Pazartesi Mayıs 20, 2024

Faşist şef Amed’e giremez (Selahattin ERDEM )

  • JİTEM esasta bir MHP örgütlenmesi oluyor.
  • Aslında orman kurma değil, soykırımın zaferi ilan edilmek istenmektedir.
  • Peki Amed böyle bir hakaret ve saldırıyı kabul edecek midir?
  • Amed halkı 1975’de Alpaslan Türkeş’e karşı direndi ve kazandı, şimdi de Devlet Bahçeli’ye karşı direnecek ve kazanacaktır.

Türkiye’deki Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) NATO’nun süper gladyosu tarafından kurulduğunu çok iyi biliyoruz. Bir yanı NATO’nun süper gladyosuna, diğer yanı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Teşkilatı Mahsusa adlı terör örgütlenmesine dayanıyor. Yani iç ve dış faşist odaklara dayalı sicilli bir faşist örgütlenme oluyor.

MHP’nin başbuğu Alpaslan Türkeş, Türkiye NATO’ya girdikten sonra ABD’ye götürülüp özel olarak eğitilen ilk ordu grubu içinde yer alıyor. Bu eğitimin faşist özel savaş eğitimi olduğu biliniyor.

Bu eğitimden sonraki ilk marifeti 27 Mayıs 1960 askeri darbesini örgütleyenler içinde yer almak oluyor. Sonra da söz konusu darbeci özel savaş görevini MHP adı altındaki faşist örgütlenmeyi gerçekleştirerek yürütüyor.

MHP’nin asıl işlevinin Türkiye’deki sol hareketlerle Kürt direnişlerini bastırmak olduğu biliniyor. Bu işlevini bir kontrgerilla örgütlenmesi olarak yerine getiriyor. "Ülkücülük" adındaki örgütlenmeler de söz konusu kontrgerilla yapılanmasını örten maske oluyor.

Bu temelde, bir yandan faşist Türk milliyetçiliğini şovenizm çizgisinde sürdürerek toplum üzerinde ideolojik hakimiyet kurmayı, bir yandan da faşist terörle toplumu sindirmeyi esas alıyor.

Aynı zamanda Türk özel savaş karargahının (eskiden ‘Özel Harp Dairesi’ idi, şimdi ‘Özel Kuvvetler Komutanlığı’ oldu) her türlü kirli işte, komplo, provokasyon ve darbede kullandığı bir maşa olma işlevi görüyor.

Söz konusu MHP’nin 1970’li yıllarda mevcut amaçlar doğrultusunda Türkiye’de etkin kullanılarak demokratik devrimin başarısının önlendiği çok iyi biliniyor.

1970 başında gelişen Türkiye devrimini 12 Mart 1971 askeri darbesi ile onu sürdüren MHP’nin tasfiye ettiği ve bu temelde 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesinin hazırlandığı bilinen bir gerçek oluyor.

MHP’nin Türkiye’de böyle karşı-devrimci bir rol oynadığı 1970’ler sürecinde yeni gelişmekte olan Kürt özgürlük direnişini bastırmak için de kullanıldığı biliniyor. Urfa’dan Ağrı’ya kadar pilot bölge olarak seçilen yerlere faşist MHP çeteleri doldurularak Kürt kentleri adeta MHP tarafından işgal edilmek isteniyor.

İşte böyle bir süreçte faşist şef Alpaslan Türkeş Amed’e de girerek, özgürlük ve demokrasinin başkenti olan Amed’i de işgal etmek istiyor. Ancak her defasında Amed kapıları bu faşist şefe kapatılarak, Türkeş Amed’e sokulmuyor.

12 Eylül cuntası tarafından hapse konan MHP Lideri Alpaslan Türkeş’in, 12 Eylül mahkemelerinde "Fikirlerimiz iktidarda ama biz hapisteyiz" diyerek serzenişte bulunduğu biliniyor. Yani 12 Eylül rejimi esasta bir MHP rejimi oluyor.

Demek ki geçtiğimiz süreçte MHP’nin hükümet ortağı olması ve bugün de ‘Cumhur İttifakı’ temelinde AKP Yönetimine küçük ortak konumunda bulunması bir tesadüf olmuyor. Fikirleri iktidarda olan MHP, açık veya gizli olarak dönemin hükümetlerinde de yer alıyor.

1970’li yıllarda Kıbrıs’ta ve Türkiye’de aktif olarak kullanılan MHP’nin kullanılma zemini 1980 ortasından itibaren değişiyor.

Bu sefer esas kullanılma alanı Kürdistan oluyor ve tüm gücüyle Kürdistan’a yöneltiliyor. Böyle bir duruma Kürdistan’daki 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımı yol açıyor.

Kürt gerillasına karşı savaşı 1985’ten itibaren doğrudan NATO’nun üslenip yürüttüğü ve 1987 yılından itibaren bunun tamamen bir özel savaş, yani kontrgerilla savaşı olduğu biliniyor. İşte burada iş ve görev, bir kontrgerilla örgütlenmesi olan ve NATO’ya dayanan MHP’ye düşüyor.

1985’ten itibaren Kürt gerillasını ezmesi için Kürdistan’a sürülen Türk askeri içinde esas gücü MHP’liler oluşturuyor.

JİTEM esasta bir MHP örgütlenmesi oluyor. "Olağanüstü Hal Örgütlenmesi" içinde esas olarak MHP’liler yer alıyor. Bu temelde oluşturulan "Bölge Kolordusu" esasta MHP’lilerden oluşuyor.

Geliştirilen "Köy Koruculuğu Sistemi" içinde MHP’li olanlar öncü rol oynuyor. Kürdistan’da savaşmak için oluşturulan tüm paralı askerlik esasta MHP’lilere dayanıyor.

1990’larda işlenen 17 bin faili meçhul cinayetin hepsini esasta MHP’liler işlemiş bulunuyor. Burada herhalde Esat Oktay Yıldıran gibilerin hepsinin MHP’li olduğunu belirtmeye bile gerek kalmıyor.

Kuşkusuz aynı işlev ve rol şimdi de devam ediyor. Özellikle 2015’ten bu yana geliştirilen AKP-MHP ittifakı temelinde Kürdistan’daki faşist-soykırımcı savaş adeta tümüyle MHP’ye bırakılmış bulunuyor.

Geçmiş hükümetler Kürdistan’daki savaşı orduya bırakırlardı ve ordu da Özel Harp Dairesi üzerinden çoğunlukla MHP’ye dayalı olarak söz konusu savaşı yürütürdü. Şimdi ise Tayyip Erdoğan Yönetimi Kürdistan’daki savaşı tümüyle MHP’ye ihale etmiş ve MHP’lilere dayandırmış bulunuyor.

Çünkü bu denli derin ve insanlık dışı bir özel savaşı yürütecek başka kimse çok fazla bulunamıyor. MHP’liler adeta bu tür kirli işler için hazırlanmış özel kuvvet durumunda.

Kürdistan’da kimyasal silah kullanma emrini veren generalin siyasi eğilimi araştırılsın MHP’lidir. Kürt insanlarını helikoptere bindirip sonra da aşağı atan subayın durumu incelensin MHP’lidir. Sur’da, Cizre’de her türlü katliamı yapan ve insanları bodrumlarda yakan özel savaşçılar araştırılsın hepsi MHP’lidir. Kürt gerillaların kemiklerini cadde altına gömen görevliler araştırılsın hepsi MHP’lidir. Gerilla cesetlerini parçalayan, araca bağlayarak sürükleyenlerin durumu araştırılsın hepsi MHP’lidir.

Kürtçe müzik dinlediği için sokakta Kürt gençlerini linç etmeye çalışanlar, sorgusuz Kürt insanlarını hapse dolduranlar, tutsaklar üzerinde işkence uygulayanlar, Kürt halkına yönelik hakaretlerde bulunanlar, Kürt kadınlarına ve kızlarına yönelik her türlü taciz, tecavüz ve katliam uygulayanlar, Kürdistan’da her türlü alçakça katliamı yapanlar çok büyük çoğunlukla MHP’lidir. Kürt soykırım savaşına MHP öncülük etmekte ve de yürütmektedir.

Şimdi böyle bir partinin Alpaslan Türkeş’ten sonraki ikinci başbuğu olan Devlet Bahçeli’nin adıyla Amed’in Kırklar Dağında özel bir ormanlık kurulmak istenmektedir. Bu biçimde MHP’nin yaptıkları meşrulaştırılmaya ve faşist şef Devlet Bahçeli onurlandırılmaya çalışılmaktadır.

Amed’e ve tüm Kürtlere kan, zulüm, katliam, işkence ve ölümden başka bir şey vermemiş olan baş faşist katil, bu biçimde ödüllendirilmek istenmektedir.

Aslında orman kurma değil, soykırımın zaferi ilan edilmek istenmektedir. Kırklar Dağına kurulacak ‘Devlet Bahçeli Ormanı’, Ağrı katliamından sonra yayınlanan "Hayali Kürdistan burada meftundur" ifadesinin güncellenmesi anlamına gelmektedir. Kürtlere karşı yapılan bu kadar katliam ve hakaret, böyle bir şeyle zirveye çıkartılmaya çalışılmaktadır.

Amed bunu kabul etmez

Peki Amed böyle bir hakaret ve saldırıyı kabul edecek midir? Kürtler böyle bir hakaretamiz saldırı karşısında suskun duracak mıdır?

Birinci faşist şef Alpaslan Türkeş’i Amed’e sokmayanların çocukları, ikinci faşist şef Devlet Bahçeli adına Amed’de ormanlık kurulmasını kabul ederek Amed’e girmesine izin verecek midir?

Özgürlüğün ve demokrasinin başkentinin bu biçimde kirletilmesine sessiz kalınacak mıdır?

Kuşkusuz bu durum olmayacaktır. Amedliler ve tüm Kürtler tarihlerine ve onurlarına sahip çıkacaklar, söz konusu faşist-soykırımcı saldırıya karşı durup onu da Alpaslan Türkeş gibi geri püskürteceklerdir.

Devlet Bahçeli gibi faşist katillerin izinin bile Kürdistan’da kalmaması için her türlü mücadeleyi yürüteceklerdir. Amed halkı 1975’de Alpaslan Türkeş’e karşı direndi ve kazandı, şimdi de Devlet Bahçeli’ye karşı direnecek ve kazanacaktır. Bunun dışında hiçbir tutum yurtseverce olamaz ve Amed gerçeğine yakışmaz. Amed’e faşist katillerin izi bile giremez.

2092

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

Sayfalar