Pazar Mart 2, 2025

Ukrayna Üzerinde Emperyalist Savaş Ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı

M. Oruçoğlu’nun Gazete Patika’da “izlememiz gereken politika gayet berraktır” başlıklı bir makalesi yayınlandı.[1] Adı geçen Makale’de, ilginç saptamalar söz konusu. Bunlardan biri;  “Türkiye’de emperyalist işgalleri destekleyen devrimci bir kuşağın oluşmasına yol açtı”.

Bu eksik bir belirleme. Rus Sosyal emperyalizmin 1968 Macaristan müdahelesini ve 1979 Afganistan işgalini destekleyen “devrimci” kuşaklar da vardı. Yani, sorun neoliberal politikaların uygulandığı “küreselleşme” adı verilen politikalarla başlamadı. Sınıfsal ve ideolojik kökeni eski ve hatta daha da eski. 1. Dünya savaşında Kautsky başta olmak üzere emperyalist hükümetlerin kerhen ya da açıktan emperyalist savaş politikasını onaylayan bir “devrimci” kuşak vardı. Bugün Rus emperyalizmin Ukrayna işgalini destekleyen bir “devrimci” kuşak varsa, onun ideolojik kaynağı yüz yıl öncesine dayanıyor. Yani, bu yeni bir şey değil. Emperyalist politikaların peşine takılan, onda “ilericilik” gören küçük burjuva oportünist-revizyonist ideoloji, “küreselleşme” ile ortaya çıkmadı. Öncelikle bunu görmek gerekiyor.

Oruçoğlu, kendi kafasındaki “devrimci kuşağa”, “Ukrayna hükümetini açıktan desteklemeyi” ve bunun “berrak ve devrimci bir tavır” olduğunu öğütlüyor. Ve bunun ulusların kendi kaderini tayin hakkı (UKKTH)’nın bunu gerektiğini iddia ediyor.

Yanılıyor. Hem de kötü bir şekilde. Son gelişmeleri, Japon işgaline karşı ÇKP-Çan Kay Şek “ittifakına” benzetiyor.

Sırasıyla gidelim.

  1. Rus emperyalistlerinin Ukrayna’yı işgali hiç bir şekilde desteklenemez. Bu emperyalist bir işgal ve (Ukraynalı komünistlerin nitelediği gibi) Ukrayna halkına karşı işlenen canice bir suçtur ve sert bir şekilde karşı çıkılmalıdır. Komünistler bunu yapıyor.
  2. Komünistlerin çağrısı şöyledir:

-Ukrayna’da savaş derhal durdurulsun!

-Rus emperyalizmi askeri birliklerini Ukrayna’dan derhal geri çeksin ve Ukrayna’ya savaşla verdiği zararları ödesin!

-Bütün emperyalistler (NATO birleşenleri de dahil) elini Ukrayna’dan çeksin!

-Ukrayna’nın tarafsızlık durumu korunmalı!

Silahlanmalar ve toplumların (özellikle Batı Avrupa’nın), burjuvazinin emperyalist çıkarları için askerileştirilmesi derhal durdurulsun!

  1. Ukrayna hükümeti bu savaşta desteklenemez. Yani, onun gerici-faşist emelleri desteklenemez. Bunun UKKTH ile hiç bir ilişkisi yoktur. UKKTH demek, ezilen ulus burjuvazisinin gerici emellerinin desteklenmesi anlmını asla taşımaz.  Ya da emperyalistler arası çatışmada birinin yanında saf tutan bir gerici devletin desteklenmesi anlamına gelmez.

Rus işgaline karşı çıkmak, UKKTH ile doğrudan bağlantılı ve aynı zamanda anti-emperyalist ve anti-işgalci bir tavırdır.  UKKTH, bir ulusun özgürce kendi kaderini tayin etme hakkıdır. Bu, onun üzerinde her türlü baskıyı ve engellemeyi reddeder. Ama, aynı zamanda bu, komünistler açısından, o ulusun gerici emellerini, komünistlere karşı olumsuz tutumunu, işçi sınıfı düşmanlığını desteklemeyi gerektirmez, tersine kararlı bir şekilde teşhir etmeyi gerektirir.

İşgale uğrayan bir ülkenin işgale karşı çıkmasını desteklemek ve işgalci güce karşı mücadele etmek komünistler için bir ilkedir. İşgale uğrayan ülkenin burjuva yönetimi komünistlere hiç bir hakkı tanımıyorsa ve hatta bütün demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmışsa, o ülke burjuvazisinin yanında yer alınmaz ve bu direniş desteklenemez. İşgal edilen bir ülkenin burjuva yönetiminin işgale karşı mücadele etmesi, direnmesi ve savaşmasının haklı olması, daha doğrusu böyle bir hakkının olması, “kayıtsız şartsız” bu direnişin desteklenmesini getirmez ve getirmemelidir. Var olan somut durum, emperyalist ülkeler arasındaki çelişmeler ve emperyalistlerin bu ülke ile ilişkilerinden bağımsız bir tavır belirleme, sınıfın ve genel anlamda ezilen halkların çıkarlarıyla çelişir.

İşgale uğrayan Ukrayna hükümeti faşist-gerici ve aynı zamnda (esasta) ABD, İngiltere ve AB emperyalistlerinin kukla bir iktidarıdır. Ve Ukrayna nezdinde emperyalist bloklar arası bir kapışma söz konusudur. Buradaki savaş salt Rus emperyalistleri ile Ukrayna gerici-faşist yönetimi arasında değil, daha büyük bir emperyalist savaşa doğru giden, NATO savaş örgütü içinde birleşen Batılı emperyalistler ile Rus emperyalitleri (ve Çin) arasındadır. “Ukrayna Savaşı”, Ukrayna ile Rusya arasından daha ilk günden itibaren çıkmıştır. Çünkü bunun eveli vardır. Rus emperyalizmi ile ABD ve batılı emperyalistler arasındaki “Ukrayna Savaşı” –bir tarih vermek gerekirse- 2003’den beri devam etmektedir. Şimdi ise doğrudan silahlı çatışmaya dönüşmüş durumdadır. Sadece ABD hükümetinin, Ukrayna için “33 milyar dolarlık askeri ve insani yardım[2] açıklaması bile dikkate alındığında, bu savaşın kimler arasında sürdüğünü göstermeye yeter.

Ukrayna üzerinde sürdürülen emperyalistler arası savaşın bu karakteri görülmeden, soruna dogmatik bir şekilde yaklaşmak, daha baştan yanlış tavırları da beraberinde getirir.

Oruçoğlu, Japon işgaline karşı ÇKP (Mao Zedung önderliğindeki Çin Komünist Partisi) ile Gerici Çan Kay Şek arasındaki ittifakı örnek vererek, gerici-faşist NATO’nun kukla hükümeti Ukrayna hükümetini desteklenmesini öneriyor.

Oysa, “komünistlerle ittifak ve komünistlere karşı savaş” gibi, arada nitel bir fark var. Oruçoğlu, bu “nitel”  farkı kendisi görmediği gibi, okuyucunun da görmemesi için araya “berrak”lığı engelleyecek dogmatik bir bir tül çekiyor. İşçi sınıfı bu tülü, 2. Enternasyonal’in 1907 Stuttgart ve peşinden 1912’de Basel toplantılarında çöpe atmıştı. Bu kararların uygulanmaması, 2. Enternasyonalin çöküşünü de beraberinde getirdi.

Çan Kay Şek ÇKP’nin bütün önerilerini kabul etmiştir.

Çan Kay Şek’in kabul ettiği koşullar:

“(1) Guomindang’ı ve milli hükümeti yeniden örgütleyerek, Japon yanlısı grubu atmak ve Japon aleyhtarı unsurları kabul etmek;

(2) Şangahay’daki yurtsever önderleri ve diğer bütün siyasi tutukluları salıvermek ve halkın özgürlüklerini ve halklarını güvence altına almak;

(3) ‘Komünistleri bastırma’ siyasetine son vermek ve Japonya’ya karşı direnmek için Kızıl Orduyula ittifak yapmak;

(4) Japonya’ya karşı direnme ve ülkeyi kurtarma siyasetini saptamak için, bütün partilerin, grupların nüfusun bütün kesimlerinin ve orduların temsil edildiği bir milli kurtuluş konferansı düzenlemek;

(5) Çin’in Japonya’ya karşı direnmesine yakınlık duyan ülkelerle işbirliğine girmek; ve

(6) Ülkeyi kurtarmak için diğer özel yöntem ve araçları benimsemek.”[3]

Çan Kay Şek, bunları kanbul ettikten sonra “ittifak” yapılmıştır. Her şeyden önce ittifak sırasında komünistlere karşı savaşmayacağını kabul etmiştir.

Oruçoğlu’nun bir başka örnek verdiği İtalyan işgaline karşı Enver Hoca liderliğindeki AEP ile milliyetçi Balli Kombetar birliklerinin bir kaç aylık “ittifak” (Ağustos-Eylül 1943) kurması’da, ÇKP’nin Çan Kay Şek ile ittifak kurma ilkeleriyle aynıdır.  Yani, komünistlerin tanınması ilkesi vardır. Milliyetçi Balli Kombetar, İtalya yenilince, Alman işgalici güçlerin yanında yer alarak silahlarını komünistlere çevirmiş ve AEP (Arnavutluk Emek Partisi) bunun üzerine ittifakı bozarak, emperyalist Alman işgalcileriyle birlikte hareket eden Balli Kombetar’a karşı da savşmıştır. Bu gerçekler varken, (esas olarak ABD denetiminde olan) günümüz Ukrayna yönetiminin tavrıyla,  komünistler ile ittifak yapan Çan Key Şek’in tavrını aynılaştırmaya çalışmak, sorunun özünü saptırmaktır.

Günümüz kukla Ukrayna yönetimi, savaştan çok önce komünistleri yasaklamış, SSCB’nin tüm sembollerine karşı savaş açmış, yıkmış, yağmalamış ve azınlıkta olan ulusların dilleri de dahil her şeylerini yasaklayarak, Avrupa’nın orta yerinde bir Neonazi ülkesi yaratmayı hedeflemiştir.

Ukrayna yönetimi, ülkesinin bağımsızlığı için değil, ülkeye bütünüyle NATO’nun (başta da ABD) başını çeken emperyalist ülkelerin egemenliği için savaşmaktadır.

Bu belirgin ayrıntılar görülmeden, bu yönetimin açıktan desteklenmesi, sınıf işbirliğinden öte, NATO güçlerinin emperyalist amaçlarını gözardı etmektir. Anarşist düşünce yapılı küçük burjuva sol liberalizmin, tepkisel gibi gözüksede, özünde, kaynağı, burjuva liberal ideolojisidir.

Ukrayna burjuva devletinin “haklı meşru direnişi”nin desteklenecek hiç bir yanı yoktur. Bunu desteklememek, Rus emperyalizminin işgalinin desteklemek ya da “haklı” görmek anlamına asla gelmez. Ukrayna’da desteklenecek olan, proletaryanın ve emekçilerin emperyalist Rus işgale karşı mücadelesidir. Oradaki komünistlerin görevi, esas olarak Rus işgaline karşı mücadele ederken, kendi gerici-faşist devletine karşı da mücadele etmeldir. Ancak, ne zaman ki, Ukrayna burjuva devleti komünistlerle ittifaka yanaşır ya da onların örgütlenmelerini yasaklamaz, o zaman komünistlerin esas baş düşmanı işgalci güç olur.,

Oruçoğlu’nun, “Ukrayna’nın mevcut işgale karşı haklı direnişini desteklemek..” görüşü, Ukrayna somutunda, Rus işgaline karşı, ABD, İngiltere, AB emperyalistleri ve NATO dahil baş savaş kışkırtıcısı tüm batılı emperyalistler ile aynı safta yer almak ve onların çıkarlarına hizmet etmek demektir. Oruçoğlu, ilkeleri somut olgulardan çıkarmak yerine, somut durumu ilkelere uydurmaya çalışan dogmatikliği, sapla samanı birbirine karıştırdığı gibi, ML ilkeleri ise emperyalistler arasındaki kapışmada, bir emperyalist bloğa karşı diğer emperyalist bloğunun safında yer almayı “berrak” bir siyaset olarak sunuyor.

“Uluslararası finans sermayenin” dünyanın her karış toprağına hükmettiği bir koşulda, soruna ulus burjuvazisinin penceresinden değil, başta Ukrayna ve Rus işçi sınıfı olmak üzere uluslararası proletaryanın sınıf çıkarları açısından bakılmalıdır.

Anarşist, otorite tanımayan küçük burjuva ideolojilerinin, koşulları göz ardı eden taktik ve strateji belirlemeleri “berrak” bir tavır olarak sunulması, bu “tavrın” komünistler için sınıf uzlaşmacı tavır olduğu da bir kadar berraktır.

Ve makaleyi şöyle sonlandırabiliriz: Emperyalistler arası çatışma, ML ile bağları iyice zayıflamış (burjuvaziyle proletarya ideolojisi arasında kalan) küçük burjuva “devrimci kuşağa” iki seçenek bırakıyor: emperyalist bloğun birinden birini seçeceksin. Oysa, proletaryanın bu konuda tavrı nettir. Emperyalistler arası kapışmada, “berrak tavır,” birinden birini desteklemek değil, ikisine karşı da işçi sınıfı ve halkların direnişini destekleyerek ve güçlendirerek sosyalizm mücadelesini geliştirmektir.


[1]              www.gazetepatika18.com/izlememiz-gereken-politika-gayet-berraktır/2022.04.17

[2] www.bbc.com./türkce/22.04.28

[3]              Mao Zedung, Seçme Eserler C.1, sf. 327, Aydınlık Yayınları

 

6200

Arif Alıç

Arif Alıç sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Arif Alıç

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar