göre örgütlenmesinin, kahramanlarının olmasının olağan olması gibi.
Köylüseniz narodikliğinizin, kahramanlarınızın olmasının olağan olması gibi
Kapitalizmin içerisinde komünal bir yaşama iştirak edebilmişseniz / öğrenciyseniz, gettolaşabilmişseniz.... / bolşevikliğinizin, kahramanlarınızın olmasının olağan olması gibi.
Ama yok biz kitle.... helede ki kapitalizme, feodalizme karşı stalinin demokratik halk devrimlerine eleştirisini de dikkate alarak maoist örgütlenmeye inanıyoruz diyorsanız.....
İşte orada ne narodiksinizdir ne de bolşevik.
Tabii ki bu da seni, beni, herkesi... ortaya çıkaran koşulların retti de değildir.
Zaten hiç kimsede bir ferdi... hareketi.... ortaya çıkaran koşulları tartışmıyor.
Tartıştığımız ortaya çıktıktan sonra kendini ortaya çıkaran ve de varlığını sürdürmesini sağlayan ana rahmini terk etmek istenmeyiş.
İşte tartıştığımız bu.
Tartıştığımız bizlerin ortaya çıkmasını sağlayan narodikliğimizi... bolşevikliğimizi.. aşmayı sağlayabilecek bir diyalektiğe sahip olup, olmadığımız.
Böyle baktığımızda da kim böyle bir diyalektiğe sahip olduğumuzu söyleyebilir.
Hemi de kimse narodikliği.... Bolşevikliği.... üstüne almazken.
Peki çare ne ?
Kürtlerin, lazların, çerkezlerin... yoksulların... ezilen tüm kesimlerin... partisiyiz mi demek ?
Gerçekten çare bu mu ?
Elbetteki bu.
Ama kişi / yapı kendisini bilirse bu.
Kendisini ortaya çıkaran koşullardan da nasıl kurtaracağına dahil bir diyalektiğe sahip olursa bu.
Lakin böyle bir diyalektiğe sahip değiliz
Lakin ki böyle bir diyalektiğe sahip olabilme sorunu da meşrulaşma sorunu.
Ana rahmini terk etmek istemeyişin yol açtığı sağa sapma sorunu.
Lenin parti de ortaya çıkan bürokrasizmi, diktayı.. kendisini dönüşüme entegre edememiş bir yapıya bağladığı kadar partide ortaya çıkan sağa sapmaları da bürokrasizmin, diktanın .. kendini ortaya çıkaran koşulların devamını sağlama / ana rahmini terk etmek istememe / girişimleri olarak görür.
Ana rahminde çıkmak istemeyen davranışların bu yaşamlarını sürdürebilmek için herkesin gözünde de meşrulaşmak istemeyişiyle de bunu sağladığına tanık oluruz.
Herkesin kimliğini koruyarak Hdp 'liyim dediği gibi yapılıyım diyememesiyle.
Kimine göre tam aksine bu güçle alakalı
Kırk yıldan fazla varlığını her koşulda sürdürebilmiş bir yapıda bahis ediyoruz.
Kitleselleşmememizin nedenlerinde bahis etmem gibi.
Yeri gelmişken sanılmasın ki yapının kendisini ortaya çıkaran koşulların meşrulaşması ve her türlü haklarının da mücadelesini vermediğini söylediğim.
Yok öyle bir şey.
Tam aksine, tamda bunu söylüyorum. Peşine düşmek zorunda kalmadığımız şeyleri söyleyerek.
İnkar etmeden, verilen mücadelelerin her türlü hakkını iade ederek.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.

Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.