Cuma Mayıs 17, 2024

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Daha önce hem biz hem de devrimci ve demokratik kurumlar tarafından yapılan açıklamalarla bu devrimci tarzdan uzak pratiklerin iddia edildiği gibi “devrimci çizgi” ile bağdaşmadığı ve gazete bürolarının basılmasının bir mücadele aracı olamayacağı ifade edilmişti. Ancak bu dönemde devrimciliğin temel kıstası olan dürüstlükten kaçınılarak yalana, manipülasyona başvurulmuş, ilk gün kabul edilen şiddet, ikinci günden itibaren inkar edilmiş, sonrasında “makul-orantılı-kabul edilebilir” olduğu iddia edilmiş, hatta bir süre sonra da bu konuda yapılan açıklamalarla kendilerinin teşhir edilip, düşmana hedef gösterildikleri ve asıl şiddete uğrayanların kendileri olduğu iddia edilerek pervasızlık sürdürülmüştür.

Kısa bir süre öncesine yoldaş dedikleri devrimcilere şiddet uygulamaktan zerre beis duymama, düne kadar kimi kurumlarda var olan ve mahkum edilen yasakçı yaklaşımı, söz konusu kendisi olunca meşrulaştırarak devrimcilikten hızla uzaklaşma ve karşıtına dönüşme hali açıktır ki bir soruna işaret etmektedir! Kuşkusuz bu tablonun beslendiği ideolojik kaynak da anti-MLM’dir.

Bizler bu anti-MLM halin bir örneğini 1 Mayıs’ta, emekçi halkımızın ve aynı zamanda devletin gözünü diktiği Taksim direnişinde gördük! Elbette tüm halkımızın bu gerçeği görmesi için elimizden geleni yapmak ve başta o alanda bulunan devrimci, demokratik, ilerici kurumları şahit oldukları bu konuda bilgilendirmek borcumuzdur!

Bu tarz devrimcilere ait değildir, terk edin!

İşçi ve emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kala İstanbul’da devrimci kurumlar tarafından gerçekleştirilen eylem programına, yaşanan sorunların somut bir yansıması olarak iki ayrı Partizan temsiliyetiyle katılmış, toplantılarda kendi fikirlerimizi bildirmiştik. 1 Mayıs günü de bu kararımızın arkasında durduk.

Taksim’de olacaklarını bu ortak toplantılarda dile getiren ancak Bakırköy’de de olacaklarını dile getirmeyen arkadaşlarımız neden Taksim dediklerini ise eylem günü deşifre etmiş oldular. Alandaki pratiklerinden geliş sebeplerinin, devletin toplamda 30 bin polis görevlendirerek konulan Taksim yasağını delmek için olmadığı açığa çıkmış oldu. Flamasız, pankartsız alana gelen 15-20 kişilik bir grup, henüz yeni yeni toplanmaya başlayan Partizan kitlesine saldırmış, ellerindeki flama ve pankartları gasp etmeye çalışmıştır. Bu sırada uygulanan şiddetle bir yoldaşımızın gözlüğü kırılmış, yine başka bir yoldaşımızın gözünde, dudağında ve elinde yaralanmalar meydana gelmiştir. Araya dost kurumların girdiği bu saldırı, polisin tüm 1 Mayıs kitlesine saldırması ile “son bulmuştur”!

Okurlarımıza yönelik saldırının ardından bu grubun alandan ise uzaklaşması amaçlarının ne olduğunu, alana neden geldiklerini bir kez daha ortaya sermiştir.

Çağrımızdır; bu yaklaşım hesaplaşılması gereken bir yaklaşımdır. Bu kültür, devrimcilere ait değildir ve hızla terk edilmelidir. 1 Mayıs için yasaklı alan olan Taksim’e çıkabilmek için ortaya irade koyanları bir bütün tehlikeye atan, düşman bilincini bulanıklaştıran, yoldaşlarımıza şiddet uygulayanlar bu tavırları için özeleştiri vermelidir!

 

PARTİZAN

2 Mayıs 2017

41595

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

“Hendek” e düşmek mi, hendek atlamak mı?-Dursun Ali Küçük

*Kendimi hendeğe düşmüş gibi hissediyorum….
Kürdistan şehirleri ve ilçelerinde yaşanan vahşet gözlermin önünde kayıp gidiyor.
İçim kan ağlıyor..
Sanırım savaş ortasındaki her insanda bunu yaşıyor.
Ya bu hendekten atlarsın ya bu deveyi güdersin.
Ya da deveye hendek atlamak gibi bir işe kalkışırsın.
Ama nasıl direnirsen diren siyaset ve halkını düşmanın eliyle de olsa hendeğe gömemezsin.
Vebali ağırdır.

*Sömürgeciğe ve işgalciye karşı direnmek farzsdır ve kayıtsız şartsız tartışma götürmez.

"İpler kimin elinde "

Bugün bir arkadaşımla sohbet ederken  Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan ve en önemliside Suriye'de neler oluyor üzerine konuşmaya başladık;  Ben siyasal tahlillerde bulunmaya çalışrken,, üçüncü dünya savaşının kapıda olduğunu,çanların  kimin için çalıyoru anlatırken , arkadaşım dediki:"Yoldaş bu söylediklerini Marks, Lenin, Stalin , Mao yoldaşlar o  zamanlar söylemişler... Sen bugüne has özgül tahlil yapsan vede biz bunun neresindeyiz,anlatsan daha gerçekçi olur". Ben önce bir duraksadım şaşırdım , "söyleyen dilim söylemez" oldu.

“Seçme ve Seçilme En Temel İnsan Hakkıdır, Haydi Mülteciler Seçime”; dediler ve!

Yarın 10 Aralık.

1948’den bu yana etkinlikler düzenlenen “Dünya İnsan Hakları Günü”.

“Mültecilerin seçme hakları var artık. Seçme ve seçilme en temel insan hakkıdır” diyerek harıl harıl çalışan kurumlardan bir kısmı; yarın da Suriye’ye yerleştirilen savunma silahlarına karşı protestolar gerçekleştirecekler!(Bu kurumların adını burada belirtmek, yaptıkları iyi şeylere göz kapamakla eş olacağı için; böyle geçelim).

“Fırtınalar içinde, bıçak sırtında”

Komünist önder Mehmet Demirdağ anısına...

Devrime (ve Cizre'ye) dair

“In puncto punctii”[1]

Murat Uyurkulak’ın, “Vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi,”[2] notunu düştüğü; Cornelius Castoriadis’ün, “Önce bir tahayyüldür,” dediği devrim, radikal sosyalistlerin indinde güncelliğini yitirmeyen -“olmazsa olmaz”- “Tek yol”dur; dünyayı değiştiren devrimci praksistir; engellenemezdir; gereklidir.

Sadece bu kadar da değil: Egemenlerin kâbusu, ezilenlerin şölenidir; Prometheus’un takipçilerini var eden tarihsel eylemidir; bilimden sanata, beşeri münasebetlerden sosyal hayata, ekonomiden politikaya “ilerleme”nin yegâne sebebidir.

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Bugün 9 Aralık TOPTAŞI CEZAEVİNDEN kaçırılışımızın-firarımızın 38. yılı .Firar veya Kaçırılma çalışmalarımız durmaksızın, aksatılmadan iki yıla yakın sürdü.  Değişik aşamalardan geçen , çeşitli kere ertelenen, eylemin şekillerinde değişiklikler yapan, uzun soluklu bir  planın sonuna gelmiştik.
 

Emek seferberliğiyle mücadeleye güç kat dayanışmayı büyüt

Savaş, direniş ve çatışmaların odağında yer alan coğrafyamızda büyük bedeller ödenerek yaratılan mücadele tarihine, kesintisizce süren direnişlere tanıklık etmekteyiz. Halkımızın devrimci öfkesi ve mücadelesi eşine az rastlanır faşist bir saldırganlıkla ezilmeye, katliam, gözaltı ve tutuklamalarla bastırılmaya çalışılsa da sınıf mücadelesi direniş, çatışma ve kopuş zemininde yol almayı sürdürmekte, çelişkiler keskinleşmektedir

"Bize nasıl yaşanacağını ve ölüneceğini gösteren üç yiğit çocuk!"

Ankara: 21 Ekim günü Dersim’in Pulur ilçesi Şahverdi köyünde TC askerleriyle girdikleri çatışmada ölümsüzleşen TKP/ML TİKKO savaşçıları Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın için dün Ankara’da anma toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda Şahverdi’de TC askerleri tarafından işkenceyle katledilen Özgüç Yalçın (Sefkan)’ın babası Sermet Yalçın tarafından yapılan konuşmayı paylaşıyoruz:

“Dostlar,

Dağları mesken tutan ;"Bir çift yürek"Veysel Uyar , Erdogan Tekin ölümsüzdür .

Ne zamanki, yaz mevsimi yeni bir iklime evrilir güz ayları başlar , masallarda , romanlarda derler ya  "Uçsuz bucaksız dağların doruklarında  beyaz-bembeyaz karlar belirirmiş". Munzur dağlarıda her Sonbaharın ortalarında bir genç kadının gelinlik  giymesi gibi, beyaz karlarla süslenir,bizse Munzur dağlarının o heybetli  duruşuna mest olur,gözlerimizi ayıramazdık, gördüğümüz harika doğal manzara karşısında.Munzur dağları  gerillanın gönlünü çaldığını bilircesine gülüçükler gönderirdi bizlere... Ovacığın düz yemyeşil  ovasına kar düşünce bambaşka bir doğa güzelliği ortaya çıkardı.

TC = İŞİD = ERDOĞAN

   Dünya IŞID saldırılarının şokunu yaşıyor...

Suriye'de Neler Oluyor Tahir Elçi Neden Öldürüldü

Suriye’de olan biteni,Rusya’nın Suriye’de ne yaptığını anlamak için başvurmamız gereken kavram  petrol,doğalgaz ve boru hatları.Avrupa kıtasının Rus doğalgazına bağımlılığı biliniyor.Avrupalıların bu bağımlılıktan çıkmak için Katar doğalgazını Suudi Arabistan-Ürdün-Suriye-Türkiye üzerinden taşıma projeleri de biliniyor.Pek bilinmeyense Esad’ın 2009 yılında bu yeni boru hattının Suriye’den geçişini reddetmesi ve bu boru hattından büyük karlar sağlayacak Türkiye ve Katar’ın tekerine çomak sokması.Bu da Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasında Türkiye’nin,Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın rolünü ve

Sayfalar