Cuma Mayıs 17, 2024

CHP Sosyalist Enternasyonel’den çıkartılmalı… – Ahmet Nesin

Oldum olası insanın içinde bir umut olmalı diye düşünürdüm gençliğimden beri. Hâlâ aynı şeyleri söylüyorum ama kimi konularda zorlamanın bir anlamı kalmadığına inandım. Esasında böyle düşünmeme neden olan da CHP oldu, CHP’nin ne kadar çok sosyal demokrat bir parti olmasını arzulasam da, onlar bunun asla mümkün olmayacağını haykırdılar kendimi bildim bileli. CHP sosyal demokrat parti olacak da, üye olacağımdan değil, Türkiye’nin böyle bir partiye gereksinimi olduğundan.

Hangi olayı anımsatayım ki, en iyisi ilk gençliğimden başlamak. Benim yaş grubum darbesiz bir dönem yaşamadığından 12 Mart darbesini çok iyi anımsar. Tabi bir de 12 Mart darbesinin 3 gün öncesi 9 Mart darbe girişimi var. 9 Mart darbe girişiminin meşhurları çoktur, bunlardan biri de, asker olan hava kuvvetleri komutanı olan Muhsin Batur’dur. Dönemin cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı son anda vazgeçince başarısızlıkla sonuçlanan başarısız darbe komutanı Batur 12 Mart darbesinin de komutanı olmuş, beraber yola çıktıklarını hapsettirmiş ve onlara işkence yapılmasına sessiz kalmıştır. Son yaşadığımız başarısız darbeye ne kadar çok benziyor değil mi, sanki hık demiş de burnundan düşmüş gibi…

CHP’nin anlayamadığım demokratlığı burada başlıyor benim için. CHP darbe hükümetine 2 başbakan ve çok sayıda bakan vermiştir. Demokratlığı bununla kalsa iyi, sonraki seçimlerde darbe generali Muhsin Batur’u senatoya taşımış ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adayı olarak göstermiştir. Tabi bu arada Muhsin Batur gibi faşizmin uygulayıcılarının astırttığı Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına da oy vermiştir.

İşin ilginç yanı o dönemin CHP genel başkanı İsmet İnönü Denizlerin asılmaması için ciddi bir şekilde uğraş vermesine karşın yeteri kadar demokrat olmadığı gerekçesiyle koltuğundan edilmiş ve yerine Bülent Ecevit gelmiştir. Ne ilginçtir ki Muhsin Batur’u cumhurbaşkanı adayı yapan zihniyet Ecevit zihniyetidir ve seçilmesine de ramak kalmıştır. Bülent Ecevit daha sonraki yıllarda ne kadar demokrat olduğunu Fethullah Gülen’le dostane ilişkilerini pekiştirerek kanıtladı esasında.

Daha sonraki yıllarda koalisyon ortağı olarak iktidara gelen CHP’nin 12 Eylül darbesinin faşist yasalarına ne kadar duyarlı davranmıştır, bunu hep beraber yaşadık esasında. Ne yüzde 10’luk baraj değişti ne de seçim yasaları.

Son döneme baktığımızda en felaket dönemi görüyoruz esasında. Faşist bir partinin emirlerini yerine getirmiştir CHP ve anayasaya aykırı olduğunu bildiği ve söylediği halde vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına parmak kaldırmış ve şu an HDP eş genel başkanlarının ve kimi vekillerin tutuklanmasına ön-ayak olmuştur. Belki de o yüzden referandumda alınan yüzde 48’lik oyu kendi oyları sanmaya başladılar.

Şimdi benim için zurnanın zırt dediği noktaya geliyorum. CHP son anayasa değişikliğinde, yani referandum günü gelene kadar çok iyi çalıştı, bu değişimin bir rejim değişikliği olduğunu söyledi, faşizme geçit vermeyeceğini söyledi, bunu kimse inkar edemez.

Anlamadığım nokta şu: “Benim rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük dediğim her şeye CHP de, Avrupa Birliği meclisi de rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük dedi ve Türkiye ile ilişkilerini dondurdu…” İşte CHP niye burada anti-faşist bir tutum sergilemek yerine AKP ve MHP’yle birlikte oy kullandıça  CHP bu oylamada, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde Erdoğan ve AKP faşizmine uygun oy vermesinin yanı sıra bir de açıklama yaparak kınamış.

Kendi ülkesini anlayamayan, gençlik kolları üyelerinin anti-faşist mücadelesine ket vuran partinin hâlâ niye Sosyalist Enternasyonal’e üye olduğunu anlayan var mı, bence gerçekten anlayan varsa bana da anlatsın yada CHP Sosyalist Enternasyonal’den çıkartılsın

40669

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Diyalektik

Teori ve Komünist Partisi

„Öncü savaşçı rolünün –der Lenin- ancak en ileri teorinin kılavuzluk ettiği bir parti ile yerine getirebileceğini belirtmek istiyoruz.“2

Parlayan herşey altın değildir-1

Sınıflardan müteşekkil bir toplum gerçekliği içinde yaşıyoruz. Özel mülkiyetin ortaya çıktığı günden bugüne bu böyle. Hiçbir şey bunun dışında değil. İktidarı elinde tutan sınıf, bunu korumak ve güçlendirmek adına tüm topluma kendi ideolojisini ve bunun değişik alanlardaki iz düşümlerini dayatır. Bunun en etkin ve öncelikli aracı ise devlettir. Toplum geliştikçe bu mekanizmalar da çoğalır, çeşitlenir ve devleti de içine alan daha büyük bir daire çizer. Bir yanıyla uzlaşmaz karşıtlıkların birbiriyle sürekli bir mücadelesi söz konusu.

Dürüstlük…

Zamanında Engels yoldaş tarafından söylenen “Her şeyin başı dürüstlüktür” sözünün ne kadar anlamlı ve önemli olduğu kolektif içinde proleterleşemeyen küçük burjuva tasfiyeciler tarafından öne sürülen yalanlar karşısında daha iyi anlaşılıyor.

Düşüncesi devrimci olmayanın pratiği devrimci olmaz!

Dünyada ve ülkemizde zulmün yaşanmadığı bir karış toprak parçası yoktur. Ülkemizde burjuva-feodal sistemi, faşist diktatörlüğü alt edip yenilgiye uğratmadan zulüm ortadan kalkmaz. Her bir politikaya, savaş ve kitleleri örgütleme pratiğine devrimci ideoloji yön vermezse zulmün ömrü uzar. Düşünceleri ve pratiği devrimci olan bir kolektif ancak zulme son verebilir.

“Dağılmanın değil birleşmenin, karamsarlığın değil umudun yolundayız.” (Mehmet Demirdağ)

Milyonların emeği ve alınterini gasp ederek, sömürerek ayakta kalan egemenlere karşı ezilenlerin en büyük gücü, birliğidir.

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ -3-

Mehmet Demirdağ ve “darbeciliğe karşı mücadele” üzerine

Elbette H A Y I R !!! / Ermeni Devrimciler

16 Nisan'da  Anayasa değişikliği için yapılacak Referandum oylaması tarihi önem taşıyor. Sandığa atılacak her HAYIR oyu,yeni dönemin başlangıcı için Hayırlara vesile olacaktır.

Tek adam olan her şeyin Reis tarafından karar altına alındığı,diktatörlük döneminin oylamasına gideceğiz.''Seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız''diyen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın tarihi konuşmasından oldukça etkilenen Erdoğan çareyi cezaevine atarak bulmuştur ama bu yol da çözüm olmamıştır.

Altın eller ile kanlı eller -3-

Res ül Ayn kampı: Bağdat Demiryolu hattında bulunduğu için önemli konuma sahipti. Çeçenlerin daha çoğunlukta olduğu yerleşim alanları vardı. Kaymakam Yusuf Ziya Bey katliam görevini yerine getirmediği için görevden alınmış, Çeçen göreve getirilmişti. Naim Efendi, Meskene’ye (Emar) gelmeden önce Res ül Ayn'da reji katibi görevinde bulunuyordu. Naim Efendi kamptaki durumu şöyle aktarıyordu. ''…O geceyi hiç unutmayacağım... Ama kışın bu iş zordu, nitekim gecenin derin sessizliğinde soğuktan ve açlıktan can çekişenlerin iniltileri duyulmaya başladı.

Sınıf mücadelesinde önderlik sorunu

Mevcut tarihsel süreçte dünya çapında sömürenler/sömürülenler, ezenler/ezilenler, yönetenler/yönetilenler arasındaki çelişkiler çözülmediği gibi giderek daha üst boyutlara tırmanıyor. Bu durum sadece geri kalmış ülkelerde değil, aynı zamanda uluslararası finans kapitalin ve onları temsil eden iktidarların egemen olduğu ülkelerde de kendisini hissettiriyor. Emperyalist ülkelerde de sistemin ürettiği sorunlara -düzen içi- müdahale edemiyorlar. Bunun sonucu oluşan ekonomik ve sosyal kriz varlığını devam ettiriyor. Giderek siyasal krizi de beraberinde getiriyor.

Hukukun üstünlüğü mü? Üstünlerin hukuku mu?

Her toplum, içinde taşıdığı çelişkilerin niteliğine uygun bir siyasal alanı, tarih sahnesine çıkarır. Her siyasal oluşum, grup, örgüt veya parti, içinden çıktığı toplumun özelliklerini yansıtır. Sınıflardan oluşan toplum gerçeği, bu siyasal organizasyonlarda da yansımasını bulur. Bundandır ki, ilkel toplumdan feodalizme oradan da kapitalizme, siyaset sahnesinde karşımıza çıkan özneler farklılık arz eder. Bu, hem ezilenler cephesinde böyledir hem de egemenler açısından. Öyleyse her sınıf, niteliğine uygun bir örgütlenmeyle tarihsel yolculuğunu bugüne taşımıştır.

Başkanlık sistemine ve yeni anayasaya niçin HAYIR diyoruz?!

AKP tarafından dayatılan başkanlık sistemi ve yeni anayasa için yapılacak referanduma az bir süre kaldı. Uzun bir dönemden beri egemen sınıfların merkezi kesiminin temsilcisi olan AKP-Ordu-MHP kliğince dayatılan bu referandumun amacı, çeşitli milliyetlerden emekçi sınıflar ve Kürt ulusu üzerindeki faşist baskı ve tahakkümün daha üst boyutlara tırmandırılmasıdır. 15 Temmuz'da başarılı olamayan darbe girişimini 20 Temmuz 2016 darbesiyle süreci, kendi lehlerine çeviren AKP-Ordu kliği önceden tasarladıkları başkanlık sistemi ve yeni anayasa taslaklarını açıktan gündeme getirmişlerdir.

Sayfalar