Perşembe Mayıs 2, 2024

CHP Sosyalist Enternasyonel’den çıkartılmalı… – Ahmet Nesin

Oldum olası insanın içinde bir umut olmalı diye düşünürdüm gençliğimden beri. Hâlâ aynı şeyleri söylüyorum ama kimi konularda zorlamanın bir anlamı kalmadığına inandım. Esasında böyle düşünmeme neden olan da CHP oldu, CHP’nin ne kadar çok sosyal demokrat bir parti olmasını arzulasam da, onlar bunun asla mümkün olmayacağını haykırdılar kendimi bildim bileli. CHP sosyal demokrat parti olacak da, üye olacağımdan değil, Türkiye’nin böyle bir partiye gereksinimi olduğundan.

Hangi olayı anımsatayım ki, en iyisi ilk gençliğimden başlamak. Benim yaş grubum darbesiz bir dönem yaşamadığından 12 Mart darbesini çok iyi anımsar. Tabi bir de 12 Mart darbesinin 3 gün öncesi 9 Mart darbe girişimi var. 9 Mart darbe girişiminin meşhurları çoktur, bunlardan biri de, asker olan hava kuvvetleri komutanı olan Muhsin Batur’dur. Dönemin cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı son anda vazgeçince başarısızlıkla sonuçlanan başarısız darbe komutanı Batur 12 Mart darbesinin de komutanı olmuş, beraber yola çıktıklarını hapsettirmiş ve onlara işkence yapılmasına sessiz kalmıştır. Son yaşadığımız başarısız darbeye ne kadar çok benziyor değil mi, sanki hık demiş de burnundan düşmüş gibi…

CHP’nin anlayamadığım demokratlığı burada başlıyor benim için. CHP darbe hükümetine 2 başbakan ve çok sayıda bakan vermiştir. Demokratlığı bununla kalsa iyi, sonraki seçimlerde darbe generali Muhsin Batur’u senatoya taşımış ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adayı olarak göstermiştir. Tabi bu arada Muhsin Batur gibi faşizmin uygulayıcılarının astırttığı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına da oy vermiştir.

İşin ilginç yanı o dönemin CHP genel başkanı İsmet İnönü Denizlerin asılmaması için ciddi bir şekilde uğraş vermesine karşın yeteri kadar demokrat olmadığı gerekçesiyle koltuğundan edilmiş ve yerine Bülent Ecevit gelmiştir. Ne ilginçtir ki Muhsin Batur’u cumhurbaşkanı adayı yapan zihniyet Ecevit zihniyetidir ve seçilmesine de ramak kalmıştır. Bülent Ecevit daha sonraki yıllarda ne kadar demokrat olduğunu Fethullah Gülen’le dostane ilişkilerini pekiştirerek kanıtladı esasında.

Daha sonraki yıllarda koalisyon ortağı olarak iktidara gelen CHP’nin 12 Eylül darbesinin faşist yasalarına ne kadar duyarlı davranmıştır, bunu hep beraber yaşadık esasında. Ne yüzde 10’luk baraj değişti ne de seçim yasaları.

Son döneme baktığımızda en felaket dönemi görüyoruz esasında. Faşist bir partinin emirlerini yerine getirmiştir CHP ve anayasaya aykırı olduğunu bildiği ve söylediği halde vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına parmak kaldırmış ve şu an HDP eş genel başkanlarının ve kimi vekillerin tutuklanmasına ön-ayak olmuştur. Belki de o yüzden referandumda alınan yüzde 48’lik oyu kendi oyları sanmaya başladılar.

Şimdi benim için zurnanın zırt dediği noktaya geliyorum. CHP son anayasa değişikliğinde, yani referandum günü gelene kadar çok iyi çalıştı, bu değişimin bir rejim değişikliği olduğunu söyledi, faşizme geçit vermeyeceğini söyledi, bunu kimse inkar edemez.

Anlamadığım nokta şu: “Benim rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük dediğim her şeye CHP de, Avrupa Birliği meclisi de rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük dedi ve Türkiye ile ilişkilerini dondurdu…” İşte CHP niye burada anti-faşist bir tutum sergilemek yerine AKP ve MHP’yle birlikte oy kullandıça  CHP bu oylamada, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde Erdoğan ve AKP faşizmine uygun oy vermesinin yanı sıra bir de açıklama yaparak kınamış.

Kendi ülkesini anlayamayan, gençlik kolları üyelerinin anti-faşist mücadelesine ket vuran partinin hâlâ niye Sosyalist Enternasyonal’e üye olduğunu anlayan var mı, bence gerçekten anlayan varsa bana da anlatsın yada CHP Sosyalist Enternasyonal’den çıkartılsın

40311

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kıss... Kıss... Ayeste... Ayeste...

Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?

Hani nerede bahis ettikleri; etiklik,  ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...

Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem....

Çal kemancı.

Ali' de gitse, Veli' de  gelse bizler için hiç bir şey değişmeyecek.

Yirmisinde yoldaş, kırkında gardaş, altmışında kankiiii.…

Bireyin zaaflarını ortaya çıkaran nedenlerle değilde bireyin zaaflarıyla yola çıkmak kime ne kazandırmıştır ki kanki ?

Anomali! [1] – H. Gürer

 M.Ö filozoflarından Aristo’nun geliştirdiği klasik mantık, doğru ya da yanlış sonuçlar doğuran siyah-beyaz meselelere odaklanır. Oysa gerçek hayattaysa, kafa patlattığımız şeylerin çoğu grinin tonlarını taşır! Bu yüzden Aristo’nun M.Ö geliştirdiği klasik mantık ile günümüz gelişmelerine bakmaya kalkarsak yanılırız. Neden? Çünkü siyah ile beyaz renklerinin ara tonlarını gör(e)meyiz. Hiç bir şey siyah-beyaz kadar kesin ve net değildir. Hele siyasette, asla!

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

Fırat havzasında Ermeni kıyımları

Beş yıldan bu yana Suriye'de devam eden savaşta insanoğlu II.Dünya savaşından sonra ekonomik ve sosyal yıkımların en ağırlarına tanıklık etmektedir.Henüz gelinen aşamada görüşmeler ülkeninasli unsurlarının olmadığı,istenmediği ortamda yapılması çözümün ne kadar gerçekçi olacağı ayrıbir sorun olarak kendini gösteriyor.Arap,kürt ve mazlum halkların kaderi ve geleceği emperyalisthaydutların alacağı kararlara bağlanmış savaşın sona ermesini beklemektedir.Bugüne kadar savaşın bilançosu çok ağır olmuş daha da artmaktadır.Nerdeyse nufusun yarısı yerlerini değiştirmiş,beş-yüzbin insan hayatını kayb

Başkanlık sisteminin düşündürdükleri...

“Toplumun ve devlet iktidarının toplumsal yapısı, onları kavramaksızın toplumsal faaliyetin herhangi bir alanında tek bir adımın bile atılamayacağı değişikliklerle karakterizedir.

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı.

Devrim Kapıyı Farklı Çalabilir

Seslenebileceğim örgütsüz proletaryalardan başka kimsem yok.
Bu günkü yaşadıklarımız dün kitleleri seferber edemememizin sonucu.
Tezat bir ilişki yaşanıyor abd' yle ( ingiltere, almanya... dahil ) halklar arasında.
Bir yandan abd halklar üzerinde faşist kararlara imza atıp mağduriyetlerin, tepkilerin sayısını artırırken diğer bir yandan da aşırı solcu savaşçılarca desteklendiğini bildiği ulusalcılarla da uyum, barış içerisinde.
Normal de abd' den aşırı solcu savaşçılarca desteklenen bir hareketi terörist ilan edip savaş açması beklenir.

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

2 Şubat…

“Herkes işini yapsın” dedi gerilla birliğinin komiseri toplantıyı bitirdi. Bitirmeden önceki son sözleri yüzü kadar net, gözleri kadar berraktı. Toplantı bitiminde mangalarına çekilen tüm gerillalar iki gündür süren ve bu akşam son bulan eleştiri-özeleştiri toplantısının muhasebesini yapmaya başladılar. Ve hepsi de “Herkes işini yapsın” sözüne odaklanmıştı. Aslında mesele bu kadar basit ama bir o kadar da karışıktı gerillalar cephesinde. Gerillalar yoğunlaşma içindeyken sözün sahibi de manganın girişindeki tüneli, gökyüzünün ferahlığına kavuşmanın sabırsızlığıyla geçti.

Partizan: “Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!”

Yaklaşan referanduma ilişkin bir açıklama yapan Partizan, “HAYIR” diyeceğini duyurdu. “HAYIR’ı kitlelerin kendine güvenini ve umudunu faşizme karşı yeniden yeşertme ve egemenlerin kaosunu böyle derinleştirme aracı olarak kullanacak, Cizre bodrumlarında 150’ye yakın insanla yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un ‘Teslim olmayacağız, diz çökmeyeceğiz’ çığlığını ‘Diz çökmeyeceğiz, HAYIR’ diyerek taşıyacağız” diyen Partizan’ın açıklaması şu şekilde:

Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!

Sayfalar