Salı Mart 4, 2025

Yaşamda kazanmak

Sömürü ve zulme dayalı toplumda özgür ve onurlu bir tarzda yaşamak ne kadar zor ise mücadele etmekte bir o kadar zordur. Yaşam ve savaş diyalektiği ve gerçekliği kavrandığı ölçüde doğru yaşamanın devrimci savaş için ne kadar gerekli ve zorunlu olduğu anlaşılır. Devrimci saflarda en az dikkate değer olarak görülen yeterli ve gerekli önem verilmeyen üzerinde en az tartışılan konunun başında devrimci yaşam gelir. Toplumsal-güncel olan hemen her gelişme hakkında ve her konu üzerinde durulmaya konuşulmaya tartışılmaya çalışılır. Belli değerlendirmeler yapılmaya çalışılır. Bunlar anlamlıdır. Ancak üzücü ve bir o kadar acıdır ki devrimcilerin nasıl yaşaması ve yaşadığı konusu üzerinde ya hiç durulmaz ya da önemle konuşulup tartışılmaz. Devrimci mücadelenin en fazla zayıf noktası ve en çabuk kırılma yeri yaşamın kendisidir.

Oysa burjuva ideolojisinin ve etki gücünün en fazla yaşandığı-yaşatıldığı ve görüldüğü yer toplumsal ve bireysel yaşamın kendisidir. Toplumsal ve insan ilişkileridir. Günümüzde proletarya partisi saflarında yaşanan ve yaşanmaya devam eden tasfiyeciliğin en fazla hissedilir şekilde görüldüğü yerdir, devrimci yaşam. Tasfiyecilerin de en fazla oynadıkları en fazla bozup gevşetip yozlaştırdıkları alandır, devrimci yaşam. İflah olmaz tasfiyeciler proletarya partisi saflarında düzensiz, amaçsız, hedefsiz, bozuk ve yoz bir yaşamı planlı ve düzenli bir şekilde örgütlemeye çalıştılar. Devrime ve sosyalizme hizmet etmeyen özgürlüğün yolunu kısaltmayan arızalı bozuk olan burjuva karakterde ne varsa kim varsa yaşatmaya çalıştılar. Yaşanmasına göz yumdular yayılmasına müsaade ettiler. İlkesiz- kuralsız, amaçsız ve hedefsiz yaşamı ve çalışmayı örgüt ve komiteler içinde hakim kılmaya çalıştılar. Bozuldukça bozmaya, yozlaştıkça yozlaştırmaya çalıştılar. Sistemle barışık onunla iç içe olan yaşamı-çalışmayı örgüt içine taşıdılar. Örgüt içinde sistemle birlikte kendini yaşamayı esas aldılar. Bu durumdan hiç bir rahatsızlık duymadıkları gibi tasfiyeciliği büyütüp örgüt bünyesini daha fazla kemirmesi için çalıştılar. Bozuk ve arızalı olan hangi anlayış davranış ve kişilik varsa geliştirip onlarla ortaklaşıp hem fikir oldular.   

Kitleler içinde kök salmayan düşman karşısında dik durmayan eleştiri-özeleştiriyi esas almayan burjuva yaşamı ve çalışmayı örgütlemeye çalıştılar.  Yaşanmasına göz yumdular. Savaş alanına gelmeyen gelmek istemeyen devrimci bir yaşam ve duruşu temsil etmeyen bu yönde küçük bir çaba bile harcamayan her anlayış ve kişiliğe kucak açıp itibar verdiler. Hakim sınıfların ve tasfiyecilerin hedefinde toplumsal ve devrimci yaşamın yozlaştırılması olduğunu bilmek kavramak zorundayız. Proletarya partisi saflarında yaşananların burjuvazinin planlı açık bir tasfiye saldırısı olduğunu unutmamak gerekir.

Örgütünü yaşamını-çalışmasını devrimin ve Partinin stratejik ve taktik ihtiyaçlarına göre programlayıp, planlamayan, düzene koymayan, düşmanı imha etmek için mevzilenmeyen devrimin amaç ve ilkelerine uygun hareket etmeyen görev ve sorumluluklarına göre doğrultu kazandırmayanlar burjuva ideolojisinin ve tasfiyeciliğin etkisinden kurtulamaz.

Kendini her gün tartışan ve tartıştıran yetmezliklerine, geriliklerine, zaaflarına karşı savaş açanlar içindeki burjuvaziyi alt edebilir. İçindeki burjuvaziyi alt edenler ancak dışındaki burjuvaziye karşı savaşabilir.  Özel yaşamını alt edenler devrimci tarzda yaşamı esas kılabilir sonuç alıcı tarzda mücadele edebilir. Yaşamda kazanamayan savaşta kazanamaz. Yaşamda kaybeden savaşta da kaybeder. 

Burjuva-feodal sistemle barışık onunla iç içe onun bir parçası ve kölesi olanlar ne özgür bir yaşam sürdürebilir ne kitlelerin ve yoldaşlarının güvenini kazanabilir ne de güçlü bir mücadele yürütebilir. Düşmanı önce içinde aramayanlar dışında ki düşmanı göremez. Başka yerde değil öncelikle düşmanı içimizde aramalıyız.

Nubar Ozanyan yoldaş kendisini koşulsuzca devrime adadığı için işçilerin köylülerin emekçilerin koşulsuzca güvenini kazandı.  Onun gibi devrimin bilgisini ve inancını kişiliğinde buluşturanlar ancak partinin ve özgürlüğün sahici militanı olabilir. Devrimin her türlü zorlu görevlerini yerine getirebilir. Çünkü o burjuva-feodal sistemden onun mülkiyet dünyasından ve ilişkilerinden yaşam ve alışkanlıklarından tam kopuşun sahici ismidir Nubar Ozanyan yoldaş. Mutlak anlamda özgürleşmeye kendini adadığı için düşman karşısında bir an olsun bile sarsılmadan dimdik durdu halka ve partiye hizmet için toprağın derinliğine kadar eğilmesini bildi. Koşulsuz devrime adanmak korkusuzca zirvelere çıkmaktır. Devrime ve yoldaşlara hizmet etmek için koşulsuzca gerçekliğin ve toprağın derinine inmektir. 

51826

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar