YDG: Halk Savaşçıları Ölümsüzdür! Mücadeleniz, Mücadelemizdir!

Dersim Ovacık’ta (Pulur) 21 Ekim’i 22 Ekim’e bağlayan gece faşist TC devletinin sürdürdüğü operasyonlarda çıkan çatışmada üç TİKKO gerillası toprağa düştü. Ovacık Şahverdi köyü çevresinde saat 23.00 sıralarında başlatılan hava destekli operasyonda, yaşamını halkının bağımsızlığı ve özgürlüğüne adamış Cengiz İçli (Ünal), Hakan Çakır (Yurdal), Özgüç Yalçın (Sefkan) isimli üç halk savaşçısı şehit düştü.
TC devleti özellikle Suruç katliamından sonra “teröre karşı mücadele” adı altında devrimci ve yurtsever güçlere yönelik kapsamlı bir saldırı furyası başlattı. Suruç’ta gerçekleşen katliamda vahşi IŞİD çetelerini tetikçi olarak kullandığı alenen ortaya çıkan devlet, utanmazca gerçekleşen katliamda hiçbir suçu yokmuş gibi davranarak katliamı devrimci ve yurtsever, ilerici güçlere saldırmanın bahanesi haline getirdi.
Başlatılan operasyonlarda 3 bini aşkın insan gözaltına alındı, bini aşkın insan tutuklandı. Faşist TC devleti, buna paralel gerek sınır içinde gerekse de sınır dışında askeri operasyonlara, hava bombardımanlarına hız verdi. Kandil-Zergele’de köyleri bombalayarak bölgede yaşayan halkı katletti. Devamında Amed’den Muş’a T. Kürdistanı’nın dört bir yanında sokağa çıkma yasakları ilan ederek, keskin nişancılarla katliam politikasına başladı. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 10 gün boyunca sokağa çıkma yasağı ve OHAL ilan ederek bölgeyi adeta İsrail’in Filistin halkına yaptığı gibi askeri işgal altında tuttu. Bu sırada aralarında küçücük çocukların ve yaşlılarında bulunduğu onlarca insanı katletti. Muş’un Varto ilçesinde yaşanan çatışmada şehit düşen Ekin Wan’ın bedenini çırılçıplak soyarak ne kadar alçalabileceğini kadın direnişinden ne kadar korktuğunu bir kez daha gösterdi.
10 Ekim günü Ankara’da Tren Garı’nda devletin yine IŞİD’i tetikçi olarak kullandığı katliamda 100’ü aşkın insan katledildi, yüzlerce insan yaralandı. Devletin kaptan köşkünde oturan AKP özellikle Ankara katliamı ile halka yönelik vahşetinde neler yapabileceğini, coğrafyamızı adeta kana bulayarak gösterdi, göstermeye de devam ediyor! Batıda her türlü eylem ve etkinliğe azgınca saldıran ve evleri basarak devrimcileri kurşunlayan devlet bir süredir T. Kürdistanı’nda şehitliklere saldırarak bombardıman gerçekleştiriyor. T. Kürdistanı’nın hemen her yerinde kapsamlı askeri operasyonlarla gerillayı etkisizleştirmeye, imha etmeye çalışıyor.
Bu kapsamdaki operasyonları sırasında bir önceki gün Dersim Pülümür’de şehitliğe yönelik hava bombardımanında üç kadın PKK gerillası şehit düştü. Tüm bu gözaltı, tutuklamaların, sokağa çıkma yasakları ile katliamların; hava bombardımanları ile gerillaya yönelik kara operasyonlarının tek bir amacı vardır: Ezilenleri, emekçi halkımızı teslim almak!
Ancak nafile! Bunu başaramayacaksınız! Ne gözaltı ve tutuklamalarınız ne de katliamlarınız, halkımızın her gün biraz daha yükselen haklı mücadelesini ve direnişini durduramaz!
Ovacık’ta toprağa düşen üç TKP/ML TİKKO gerillası bugüne kadar özgürlük, bağımsızlık ve halk demokrasisi yolunda şehit düşen tüm halk savaşçıları gibi toprakta birer tohum oldu. Onların dağların doruklarında dalgalandırdığı kızıl bayrak bugüne kadar asla yere düşmedi bundan sonrada düşmeyecek.
Onlar, işçi sınıfının, emekçi yığınların kurtuluşu ve özgürlüğü yolunda ölümsüzlüğe kanat açtı. Onlar, dili, kültürü, siyasal iradesi yok sayılan; asimilasyon, imha ve inkâr cenderesinde un ufak edilmek istenen Kürt halkının özgürlüğü uğruna savaşıyordu.
Onlar, inancı, kültürü yasaklayan, hor görülen her milliyet ve inançtan ezilenler için mücadele ediyordu. Onlar, bugün vahşete dönüşen cinayetlerde teker teker katledilen kadınların özgürlüğü için direniyordu. Onlar, baskı, şiddet ve terörle, özelleştirme ve neo-liberal saldırılarla geleceği çalınan halk gençliği için mücadele ediyordu.
Şimdi onların her biri, birer özgürlük nişanesi, direniş abidesi olarak tarihin en onurlu katındaki yerlerini aldılar. Her biri gençlik mücadelesinin her alanında emek veren, bedel ödeyen bu yoldaşlar yine gençlik mücadelesinin nişangahı olarak en ön saflarda yer alarak ölümsüzleştiler.
Cengiz, Hakan ve Özgüç... Yeni Demokrat Gençlik Hareketinin yaratılması mücadelemizde omuz omuza faaliyet yürüttüğümüz yoldaşlarımızın her biri gençliğin örgütlenmesi ve faşizme karşı militan bir güç haline gelmesi için uzun yıllar faaliyet yürüttüler. Konferanslarımızın, köy çalışmalarımızın, kampanyalarımızın örgütleyicisi ve uygulayıcısı olan yoldaşlarımız gençlik mücadelemizi harlayarak, selamlayarak; direnişle ve baş eğmezlikle ölümsüzleştiler! Onların mücadelesini, mücadelemiz bilecek, bizlere devrettikleri bayrağı daima doruklarda dalgalandıracağız!
Devrim Şehitleri Ölümsüzdür
Halk Savaşçıları Ölümsüzdür!
Yeni Demokrat Gençlik
Son Haberler
Sayfalar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler
Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!
Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)
Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet
İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.
Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.
Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?
Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?
Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?
Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.
Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?
Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.
Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun!

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)
Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.
İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir
Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.