Pazartesi Haziran 3, 2024

Seçim sonuçları: şantajlara rağmen halk sistemin bekçilerine sırt çevirdi*

 

Siyaset temsilcilerinin yeniden biçimlenmesi nasıl olursa olsun, 25 Ocak seçimlerinde ortaya çıkan olgu şudur: Jean-Claude Juncker'in (AB Komisyonu başkanı çn.) ülkemizde ki temsilcileri, bütün çabalarına rağmen halkımız tarafından seçilmeyerek, köşeye sıkışmasalar bile ağır bir yenilgi yaşamışlardır.

Yerli ve özellikle de yabancı iktidar çevrelerinin, basının topyekün baskı ve şantajlarına rağmen Venizelos (PASOK başkanı), Kuvelis (Demokratik Sol Parti başkanı), Karacaferis (sağ parti LAOS başkanı) ve Papandreu rezil olmaktan kurtulamadılar. Yeni Demokrasi ve başkanı Samaras ise, SYRİZA karşısında kutup olmayı başarmış olsa dahi halkın tepkisi karşısında siyaseten yara almaktan ve krize girmekten kendini kurtaramadı.

SRYİZA, halkın “bütün bunlar gitsin” (sistem partileri çn.) talebinin ve öfkesinin bir ifadesi oldu. Bu gerçeği gerek SRYİZA gerekse çelişki ve çıkmazlarını yönetmeye çalışan sistem farkındadır. Kapitalizmi tek yol kabul eden reformist solun küçük burjuva partisi SYRİZA'nın kalıba dökülmesi hiçte zor değildir. Tartışmasız olarak yıllardır kendini kanıtlayan AB'nin kapitalistlerin ve emperyalistlerin merkezi oluşuna karşı SYRİZA, “YKP Yurtiçi” iken dahi o zaman Avrupa Ortak Pazarışimdi de AB'nin halkların birliği olmasını savunuyordu. SYRİZA'nın yerli sermayenin, AB'nin ve NATO'nun taleplerine bu kadar hızlı uyum sağlayacağını kendileri dahi beklemiyorlardı. Aleksis Çipras'ın seçimin ertesinde yaptığı ilk açıklamada olduğu gibi, Almanların kabul edilemez taleplerine karşı durmak ve boyun eğmemek adına Merkel ve Dragi çelişkisi üzerinden Holand'a dümen kırıyorlar. Ancak öfkelerini dile getirmek ve daha iyi yaşamak için SYRİZA'ya oy verenler, uzun yıllardır AB sermayesi tarafından kendilerine dayatılanlarla yıkıcı bir çatışma içerisindedir. SRYİZA ilk göz alıcı adımlarına karşın, içinde bulunduğu koşullar ve olgular içerisinde, bağımlı ve sömürü sisteminin içinde bulunduğu çıkmaz ve çelişkiler üzerinden saldırılarını yönetebilmek için daha şimdiden "müzakere yemeklerine" başlamıştır.

SRYİZA, sistemin genelleşmiş ve derinleşmiş krizine ve kendisinin bilinen köklerine karşın, sistemin temel partisi olabilir. Önceki sürecin unsuru olan güçlere sırt çevrilmesinin olumlu yanına karşın halkın öfkesinin ifadesi olan ezici seçim zaferi, maalesef halk güçlerinin zaferi olmamıştır.

Seçim sonuçlarının alacağı biçim

Gelişmelerin alacağı yeni biçimin ve seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan yeni karmaşık durumun anlaşılması için bunu yaratan nedenlere bakmak gerekir.Çelişki ve çıkmazlarla boğuşan geleneksel politik sistemin yıkılışının başından, 2010-12 yıllarından başlarsak eğer; bu yıllarda emperyalist memorandum önlemleriyle başlayan topyekün ve ağır saldırı halkın bilinen direnişlerini yarattığını görürüz. Sol bırakın bu direnişlerin güçlendirilmesini, tam tersine seçimlere endeksi yaklaşım sergilemiş ve ardından ise bunları açıkça küçümsemiştir. Burada daha önceden defalarca değindiğimiz için tekrara girmeyeceğiz. 2012 yılında ardarda yapılan Mayıs ve Haziran seçimleri politik temsilcilerin yıkımını ortaya koymuştu. Sistem, emperyalistlerin yoğun baskısı altında Samaras-Venizelos ile yol almaya karar verdi. Uygulanan politikalar sonucu ağır yaralar alan orta sınıflara, yanılsama ve küçük burjuva aceleciliği ile kolayca eski günlere dönülebileceğini ifade eden ve meydanlara fırlayan SYRİZA'ya sistem hala güven duymuyordu.

2012-2014 yıllarında işçi hareketinin zayıflığı ve komünistlerin halk direnişlerini oluşturmada ki zaafiyetleri harekette durgunluğa neden oldu. Seçim aldatmacaları, halkın sürekli olarak mücadelesine olan inancının zayıflamasına neden oluyor, buna karşı Samaras-Venizelos hükümeti uygulamaya devam ettikleri politikalarla, halkın kazanım ve haklarını tırpanlamaya ve bununla beraber öfkesinin birikmesine neden olmasına karşın, kitlenin mücadelede birleşmesi sağlanamadı. Harekette ki durgunluk SYRİZA'ya uygun zemin sunduğu gibi, sistemin sola yönelik ideolojik savaşı, halkın ve gençliğin yaşamları ve hakları için mücadele perspektifine yönelik saldırılar içinde en uygun zemini hazırlıyordu. Grevlerin yasaklanması, üniversitelerde ki baskıcı uygulamalar, faşist uygulamalarda ki artış kendini fazlasıyla gösteriyordu.

YKP ve ANDARSİA (Anti Kapitalist Sol Kooalisyon) dışında SRYİZAile yaratılan seçim beklentisi ve seçimler üzerinden var olma anlayışı, yoksulluk ve işsizlik içinde boğulan halkın biriken öfkesini mücadeleye kanalize edecek bir destek bulamamıştır.

Kitlesel ve militan Romanos (açlık grevi yapan anarşist tutsak çn.) ile dayanışma eylemlerinin başarıya ulaşması, sistemin düşmanı olan halktan ve özellikle de gençlikten korkusunun bitmediğinin göstermiştir. Bu durum, sadece halkın silahlarının elinden alınmasıyla değil aynı zamanda emperyalizm ve sermayenin saldırıları karşısında cüretkar bir solun olmayışına da bağlıdır.

Seçim öncesi süreç

Özet olarak ifade ettiğimiz gibi bir tarafta solda yaşanan sağ sapma, diğer tarafta ise SRYİZA'nın sistemin güvenebileceği güce sahip olmasıyla bilinen gelişmeler sonucunda, çok kısa süresi olan ve kış ortasında, 25 Ocak erken seçimlerine gidildi. Tabii, sistemin politik sorunlarının çözülmesi ve de solun tek mücadele alanı olması bakımından seçimler çok daha öncesinden başlamıştı. Aralık ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınması ve üç turda da seçilmemesi ile sistem; seçim ve sol hükümet aldatmacalarını beslemiş ve halkın tehditlerle korkutulması sağlanmıştır.

Halktan uzak bir biçimde ve yılbaşı kutlamaları sürecinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üç hafta sürmesiyle bir nevi seçimlerin startı verilmiş; yoğun bir antikomünist halk karşıtı propaganda ile baskının yoğunlaştırılması karşısında sol aday listelerini hazırlamaktan başka bir şey yapılmamıştır. Her ne kadar bu defa konan hedeflerde farklılaşma olsa da; Junker, Merkel, Soible vb. emperyalistlerin temsilcileri topyekün olarak 2012 Mayıs-Haziran aylarında yaşanan sahnenin benzerini hayata geçirmeye çalıştılar. Samaras'ın faşist yüzü Meriç'te inşaa edilen (göçmenlere karşı) sette ifade ettikleri ve faşist Georgiadi ve Voridi (Yeni Demokrasi milletvekilleri) üzerinden faşist anlayışlarla resmedilmekteydi. Uşak medya papağanlar gibi, her gün "Financial Times" "Blomberg", "Bild" ve "Spiegel" yayınlarında, batı emperyalizminin hangi kadrosu yararlı ne söylemişti, diye sürekli arayış içine giriyorlardı.

SRYİZA Cumhurbaşkanının seçilmemesi durumunda uyumlu davranması için yerli ve yabancı basın merkezleri tarafından her gün bombardımana tutuluyordu. Emperyalist merkezler tarafından yapılan müdahaleler ve estirilen terör, Yeni Demokrasi ve medyanın anti-komünist saldırılarıyla yoğunlaşırken ve bunlar halkı öfkelendirmesine rağmen, sol gene tavırsız kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olunmasıyla beraber emperyalistler aksaklıklara müdahale çabalarını yoğunlaştırmalarına karşın bir yandan da SYRİZA'ya karşı yumuşamaya da başladılar. Sonunda ise Almanya ve Merkel'in tutumu dışında -ki biraz olsun yumuşama göstermiştir- yaklaşımlar değişmeye başlamış, Çipras'a methiyeler düzülmeye, değişimin ihtiyaç olduğundan, borçta kesintiye gidilmesi vb.'lerinden bahsedilmeye başlanmıştır.

Bütün bunlar, Dragi'nin açıklamalarından sonra, Çipras'ın kendisinin de ifade ettiği gibi "müzakerelerin" nerede ve hangi koşullarda başladığını açık etmektedir. Çünkü, evet tekrarlıyoruz; borç meselesinde müzakere yapılacak çünkü yaşamsal değil. Bu pragmatist Çipras'a söylendiği için veya sistemin adamı olan ekonomi bakanı Varufakis'in kendisine açıklandığı için olacak!

Dragi'nin önlem paketleri Avrupa'da ortaya çıkan rüzgarı haklı çıkarmadığı ve kemer sıkma politikalarının durdurulmasını kapsamadığı gibi Yunanistan'ı hiç kapsamamaktadır. Yerli sistemin eski veya yeni politik aktörleri sınırlı güç olanakları içinde müzakere etmekte ve konumlarını sağlamlaştıramadan adını memorandum koyamadıkları yeni anlaşmaların altına imza atmak zorunda kalmaktadırlar.

Devam eden halk öfkesi ve kazanılan siyasal deneyim

Gerek seçim öncesi gerekse seçim sonrası süreçte gelişen halk faktörünü sona bıraktık. Kastımız, halkın gerçeklik üzerinden yükselen öfkesi ve kazandığı politik deneyimdir. Daha önce ifade ettiğimiz nedenlerden dolayı halkımız sistemin güçlerine karşı sürekli ve sonuç alıcı mücadele yürütememiştir. Ki 2010-2012 yıllarında da mücadele etmeye devam etmiştir. Güç dengelerinde ki olumsuzluklara ve solun da yardımlarına rağmen sınıf mücadelesi bir an olsun durmadı. Bunun tersi ise sistemin ağır ve sürekli saldırılarının halkın yaşamında ki etkisi daha da dramatik hal alıyordu. Birinci şoktan sonra halkın artık korkmamaya başladığını söyleyebiliriz. Gerçekte kendisini bekleyen tehlikelerden korkan halkımız ne Georgiadi'den(sağcı YD milletvekili) ne de Vultepsi'den (Samaras hükümeti sözcüsü) korktu. Ne de topyekün uygulanan barbarlık artık halkımızın önemli bir bölümünü korkutabiliyor. Bu durum seçim sonuçlarıyla kendini gösterdi ve daha birçok kez farklı biçimlerde ortaya koymaya devam edecek. Psikolojik açıdan baktığımızda, halkın yaşadığı çaresizlik içinde acil çözümlere hemen sarılacağını söyleyebiliriz.

SYRİZA'yı seçen önemli bir kesim, SYRİZA dışında kalan solu seçen ve boykot eden halkımız, uzun süre SYRİZA çözümüne bağımlı kalmayacaktır. Bahsini ettiğimiz ve etmeye de devam edeceğimiz hareketin zafiyetlerine karşın, mevcut koşullarda da hareket kendini ifade etmeyi sürdürecektir. Bu zafiyetler, -kimilerimiz zorlu bir mücadele yürütsek de  sandıkta aşılacak düzeyde değildir. Sistemin doğası gereği halkın direnişleri ve taleplerinin yeniden ortaya çıkması çok da gecikmeyecektir. Çalışanların dünyası

sokaklara çıkmasın diye kendisine sunulan kırıntı ve hayallerle yetinmeyecektir. Kendi yaşamını ve geleceğini sürekli tehdit eden, farklı kılıflarla sunulan çözümlere, bağımlı ve sömürü sistemine karşı iş, barış ve demokrasi için mücadele etmeye devam edecektir. Sokaklarda halkla ve gençlikle olan randevularımız için hazırlanalım ve ileriye adım adımlar atmak için zorunlu çözümleri harekete sunalım. 

* Makale 31-1-2015 tarihli YKP (ML) Merkezi Yayın Organı olan Proletarya Bayrağı'nda yayınlanmıştır.

 

64190

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Sayfalar