Salı Mayıs 21, 2024

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.


"Sadece Kürtler mi eziliyor bu ülkede?" diyorlar...!
Bu dahiyane buluşu da , Kürt Ulusunun özgürlük istemlerini "şovenist"!  diye nitelemek için yapıyorlar. Söz de ezilenleri bölmemek adına yapıyorlar !

Bu demogoji ;ezilenleri birleştirmek bir yana, ezilenleri birbirine düşürmek, hakim sınıf şovenist iktidarının "bölücülük" demogojilerine soldan destek sunmak; şoven burjuva-feodal iktidarın devamı uğruna, ezilen halkların arasında yaratılmış olan faşist ideolojik hegemonyayı sürdürmek, işçilerin aralarinda ayrılık yaratmak, ulusal temelde zaten var olan güvensizlikleri daha da geliştirmek, birbirine düşürmek, işçi hareketini parçalamak icin yapiliyor!

Bu burjuva demogojiler,eşyaya tersten bakmamızı sağlamak için yapılıyor!

Evet,Türk işçi ve emekçileri üzerinde de koyu bir sınıfsal sömürü ve sosyal bir baskı vardır.
Ama bu gerçek,Kürt işçi ve emekçileri üzerinde sınısal baskının yanında, ulusal bir baskğ da oldugu gerçegini değistirebilir mi?

Yine bir Kürt -kızılbaş kadın işçi için, baskının 4 derecesinin: sınıfsal-ulusal-cinsel-dinsel, en katmerlisinin yaşandığını görmeyecek miyiz?

Bu durumda yapılması gereken; işçiler üzerindeki her türlü burjuva-feodal baskının def edilmesi için, tüm farkli yanlarımız üzerinde estirilen burjuva-feodal baskının her çeşidine karşı , tüm milliyetler , inançlar ve cinsiyetlerden işçilerin tam bir sınıf dayanışması ve ortak mücadelesini örgütlemek yerine, ezilen ulusa mensup işçiler üzerindeki ulusal baskıya gözlerimizi kapatmak olabilir mi?...

Eğer olur deniliyorsa, bu durumda, işçi sınıfını burjuvaziden ayıran en temel ideolojik dokusu olan, Enternasyonalizm ve enternasyonal dayanışmanın ne anlamı kalmaktadir?  Proleterya,  ne zamandan beri,  hakim ulus burjuva iktidarin şoven/asimilasyon politikalarının savunuculuğuna baslamıştır?

Işçiler, emekçiler üzerindeki her türlü baskı ve pranganın: sınıfsal/ ulusal/ dinsel/ cinsel kırılması için, tam bir sınıff dayanişması ve enternasyonal işbirliğini geliştirmek varken, burjuva demogoglarin, Sosyalistlerin argumanı olan sınıf , sömürü, ezilme literatürünü kullanarak, sol adına, hakim ulusa mensup işçileri, ezilen ulus ve dine mensup işçilerin , burjuva iktidar tarafindan ezilmesi siyasetinde kullanılmasına izin veremez.

Tüm milliyetlerden, inançlardan, cinsiyetlerden işçiler;
Türk hakim sınıflarının sınıfsal-ulusal-dinsel-cinsel her türlü baskılarına karşı tam bir sınıf dayanışması ile Kürt işçi kardeşlerimizin, ulusal özgürlük taleplerine kulak tıkamıyalım. Onların bu haklı  taleplerini,sınıfsal kurtuluş mücadelemizin bir parçası olarak tanıyalım ve sınıfımızı ,Türk hakim ulus burjuvazisinin arsız-şoven saldırıları karşısında tek bir ses olarak savunalım.

İrlanda sorununda, Marks'ın 'Bir başka ulusu ezen bır ulus özgür olamaz' felsefesini işçiler içinde yaygınlaştıralım.

Yaşasin işçilerin sınıfsal/ ulusal/ cinsel/ inançsal ve her alanda özgürlükleri için ortak sınıf kavgası !

Yasasin İşçilerin Birligi;Tüm Uluslarin, Dinlerin, Cinsiyetlerin Tam Hak Eşitligi !

http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/03/kurdler-ve-burjuva-yalanlar-burjuva.html

107462

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Sayfalar