Perşembe Mayıs 2, 2024

Partizan: İnancı mirasımız; düşleri, gerçeğe dönüştürülmek üzere görevlerimiz olan Serdar Can ölümsüzdür

Tarihten geliyor ve tarihe gidiyoruz. Yapıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Özgür geleceğe olan inancımızın üzerimize yüklediği sorumluluklar andaki pratik sorumluluklarımızı ortaya koyuyor. İşte bu sorumluluğu yüklenerek, inancını kaybetmeden düşlerini ve anılarını bizlere miras bırakan bir güvercinimizi daha uğurluyoruz. Yüreğimizin bir parçasını daha düşler diyarına ölümsüzlerimizin arasına gönderiyoruz. Her adımında kavgaya olan inancın adını okuduğumuz Serdar Can’ı apansız bir şekilde kaybetmenin acısını taşıyor, onun düşlerini sorumluluk haznemize dolduruyoruz.

Partizan geleneğinin yürek işçisi Serdar Can, yaşamı boyunca devrimci geleneğin değerli isimlerinden biri olarak yaşamını bu davaya adamıştır. Küçük yaşlarda Proletarya Partisinin talimat ve görevleri doğrultusunda Amed ve Urfa bölgesinde kırsal alanda gerilla faaliyetine katılmış ve yaralı yakalanarak tutsak düşmüştür. Yaşamı boyunca devrim mücadelesini ileriye taşıyacak birçok eyleme katılan, bedel ödeyip bedel ödeten Serdar Can, yaşamını üretime adayarak yazınsal ve düşünsel anlamda Türk,Kürt, Ermeni ve çeşitli milliyetve inançlardanTürkiye halkına birçok değer bırakmıştır. Özellikle 1980’de Amed Zindanlarında İbrahim Kaypakkaya’nın destanlaşan direnişini devralarak kavga sloganlarını haykırmış, Cunta koşullarında Türkiye tarihine not düşecek bir gerçekliği bizlerle buluşturmuştur. İşkence ve zulmün en çetrefilli koşullarında Faşist Türk devletinin resmi tarihine neşter vuracak bir eseri ezilenlerin haznesine, toplumsal öfkesine kazandırmıştır.

İbrahim Kaypakkaya’nın Türk devletinin Ermenilere dönük soykırım tespitlerini edebiyatı ile buluşturan Serdar Can idam hükmü ile tutsak bulunduğu Amed zindanlarında Ermenilere ilişkin ilk yazılı eser olan “Nenemin Masalları”nı geleneğimizle buluşturmuştur. Zindandan firar etmek için tünel eyleminin yapıldığı esnada yazılı hale getirdiği bu çalışma Türkiye’de Ermenilere dönük ilk çalışmalardan biri olması açısından büyük bir cüreti ifade etmektedir. Ermeni Soykırımını anlatan Nenemin Masalları isimli eseri ile Türkiye’de ilk defa Ermenilerin yaşadıklarını yazılı hale getirmişti. Can’ın Amed zindanlarına ilişkin de bir çalışması bulunmaktadır. Bu çalışmayı Türkiye halkına buluşturmayı kendimize görev biliyoruz.

Hayatında üretmekten ve emekten başka bir şey bulunmayan, mütevazı kişiliği ve birikimi ile her zaman kolektifimize katkılar sunan Serdar Can inancını ve mirasını taşımaya söz veriyoruz. Onun görevleri görevimiz, onun inancı inancımız olarak bizlere ağır misyonlar yüklemektedir.

Ailesinin ve yakınlarının acılarını paylaşıyoruz. Onun son süreçte Nubar yoldaşımızın ardından dile getirdiği “Komutan Cephede Komutandır” sloganını perspektif ediniyor, anılarını mücadelemizde yaşatacağımıza söz veriyoruz.

PARTİZAN

41006

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

Sayfalar