Cuma Mayıs 3, 2024

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Peki, bugün durum ne? Faşizm kendi içerisinde iktidara hâkim olma dalaşında çatırdıyor. Hâkim faşist klikler arasındaki çelişki giderek derinleşiyor. Görünen o ki, gelecekte hâkim sınıflar arasında it dalaşı daha da derinleşecektir. Yarın hangi faşist klik kiminle nikâh kıyar şimdiden kestirmek mümkün değil. İki ucu boklu değnek, biri birinden beter. Bırakın yesinler birbirini bu katiller sürüleri... Hangisi işbaşına gelirse gelsin, değişen bir şey olmayacak, faşizm dozajını artırarak devam edecek. Hâkim sınıflar arasında ki dalaşta bir tasfiye hareketidir. Burada herhangi birine bizlerin taraf olmasını düşünmek deli saçmasıdır.

Faşist diktatörlük bilindiği gibi 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla ülkeyi yönetmektedir. Bazı çokbilmiş aklı evvellerin dediği gibi "Erdoğan demokrasiyi getirecek, Kürt sorununu birlikte çözecek "safsataları da böylece bitmiş oldu. Parlamenterist açık faşist darbeci faşizm daha da koyulaşarak, katliamlarını artırarak devam ettirecektir. Öncelikle kavranması gereken Parlamentosu maske olan yeni kılıf ve yöntemlerle faşizm varlığını daha fütursuz zulümlerle devam ettirmek istemektedir. Görülmesi gereken o ki, parlamentoya bel bağlamak, demokrasi ve özgürlüklerin parlamenter sistemle geleceğini, söylemek, ona bel bağlamak karanlığa daha çok gömülmeyi istemektir. Tamda bu özce de hangi yönetim şekliyle halklarımızın karşısına çıkarsa çıksın birinden birine mut bağlamak imajı vermek faşizme hizmet etmekle eş değerdedir…

Faşizm kendi iç hesaplaşmasını kısa zamanda tamamlayacaktır. Bu şu veyahut bu kliğin hâkimiyetiyle sonuçlanır bu o kadar önemli değil. Bilinen şu ki, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Aksine, faşizmin tüm katliam soykırım okları başta azınlıklara ve halklara yönlendirilecek, 12 Eylülde olduğu gibi, devrimci, sosyalist, demokrat ve aydınlara yönelecek, "silindir gibi, ezip geçmek" isteyecektir. Erdoğan planını adım adım yürürlüğe koydu, koyuyor. Önemli ölçüde de başarıda gösterdi. Ancak gelecek neyle sonuçlanır orası kesinlik kazanmış değil. Bu hesaplaşmada birden çok emperyalist devletin sermaye savaşı yatıyor. Devrimcilerin görevi yaşanan sermaye savaşlarını, hâkimiyet kurmak için birbirlerini en zalim ve aşağılık şekilde bertaraf etmelerini iyi okumak olmalıdır. Bu çelişkilerden demokratik halk iktidarları için nasıl faydalarınızı hesaba katmalıyız. Çünkü, düşmanımız ciddi çelişkiler, iç çatışmalar, yaşıyor, devlet düşünemediğimiz kadar kaos ve kriz yaşıyor. Yarın neler olacağı şimdiden belli değil...                

Hepimiz bunun bilincinde olmalı, devrimci dayanışmayı, halkların birliğini faşizme karşı savaşmak için ön plana çıkarmalıyız. Örgütlerin birliğinden öte çeşitli milliyetlerden halklarımızın tabandan gelen birliğine ihtiyacımız var. Bugün bu birliğin temeli iyi atılırsa eğer, yarın faşizme karşı yürütülen demokrasi ve bağımsızlık mücadelemizin zaferle taçlanması hayal değil gerçeğe dönüşecektir. Yeter ki geçmişte yaşadıklarımızı doğru tahlil etmeyi becerebilelim. Benmerkezci anlayışlardan kurtulmalı, faşizme karşı halkların örgütlülüğü esas almalı her alanda demokrasi ve bağımsızlık mevzileri oluşturmalıyız. İçinde bulunduğumuz durum bize bunu emrediyor.

Ezilenlerin önünü açacak çok önemli bir fırsat doğmuştur bugün. Yönetenler, hâkim klikler kanlı bir çatışma içerisinde, birbirlerini yiyorlar. Ülkemiz büyük bir altüst oluş yaşıyor. Dünkü stratejik güçleri bugün dağılmış durumda. Faşizmin hangi kanlı kliği, hangi darbeci halk düşmanı kliğinin iktidarı devam ettireceği belirsizlik taşıyor. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, tarihin en zalim panislamist-pantürkist faşist Erdoğan kliğinin saltanatı çatırdadı, eskisi gibi güçlü ve kendine güven içinde yatağa giremiyor. En yakınına dahi güven duymama şüphecilik korkuları yaşıyor. Kürt ulusunu acımasızca yakıp yıkması, kadınların, çocukların, gerillanın acımasızca boyunlarını koparması resimler servis etmesi bundandır. Eli kanlı zalimin bastığı zemin kaygan, toprağı geleceği karanlık bir bataklık. O yıkılmaz faşist saray derlenip toparlanırsak mevzileri sıklaştırırsak, örgütlenirsek güçlü bir vuruşla yıkılacaktır. Çünkü emperyalizm ve faşizm" kâğıttan kaplandır" Başta Aleviler olmak üzere tüm azınlık halkımız Irak'ta, Suriye'de yaşananları yaşamak istemiyorsa, bugün büyük bir kaos ve korku yaratma provası olan darbe planı yarın halklarımıza neler getireceğini görmemizi sağlıyor. Devrimci güçler; faşist Türk devletine, Türk devleti ve emperyalist sermaye tarafından her yerde örgütlenen IŞID ve diğer İslamcı faşist çetelere karşı, ırkçı faşist Ülkücü, Alperen, Osmanlı ocakları gibi kontra mafya çetelerine karşı halkların korunmasında güvencemiz ve teminatımızdır.

Artık durup ölüm ne zaman gelecek diye beklemenin daha büyük ölümlere, soykırımlara, yıkım ve yurdumuzdan, toprağımızdan kopmamıza yol açacağı açıktır. Bugün parlamenter faşizmin yaptığı zulüm ve katliam 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünden daha pervasız, daha katmerlidir. Sıkıyönetim, olağanüstü hal vb. kararlar almakla, halklarımızı bunla tehdit etmekle korku salınmak isteniyor. Zaten, devleti yöneten darbeci faşist kanlı bir kliktir, yarın parlamentoyu fes etse ne yazar, etmese ne yazar. Pratikte parlamentonun işlerliği ortadan kalkmış, işlevini yitirmiş her türlü yetkisi elinden alınmıştır. Erdoğan faşist kliği devletin tüm kurumlarını ele geçirmiştir. Bugün baş düşmanımız devleti yöneten faşist Erdoğan kliği ve onunla ittifak halinde olanlardır. Bu diğer faşist kliklerle mücadelemizi tatil etme anlamına gelmez, gelmemeli de... Buradaki gerçek şu ki, okun sivri ucunu asıl kime yöneltmeliyiz. Bu bu kadar açık ve net, düşman klikler arasındaki, dalaş iyidir, çatışma iyidir. Bu düşmanın zayıflamasına, güçlerinin dağılmasına yol açar hepsi bu... Biz düşmanlarımızı doğru tespit edersek, öncelikleri okun sivri hedefine korsa doğru yapmış olur düşmanın yaşadığı çelişkilerden devrim güçleri için yararlanmış oluruz.

Devrimin dostları mutlaka bir araya gelmeli, mevzilerini güçlendirmek için olağanüstü çaba harcamalıyız. Bilinmeli ki her şey devrim güçlerinin lehine, morallen de bu böyle. Şartlar, koşullar geçmişten daha elverişli. Yeter ki bunu görelim, şu veya bu bakışla ittifaklar kurmalı, dayanışma ve eylem birliklerini faşizme karşı kalıcı kılmanın yollarına bir taş da biz döşeyelim. Evet, bilmeliyiz ki, faşist diktatörlük yarın tüm devrim güçlerini ezip geçme hareketi başlatacaktır. Bu geçmişte yaşanan deneyimlerle biliniyor. Faşizme bu fırsatı vermemek için, Kürt ulusal kurtuluş hareketiyle her bir mevzide ittifaklar, eylem birlikleri esas olunmalı, devrim güçleri derlenip toparlanmalı, mücadeleyi kendiliğindenliğe terk etmemelidir. Bu Aleviler için de geçerlidir. Kürdistan’da yaşanan imha ve soykırım yarın Türkiye'nin dört bir yanına yayılabilir. Faşist Türk devleti bunu istiyor. Faşizme karşı meydanları, mevzileri boş bırakmayalım, terk etmeyelim. Kararlı ve örgütlü mücadele bilinmeli ki bizi faşist diktatörlükten kurtaracaktır. Kısaca durum kötü değil, iyidir. Durum halklar ve devrim güçleri lehinedir. Nerde olursak olalım ses vermeliyiz. Baskı ve zulme boyun eğmemeliyiz. Herkes yapabileceğini yapma sorumluluğu taşırsa eğer, faşizm belasından kurtulmanın yolunu yakalamış oluruz.

   20 -7-2016  Hasan Aksu

44541

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

Sayfalar