Perşembe Mayıs 2, 2024

Hay Fedai'ler yaşıyor !

ԴԱՏԱՊԱՐՏՈՒՄ ԵՆՔ ՀԱՅՈՑ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅԱՆ 102 ՏԱՐԵԼԻՑԸ ! 102.YILINDA ERMENİ SOYKIRIMINI LANETLİYORUZ !

Ermeni halkının tarihi Osmanlı'lara karşı yürütülen şanlı fedai mücedeleleri ile doludur.Abdülhamid dönemi ile başlayan katliamlar İttihat ve Terakki (Birlik ve İlerleme) Partisi ile devam etmiş bir ulus ortadan,tarih sahnesinden yokedilmiştir.Yüzyıllardır yaşadıkları topraklar üzerinden soykırım ile yok edilen Ermeni halkının toprakları Osmanlı-Türk işgalcileri tarafından el konulurken,üzerine Türkiye Cumhuriyeti inşa edilmiştir.Ve buna ''biz bu cumhuriyeti sokakta bulmadık,yedi düvele karşı mücadele ederek'' kurduk,yalanı ile açıklarken bugün artık Ermeni'ler yok denecek duruma gelmiştir.Ermeni halkı adım adım yok edilirken ölüme boynu bükük değil,direnerek,mücadele ederek şehitler vererek gitmiştir.Bu yüzden Hay Fedai'ler,Osmanlı'nın korkulu rüyası olmuştur.En karanlık anlarda,ümitlerin tükendiği zamanda Hay Fedai'ler halka umut ile ışık olmuştur.Fedai'ler günümüzün Gerilla'larıdır.Halkı için canını veren,osmanlı'ya ve zulme karşı hiç bir çıkar gözetmeksizin savaşan Fedai'lerin savaşı,dağları kendilerine mesken etmişler,alınları gökyüzüne değen,yi ğit insanlardır.Halkın yiğit evlatlarından titizlikle seçilmiş Hay Fedai'ler özenle seçiliyordu.Bugünkü anlamıyla yürütülen Partizan savaşında displinleri sayesinde efsane olmuş kişilerdir.

Aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen efsaneleşen Hay Fedai'ler anıları,adları,mücadele dolu geçmişleri bugün dahi unutulmamıştır.Beyrut'tan Paris'e,Paris'ten Amerika'ya kadar diaspora Ermeni'leri,tarihini unutmamış yaşlı analarımız siyah giysilerini halen üzerlerinden çıkarmayan çocuklarına Hay Fedai'lerin isimlerini vererek yaşatmaktadır.Onlar Antranik'tir,Serop'tur,Aram'dır,Nubar'dır,Vasgen'dir,Armenag'dır,Kevork'dur..

19.yyılda dünyadaki ekonomik ve sosyal gelişmeler,kendisini Osmanlı coğrafyasında da göstermiştir.Yağma,talan ve işgal altında yaşayan değişik ulus ve milliyetlerden oluşan halklarda görülen ulusal uyanış istek ve talepler,Osmanlı'ya yabancı devletler tarafından dayatılan reformlar,halkların özgürlük ve bağımsızlık istekleri her geçen gün yükselmiştir.1789 Fransız Devrimi'nin yankıları Eşitlik,Kardeşlik,Özgürlük ile krallık yıkılmış cumhuriyetin ilanı,insan hakları bildirgesinin kabul edilişi önemli gelişmeler olmuştur.Yavuz Sultan Selim'den sonra en kan emici padişah olarak tarihe geçen Sultan Abdülhamid Han Ermeni'lerin başına bela olmuştur.Krallığı döneminde Ermeni'ler en çok kırım ve katliamlara maruz kaldıkları için Kanlı Sultan olarak tarihe geçmiştir.

1870 yılları,Ermeni halkının Osmanlı yönetimine karşı gösterilen sonsuz sadakat yılları ile aşırı Osmanlı'cı yılları olmuştur.Ama 1880'li yıllardan sonra ağır şartlar altında yaşayan Ermeni halkı İtaat sadakat politikaları ile yok olacaklarını,hak elde edilemeyeceğini anladı.İnsanca yaşayabilmenin koşullarının fikirleri tartışılmaya başladı.Öncüleri Raffi,Mikayel Nalbantyan,Krikor Ardzuni,M.

Krimyan,M.Avedisyan'lar..olmuştur.Silahlı direniş fikirlerinin önderlerinden Raffi'nin devrimci düşünceleri bu dönemde etkili olmuştur.Raffi ''kutsal haç'lar yerine silah alsaydınız,kürt'ler o zaman ülkemizi yıkamaz,çocuklarımızı bizden alıkoyamazdı '',''bizim yıkılışımız,kiliseden doğdu,onlar bizim cesaretimizi ve ruhumuzu yok ettiler'',''ne zaman Dırtad kralımız tacı ve kılıcını bırakıp yerine haç aldı,o günden başlayarak onlar bizi kölelik içinde bıraktılar'' düşüncelerini savunmuştur.Krikor Ardzuni ise özgürlük ve devrimci düşüncelerle donanmıştı.Halkçı bir aydındı.Ermeni sorunu'nun çözümünü ''Osmanlı Türk diktatörlüğüne karşı Ermeni'lerin Rus'larla birlikte vermeleri gereken silahlı mücadele '' de görüyordu.

Türkiye Devrimci Hareketi,kendi tarihini açıklarken,TKP ile başladığını,Osmalı döneminde filizlenen marksist,sosyalist devrimci hareketleri görmemiştir.İlk defa Osmanlı Türkiye'sinde var olan Ermeni'ler,Bulgar'lar,Yahudi'lerin oluşturduğu guruplar,sosyalist fikirlerin yeşermesinde etkili olmuştur.Bunun sonucu olarak Taşnaksutyun ile Hınçak Parti'leri ilk önce kurulmuş,sosyalist düşünceleri savunmuşlar,birçok ülkede komünist parti'lerin kurulmasında rol oynamışlardır.Marksist klasikler ilk defa Ermenice'ye çevrilirken,Komünist Manifesto bunların başında gelmektedir.1915 Haziran ayında Beyazıt Meydanında idam edilen Hınçak Partisi üyesi 20 devrimci,İ ve Terakki hükümeti tarafından kurulan idam sehpalarında idam edilirken ''Yaşasın Sosyalizm,Yaşasın Sosyalist Ermenistan,Bizim vatanımız dünyadır'' sloganları atarak ölüme gitmişlerdir.

Ulusal Hareketler ve uyanışlar

İlk defa 1881 yılında Erzurum (Garin)'da Ermeni'ler tarafından ''Vatan Savunmacıları'' adı altında gizli bir örgüt kuruldu.Gizlice bir araya gelen Ermeni'ler kitap okuyor,tartışıyor,bildiri hazırlıyor, silah alabilmek için para topluyorlardı.Amacımıza,özgürlüğümüze ulaşmak için 1.silah 2.silah 3.silah gerek diyen,silahlanmaktan başka çare yok düşüncesini savunmuşlardır.Ermeni gençliğinin eğitilmesi,örgütlenmesi fikirleri gerekli olduğu konuşulmaya başladı.Böylece Ermeni Kurtuluş Hareketi'nin ilk devrimci gazetesi olan Armenia Gazetesi yayınlanmaya başladı.Yurt dışında çıkarılan gazete gizlice Türkiye'ye de sokuluyordu.Yurt dışında yaşayan Ermeni'lerde yurtseverlik düşünceleri oluşumunda önemli katkılar sağladı.Yurt içinde özgürlükçü düşüncenin gelişmesinde önemli rol oynarken,bugüne kadar hiç bir gazete bu kadar etkili olmamıştı.Gazetenin etkisi altında kalan Armenia okurları,devrimci bir Parti kurma konusunda karar kıldılar.İlk devrimci Ermeni Partisi olan ''Armenag Partisi''ni kurdular.Parti üyelerinin çoğu Armenia Gazetesi okuyordu.İlk Ermeni,devrimci Armenag Partisi,ayrılık ve ulusal bağımsızlık için değil,genelde reformların uygulanması istemi ile politik bir hat izliyordu.

SDHP (Sosyal Demokrat Hınçak Partisi) yine Osmanlı tarihinde kurulan ilk sosyalist örgüttür.Armenia Gazetesi'nin muhabirleri olup,Armenag Partisi'nin çalışmalarından ümitsizliğe kapılan kesimlerin,tüm ilişkilerini keserek kendi politik partilerini kurmuşlardır.1887 yılında kurulan Cenevre'de kurulan Parti yayın organı olarak,sosyalist düşünceleri savunan ''Hınçag'' adlı gazete yayınlamaya başladı.Kurucuları Avrupa'ya okumaya gelmiş,Türkiye ile hiç bir bağları olmayan burjuva ailelerinin çocuklarıydı.Osmanlı'da acı çeken Ermeni'lerin durumları onları ilgilendiriyordu.Hınçak Partisi devrimci mücadelesi ile 30 yıl var oldu ve mücadele etti.Taşnak Partisi (Ermeni Devrimci Federasyonu) 1890 yılında Tiflis'de kuruldu.Parti'nin yayın organı Troşag (Bayrak) gazetesini yayınladılar.Fedai hareketinin örgütlenmesinde önemli rol oynadılar.Bu yüzden kırımlardan uzak kaldılar.1915 Ermeni soykırımında rol almış İ ve T yöneticilerini savaş sonrası bularak cezalandırdılar.

1876 yılında tahta oturan Abdulhamıd döneminde Ermeni'ler yaşadıkları topraklar üzerinde Çerkezler ile Kürt'lerin saldırılarına maruz kalmışlardır.Hem devlete,hem de Kürt ve Çerkez'lere vergi ödemek zorunda kaldılar.Tüm bunlar Abdulhamid desteği ile olmuştur.Ermeni'lerden kesin olarak kurtulmak için devletin resmi politikası zorla islamlaştırmak olmuştur.Ermeni ulusal uyanışı her ne olursa olsun susturulacak ve yokedilecekti.Bunun için Kürt'lerden oluşan ''Hamidiye Alayları'' örgütlenmesine gidildi.Gerekçe ise Rus sınırı tehdit olarak gösterilmiş,amaç gizlenmiştir.Ermeni nufusunun en yoğun olduğu illerde devrimci faaliyetler gelişirken,Hamidiye Alayları,devrimci hareketleri yok etmek ve kırımları örgütlemek için kullanılmıştır.Hamidiye Alaylarına özel yetkiler verilmiştir. Vergi'lerden ve askerlikten muaf tutulmuştur.Silah verilmiş maaş bağlanmıştır.Kürt feodallerinin oluşturduğu bu politikaya ilk tepki Abdurrahman Bedirxan Bey'den gelmiştir.Kürt aydın ve politikacı olan Bedirxan ile bu yüzden Taşnak örgütü yöneticileri,1890 yılında Cenevre'de görüşmüşler Bedirxan'ın görüşleri Taşnak yayın organı Troşag gazetesinde yayınlanmıştır.

1894-96 yıllarında özellilkle Sasun'da başlayan kırımlara karşı Ermeni'ler direnişler örgütlemişlerdir.Kürt ve Çerkes baskılarından bıkan halk,çifte vergi ödemelere karşı çıkmışlardır.Sasun'daki bu gelişmeleri göre Hınçak ve Taşnak Partileri Fedai guruplarını bölgeye göndermişlerdir.Osmanlı'lar dış devletlere masum görünmek için bunu ''isyan'' olarak lanse etmişlerdir.Hamidiye Alayları,Topçu birlikleri ile saldıran Osmanlı'lar binlerce Ermeni'nin kanına girmişlerdir.''Gavur Ermeni'ler'' propagandası ile insanlar kışkırtılmış,binlerce kadın yaşlı,çocuk ölürken evler ateşe verilmiştir.

Ağpür Serop Paşa ;

Ahlat köyü ile 35 Ermeni kasabası,Kürt ve Çerkes talanı ve saldırılarına karşı kendi savunmaları ve halkın varlığını korumak için silahlandılar.19yyılın,son on yılında Ermeni'ler kırımlarla karşı karşıya kalınca Hay Fedai'ler,Kafkasya üzerinden Karsa geldiler.Eğer Fedai'ler gelmemiş olsaydı,halkın hepsinin ölümü kaçınılmazdı.Ağpür Serop köylere 2/3'lü guruplar halinde dağılarak yerleşti.Kanlı sultan Abdülhamid'in en kara günlerinde Ağpür Serop Ermeni köylüsünün tek ümidi ve kurtarıcısıydı.Özgürlük ve barış isteyen, korumasız ve yardıma muhtaç Ahlat halkı için yukarıda Allah aşağıda ise Ağpür Serop vardı.

Ağpür Serop,Ermeni tarihinin en büyük önderlerinden olan Antranik Paşa'nın yetiştirilmesinde önemli rol oynamış,aynı zamanda önderi olmuştur.Bitlis,Muş,Van yöresinde ölümler ile karşı karşıya kalan halka önderlik eden Ağpür Serop,köylülere kırımlardan kurtulmanın tek yolu silahlı direniş yoludur diyerek,halkı direnişe çağırmış ikna edebilmiştir.10 kişilik birliği ile kendini feda eylemlerine girişmiş,saldırganları püskürtmesini başarmıştır.Bu olaylar karşısında halka öz güven gelmiş,zafer haberleri bütün köyleri yayılmıştır.Abdülhamit,Ağpür Serop'un yakalanması ve fedailerin yok edilmesi için köylere ajan ve işbirlikçiler ordusunu göndermiş ,Muş ovasında kırımlar yapmakta kararlı olduğunu göstermiştir.

Bir ihbar sonucu Ağpür Serop'un Sokhart köyünde saklandığını hükümet tespit eder.Köyün yakılıp ve yıkılmaması için,köylülere savaşmamalarını ve karışmamalarını salık verir.Cesaretine sığınarak,silahlarını alır,lavaş ekmeğini sırtına bağlayarak,karda rahat yürüyebilmesi için lekanlarını ayaklarına geçirir,şafak vakti yola koyulur.Sıradan köylüymüş gibi askerlerin arasına dalar,çemberin arasından bir köylüymüş gibi sıyrılır.Askerlerin fark etmesi üzerine Ağpür Serop Nemrut dağlarına tırmanır.Avazı çıktığı kadar bağırarak,kendisinin Ağpür Serop olduğunu'' kim savaşmak istiyorsa arkamdan gelsin '' der.Kar fırtınasına dayanamayan askerler geri çekilirler.Dağın üstünde sıcak sulara ulaşan Ağpür Serop,burada bir kaç gün kalır.Yiyeceği tükenince,dağdan iner Şamiram köyünde saklanır.Geri dönünce Osmanlı katillerini cezalandırır.Ermeni işbirlikçi hainler de bu ara nasibini alır.

Halk bundan sonra Ağpür Serop'a ,Serop Paşa ünvanını layık görür ve Serop Paşa diye hitap ederler. 20 Ekim 1898 yılında Serop Paşa ile 16 kişilik bir Fedai gurubu Bitlis'ten yarım saat uzaklıkta olan Babsen köyüne gider.Hükümet haberi alınca köyü kuşatma altına alırlar.Serop Paşa telaşlanmaz.Girişlerde ve kayalık yerlerde Fedai'lerin mevzi almalarını söyler.Akşama kadar devam eden çatışmalarda,askerler ağır kayıplar verdikten sonra geri çekilmek zorunda kalır.Sasun ile Ahlat yöresinde kontrolü elinde tutan Serop Paşa'yı hükümet bir türlü tuzağa düşürmeyi başaramamıştı.Serop Paşa'nın önderliğinde artık başka guruplar da savaş yürütüyorlardı.Bunlardan en önemlisi Antranik,Kevork Çavuş,Sbanats Magar.gurupları geliyordu.Ufak askeri guruplar birleşerek ileride Batı Ermenistan'da kurulacak ordunun çekirdeğini oluşturuyordu.Guruplar içerisinde öne çıkan askerler tarafından sevilen silah zanaatının ustası olan Antranik yetenekleri savaşçı özellikleri ile tanınmaya başladı.

Ağpür Serop'u yakalayamamanın çaresizliği içerisinde olan hükümet başka yollarla çare aramaya başladı.Çevrede olup bitenler Keğaşen köyünden Ave isminde Sasunlu bir casus aracılığı ile öğreniyordu.Herzan Kürt'lerinin aşiret reisi olan Bşare Halil para ile Ave'yi kendine bağlamıştı.Bşare Halil Sasun,Muş ve Bitlis'de kötülükleri ile tanınmış ün yapmıştı.Ermeni'ler onun bu kötülüklerinden korkmuş sinmişlerdi.Ağpür Serop Geliyengüzan'da bulunduğu bir sırada aniden rahatsızlandı.

Saçları döküldü,yürürken aniden yere düştü.Zehirlendiğinden şüphelenildi.Bitkisel hayata girip yatağa düştü.Ailesinden yanında eşi Sose,oğlu Hagop iki kardeşi Mıho ve Zakar vardı.8 nöbetçi ise hazır bulunuyorlardı.Bunlardan 4'ü de Serop Paşa gibi zehirlenmişlerdi.Alay Bey ile Bşare Halil askerleri ile Serop Paşa'nın bulunduğu köyü kuşatma altına alırlar.Teslim olmazlar,yoğun çatışma çıkar.Askerleri,Serop'u Andok dağına götürmek isterler.Evden çıkışta,kardeşleri ile askerleri kurulan tuzak ile hükümet askerleri tarafından vurulur.Serop Paşa yaralı olarak yakalanır.

Bşare Halil kendi askerleri ile Serop'u yakalar ve onun başını keser.12-13 yaşındaki oğlu,Hagop'un başını da anasının yalvarmalarına aldırış etmeden,annesinin dizleri üstünde keser.Ana ise yaralanır.Köy daha uyanmadan operasyon bitmiş,Alay Bey ile Bşare Halil operasyon bitiş borusu ile birliğni toplar Muş'a geri döner.Operasyon yarım saat sürmüştür.Kara haber artık bütün köylere yayılır.Serop Paşa'nın başı kesilmişti.Hükümet zaferi kutlamak için,100 atlı ile karşılar.Serop Paşa'nın başını kazığa geçirerek Muş sokaklarında dolaştırırlar.Kutlamalar Bitlis (Pağeş),Van'a kadar uzanır Hükümet,Serop Paşa'nın kesik başını kiliseye teslim eder.Kilise papazına sepet içinde teslim edilen şehid'in başını,Episkopos Yeğişe Çilingiryan gece saat 03'de tarihte eşine az rastlanan,hüzün içerisinde düzenlenen cenaze töreninden sonra kilisenin doğu yönündeki dut ağacının altına yalnız ve insanlardan uzak olarak alnına kemikten kırmızı bir haç yerleştirerek gömer.Şehit olan Serop Paşa'nın hunharca ölümünden sonra halk ağıtlar yakmaya başlamış Antranik'ten gelecek yardımı ve intikamının alınmasını beklemektedir.

Yetiş Antranik,yetiş yardıma, / Serop şehit oluyor milleti uğruna,Tez yetiş,yetiş çabuk,kahraman gurubunla / Serop çocukları ile şehit oluyor,Yetiş Antranik,yetiş yardıma...İhbarcılığın sonu ölümdür ;

Antranik'in çok sevdiği komutanı ve değerli yoldaşının şehit düştüğü an hasta yatakta kalkamaz vaziyette yatmakta idi.Romatizma sancıları içerisinde kıvranan Antranik için Sasun yöresinin bütün tedavi yöntemleri uygulandı.Ama olumlu bir sonuç alamadılar.Bu yüzden Antranik her gün böyle yaşamaktansa ölmeyi bile yeğliyordu.Antranik'e Harutyun isminde bir fedai bakmakta idi.Cesur ve güvenilir bir fedai olan Harutyun,Antranik'in koluna girerek gezmesine hareket etmesine yardımcı oluyordu.

Sasun,Bitlis ve Muş halk kahramanı ve önderi Serop Paşa'nın kuşkulu ölümü,Antranik arkadaşları ve halk arasında üzünüt ile karşılanırken,olayın araştırılması için güvenilir insanları halk arasına gönderdiler.Olayın gizemini çözmek artık önemli bir hal almıştı.Antranik,cesur,kahraman,ölümden korkmayan birisinin nasıl olur da kurşun sıkmadan savaşmadan şehit olmuştu ? Sebebi neydi?Bütün bulgular Keğasanlı hain Ave'nin üzerinde toplanıyordu.Ali Bey-Bşare Halil ile işbirliği yaparak Serop Paşa'ya gönderilen ekmeğin içine zehir karıştırmıştı.Antranik askerleri Dano ve Harutyun ile birlikte olayın gizemini çözmek için Ave'nin evini basarlar işbirliği içerisinde olduğu Kürt lerle Ave'yi suç üstü yakalarlar.

Antranik'in hiç beklenilmeyen bir anda yaptığı baskından sonra konuşmaya başlayan Ave '' Evet ben,Serop Paşa'ya götürdüğüm o günkü ekmeğin içine zehir karıştırdım '' der.Emri ise Halil Ağa' dan aldığını itiraf eder.Evde Kürt'lerin bulunma sebebine gelince '' Antranik'i nasıl zehirleyeceğimizi kararlaştırmaya gelmişlerdi '' der.Artık olay çözülmüştü.Ave'nin eşini ve çocuklarını öldürdükten sonra,evini ateşe vererek oradan ayrılırlar.Verilen mesaj ile öldürülen Hay Fedai'lerin intikamının alınacağını,Bşare Halil'in cezalandırılması için peşinde olduklarını gösterdiler.

Serop Paşa'nın öldürülüşü Ahlat,Sasun ve Muş Ermeni halkı arasında derin üzüntüyle karşılanırken Halk önderliksiz kalmıştı.Boşluğun doldurulması için halk arasında yeni komutanın kim olacağı görüşmeleri başladı.Bazıları Kevork Çavuş,Murad,Atam,Avo,Magar,Armenag ve Antranik olma konusunda farklı düşüncelere sahipti.Her biri savaş içinde yetkinleşmiş,farklı farklı meziyetleri ile kendilerini ispatlamış,örnek davranışlar sergilemiş fedai'lerdi.Kevork Çavuş cesur bir fedai idi,ancak yönetici değildi.Kendi hakkında konuşmasını sevmeyen,ne doğum tarihi,ne de soyadı belliydi.Arkadaşları resmini çekmeseydi,belki resmi de olmayacaktı.Kevork,Ağpür Serop'un eli altında savaş taktiklerini öğrenerek büyümüştü.Çok cesurdu.Birçok çatışmalarda yetkinleşmişti.Devrimci önderliği üstlenmek istemiyordu.

1894 yılında tutuklanmış,15 yıla mahkum olmuştu.Hapiste ağır işkenceler görmüştü.20 ay hapiste yattıktan sonra birkaç arkadaşıyla tünel kazarak kaçmayı başarmıştı.Erken cezaevinden kaçma imkanı olduğu halde istememiş,yoldaş olmanın örnek davranışlarını sergilemişti.Kevork Çavuş fedailerin sorunları ile ilgilenmek istemiyordu.Fedai'lerin sorunları onun işi değildi.Alçakgönüllü emre itaat eden,bir fedai idi.Bazen köy çocukları ile topaç bile oynardı.Mütevaziydi.Kendini beğenmişlik yoktu.Kahramanlıkları ile böbürlenmeyi sevmezdi.Günlerce süren çatışmaları bir iki kelimeyle anlatır geçiştirirdi.

Murad ise hapishaneye düştüğünde hapishane müdürüne cesur cevaplar veriyordu.Hiç bir işkence ona diz çöktüremiyordu.Müdür'ün '' Murad efendi sen misin '' sorusuna, '' Evet Murad benim,fakat daha muradıma eremedim '' diye cevap veriyordu.O,osmanlı hükümetinin ermeni halkına karşı insanlık dışı tutumunu ortaya çıkarmak için,her fırsatı kullanan,korkusuz yanı ile tanınıyordu.Fedailerden bazıları Murad'ın önder olmasını isterler.Fakat o reddeder.Sebebini ise şöyle açıklar '' O ,önder Antranik'dir.O ,ölü bile olsa,onun cesedini özgürlüğe doğru savaş bayrağımızla birlikte en önde taşımalıyız '' diyerek Antranik Ozanyan'ı işaret ediyordu.

Serop Paşa'nın eli altında Sasun dağlarının yamaçlarında büyüyen,Serop'un askeri savaş teknikleri-ni öğrenen,disiplini ve öngörüsüyle şekillenen Antranik Ozanyan yüzyılın başında,Ermeni Devrimci Hareketi'nin tartışmasız önderi durumuna geldi.30 yıllık zorlu ve kanlı yolda Ermeni kurtuluş hareketinin kahramanı oldu. ( Devam edecek )

43498

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Sen susuyorsun çünkü...

Seni Cizre, Silopi, Nusaybin, Diyarbakır Sur, Şırnak ve Dargeçit halkıyla empati kurmaya çağırmayacağım. Çünkü sen ölmüşsün. Bu düzen sana makam ve rahat bir hayat vererek ruhunu esir almış, öldürmüş seni. Ölmüş bir ruh gömüldüğü mezarda dışarıdaki seslere sağırdır.

Sevgili okur, bu sözlerim sana değil, siyasetçileredir.

15. yılında başka bir 19 Aralıkta

“Amaçları, insanı, insandan başka birşey    haline getirmekti”. Primo Levi

Aralık sallanıyor.

Bütün ayları özel kılan katliamlarla dolu Türkiye tarihinde, çığlıklar-haykırışlar, direnişlerle dolu Aralık her gelişinde, daha dünmüş gibi sallanıyor….

Bir bireyin tarihini bile objektif olarak yazması zorken, Aralık’ı yazmak hep zorluyor bizi.

Partisizlik Özgürlüktür

Vışş... o süperman kostümü ne la..... sıfır sıfır yedi gözlükler....

Sen benım kım olduğumu bılıyor musun ?

Haa..bılıyom.  Bızım koylu husosun.

Avradın da dayak yiyip şehire kaçan huso .

Bireycilik, grupçuluk....

Kapitalizmin ortaya çıkardığı bir hastalık bu.

Kapitalizmin itişi, kalkışının acımazsızca ceyran edişi  içerisinde statümüzü, grubumuzu....  buluruz, buldururuz.

Sanki kendimizin, ailemizin, yaşadığımız grubun....   sorunlarını, hislerini .....  başka bireyler, gruplar  yaşamıyorcasına, bilemeyeceklercesine  davranır, yaşarız.

İsrailleşen Türk devleti ve Kürtler

Ulusal sorununu çözmeyen bir devletin burjuva “demokratlığı” söz konusu olamaz. Türk devletinin tarihinde, burjuva anlamda “demokrat”lığı oldukça sınırlı olmuştur. Sınırlı yıllar içinde   burjuva “demokrasisi”ni uygulaması, dış koşulların ve iç koşulların (işçi sınıfı ve emekçilerin) dayatması sonucu olmuş, ama, işçi ve emekçiler ve başta Kürtler olmak üzere diğer azınlık uluslar üzerindeki faşizm sopasını da hiç bir zaman elinden bırakmamıştır.

Mazlum Yoldaşın Ardından

Yetmişli yılların ortalarında Malatya’dan İzmir’e gelmişti Mazlum yoldaş. Simsiyah saçları, kararlı bakan ışıltılı gözlerindeki sevgi yüzüne de yansıyordu. Kısa sürede herkesin sevgisini kazanmış, mahallenin “Marangoz İbo”su olmuştu bile.

Taklit yeteneği çok iyiydi. Gırgır ve şamatayı sever öykündüğü yoldaşlarını bire bir taklit ederken dernektekileri gülmekten kırar geçirirdi.

Çalışkandı; tam bir görev adamıydı. “Teoriden anlamam, ben pratik adamıyım!” derdi. Kızdı mı hemen parlardı, ama çabuk da sönerdi.

Şimdi yürüme zamanıdır!

Şimdi savaşma zamanı, savaşı büyütüp her tarafa yayma zamanıdır. Özgürlük ateşini yakınlaştırma ve devrimcileşme zamanıdır. Şimdi büyük bir ısrar ve kararlılıkla zorlukların üstüne doğru yürüme, engelleri cesaretle aşma zamanıdır. Partimizin ideolojik-stratejik hattı, işçi sınıfının, halkımızın, bölge halklarının değişim ve devrim ihtiyacına yanıt olma zamanıdır. Dayanılması zor, yokluk ve yoksulluklarla dolu ezilenlerin çığlıklarına kulak verme zamanıdır. Ertelenmesi asla mümkün olmayan zorunlulukların ve kaçınılmazlıkların gerçekleştirilmesi zamanıdır.

“Hendek” e düşmek mi, hendek atlamak mı?-Dursun Ali Küçük

*Kendimi hendeğe düşmüş gibi hissediyorum….
Kürdistan şehirleri ve ilçelerinde yaşanan vahşet gözlermin önünde kayıp gidiyor.
İçim kan ağlıyor..
Sanırım savaş ortasındaki her insanda bunu yaşıyor.
Ya bu hendekten atlarsın ya bu deveyi güdersin.
Ya da deveye hendek atlamak gibi bir işe kalkışırsın.
Ama nasıl direnirsen diren siyaset ve halkını düşmanın eliyle de olsa hendeğe gömemezsin.
Vebali ağırdır.

*Sömürgeciğe ve işgalciye karşı direnmek farzsdır ve kayıtsız şartsız tartışma götürmez.

"İpler kimin elinde "

Bugün bir arkadaşımla sohbet ederken  Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan ve en önemliside Suriye'de neler oluyor üzerine konuşmaya başladık;  Ben siyasal tahlillerde bulunmaya çalışrken,, üçüncü dünya savaşının kapıda olduğunu,çanların  kimin için çalıyoru anlatırken , arkadaşım dediki:"Yoldaş bu söylediklerini Marks, Lenin, Stalin , Mao yoldaşlar o  zamanlar söylemişler... Sen bugüne has özgül tahlil yapsan vede biz bunun neresindeyiz,anlatsan daha gerçekçi olur". Ben önce bir duraksadım şaşırdım , "söyleyen dilim söylemez" oldu.

“Seçme ve Seçilme En Temel İnsan Hakkıdır, Haydi Mülteciler Seçime”; dediler ve!

Yarın 10 Aralık.

1948’den bu yana etkinlikler düzenlenen “Dünya İnsan Hakları Günü”.

“Mültecilerin seçme hakları var artık. Seçme ve seçilme en temel insan hakkıdır” diyerek harıl harıl çalışan kurumlardan bir kısmı; yarın da Suriye’ye yerleştirilen savunma silahlarına karşı protestolar gerçekleştirecekler!(Bu kurumların adını burada belirtmek, yaptıkları iyi şeylere göz kapamakla eş olacağı için; böyle geçelim).

“Fırtınalar içinde, bıçak sırtında”

Komünist önder Mehmet Demirdağ anısına...

Devrime (ve Cizre'ye) dair

“In puncto punctii”[1]

Murat Uyurkulak’ın, “Vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi,”[2] notunu düştüğü; Cornelius Castoriadis’ün, “Önce bir tahayyüldür,” dediği devrim, radikal sosyalistlerin indinde güncelliğini yitirmeyen -“olmazsa olmaz”- “Tek yol”dur; dünyayı değiştiren devrimci praksistir; engellenemezdir; gereklidir.

Sadece bu kadar da değil: Egemenlerin kâbusu, ezilenlerin şölenidir; Prometheus’un takipçilerini var eden tarihsel eylemidir; bilimden sanata, beşeri münasebetlerden sosyal hayata, ekonomiden politikaya “ilerleme”nin yegâne sebebidir.

Sayfalar