Cuma Mayıs 10, 2024

Marabayı Ağlatacaksan,Ağayı İnciteceksin

Kim ki vesile olur o ilericidir.

İnsanlığın tarihinin varacağı nokta sınırların, bayrakların...... ortada kalkacağı tarihtir.

Ve bu tarihin ilerleyişi esnasında kimin ilerici kiminde gerici olarak anılacağı ne yazık ki tarihin bu ihtiyacına kimlerin cevap verdiğiyle alakalı olacaktır.

Bu memlekette devrimci olmak çok zor.

Helede ki biz proletarya köylüler için.

İlk önce insanoğlunun kimyasında / emperyalizmde / yüzyıllardır değişiklikler olmuştur dediğimizde daha hastaneye giderek insanın fiziğinde / iki kolu bir başı olmasında / her hangi bir değişiklik olmadığını görmeyenler başımıza doktor kesilmişler denilerek meslektaş ilan edildiklerimizce teori pratikte çıkar denilip meslektaşlıktan / yoldaşlıktan / dışlanırız.

Sonra ne kadar da:
 
Kültür / Rusya'daki, Çin'deki.. devrimin öznesi olan proletarya - Lenin, Mao / kültür devrimleriyle değil sahip olunan üretim ilişkisiyle / bizimde nispetten de olsa sahip olmadığımız milli burjuvazinin var olduğu üretim ilişkisi içerisinde ortaya çıktığı bizi yoldaşlıktan dışlayanlarca hani şu beraberinde milli burjuvazinin de olmadığı komprador üretim ilişkilerinin yarattığı metayla birey arasındaki yabancılaşmayı / düşmanlığı, kaçkınlığı.... / ifade eden alınteri değil baba malıdır,  maddi zenginliğimi artıran - koruyan  Avrupa'yı değil siyasi bilincimi artıran Nepal'i tercih ederim sözlerinin vücut bulduğu  insan halini açıkça yaşayanlar vardı ya..... ha işte onlarca da bu seferde fazla eleştiride çürütür denilerek halkın gözünde düşürülme çabaları içerisinde kendimizi buluruz.

Peki tüm bu dışlanmışlıklarımızın yok sayılmışlıklarımızın nedeni ne ?

Doğruyu söyleyemediğimizden mi ?

Veyahut da

Önderimiz İbrahim' dir, Mahir' dir... diyenlerin ulusal sorunun içerisindeki önderlik kavramını tartışırlarken önderliğin bireyle toplum arasındaki istençsiz / kaçınılmaz, bireyin kendini yetiştirmesiyle toplumca sözünün dinlenilmesi sonucu ortaya çıkan /  bir ilişki olduğunu, ulusal sorunun da pazar sorunu olduğunu, sorunun sistem içerisinde çözülmesi imkanı varsa da devrimcilerin de buna karşı gelmeyeceğini, ulusal sorun içerisindeki önderliğin de bu bilgilere / ulusal sorunun sistem içerisinde çözülmesi çabasına,  tarihin gidişatına, parti demokrasisine / hizmet edip etmediğine bakmayı unutup eleştiri sunmaları halinde bu bilgilerin suratlarına çarpı vereceğini bilmememizden mi kaynaklanıyor bu ötekileştirmeleri yaşamamız ?

Gelin en iyisi tüm bu aradığımız soruların cevabını da konumuzdan fazla uzaklaşmadan marabaların  peşlerine düştükleri ağaların hiç bir derde deva olmayan  tartışmalarına kapılarak bulmaya  çalışalım.

Tartışmaya giren ağalardan biri diğerini değişen özgün ve genel konjonktürü kavramamakla suçluyor.

Diğeri de değişti diyenin kendi dinamiğiyle gelişen kapitalizmler de örnek alarak yaptığı açıklamalara kapılıp kendisi de kendi dinamiğiyle gelişen kapitalizmler de örnekler alıp özgün ve genel konjonktürün değişmediğini ispatlamaya çalışıyor.

Gördüğünüz gibi ağalarınızın doğruya ulaşmada seçtikleri metotta sadece bu.

Bilimsellikten anladıkları da:

Marks' ın ip uçlarına ulaştığı emperyalizmin barbar ülkelerdeki devrimlerin öznesi olan sınıfların ortaya çıkmasını hızlandıracağına dahil sonuçlarında anladıkları da Marks' ın, Avrupa' da devrim beklentisi yerine gelişmemiş ülkelerde devrimin gerçekleştiği

Ne dahiler değil mi ?

Bu dahilerin başka bir şekilde bu günlerde talinin yaşadığı sosyo ekonomik yapıya göre mücadele tarzı ortaya koyması esasın örgütlenmesine yönelik bir fayda sağlamıyorsa siyasi anlamı yoktur diye yazamaması gibi...

Yarın da, obür gün..... de

Metaların serbest dolaşım ihtiyacının birbirine yaklaştırdığı sosyo ekonomik kategoriler içerisinde halkların daha ortak mücadele tarzı ortaya koyma ihtiyacı hissetmesi karşısında anladıkları halkların  / tarihin / ihtiyacı karşısında tali hale gelen sınıfsal davranışların bile halkların ihtiyacını karşılamaya yönelik bir fayda sağlamıyorsa siyasi bir anlamı olmadığını anlamadıkları veyahut da enternasyonalizmsiz ulusal sınırlar içerisinde kalarak mücadele etmelerinin halkların hissettiklerine hizmet etmemesi diye bir şey olamayacağını söylemeyecekleri de ne malum değil mi ?

Kim bilebilir.

Kendilerinden başka.

Peki ağalarınızın söylediği sözler, davranışlar bir tesadüf mü ?

Elbetteki hayır.

Her sınıfın davranışı / teorisi / o sınıfın ihtiyaçları içerisinde çıkar

Ve

Bir sınıfın / veyahut da belirli -bir toplumsal kesimin / küçük burjuva kimliğini açığa veren de yaşadıkları üretim ilişkilerini / tarihlerini / nasıl değerlendirdikleridir de.

Böyle baktığımızda ağalarınız da gördüğümüz de

1 ) Yaşadıkları üretim ilişkilerinin tarihin ihtiyaç duyduğu üretim ilişkileri olmadığı, şanlı bir tarihe sahip oldukları,

2 ) Ve de tarihin ihtiyaç duyduğu üretim ilişkisinin ortaya çıkardığı sorunları da genelde emperyalizmin özelden de komprador hale gelmelerinin ortaya çıkardığı sorunlar olarak görmedikleridir.

Ağalarınızın şanlı tarihi

TC' de olmasa da Osmanlı da kapitalist sınıfların ortaya çıkışlarını Osmanlı'nın yenileşme süreçlerinin yoğun çabasının sonucu olduğunu yazar.

Halbuki nasıl ki TC' nin şeker, demir çelik...... fabrikalarını inşa etmiş olması TC' nin sömürgeleştirilmiş ülke olmasının özelliğini yitirtirmiyorsa aynı şekilde Osmanlı' nın da fabrikalar inşa etmiş olması da Osmanlı' nın sömürgeleştirilmiş bir ülke olması mütavatını da asla değiştirmez.

Ayrıyeten de

Maoistler:

Sömürgeciliğin sosyo ekonomik yapısında ortaya çıkan sınıflar kendi dinamiğiyle gelişen kapitalist ülkelerdeki sınıflardan farklı karakterler, davranışlar,üretim ilişkileri... kazanır ,

Leninistler de:

Feodal sömürgecilikle emperyalist sömürgeciliğin halkların haklarını gasp etme mütavatlarında her hangi bir şey değişmedi,

Devrimci proletarya köylüler de:

Burjuvazilerin her türlü araçları ele geçirilmesi gerekir söyleminin içerisinde burjuvazinin araçlarından biri olan devlet sadece kast edilmedi....

Derken,

Ağalarınızın;  kendi yaşantılarının, emperyalizmin, tarihin... ortaya çıkardığı sorunları görmeden yaşamalarına da en güzel cevabı vermişlerdir.

Bize geriye kalan da:

Marabayı ağlayacaksan ağayı inciteceksin demekten başka bir şey değildir.

74035

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Sayfalar