Perşembe Mayıs 2, 2024

“Şahverdi şehitlerinin safları parti, çağrıları savaş, sevdaları devrimdir!”

İnsanlık tarihinin devrimlerle sarsıldığı ve anıldığı ekim ayında, üç yoldaşımızı daha ölümsüzler katına uğurladık. Bir kez daha sınıf mücadelesinin en acımasız gerçeğiyle ve yoldaşlarımızın kaybının acısıyla yüzleştik. Bir kez daha intikam yeminlerimizi, sınıf kinimizi ve devrim inancımızı tazeledik. Bir kez daha ölümsüzleşen yoldaşların devrimci yaşamlarının yüceliği karşısında ölüm çaresizleşti.

21 Ekim tarihinde faşist Türk ordusu ile partimiz önderliğinde savaşan TİKKO gerillaları arasında yaşanan çatışmada Cengiz İçli (Ünal) ve Hakan Çakır(Yurdal) yoldaşlar şehit düşmüş, yaralı bir şekilde düşmana esir düşen Özgüç Yalçın (Sefkan) yoldaşımız ise faşizmin alçakça yaptığı işkencelere karşı direnerek, 22 Ekim sabahı ölümsüzleşmiştir.

Cengiz İçli (Ünal) yoldaş, on beş yılı bulan mücadele yaşamına Çukurova bölgesinde TMLGB faaliyeti içerisinde başlamıştır. Lise çalışmaları içinde örgütlenen yoldaş, Çukurova bölgesinde Komsomol’un örgütlenmesinde aktif olarak görev almıştır. Yoldaş Komsomol’un yeniden ayağa doğrulmasında önderleşen bir rol oynamıştır. 2004 yılında yapılan TMLGB 2. Kongresine bölge delegesi olarak katılan yoldaş yine bu kongrede TMLGB MK yedek üyeliğine seçilmiştir. Ünal yoldaş aldığı bu görevi daha sonrasında MK üyesi olarak sürdürmüş ve bu süreçte 2007 yılında TKP/ML üyesi olmuştur. Ünal yoldaş kısa tutsaklık yaşamının dışında, gerillaya katıldığı zamana kadar önüne çıkan her türlü zorluğu aşarak Komsomol faaliyetinin örgütlenmesi için canla başla çalışmıştır. Yoldaş 2013 yılında uzun bir süredir gitmek istediği gerilla alanına Dersim Parti Komitesi’nde görevli olarak atanmış ve şehit düşene kadar gerilla birlikleri içinde siyasi komiser olarak bu görevini sürdürmüştür.

Hakan Çakır yoldaş, Erzingan’da TMLGB saflarında başladığı ve Komsomol’un yanı sıra partimizin de bölgede örgütlenmesi için sürdürdüğü mücadelesini, 2011 yılından itibaren, TİKKO saflarına katılarak sürdürmüştür. Yoldaşın savaşa katılımı aynı zamanda 2 Şubat şehitlerinin çağrısına verilmiş net bir yanıttır! Yurdal Yıldırım (Muharrem) yoldaşın şehit düşmesinden kısa bir süre sonra halk ordusu saflarında yerini alan Hakan yoldaş, Muharrem yoldaşın ismini alarak, mevzilerimizin boş, silahlarımızın sahipsiz kalmayacağını da ispatlamıştır. TİKKO saflarında bir çok görev üstlenen ve eylemlerde yer alan Yurdal yoldaş iyi bir devrimci olabilmek için en güçlü savaşı yine kendisine karşı vermiş ve bu süreçte komutanlaşmıştır! Şehit düştüğünde TİKKO’da birim komutanlığı görevini sürdüren yoldaş aynı zamanda parti ileri militanımızdı.

Özgüç Yalçın yoldaş, Ankara’da devrimci bir örgütün saflarında başladığı mücadele yaşamını, sonrasında TMLGB saflarında örgütlenerek sürdürmüştür. Özgüç yoldaş şehir faaliyetinde, bir Devrimci Yol şehidinden aldığı adını, militan bir mücadele içinde taşımayı başarmıştır. İlk başlarda semt faaliyetleri içinde yer alan yoldaşımız, 2011 yılının Temmuz ayında, 2 Şubat şehitlerinin savaş çağrısına yanıt olarak halk ordusu saflarına katılmıştır. Sefkan yoldaş, şehit düştüğü tarihe kadar gerek askeri eylemlerde ve gerekse kitle çalışmaları içinde aktif rol üstlenmiş ve savaşa daha fazlasını sunmak için sürekli kendini geliştirme çabası içinde olmuştur.

Her üç yoldaşımız, gerilla faaliyeti içinde halk ordusunun inşası, savaşın geliştirilmesi ve kitlelerin örgütlenmesi görevlerinde özverili ve militan bir mücadele yürütmüş ve bu görevlerin yerine getirilmesi sırasında şehit düşmüşlerdir.

Kanınızın Aktığı Toprakları Devrimle Sarsacağız

Devinimini sınıf savaşımlarından alan insanlık tarihi, binyıllardır ezen egemen sınıfların zoruna karşı, ezilen sınıfların devrimci şiddeti ile ilerlemektedir. Köle isyanlarından, köylü ayaklanmalarına, nihayetinde insanlığın kurtuluşunu kendi kurtuluşuna kodlamış olan proletaryaya kadar bu tarih, kelimenin en çıplak anlamında savaşın, hasmına karşı verilen kurtuluş mücadelesinin ve bu uğurda ödenen bedelin tarihidir. Bahsini ettiğimiz bu gerçeklik bugüne nasıl gelindiğine ve aynı zamanda bundan sonra nasıl devam edeceğimize dair tarihin özetlenmiş deneyimidir. Gelecek, tarihin devrimci zora yüklediği anlamı doğru okuyanların, onu anlayanların ve pratikte sınayanların elinde şekillenecektir. Ölümsüzleşen yoldaşların, tarihin bu deneyimine, sadece ölümleriyle değil ama yaşamlarıyla da ışık tuttukları akılda tutulması gereken ilk derstir. Bu kavrandığında onların yaşamlarını adadıkları ve şehadetleri ile yücelen devrim mücadelesinin kökleri de anlaşılacaktır.

Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın, bu tarihsel köklere yaslanarak büyüttükleri ülkemizin devrim mücadelesidir. Bu mücadelenin temelleri Kaypakkaya öncülüğünde atılmış, temel taşlarına adını ilk yazdıranlar Meral Yakar ve Ali Haydar Yıldız yoldaşlar olmuştur. Partimiz TKP/ML, o zamandan bugüne yüzlerce yoldaşın canını vererek sağlamlaştırdığı bu temeller üzerinde yükselmektedir ve biliyoruz ki sınıf düşmanlarımızı alt edene kadar ölüm daha nicemizi saflardan koparıp alacaktır! Bu anlamda yoldaşlarımızın şehadeti, sürdürdüğümüz devrimci savaşın bir parçasıdır, geriye devrimci yaşamları boyunca yarattıkları değerler, görevleri ve alınan darbenin derslerini bırakmışlardır. Dost ve düşman hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu yaşamın ardılı olunacak, yarattıkları değerlere sahip çıkılacak, görevler tamamlanacak, alınan dersten öğrenilecek ve karşılığı düşmana iade edilecektir. Aldığımız kayıplarda olduğu kadar, faşizmin canına kastederken de savaşın kanunlarına sadık kalacağımız bilinmelidir!

Kuşkusuz asıl olan devrim mücadelesinin sürekliliğidir ve şehit düşen yoldaşların yaşam deneyimlerinde de karşımıza çıkan budur. Onlar, mücadelenin en ön cephesinde, tamda şehit yoldaşlardan boşalan yerleri doldurmak, yarım kalan görevleri tamamlamak için yerlerini almışlardır! Devrimci yaşamlarında, partiye, halka ve devrime dair güvenlerinde, eylem kararlılıklarında onlardan öncekilerin izleri vardır! Şehadete ulaşan yoldaşlarımız üzerinde yürümeye gönüllü oldukları bu izlere sadık kalmış ve son nefeslerine kadar silah elde çatışarak ve direnerek, partiye, halka ve devrime layık olduklarını, feda bilincini en üst düzeyde pratikleştirerek göstermişlerdir! Yoldaşlarımız halk demokrasisi, sosyalizm ve yüce komünizm davasının yılmaz savunucuları olarak canlarını vermişlerdir. Şimdi görevleri, idealleri ve silahları geride bıraktıklarının omuzlarındadır ve buna layık olunacaktır!

Partileşin, Komutanlaşın, Savaşçılaşın!  

Yaşadığımız şehadetlerle bir kez daha anlaşılması gereken, yoldaşların savaşa katılımlarının bireysel bir tavır değil sınıf mücadelesinin gerekliliklerinin kavranması, parti ve savaş bilincinin ileri düzeyde cisimleşmesi olduğudur. Onlar içinden geçilen sürecin görevini anlamış ve hiç tereddütsüz buna göre konumlanmışlardır ve tavrı bireysel değil sınıfsal kılan tamda budur! Onların yaşamları şahsında bir kez daha örneklenen, partimizin ve halk ordumuzun militan duruşudur!

Kanlarının aktığı topraklar aynı zamanda onların dilinden halk savaşı sloganlarının yükseldiğine de tanıklık etmiştir. Sınıf düşmanlarımızın, halkımıza yönelik en alçakça yöntemlerle saldırdığı, her türlü baskı ve cinayetin alenileştiği, işçi sınıfı ve emekçilerin canlarının sömürü çarkları arasında öğütüldüğü bir dönemde bu sloganlar ayrıca değerlidir! Başta Kürt ulusu olmak üzere halkımız üzerinde örülmek istenen korku duvarları, teslim alma dayatmaları yoldaşlar şahsında partimiz ve halk ordumuz tarafından direniş ve savaş sloganlarıyla yanıtlanmıştır. Kulak verilmesi, sahiplenilmesi ve örnek alınması gereken bu duruştur!

Yitirdiklerimiz partili, komutan ve savaşçıdır! En başta halk ordumuzun savaşçıları olmak üzere partimiz kaybettiklerimizin yerlerini yeni yoldaşlarla dolduracak ve bayrağı devralan yoldaşları onlara layık olacaktır. Sınıf mücadelesinin yüksek sesle ve alabildiğine keskin bir şekilde verdiği talimat iyi anlaşılmalıdır.

Bu talimat partileşmeyi emretmektedir! Düşmanın azgınca saldırdığı parti saflarında, yitenin yerine yenilerinin alması, parti bilincinin ve önderliğinin her zamankinden daha üst düzeyde kavranması ve kurumsallaşmasına dairdir! Düşmanın saldırısı, parti saflarını tahkim etmeyle, buna aday olmayla yanıtlanmalıdır!

Bu talimat komutanlaşmayı emretmektedir! Halk ordusunun, partinin ve devrimin hizmetinde, en üst mücadele örgütü olduğunun bilinciyle, savaşa öncülük edecek yeni kadrolar çıkarmaya dairdir! Düşmanın saldırısı, partinin ve halkın hizmetinde, askeri bilincin keskinleşmesi, kendini yaşamda örgütlemesi ve öncüleşmesi ile yanıtlanmalıdır!

Bu talimat savaşçılaşmayı emretmektedir! Ülkemizde devrim mücadelesinin ana hattı olarak halk savaşının saflarının yeni savaşçılarla güçlendirilmesi ve aynı zamanda halk savaşçısı olma bilincinin her zamankinden daha fazla geliştirilmesine dairdir! Düşmanın saldırısı halk ordusunun saflarını güçlendirerek, esas mücadele alanında saf tutarak yanıtlanmalıdır!

Bir kez daha ilan ediyoruz ki talimat anlaşılmıştır ve savaşın kanunlarına uyularak emre itaat edilecektir! Her türlü şüpheden arınarak anlaşılması gereken bundan ibarettir!

Cengiz İçli, Hakan Çakır, Özgüç Yalçın Yoldaşlar Ölümsüzdür!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Işıklı Yolu

Yaşasın partimiz TKP/ML, Önderliğinde savaşan TİKKO ve TMLGB

 

TKP/ML MK

Ekim 2105

42987

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Sayfalar