Sosyalist Güç Birliği Kimin Tarafında?

Sosyalist Güç Birliği 20 Ağustos günü kuruluşunu deklare etti. Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi ve Devrim Hareketi’nin oluşturduğu ve seçim takvimine ayarlı olduğu açık olan Birlik, kamuoyuna duyurduğu deklarasyonda kuruluş amaçlarını beş madde halinde sıraladı.
Kabaca özetlersek Güç Birliği; eleştirilerinin merkezine R.T.Erdoğan şahsında “Tek Adam Rejimi”ni koyuyor. Bu rejimin dinci gericilik temelinde inşa edildiğini dile getirerek buradan hareketle bir laiklik savunusu yapıyor.
Diğer yandan ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını yağmalayan sermaye düzenine karşı çıkıyor. “Bağımsız ve egemen bir Türkiye için” emperyalizmin örgütü NATO’dan çıkılması gerektiğini dile getiriyor. Tarikat ve cemaatlerin tasfiye edilmesi istenirken son olarak da şunlar dile getiriliyor: “Etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklı farklılıklar nedeniyle ayrımcılığın ve karşıtlıkların ortadan kaldırıldığı, herkesin eşit ve kardeşçe yaşayacağı özgür bir cumhuriyet hepimizin özlemidir.” (20 Ağustos 2022)
Güç Birliği’nin özetlediğimiz söz konusu yaklaşımları genel bir perspektiften ancak son derece uzaktan bakıldığında oldukça makul ve kabul edilebilir geliyor. Kuşkusuz burada konu edinilen başlıklar bugün coğrafyamızda hemen her toplumsal kesimden politik öznelerin dert ettiği hususlar. Bağımsız bir Türkiye, NATO’dan çıkılması ve emperyalizme bağımlılık ilişkilerinin kesilmesi nihayetinde sermaye düzeninin yerle yeksan edilmesi vb. vb.
Ancak asıl meselede bu mücadelenin hangi temel üzerinde yükseleceğinde düğümleniyor! Güç Birliği’nin kadrajına aldığı söz konusu meselelere yaklaşımı ve Birliği oluşturan temel güçlerin siyasal karakteri, dert edinilen hususlarla gerçek bir anlamda bir mücadeleyi zora sokuyor, hatta imkansız kılıyor.
Birliğin kuruluşuna ön ayak olan TKP’nin genel siyasi çizgisi bu düğümlerin kolayca çözülemeyeceğine bu sorulara da devrimci-demokratik zeminde hakkıyla yanıtlar verilemeyeceğine işaret ediyor. Birliğin genel çerçevesine damga vuran ise açık ki TKP’nin siyasi hattı ve ideolojik duruşu olmuştur. TKP, R.T.Erdoğan iktidarını, “Mustafa Kemal’le birlikte ilan edilen Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmekle” itham ediyor, muhalefetinin ana omurgasını buradan kuruyor. Dinci-gericilik eleştirileri, Kemalist aydınlanmacı ideolojik ele alışın bir sonucu olarak sıklıkla bu yüzden dile getiriliyor.
TKP, AKP iktidarının temsil ettiği İslamcı kliğe karşı Kemalist ulusalcı kliğin argümanları ve retoriği ile saldırıyor. Böylelikle ezilen emekçi yığınları egemen sınıfların iki kliği arasında süregelen dalaşta, Kemalist burjuva kliğin çıkarları etrafından örgütlemeye, buraya yedeklemeye çalışıyor.
CHP ve de başını çektiği Millet İttifakı ile şiddetli geçimsizlikle malul yoğun aşk-nefret ilişkisi de buradan besleniyor.
Kürt ulusal sorununda sosyal şovenizm
TKP, yüksek sesle emperyalizm ve NATO karşıtlığı yapıyor ancak NATO’nun en büyük ordularından olan TC ordusuna laf söyletmiyor. Bir taraftan NATO’nun dünya halklarına karşı bir savaş örgütü olduğunu söylüyor ancak diğer yandan bunun içinde aktif bir şekilde yer alan TC ordusunu ise yere göğe sığdıramıyor. Beri yandan açıkça NATO’nun ucuz ve kullanışlı aparatı, emir eri durumundaki TC ordusunun Kürt halkına yönelik suçlarına, katliamlarına sessiz kalıyor. TKP, emperyalizm konusunda sol gösterirken sağdan vuruyor.
Kürt Ulusal Özgürlük Hareketinin, devrimci- komünist güçlerin verdiği savaşı CHP ile aynı pozisyona düşmemek ve komünist etiketine laf ettirmemek adına terörist olarak nitelendirmiyor. Ne var ki Kemalist kliğin sularında yüzdüğünden onun suyuyla beslendiğinden gerçekte böyle düşünüyor.
Bundandır ki, TKP, söz konusu Kürt ulusu, Kürt halkı olduğunda derin bir sessizliğe bürünüyor. Kürt hareketinin, HDP’nin emperyalizme ilişkilerine, Kürt milliyetçiliğine dair derin analizler yaparak bu sosyal şoven çizgisinin üstünü örtmeye çalışıyor. Kürt ulusal sorunu mevzu bahis olduğunda TKP, tam da geçmişten günümüze Kemalizm’den gıdasını almış “devrimci” aydın ve yazarların takındığı tutumu alıyor, Kemalist cumhuriyetin feodalizme ve gericiliğe karşı mücadelesi olarak(!) görerek sessizce destekliyor.
TC devletinin kuruluş felsefesi, paradigması Kemalizm’in, solculuk, devrimcilik ve sosyalizm adına geliştirdiği ulusalcı sosyal şoven tezler ne yazık ki dün olduğu gibi bugünde siyasal alanda büyük bir zehirlenme yaratmayı sürdürüyor. Kemalizm’in sol versiyonu, Kemalist sol; sol adına, devrimcilik ve sosyalizm adına geniş emekçi kitlelere, ezilenlere, Kürt ulusuna sosyal şovenizmi, gericiliği ve hakim ulus milliyetçiliğini aşıladı.
Bunun sonucunda, 1920’lerden bugüne kendine devrimci, ilerici veya sosyalist diyen aydın ve yazarlar, sol adına Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkını, emperyalizmin oyunu diyerek reddetti. Dahası Kürtlerin bir ulus olduğu gerçeğini de asla kabul etmedi.
“102. kuruluş yılı” kutlamalarında Çav Bella marşı eşliğinde sallanan Türk bayrakları, geçmiş yıllarda “Yurtsever Cephe” adıyla yürütülen çalışmalarda safları dolduran emekli rütbeli askerler gerçeği, TKP’nin Kemalist burjuvaziyle flörtünün bir ürünüdür.
Yeri gelmişken ifade edelim ki bugünkü TKP’nin tarihsel TKP, Mustafa Suphi yoldaşların TKP’si ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Bugünkü TKP, önceli SİP’in isim değiştirmesiyle ortaya çıkmış kökeni 1970’lerdeki TİP’e dayanan legal bir oluşumdur.
Günümüzün TKP’si bu yanıyla, kuruluşunu 1920’de Bakü’de deklere eden Mustafa Suphi TKP’sinin ismini kullanarak, bu coğrafyanın devrimci-komünist hareketinin mirasını da yalanla çarpıtarak ulusalcı Kemalist bir hatta yeniden kurguluyor.
Sosyalist Güç Birliği, menziline Erdoğan rejimini alsa da eleştirileri esasta onun yerine geçmek isteyen Kemalist rakip kliğin argümanlarıyla yüklüdür. Sosyalist Güç Birliği, bu topraklarda bırakalım komünist olmayı çoktan tutarlı bir demokrat bile olmanın nirengi noktası haline gelmiş Kürt ulusal sorunundaki tutumu ile ölü doğmuştur.
Güç Birliği, Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet inanç ve kimliklerden halkımızı, laiklik-gericilik kutuplaşması bağlamında egemen sınıf klikleri arasındaki çatışmanın bir tarafı yaparak yanlış yerde konumlanıyor.
R.T.Erdoğan’da cisimleşen “Tek Adam Rejimi”ne karşı gerçek anlamda, sosyalizm, bağımsızlık mücadelesi yürütülmek, gerçekten bir direniş çizgisi geliştirilmek isteniyorsa adresler bellidir.
Devrimci, ilerici ve yurtsever güçlerin faşizmin baskı, gözaltı tutuklama ve katliamlarına karşı verdikleri mücadeleyle kararlığını ve duruşunu dosta düşmana gösteren, farklı biçimlerde yaşam bulan birçok ittifak ve güç birliği vardır.
Güç Birliği, gerçekten kendini sosyalist olarak tanımlıyorsa, bu ülkede sosyalizm istiyorsa yüzünü devrimci, ilerici ve yurtsever güçlere dönmelidir!
Son Haberler
Sayfalar

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN
ULUSAL SORUN
Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

Faşizm
Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir. Dimitrov

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor
Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir
Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir
Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor
Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA
Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde...

ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ
“Acıya yenilmek istemiyorsan,
onunla yüzleşmen gerek.”
(Lanza del Vasto.)
Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…