Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."
Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak damgalanmaktadır. Yetmez ,"İslam düşmanı, Türk ve devlet düşmanı" gösteriliyor. "Her şeyi bilen, "bilmediği uzmanlık dalı olmayan "bilgi küpümüz faşizmin başı Erdoğan, zulme karşı çıkan, barış isteyen bilim adamlarını, akademisyenleri" cahillikle" suçlayıp, "hesap sorulacağını" emrediyor. Ardından vakit geçirmeden başlıyor tehditler, yaptırımlar, soruşturmalar, görevden almalar. Topyekûn faşizm bir saldırı konsepti yürütüyor. Yetmiyor, Erdoğan’ın tetikçisi uyuşturucu baronu eli kanlı katil Sedat Paker meydan okurcasına medya karşısına çıkıyor "Akademisyenlerin kanıyla yıkanacağını" açıklayacak kadar kemik yalayıcı bozma olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Bildiri yayınlıyor. Yargıdan, yargıçtan, hâkimden, savcıdan tık yok. Çünkü onlarda kan üzerinden besleniyor ,"akıttıkları kanla yıkanıyorlar".
Faşizmin başı öksürüyor, mahkemeleri, yürütmesi, YÖK’ü, valisi, emniyet müdürü, generali, mafya bozuntularından muhtarına kadar başlıyorlar sıçmaya... Başlıyorlar, "hepinizin kanını akıtacağız, akıttığımız kanla duş yapacağız", "sizi hendeklerde kaybedeceğiz", "bu topraklarda sizi yaşatmayacağız", "sizi (Kürtleri)çökertip, çök göç edeceğiz"," Bir tek kişi kalana kadar operasyonlar devam edecek" vs.vs. Bu söylemlerin tek anlamı var, o da; "SOYKIRIM YAPACAĞIZ"...Başka bir anlam çıkaran varsa da, onu da ben bilmiyorum.
Bu çağrıyı devletin ve faşizmin başı Erdoğan yapıyor. Ortalık kan gölüyken, faşizm daha fazla kan istiyor. Kan içiciler başlıyorlar daha fazla insan kanı, Kürt kanı dökmeye ve ülkelerimiz daha çok kan gölüne dönüyor. Katledilen insanlarımızın cansız bedenlerine "Allah adına, Kuran adına”, İslam adına" zulüm ediliyor. Dağ -taş, köy -kasaba, kaza -şehir sokakları çocukların, bebeklerin, gençlerin, kadınların cansız bedenleriyle dolu. Bunun insanlıkla bir alakası olabilir mi? Bu açık bir soykırım provası, hazırlığıdır. İnsanlık böylesi soykırımları, faşist katliamlar, zulümler ikinci dünya savaşında Hitlerin gestapoları tarafında gördü, yaşadı.
Polonya’da, Almanya’da, Romanya'da, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da ve daha birçok ülkede soykırımlar benzer şekilde yapılmıştı. Bugün Kürdistan’da aynı ideolojiden beslenen işgalci faşizm ve Türk ordusu katliam ve zulüm uyguluyor. Uzun vadede soykırıma hazırlanıyor. Gelişmeler şunu gösteriyor; yarın bugünden daha kötü olacak, bölgemizde devam eden savaşın boyutları daha da artacak, genişleyecektir. Burada ezenle -ezenler, sermayeyle - emek cephesi, işgalci güçlerle, bağımsızlık isteyen güçler arasında kanlı bir hesaplaşma yaşanacaktır. Bütün devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, ezilenler azınlıklar emperyalizmle, faşizmle kanlı hesaplaşmaya hazır olmalıdır.
Savaşı biz istemedik, biz çıkarmadık. Savaşı, gerici savaşları onlar çıkarıyor, onlar istiyor ve katliamlar yaparak üstümüzdeki egemenliği perçinlemek istiyorlar. Boyun eğmemizi, kölece yaşamamızı , faşizmin esareti altında çizilmek istenen kaderimize razı gelmemiz isteniyor.
Faşizm bugün 12 Eylül'de yaşananları yaşatmak istiyor. Aynı konsept tekrarlanıyor. Yakın zamanda 12 Eylül'de yaşadıklarımızı tekrardan yaşarsak hiç şaşırmayalım. Erdoğan, bugün Kenan Evren faşizmini temsil ediyor, yürürlükteki yasalarıyla kendini güvence altına almak istiyor. Ancak biline ki, 12 Eylül'de yaşanan şartlar ve koşullar bugün bir ve aynı değil...
Halklarımızın, devrim, demokrasi güçlerimizin, sosyalist ve komünist örgütlenmelerin direniş mevzileri, kaleleri dağlarda, şehirlerde, beldelerde, okullarda, üniversitelerde, fabrikalarda, sivil toplum örgütlerinde namuslu ve dürüst insanlarca devam ettiriliyorlar. Bu direniş hattı faşizmin tüm yollarını kesiyor, daraltıyor. İşte faşist diktatörlüğü çileden çıkaran, kanla yıkanmak istemesine bu direniş sebep oluyor. Teslim alamadığı, direnişleri kıramadığı için Hitleri rehber alıyor.
Kendisini ,"Ortadoğu'nun imamı" ilan eden, faşizmin Başkomutanı umduğunu bulamayınca, umutları bir bir yıkılınca, o sahte halinde eser kalmadı. Sakladığı kanlı dişlerini gösteriverdi. Seçimlerde umduğunu bulamayınca toplu katliamlar yapılması kararını verdi. Yaptırdığı her katliam sonrası, medyanın karşısına anında kendisi çıktı, saldırının kimler tarafından yapıldığını, sanki kendisi örgütlemişçesine "failleri biliyor," açıklıyordu. Yaptığı basın açıklamalarında; devletin çirkin, pis faşist tezgâhını yine kendisi deşifre ediyordu.
Gözlerini kan bürümüşlük yetmiyordu artık. Barış ve eşitlik isteyenlere yan bakana, selam vermeyene, yoldan geçerken oturana, yapılan haksızlıklara karşı çıkanlara, kendisiyle yıllarca birlikte çalışmış ama herhangi bir konuda itirazı olanlara dahi baskı uygulayarak susturma korkutma yoluna gitti. Ne yaptıysa tutmadı, hırçınlaştı, bombalar patlattı, toplu katliamlar planladı, uygulattı. Buda yetmedi, dört biryana yana saldırdı. Efendilerinin yol haritası çerçevesinde Rus uçağını düşürerek savaş naraları önce attı, sıkışınca kuyruğunu bacakları arasına sokup bir köşede korkakça ciyak ciyak havcıklamaya başladı. Hangi yola başvurursa vursun planları tutmuyor tutmuyordu, hayalleri birbiri ardına yıkılıyordu. Tek bayrak, tek dil, tek ırk ve tek devlet faşizmi erim erim eriyor demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi yükseliyordu. Kala kala iç savaş planı kalmıştı.
Bunu önce Kürdistan da ve şehirlerinde devreye soktu. Eğer ki, buralarda başarı elde edebilirse, batıda iş kolaydı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı... Kürt ulusu gelebilecek işgalci faşist saldırıyı önceden görmüş, hazırlıklarını ona uygun yapmış, ulusunu, gençliğini işgalci militarizme karşı direniş ve bağımsızlık ekseni üzerinde örgütlemişti.
Militarist faşizm tankıyla, topuyla, özel kuvvetleriyle havadan -karadan saldırıyor ama sonuç alma bir yana, bir adım ilerleyemiyordu. O dünyanın yenilmez en güçlü Türk ordusu; Diyarbakır’da, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de Kürt direnişçilerce çamura gömülmüş, bataklığa saplanarak geri dönüşü olmayan bir yola girmişti. Bir iki günde bitireceklerini umdukları" temizlik harekâtı “iki aya yakın zamandır bitirilemedi. Aksine Kürt ulusunun direnişi karşısında tuz buz olup dağıldı itibarsızlaştı, geleceğin deprem faylarının gümbürtüsünü duymaya başladı. Kürtlerin faşizme karşı direnişi güçlenerek gelişirken, demokratik destek her alanda artıyor. Gelişen, güçlenen büyüyen ve bütün Türkiye’yi,-Kürdistan’ı saran, sarmalayan demokrasi, sosyalizm ve barış hareketleri faşizme karşı hiç bu kadar birlikte direniş halinde değildi. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde toplu bedel ödemeyi göze alanlar mutlaka ülkelerini faşizmden, faşist diktatörlükten kurtaracaktır.
Kemalist İslamcı faşizm ondan olacak ki, yüzyıl önce gerçekleştirdiği Ermeni soykırımını, bugün Kürdistan’da Kürtlere yapıyor, başarılı olursa yapacaktır." Çökertti veya Çökertene kadar" devamın anlamı soykırımdır. Diyarbakır'da, Hakkâri’de, Van'da, Sur'da, Cizre'de, Nusaybin’de, kısacası Kürdistan’da yakıp, yıkma, zorla göç ettirme, sürme, TOKİ’yi devrede tutarak buralardan sürülenleri bir daha geri dönmemek üzere iskâna tabi tutma planı tehcirdir. Sürgündür, Soykırım planının başlangıç noktasıdır.
Şuna yürekten inanıyorum ki, Türkiye halkları, Kürdistan halkları ve dünya halkları yapılmak istenen bir Kürdistan soykırımına müsaade etmeyecektir. Geçmişte yaşanan, Yahudi ve ermeni soykırımları artık yaşanmayacaktır. Ülkemizin demokrasi, özgürlük ve bağımsızlığını isteyenler faşizme, faşist ablukaya ve işgale karşı mutlak bir başarı elde edecektir.
Hasan Aksu 13-1-2016
Son Haberler
Sayfalar
Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!
KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!
Çakma komünistler! (Deniz Aras)
Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!
Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)
Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.
Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.
Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.
Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı
Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.
Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)
Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.
Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)
Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.
TURAN TALAY’IN ANISINA…
Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.
Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş.
Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin
Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.
Hazan Ayının Şehitleri
Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır. Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.
“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”
Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.
Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!
Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.
Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.
Comment form