Pazar Mayıs 12, 2024

Bizim Ulaş'lar...Şemdin Şimşir

"Bir acının izini sürdüm durmadan/ Aydınlık bir gelecek adına./ Geçmişte kalanı kitaplardan aldım/ Yaşadığımı koydum üstüne / Hayatı bir yoğun acıda kavradım..."

Bizimkileri anlatmak zordur, bizim Ulaş'ları, çünkü bizimkiler inançları uğruna ölümün eşiğinde bükülmeden duranlardır. Spartaküs, Marks, Engelslerle başlayan bizimkiler. İlk onlar direnç ve bilimle donatılar kavgayı, tarihin yasalarını, geleceğin yönünü yine onlar, yani bizimkiler çizdiler.

Bizimkiler, burjuvaziyi ilk kez iktidarda deviren, proletaryayı ilk kez muzaffer kılan Paris Komünar'larıydı. Bugünün Komünar'ları olan bizim Ulaş'lar...

Bizim Ulaş'lardı umudu yeniden yeşertmek üzere, tarihi bir kez daha ama bu kez yenilmemecesine yazmak üzere kavgaya atılmanın zamanıdır diyen. Sosyalizmin yenilgi ve zafer dolu tarihini yolumuza ışık ederek yürüyoruz. Geçmiş yenilgi ve zaferlerimizden çıkardığımız derslerle zaferimizin güvencesi olan yönelimleriyle adım atıyoruz.

Bizim Ulaş'lardı, bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi açan. Ülkemizin sınıflar mücadelesinde Marksizm adına çöreklenmiş altmış yıllık reformist, revizyonizme dur deyip halklarımızın kurtuluş yolunu ortaya koyan öncülerimiz, Mahir'ler, Deniz'ler, İbo'lar ve Ulaştı sarılıp mavzere çarpışanlarımız. Ulaş'ça düştüğünde Arnavutköy'de. Binlerce fırtına yaratarak, isim oldu çocuklarımıza, inancımıza istim, canımıza can oldu.

Ve iz düşümünün, toprağa düşen filizin tohumları boy verdiğinde, barikatlarda, sokak çatışmalarında, Gezi ayaklanmasında günümüzün Dehak'larına karşı Kobanê'ye, Rojava'da boy veren filizler, aynı ruh, aynı coşkuyla, kararlıkla yine Ulaş'larımız sahnedeydi.

Çünkü onlar unutulmaya çalışılan, hüküm kurmuş, tortulaşmış solculuğun parçalanıp, yok edilmek, yok sayılan savaşkan sosyalizmin yeniden hatırlatanlarımızdı.

Orhan'la başlayan bir dönemin kapanması ve yeni bir dönemin başlamasının öncüleriydiler. Tıpkı önderlerimizin yetmiş bir çıkışı gibi. "Fedai bir kuşağa laik olma" şiarıyla fedaileşmek gerektiğini bilenlerimizdiler. Yanı başlarında süren mücadele ve yaşanan katliamları gözlerini kapayanlar, marksizm adına legalizmin, reformizm kulvarlarında boy gösterenler gibi bir devrimciliği, bir öncülüğü red edenlerimizdiler. Kürt özgürlükçülüğüyle ortaklaşarak Ortadoğu halklarıyla birlikte tarihinin tekerleğini terse çevirmek için fedai bir ruhla donanmak gerekliliğinin bilincinde olanlarımız. 
"Her ölüm erken ölüm değildir, devrimci adımların öncüsüdür" belirlemesiyle iyi biliyorlardı. Yetmiş bir çıkışı ve ardından yaşanan tıkanıklıklar ve yaşanan yenilgilerden dersler çıkarıp tıpkı Mahir'ler, Deniz'ler, İbo'lar ve Ulaş gibi şimdi kendi zamanlarında, Orhan ve Ulaş'larımız bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi açmanın öncüleri oldular.

Onlar değil miydi dokundukları her yerde iz bırakanlar. En zor amansız koşullarda bile yüzlerinde tebessümü eksik olmayan, kendi gitmedikleri hiçbir yere yoldaşlarını yollamayanlar.

Yeni yönelim ve bir devrin kapatılıp yeni bir devrin açılmasında başta kendileri yürümeyi ilke haline getirenlerdiler. Soluksuz, sınırsız bir devrimcilik ve yaşamın her anında ona kilitlenmek hem savaşçı, hem önder komutanlaşmayı başaranlardı. Onlar sadece kendi dar grupsal çıkarları ve hesapları peşinde değillerdi. Böyle olmadıklarını da yaşam ve pratikleriyle her defasında gösterdiler. Çünkü aslolan grupsal büyüme değildi, aslolan köhnemiş, çürümüş bu vahşi sistem karşısında ezilen, sömürülen, yok sayılan haklarımızın kurtuluşu ve onun mücadele bayrağının en yükseklere çıkmasıydı. Bunun içindir ki birleşik devrim bilincinin yaratılması ve savunulması konusunda en çok çaba sarf edenlerimiz oldular. Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle bütünleşmesi olmadan başarının mümkün olmadığını kavrayan, kavratmak için emek sarf edenlerdi. Bunun içindir ki en amansız çatışmada; "Yaşasın Kürt ve Türk halklarının mücadele birliği" şiarını haykıranlardı. Gezi'den Kobanê'ye uzanan direniş çizgisinin öncü militan komutanıydılar.

İşte bu ruh ve perspektifiydi onları savaş alanlarında, cephelerden cepheye sürükleyen. Ortadoğu halkları ve Kürt halkıyla aynı yapı yerinde, aynı idealle bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm kavgasının ortak idealinin savaşçısı olmak. Çünkü tüm dünya ezilenlerinin Komünar ruhuyla devrim yolunun yoldaşları olarak bakanlarımızdı. Karanlığa boğulmaya çalışılan halklarımıza ışık, zulüm ve katliamla yok edilmek istenen, teslim alınmak istenen insanlığa umut olup kavgamız sürüyor mesajı olmaları bundandır.

Bugün onların ardından methiyeler dizmek değil, onlara layık olmak, onların mücadelesini zafere taşımak ancak onlar gibi olmayı bilince çıkarmakla onlara layık oluna bilinir. Çünkü kendisini her şeyiyle mücadeleye adayanlar iyi bir savaşçı, iyi bir komutan olmakla kalmazlar, halkların dilinde türküleşirler...

Çok iyi biliyoruz ki mücadele bedel istiyor, bugün içinden geçtiğimiz savaş koşularında kavga her zamankinden daha büyük bir inanç, kararlılık, fedakârlık ve cesaret gerektiriyor. Düşenlerimize layık olmak, onların yerini doldurmak için daha ileriye atılmamız gerekiyor. Gidenlerimize layık olmanın yolu Komünarlar ruhuyla, onların emekleriyle şekillenen özgürlük güçleriyle onları yaşatmak, geliştirmek ve zafere taşımak görevi bizleri bekliyor. 

Şemdin Şimşir  

42463

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

Sayfalar