Pazartesi Mayıs 6, 2024

Ermeni Yetimhanelerinden; Filistin’e-Karabağ’a-Hayastan’a, Kürdistan’a-Rojava’ya Uzanan Bir Devrim Tarihidir General Martager

Tarihin en karanlık yerlerine gömülmek istenen mazlum Ermeni halkının isyan çığlığıdır Martager yoldaş. DAİŞ faşistleri tarafından köle pazarlarında satılan Ezidi kadınların kurtuluş öfkesidir.

“Ancak çölde yaşayabilirler” diye emir yağdıran İttihat Terakkicilerin devamcı ve takipçileri olan DAİŞ çetelerinin soykırım saldırıları  başladığında Ermeni halkının derin tarihsel acılarına tutunarak Rojavaya uzandı.

Acıları olan her halkın yanında ve silah elde saflarında oldu. Ne zaman ki Filistin halkı derin katliam acıları yaşadı, silah elde Filistin gerillası oldu. Ne zaman ki Hayastan halkı Karabağ’da acı yaşadı silah elde Karabağ gerillası, Kürt halkı acı yaşadığında silah kuşanarak Kürt gerillası oldu.

Halkların acılarına tutunan isyan köprüsüdür General Martager!Yaşamı boyunca Ortadoğu’nun her bir karış yoksul toprağında gerilla olmasını başararak savaşmanın sahici ve samimi adı oldu Nubar Ozanyanyoldaş.  

TİKKO Generali Martager

General Martager’in savaş tarihinin her bir sayfasında ve satırında direnişin ve özgürlüğün kahraman gerillaları olan Antranik Ozanyan’ın, Serop Ağpür’ün, Misak Manuşyan’ın, Monte Melkonyan’ın, Leonid Azgaltyan’ın, Armenak Bakır’ın, Manuel Demir’in, Nubar Yalım’ın, Hrant Dink’in, Hayrabet Hançer’in ve sayısız ermeni fedaisinin hikâyeleri yazılıdır.

Her Ermeni fedaisinin hikâyesi aynı zamanda soykırım yaşamış Ermeni-Ezidi-Kürt-Süryani-Rum halkının değişmeyen benzerlikte ortak hikâyesidir.

TİKKO Generali Martager yoldaş kimdir? diye sorulduğunda O, Ermeni-Asuri-Süryani-Kürt-Arap-Ezidi-Filistin Fedaisidir. Martager yoldaşın hikayesi hem her özgürlük savaşçısının hem de hepsinin birleşmesinin hikayesidir.

O Ermeni yetimhanelerinde soykırım türkülerini ve hikayelerini dinleyerek öfkesini büyütüp ARARAT’ın zirvelerine yürüdü. Kadın-çocuk cesetleriyle kan dolu nehirlerden su içmeyi kabul etmeyen koyunların isyanını çoban kavalına işleyen acıların dinmeyen notalarıydı.  

Soykırım acılarına neden olan kodları Kaypakkaya yoldaşın devrim öğretisinde bulduğunda son nefesini verinceye dek onun öğretisine yüksek sadakatle bağlı kaldı. Kaypakkaya yoldaşa büyük inandı ve inancı ve idealleri uğruna büyük savaştı.

O, bütün sahte sözlerin bittiği yerde sahici devrimci duruşun ve pratiğin isimsiz, görünmez kahramanı oldu. Ne bir mevkiye, ne bir kariyere tenezül etmeyen adressiz devrimciliğin son örneklerinden biriydi.

“Eski çoraplarınız varsa bana verin”

Yaşamı boyunca kendisine ait ne bir evi ne bir adresi ne de kapısını açacağı bir anahtarı olmadı. Ne dünya malına parasına minnet etti ne de kapitalist sistemin ürettiği yarattığı çirkinliklere değer verdi.

Kurmasını istediği dünyayı anda yaşadı ve yaşanması için mücadele etti. Sözle söylemle değil, pratikle işle eylemle devrimi yapmaya kendini adadı. Herkes mevziyi nasıl yapalım diye tartışır ve konuşurken komutan Martager işe girişerek, mevziyi elleriyle hazırlayarak nasıl yapılması gerektiğini gösterirdi.

Ayağındaki ayakkabısını yoksul bir çobana, elindeki silahını yeni gelen enternasyonalist bir savaşçıya anında verecek kadar temiz, yoldaşlarını hiç bir konuda rahatsız etmeyecek kadar duyarlıydı.

Karargahta mevcut bulunan savaşçı sayısına göre sırayla tutulan devrim nöbetini sıra kendisine geldiğinde kimseye devretmeyecek kadar anlatılması derin bir hissiyat sahibi devrimciydi.

 “Eski çoraplarınız varsa bana verin” diyecek kadar kimsenin aklına gelmeyecek kadar dervişlik misali bir yaşamın en ileri”fakir” örneğiydi.  

Kaypakkaya yoldaşın görüşlerine herkesten daha fazla inandı. Öğretisine bağlılığını stratejik yürüyüşünde gösterdiği kararlılığıyla ortaya koydu. Filistin-Hayastan-Kürdistan’da devrimci görev dendiğinde arkasına dönüp bakacağı kendisine ait hiç bir şeyi olmadı. Devrim görevi dendiğinde ufak bir tereddüt bile göstermeden yürüdü.

“Sıra neferi olarak devrimcilik yapmak”

“Her an her yerde her an hiç bir yerde” , “ Devrimi gelecekte değil anda yaşamak”, “sözle değil işle eylemle devrimcilik yapmak,” “mevki ve yetkiyle değil sıra neferi olarak devrimcilik yapmak” kodlarını pratiği ve yaşamıyla yeniden yükledi devrimciliğe.

Sarsılan yorulan kırılan gerileyen herkesin sahip olmak için can attığı avrupa mülteci kimliğini bir anda yırtıp atmakta teredüt etmeden sahip olduğu fiziki bütün imkânları bırakarak ülkeye dönmekte asla teredüt etmedi.

Komutanlık yaptığı Filistin-Karabağ-Rojava topraklarında komutanken savaşçı, savaşçıyken komutanlık yaptı. Savaşla siyaset, savaşla önderlik, savaşla felsefe, savaşla kitleler arasında diyalektik bağı doğru okudu.

Ve bu okuma üzerinden pratiği örgütledi. Yaşamının ve savaşımının her bir adımında statükoculuğa-bürokrasiye mevki ve yetkiye meydan okuyan ve alay eden bir yerde durdu.

Söylemde lafta devrimcilikle sahici devrimcilik arasına kalın bir çizgi çekti. Kirletilerek  gizlenmeye korunmaya çalışılan piyasaya gerçek diye yutturulmaya çalışılan anlayış ve şahsiyetlerle alay etti. Savaşırken alay etti. Ölüme giderken alay etti. “Beş para etmez sizlerin sahte sözleri ve açıklamaları”  diyerek ülkemize en yakın yerde duran ancak ideolojimize-stratejik devrim yürüyüşümüze en uzakta olanlarla alay etti.

“İlk Eylemini Yetimhane Gerçekleştirdi”

Devrimci savaş gerçektir. Savaş alanları ve onun ertelenemez patlamaya hazır görevleri gerçektir.

Halkın yaşadığı acılara karşı savaşmak gerçektir. General martager savaş kadar gerçekti. Elindeki en iyi silahını yanındaki yoldaşına verecek kadar gerçekti. Daeş çetelerinin saldırılarına karşı her türlü silahı kullanarak savaşacak onları tarihin mezarlığına gömecek kadar gerçekti.

Kendisine ayrılan üniformayı yeni gelen yoldaşına teredütsüz bir şekilde verecek kadar paylaşımcı yoldaşlarından eski çorapları isteyecek ve giyecek kadar egoları  olmayan bir devrimciydi.    

Daha bıyıkları terlememiş yaşta devrimcileşen Martager yoldaş İlk eylemini Ermeni yetimhanesinin bahçesinde yükseklerde duran faşizmin kanlı bayrağını indirerek gerçekleştirdi.

 İlk çocukluk eylemi yürüyeceği devrimci savaşın ön adımları oldu. O faşizmin alnında patlattığı mermilerin şarjörünü soykırım hikayelerini ve türkülerini dinlerken doldurdu. Bundandır ki şarjöründeki mermi son nefesine kadar eksik olmadı. 

Fotoğraf karelerinde yer almaktan özenle uzak duran, çekinen ancak savaşa müthiş sevdalı olan büyük devrimci Nubar Ozanyan yoldaş 61 yıllık yaşamı boyunca kendisine ait ne bir anahtarı ne de yeni bir elbisesi olmadı. Kaypakkaya geleneğinin sahici devrimcisi olmanın yükseklere çekilmiş bayrağı oldu.

Bilinç ve yüreğimizde öyle kalacaktır. Onun yarattığı devrimci değerleri ve savaşımını gizlemeye,  saklamaya çalışan hiç bir anlayış ve pratik başarılı olamayacaktır.

Çünkü Nubar Ozanyan, bir savaş ve devrim gerçekliğidir. Kaypakkaya sahiciliğidir.

Rojava’dan bir yoldaşı 

42363

Newroz;Köhnemişe isyan,mazluma kardeştir!

Newroz, sınıf mücadelesi tarihinde zulme karşı yeni bir sayfa açma hamlesidir. Demirci Kawa’nın bu devrimci hamlesi tarihseldir, gelecek kuşakların ve toplumların isyan-direniş geleneğidir.

Newroz Ortadoğu ve ortaasya toplumlarının bilincinde yenilenme, başlangıcın ifadesidir. 21 Mart’ı dönüm noktası olarak kavrayan toplumsal bilinç hamle yapmaya, geçmişin ağır yükünden kurtulmaya da hazırdır. Demirci Kawa’nın Dehak’ın zulmüne karşı haysiyet, onur ve geleceği kazanma mücadelesi Newroz’un başlangıç, yenilenme özünün devrimci karaktere bürünmesini sağlamıştır.

Bu Senin Hikâyendir

Sen bir halksın. "MÜMİN VE EFENDİ" bir halksın.

Halkların devrimci birliği

Emperyalizm bir yandan ranta dayalı sermayesini büyütürken diğer yandan ezilen dünya halklarının yaşamında büyük bir ağırlık olarak duran sefaletin yaratıcısı ve sorumlusudur. Dünyada var olan ve yaşanan köleliğin ve yoksulluğun yaratıcısı ve sürdürücüsü durumunda olan emperyalizm bütün faşist-gerici ulus devletlerle birlikte yaşatılan soykırım ve katliamlarında baş sorumludur. Emperyalistler ve yerli gerici faşist iktidarlar Ortadoğu’da ve ülkemizde ulusal-dinsel-mezhepsel çatışmaların düşmanlıkların yegane sorumlularıdır.

Kürdistan boşalıyor!

Özyönetim ve Hendek

Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Oysa birkaç ay öncesine kadar umutlanmış ve özyönetimle kendi kendimizi yöneteceğimize dair hesaplar yapmıştık.
Devletin Moğol psikozuyla Kürdün kendi kendini yönetme isteğini bastıracağını kimse düşünememişti, düşünemezdi, zira Erdoğan, İran mola rejiminin sünni versiyonlu dinci rejiminin ayak yerini yapmak için yapay bir barış ortamı yaratmıştı. Bu barış ortamına hepimiz kandık, "yetmez ama evet" lerle destekledik, rehavete kapıldık ve işlenen tüm suçlara da ortak olduk.

Umudun Yazarı Sizler Gibi Olmaksa ...

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri için üretikleri değil ki .

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri dışındaki insanlar içinde üretmesidir .

Vallah zenginlere döndük. Billahta zenginlere döndük. 

Hani şu nasıl kazanıldığını bilmeyen,  har vurup harcayan,  çocukları olan zenginler var ya,  ha…  onlara döndük.

Bu kadar da olmaz ki .  

Dünyanın neresinde halkın sosyal yaşantısının içerisinde çıkıp gelen tınılar  çalındığında devrimcide burçak tarlasına iştirak etmez ki .

Bir şeyde diyemiyorsak .

Berlin’e Savaşı Öldürmek İçin Gitmek

„Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın;Bizler, kadınlar olmasaydık,1945’inİlkbaharı da olmazdıYaşanmazdı”(Nonna Aleksandrovna)[1]

Berlin’e Savaşı Öldürmek,Sur’a Kürt katliamını Durdurmak İçin Gitmek...

 II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın en vahşi günleriydi. Bütün emperyalistlerin dört gözle, Sovyetlerin Nazilerin eline düşmesini beklediği anlardı. Ama, Nazilerin hesaplayamadığı bir şey vardı. Sovyet kadınları...

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Koçgiri'nin Onurlu Direnişi‏

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /

Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir.

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Sayfalar