Çarşamba Kasım 27, 2024

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır. Yetmez ,"İslam düşmanı, Türk ve  devlet düşmanı" gösteriliyor. "Her şeyi bilen, "bilmediği uzmanlık dalı olmayan "bilgi küpümüz faşizmin başı Erdoğan, zulme karşı çıkan, barış isteyen bilim adamlarını, akademisyenleri" cahillikle" suçlayıp, "hesap sorulacağını" emrediyor. Ardından vakit geçirmeden başlıyor tehditler, yaptırımlar, soruşturmalar, görevden almalar. Topyekûn faşizm bir saldırı konsepti yürütüyor. Yetmiyor, Erdoğan’ın tetikçisi uyuşturucu baronu eli kanlı katil Sedat Paker meydan okurcasına medya karşısına çıkıyor "Akademisyenlerin kanıyla yıkanacağını" açıklayacak kadar kemik yalayıcı bozma olduğunu  ispatlamaya çalışıyor. Bildiri yayınlıyor. Yargıdan, yargıçtan, hâkimden, savcıdan tık yok. Çünkü onlarda kan üzerinden besleniyor ,"akıttıkları kanla yıkanıyorlar".
   
    Faşizmin başı öksürüyor, mahkemeleri, yürütmesi, YÖK’ü, valisi, emniyet müdürü, generali, mafya bozuntularından  muhtarına kadar  başlıyorlar sıçmaya... Başlıyorlar, "hepinizin kanını akıtacağız, akıttığımız kanla duş yapacağız", "sizi hendeklerde kaybedeceğiz", "bu topraklarda sizi yaşatmayacağız", "sizi (Kürtleri)çökertip, çök göç edeceğiz"," Bir tek kişi kalana kadar operasyonlar devam edecek" vs.vs. Bu söylemlerin tek anlamı var, o da; "SOYKIRIM YAPACAĞIZ"...Başka bir anlam  çıkaran varsa da, onu da ben bilmiyorum.
   
Bu çağrıyı devletin ve faşizmin başı Erdoğan yapıyor. Ortalık  kan gölüyken, faşizm daha fazla kan istiyor. Kan içiciler başlıyorlar daha fazla insan kanı, Kürt kanı dökmeye ve ülkelerimiz daha çok  kan gölüne dönüyor. Katledilen insanlarımızın  cansız bedenlerine "Allah adına, Kuran adına”, İslam adına" zulüm ediliyor.  Dağ -taş, köy -kasaba, kaza -şehir sokakları çocukların, bebeklerin, gençlerin, kadınların cansız bedenleriyle dolu. Bunun insanlıkla bir alakası olabilir mi? Bu açık bir soykırım provası, hazırlığıdır. İnsanlık böylesi soykırımları, faşist katliamlar, zulümler ikinci dünya savaşında Hitlerin gestapoları tarafında gördü, yaşadı.
  
     Polonya’da, Almanya’da, Romanya'da, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da ve daha birçok ülkede soykırımlar benzer şekilde yapılmıştı. Bugün Kürdistan’da aynı ideolojiden beslenen işgalci faşizm  ve Türk ordusu katliam ve zulüm uyguluyor. Uzun vadede soykırıma hazırlanıyor. Gelişmeler şunu gösteriyor; yarın bugünden daha kötü olacak, bölgemizde devam eden savaşın boyutları daha da  artacak, genişleyecektir. Burada ezenle -ezenler, sermayeyle - emek cephesi, işgalci güçlerle, bağımsızlık isteyen  güçler arasında kanlı bir hesaplaşma yaşanacaktır. Bütün devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, ezilenler azınlıklar emperyalizmle, faşizmle kanlı hesaplaşmaya hazır olmalıdır.

     Savaşı biz istemedik, biz çıkarmadık. Savaşı, gerici savaşları onlar çıkarıyor, onlar istiyor ve katliamlar yaparak üstümüzdeki egemenliği perçinlemek istiyorlar. Boyun eğmemizi, kölece yaşamamızı , faşizmin esareti altında çizilmek istenen kaderimize  razı gelmemiz isteniyor.
  
     Faşizm bugün  12 Eylül'de yaşananları yaşatmak istiyor. Aynı konsept tekrarlanıyor. Yakın zamanda  12 Eylül'de yaşadıklarımızı tekrardan  yaşarsak hiç şaşırmayalım. Erdoğan, bugün  Kenan Evren faşizmini temsil ediyor, yürürlükteki yasalarıyla kendini güvence altına almak istiyor. Ancak biline ki, 12 Eylül'de yaşanan şartlar ve koşullar bugün bir ve aynı değil...

     Halklarımızın, devrim, demokrasi güçlerimizin, sosyalist  ve komünist  örgütlenmelerin  direniş mevzileri, kaleleri dağlarda, şehirlerde, beldelerde, okullarda, üniversitelerde, fabrikalarda, sivil toplum örgütlerinde namuslu ve dürüst insanlarca devam ettiriliyorlar. Bu direniş hattı faşizmin tüm yollarını kesiyor, daraltıyor. İşte faşist diktatörlüğü çileden çıkaran, kanla yıkanmak istemesine  bu direniş sebep oluyor. Teslim alamadığı, direnişleri kıramadığı için  Hitleri rehber alıyor.

Kendisini ,"Ortadoğu'nun  imamı" ilan eden, faşizmin Başkomutanı umduğunu bulamayınca, umutları bir bir yıkılınca, o sahte halinde eser kalmadı.  Sakladığı kanlı dişlerini gösteriverdi. Seçimlerde umduğunu bulamayınca toplu katliamlar yapılması kararını verdi. Yaptırdığı her katliam sonrası, medyanın karşısına anında kendisi çıktı, saldırının kimler tarafından yapıldığını, sanki kendisi örgütlemişçesine  "failleri biliyor," açıklıyordu. Yaptığı basın açıklamalarında; devletin  çirkin, pis faşist tezgâhını  yine kendisi deşifre ediyordu.

   Gözlerini kan bürümüşlük yetmiyordu artık. Barış ve eşitlik isteyenlere yan bakana, selam vermeyene, yoldan geçerken oturana, yapılan haksızlıklara karşı çıkanlara, kendisiyle yıllarca birlikte çalışmış ama herhangi bir konuda itirazı olanlara dahi baskı uygulayarak susturma korkutma yoluna gitti. Ne yaptıysa tutmadı, hırçınlaştı, bombalar patlattı, toplu katliamlar planladı, uygulattı. Buda yetmedi, dört biryana yana saldırdı. Efendilerinin yol haritası çerçevesinde Rus uçağını düşürerek savaş naraları önce attı, sıkışınca  kuyruğunu bacakları arasına sokup bir köşede korkakça ciyak ciyak havcıklamaya başladı. Hangi yola başvurursa vursun planları tutmuyor tutmuyordu, hayalleri birbiri ardına yıkılıyordu. Tek bayrak, tek dil, tek ırk ve tek devlet faşizmi  erim erim eriyor demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi yükseliyordu. Kala kala iç savaş planı kalmıştı.

  Bunu  önce Kürdistan da ve şehirlerinde devreye soktu. Eğer ki, buralarda başarı elde edebilirse, batıda iş kolaydı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı... Kürt ulusu gelebilecek  işgalci faşist saldırıyı  önceden görmüş, hazırlıklarını ona uygun yapmış, ulusunu, gençliğini işgalci militarizme karşı direniş ve bağımsızlık  ekseni üzerinde örgütlemişti.
  
   Militarist faşizm tankıyla, topuyla, özel kuvvetleriyle havadan -karadan saldırıyor ama sonuç alma bir yana, bir adım ilerleyemiyordu. O dünyanın yenilmez en güçlü Türk ordusu; Diyarbakır’da, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de Kürt direnişçilerce çamura gömülmüş, bataklığa saplanarak geri dönüşü olmayan  bir yola girmişti. Bir iki günde bitireceklerini umdukları" temizlik harekâtı “iki aya yakın zamandır  bitirilemedi. Aksine Kürt ulusunun direnişi karşısında tuz buz olup dağıldı itibarsızlaştı, geleceğin deprem faylarının  gümbürtüsünü duymaya başladı. Kürtlerin  faşizme karşı direnişi güçlenerek gelişirken, demokratik destek her alanda artıyor. Gelişen, güçlenen büyüyen ve bütün Türkiye’yi,-Kürdistan’ı saran, sarmalayan demokrasi, sosyalizm ve barış  hareketleri faşizme karşı hiç bu kadar birlikte direniş halinde değildi. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde  toplu bedel ödemeyi göze alanlar mutlaka ülkelerini faşizmden, faşist diktatörlükten kurtaracaktır.

  Kemalist İslamcı faşizm ondan olacak ki, yüzyıl önce gerçekleştirdiği Ermeni soykırımını, bugün Kürdistan’da Kürtlere yapıyor, başarılı olursa yapacaktır." Çökertti veya Çökertene kadar" devamın anlamı soykırımdır. Diyarbakır'da, Hakkâri’de, Van'da, Sur'da, Cizre'de,  Nusaybin’de, kısacası Kürdistan’da yakıp, yıkma, zorla göç  ettirme, sürme, TOKİ’yi devrede tutarak  buralardan sürülenleri bir daha geri dönmemek üzere iskâna tabi tutma planı  tehcirdir. Sürgündür, Soykırım planının başlangıç noktasıdır.

   Şuna yürekten inanıyorum ki, Türkiye halkları, Kürdistan halkları ve dünya halkları  yapılmak istenen  bir Kürdistan soykırımına müsaade etmeyecektir. Geçmişte yaşanan, Yahudi ve ermeni soykırımları artık yaşanmayacaktır. Ülkemizin demokrasi, özgürlük ve bağımsızlığını isteyenler faşizme, faşist ablukaya  ve işgale karşı mutlak bir başarı elde edecektir.
   
   Hasan Aksu 13-1-2016

 

 

 

 

 

45632

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar