Çarşamba Ocak 8, 2025

TKP/ML MK SB-KİMSE KUSURA BAKMASIN; GEBERİŞİNİZ NE “GÜZEL” NE DE “TATLI” OLACAK!

Faşist diktatörlük halka karşı en korkunç suçları işlemeye devam ediyor. Sömürü ve zulmün ölüm makinesi yüzlerce canımıza daha kıydı. Acımız ve öfkemiz büyük, yasta değil isyandayız…

Sarsıldıkça, darbe aldıkça, saltanatlarını koruma kaygısı büyüdükçe zalimleşen, en aşağılık yöntemlere başvuran, kitlelerin direniş ve isyanına kudurmuş biçimde saldıranlar, kanlı çarklarını döndürmek için var güçleriyle yükleniyorlar.

Ortaçağın karanlık dünyasına rahmet okutan zorbalığın günümüzdeki temsilcileri, barbarlık ve kölelik düzenini ayakta tutmak için zulmün ve sömürünün en şiddetli biçimlerini uygulamaktan geri durmuyorlar.

Bu yüzden Roboski’de, Reyhanlı’da, Soma’da yüzlerce köylüyü, emekçi ve işçiyi acımasızca katlediyor, bu yüzden nerede savaşan, direnen, karşı duran varsa kurşunlamaya, bombalamaya, yok etmeye çalışıyorlar.

Kemalist-faşist dikta rejimini işletmede bugünün görevlileri olarak işbaşına getirilen AKP’li katiller ve soyguncular çetesi, yeminli bir halk düşmanı Tayyip Erdoğan önderliğinde, kudurmuş bir açgözlülük ve saldırganlık sergiliyorlar.

Suçlarını Allahlarına havale etmeye çalıştıkları bir katliamı, “kader” ve “fıtrat” ambalajına sarmalayıp yutturma derdindeler. Tutmayınca kuduruyor, protesto, tepki ve direniş karşısında çıldırıyorlar. Salyalı katiller sürüsünün destan yazan köpekleri yetmiyor ki bizzat kendileri saldırıyorlar. Halka savurdukları her tekme ve attıkları her tokat, beyinlerinde patlayacak bir öfkeyi büyütüyor.

Kaçınılmaz sonlarıyla bir an önce yüzleşme telaşıyla hareket ediyorlar. Ölüme mahkum olmanın çaresizliğiyle çırpınıyorlar. Yaptıklarını akıl dışılık, hastalık, anlamsızlık diye niteleyenler kendini fazla yormasın, ortada ne yeni yaşanan bir şey, ne de anlaşılmaz bir durum vardır.

Patronlarının açık itirafıydı; kömürün tonunu 140 dolardan 24 dolara indirmenin bir bedeli vardı; “sihirli formülleri”, işçi güvenliğinin hiçe sayıldığı şartlarda, azgın ve vahşi bir kölelik düzeni inşa etmeyi tarif ediyordu.  Bir avuç kömür için yüzlerce ömür çekilip alındı…

Gözü dönmüş bir kar hırsı, özelleştirme peşkeşinin yarattığı zemin, esnek çalışma ve taşeron sistemiyle açılan yol sayesinde işçi güvenliğinin hiçe sayıldığı koşullarda, işçi-emekçi katliamında dünya çapında önde gelen bir yer edinmek hiç de zor olmamıştır.

Bu emsali az bulunan şöhretin eli kanlı sahipleri, Soma’daki son katliamlarını “doğallık”la, “güzel”likle meşrulaştırmaya, arlanmaz bir pişkinlikle neredeyse “sabotaj” diyerek aklamaya çalışmaktadır. Alçaklığın en üst mertebesinde zulmün tadını çıkaranlar, keyiflerini bozmak isteyenler üzerinde estirdikleri faşist terör sayesinde bu vartayı da atlatma çabasındalar.

Geri döndürülemez bir yola girilmiştir. Gezi İsyanı’yla yeni bir döneme evrilen sınıf mücadelesinin isyan ve direniş dinamikleri, süreklilik kazanan bir çizgide sistemin kalelerini sarsmakta, bütün kurumlarını dövmekte ve yıkıcı bir tarzda ilerleme kaydetmektedir.

Yeni çıkarılan yasalarla daha vahşi ve azılı bir düzen için tahkimata girişilmiş, bütün muhalif unsurları ve direniş merkezlerini yok etmeye yönelik bir rejim inşa edilmiştir. Savaş şiddetlenmekte, çatışma bütün toplumu içine alan bir biçimde genişlemektedir. 

Sistemde açılan gediklerin kapanması, yeni atılan dikişlerin tutması, rıza ve biat zehrinin bütün topluma yayılmasını umanlar, bu düşten uyanmamak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar.

Soma’daki işçi katliamını protesto için, adalet için, hesap sormak için sokakları ve alanları zapt eden işçileri, emekçileri, gençleri durduramayacaklar! Soygun ve kıyım erkinin duvarlarını kuşatmak için seferber olanlar yenilmeyecek!

Çocukları katledenler, 10 yaşındaki çocuklara işkence edip gözaltına almaya çalışanlar şimdiden kaybetmiştir. Her yeri OHAL koşullarına çeviren, ilan edilmemiş bir sıkıyönetim rejimiyle ülkeyi yönetmeye çalışanlar çaresizdir. Her vesileyle biber gazı ve TOMA’ların arkasına sığınanlar tükenmiştir. Patronu, “Hiçbir ihmalimiz yoktur” diyenler bitiktir. Valisi, “Madende aklını kullananlar hayatını kurtarmıştır” diyenler bataktadır. Başbakanı, “Yuh çekersen tokadı yersin” diyenler acze düşmüştür…

Katliamcılıkta Suriye’de halka karşı sarin gazı kullandıracak denli sınır tanımaz bir alçaklık seviyesine ulaşanlar, hırsızlık ve soygunculukta efendilerini dahi hayrete düşürecek bir arsızlık mertebesine erişenler, Soma katliamını “doğal” gösterecek düzeyde gözü dönmüş bir zalimlik sergileyenler, Gezi’den beri çırpınmakta, çırpındıkça batmaktadır.

Bütün ölümsüzlerinin ruhuyla yıkanan halk kitlelerinin, sel gibi boşanan öfkesi karşısında duramayacak, yenilecek, yıkılacak ve def olup gidecekler…

 

SOMA’DA DİRİ DİRİ GÖMÜLEN BİZİZ,  FAŞİZMİ TARİHE GÖMEN DE BİZ OLACAĞIZ!

HALK DÜŞMANI FAŞİST KATİLLERDEN MUTLAKA HESAP SORACAĞIZ!

KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK!

YAŞASIN DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

 

TKP/ML MK SB

18 Mayıs 2014

96691

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar