Perşembe Mayıs 9, 2024

Taksim iradesi ne için ve kime karşı? Devlete mi devrimcilere mi?

Olağanüstü hal koşullarında devletin yoğun abluka ve kuşatmasına, engelleme ve tehditlerine rağmen Taksim iradesini sergilemek kuşkusuz devrimci bir çıkıştır. Faşist diktatörlüğün hem de ’77 katliamının 40. yılında Taksim Meydanını emekçilere kapatmasına karşı bir duruş sergilemek ve meydan okumak bugünkü politik iklim içinde oldukça değerli ve anlamlıdır. Eşitsiz güç dengelerine rağmen Taksim iradesi göstermek bedel ödeme cüreti ve kararlılığının da bir göstergesi olmuştur.

Bu zeminden hareket ederek 1 Mayıs günü Taksim için Gayrettepe’de diğer devrimci, ilerici güçlerle bir araya gelindi. Bu sırada düşmanla burun buruna iken eyleme dair son hazırlıklar yapılmakta iken 15 kişilik bir grubun Partizan kitlesine saldırısı gerçekleşti. Kendisini “gerçek”, “hakiki” Partizan olarak gören bu grup mensupları, henüz toplanma aşamasındayken saldırıya geçmiş ve şiddet pratiğine yönelmiştir. Tüm kurumların gözü önünde cereyan eden bu saldırıya herhangi bir karşı saldırıda bulunmadan pankartlara sahip çıkarak ve saldıranları sakinleştirmeye çalışarak yanıt verilmiştir. Diğer kurumların araya girmesi de bu grubu durduramamıştır. Nihayetinde şiddet pratiği, düşmanın gaz bombalı saldırısıyla kesilmiştir.

Açık ki söz konusu saldırı, devrimci güçlerin dikkatini bu noktaya çekmiş düşman da bunu fırsata çevirmiştir. 30 bini aşkın gücü ile Taksim’i işçi sınıfı ve emekçilere yasaklamak için hazırlık yapan faşist devlete, devrimci, ilerici güçler meydan okumuş ve bu yasağı tanımayacaklarını ilan etmiştir. Bir araya gelişin amacı tam da budur! Yapılan hazırlık ve planlamalar buna dairdir. Politik hedef ve çıkış bunun üzerinden örgütlenmiştir. Öyleyse bu tablo içinde bir soru ortaya çıkıyor.

Alana herhangi bir pankart veya flama ile gelmeyen bu grubun amacı nedir?

Bahsini ettiğimiz grup, toplanma alanının etrafında birkaç tur atmış ve Partizan kitlesinin alana gelmesini, pankart açmasını beklemiştir. Pankart açılır açılmaz da kapatılması gerektiğini deklare ederek saldırıya geçmiştir.

Açık ki bu grup, altına imza attıkları Taksim iradesini büyütme kaygısı ve politik yaklaşımı ile hareket etmemiştir. Sürecin bu çizgi tarafından, faşist diktatörlüğün Taksim yasağında simgeleşen; işçi sınıfı ve emekçi yığınlara dönük tutumunu protesto etmek veya kırmak yaklaşımıyla ele alınmadığı da açıktır. Zira, öyle olsaydı kendi görüşlerini ifade eden bir pankart ve hazırlık içinde olunurdu. Devrimci güçlerle yapılan toplantılara bu kesim de katılmış, imzacı olmuş ancak 1 Mayıs günü hazırlığını Bakırköy Meydanına dönük yapmıştır. Elbette bu da yapılabilirdir. Bakırköy’e gitmek de bir tercihtir. Ne var ki Taksim’de olunacağına dair kamuoyuna yapılan açıklamanın altına imza atıldıktan sonra beklenen burada olunmasıdır. Haksızlık etmeyelim, bu grup Taksim için Gayrettepe’ye gelmiştir. Ancak görünen o ki Taksim ısrarı ve iradesini büyütmek için değil. Motivasyonlarının, kurum içi tartışmalar olduğu buradaki gündemin, işçi sınıfı ve emekçi yığınların böylesine önemli tarihsel bir gününün önüne geçtiği anlaşılıyor. Alanda düşmanla karşı karşıya gelinmişken,  devrimci, ilerici güçlerin yaptığı hazırlık ve toplamın güvenliği kurumumuza pankart açtırılmaması pahasına göz ardı edilmiştir. Düşmanın gözü önünde tüm kurumlar ve güçleri tehlikeye atacak bir pratiğe girmekten imtina etmemişlerdir. Kurumların ve bizim herhangi bir provokasyon zeminine mahal vermemek adına müdahalelerimize rağmen ısrarla bu tutum sürdürülmüştür.

Öyleyse burada devrimci, ilerici güçlerin oradaki varlığı ve güvenliği, daha geniş bir yaklaşımla Taksim yasağına yönelik irade ve duruşun bu grup mensupları ve temsil ettikleri çizgi tarafından dikkate alınmadığını söylemek yanlış olmaz. Öyleyse söz konusu grubun, çizginin pratiğine yöne veren ideolojik yaklaşım nedir?

Devrimci kaygılar mı iktidar hırsı mı?

Bu soruya yanıt ararken öncelikle devrimci bir çizginin hangi politik yaklaşımlar ve kaygılarla hareket etmesi gerektiğine bakmak doğru olacaktır.

Bizler, kendini işçi sınıfının öncü ve önder müfrezesi olarak addeden ve bu çizgide-uğurda mücadele eden bir geleneğin sürdürücüleriyiz. Kendini emekçi yığınların özgür, eşit ve bağımsız bir dünya mücadelesine adayan devrimcileriz. Kolektifimizin temel ideolojik, politik tespitleri ve güzergâhında, halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm mücadelesini sürdürüyoruz. Bugün OHAL altında zulüm, baskı, gözaltı ve tutuklamalar eşliğinde azgınca sömürülen işçi sınıfı ve emekçi halkımızın kurtuluşu için çaba gösteriyoruz. Dünyaya bakışımızın temelinde tam da yığınların yaşadığı korkunç yoksulluk ve yoksunluk; açlık ve sefalet, acı ve zulüm vardır. Devrimciler olarak, halkımızın özlem ve umutlarının geleceğe dair inanç ve kararlılığının bir parçası olmaya, onlarla nefes alıp vermeye çalışıyoruz. Devrimci bir çizginin, kendini emekçi halkımızın direnişinin ve mücadelesinin bir parçası ve politik düzlemde öncü gücü olarak gören bir geleneğin sorumluluğu ile hareket ediyoruz.

Kaypakkaya yoldaşın bize bıraktığı mirası sürdürmeye ve büyütmeye çalışıyoruz. Kendi gündemlerimiz içinde hapsolmadan, yığınların bizden beklentisini, daima mücadele ve gündemimizin tam da merkezine alma yaklaşımı ile hareket etmenin iddiasındayız. Açık ki, sözünü ettiğimiz bu yaklaşımın dışına taşan her pratik ve duruş, devrimci iddiamızın zayıflaması, emekçi halkımızdan uzaklaşılması anlamına gelecektir.

Öyleyse devrimciler her şeyden önce geniş emekçi yığınların geleceğine sahip çıktıkları için sorumlu olmak durumundadır. Her çelişkiye bu sorumlulukla yaklaşmak durumundadır.

Aksi durumda, kendi iktidar hırsları, dar grupsal çıkarları ile hareket edenler ise bahsi edilen kaygılarla giderek arasına mesafe koyar. Son birkaç yıldır, tüm enerjilerini kurum içinde devam eden tartışmalara vakfedenler, dahası bunu kitleye açanlar, bununla da yetinmeyip kurumlarımızı basarak gasp edenler açık ki devrimcilerin halk karşısındaki sorumlu duruşundan adım adım uzaklaşmaktadır. Geleneğimizin defalarca mahkûm ettiği şiddet pratiğini sergilemekten çekinmeyenler, ilkeler ve hukuk temelinde tartışılması gereken ve çözülebilecek sorunları çıkmaza sokanlar, sürekli kriz üreterek devrimcilere uyguladıkları şiddeti süreklileştiren ve buna türlü mazeret üretenlerin, emekçiler karşısındaki devrimci kaygılardan son sürat uzaklaştığı bir gerçektir.

Hukukumuz, kurum içinde tartışmaların hangi zeminlerde, nasıl yürütülmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Hukuku tanımadan “ben söylüyorsam doğrudur”, “sadece ben varım, sizi yok edeceğim!” mantığıyla geleneğimizin geçmişte eleştirdiği, ideolojik zeminde tartışarak burjuva ideolojisinin devrimci saflardaki karşılığı olarak tespit ettiği, hakaret, linç, dedikodu ve şiddet pratiğini sürekli üretmek açık ki, dünyaya geniş emekçi yığınların çıkarları penceresinden bakma eyleminden vazgeçildiğinin göstergesidir.

Aksi halde faşist devletin 30 bin kişilik bir güçle kapattığı meydanı zorlama iradesi gösterenlere hem de düşmanın gözü önünde tüm devrimci, ilerici güçleri tehlikeye atarak saldırmak anlaşılır değildir!

40148

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Devrime (ve Cizre'ye) dair

“In puncto punctii”[1]

Murat Uyurkulak’ın, “Vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi,”[2] notunu düştüğü; Cornelius Castoriadis’ün, “Önce bir tahayyüldür,” dediği devrim, radikal sosyalistlerin indinde güncelliğini yitirmeyen -“olmazsa olmaz”- “Tek yol”dur; dünyayı değiştiren devrimci praksistir; engellenemezdir; gereklidir.

Sadece bu kadar da değil: Egemenlerin kâbusu, ezilenlerin şölenidir; Prometheus’un takipçilerini var eden tarihsel eylemidir; bilimden sanata, beşeri münasebetlerden sosyal hayata, ekonomiden politikaya “ilerleme”nin yegâne sebebidir.

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Bugün 9 Aralık TOPTAŞI CEZAEVİNDEN kaçırılışımızın-firarımızın 38. yılı .Firar veya Kaçırılma çalışmalarımız durmaksızın, aksatılmadan iki yıla yakın sürdü.  Değişik aşamalardan geçen , çeşitli kere ertelenen, eylemin şekillerinde değişiklikler yapan, uzun soluklu bir  planın sonuna gelmiştik.
 

Emek seferberliğiyle mücadeleye güç kat dayanışmayı büyüt

Savaş, direniş ve çatışmaların odağında yer alan coğrafyamızda büyük bedeller ödenerek yaratılan mücadele tarihine, kesintisizce süren direnişlere tanıklık etmekteyiz. Halkımızın devrimci öfkesi ve mücadelesi eşine az rastlanır faşist bir saldırganlıkla ezilmeye, katliam, gözaltı ve tutuklamalarla bastırılmaya çalışılsa da sınıf mücadelesi direniş, çatışma ve kopuş zemininde yol almayı sürdürmekte, çelişkiler keskinleşmektedir

"Bize nasıl yaşanacağını ve ölüneceğini gösteren üç yiğit çocuk!"

Ankara: 21 Ekim günü Dersim’in Pulur ilçesi Şahverdi köyünde TC askerleriyle girdikleri çatışmada ölümsüzleşen TKP/ML TİKKO savaşçıları Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın için dün Ankara’da anma toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda Şahverdi’de TC askerleri tarafından işkenceyle katledilen Özgüç Yalçın (Sefkan)’ın babası Sermet Yalçın tarafından yapılan konuşmayı paylaşıyoruz:

“Dostlar,

Dağları mesken tutan ;"Bir çift yürek"Veysel Uyar , Erdogan Tekin ölümsüzdür .

Ne zamanki, yaz mevsimi yeni bir iklime evrilir güz ayları başlar , masallarda , romanlarda derler ya  "Uçsuz bucaksız dağların doruklarında  beyaz-bembeyaz karlar belirirmiş". Munzur dağlarıda her Sonbaharın ortalarında bir genç kadının gelinlik  giymesi gibi, beyaz karlarla süslenir,bizse Munzur dağlarının o heybetli  duruşuna mest olur,gözlerimizi ayıramazdık, gördüğümüz harika doğal manzara karşısında.Munzur dağları  gerillanın gönlünü çaldığını bilircesine gülüçükler gönderirdi bizlere... Ovacığın düz yemyeşil  ovasına kar düşünce bambaşka bir doğa güzelliği ortaya çıkardı.

TC = İŞİD = ERDOĞAN

   Dünya IŞID saldırılarının şokunu yaşıyor...

Suriye'de Neler Oluyor Tahir Elçi Neden Öldürüldü

Suriye’de olan biteni,Rusya’nın Suriye’de ne yaptığını anlamak için başvurmamız gereken kavram  petrol,doğalgaz ve boru hatları.Avrupa kıtasının Rus doğalgazına bağımlılığı biliniyor.Avrupalıların bu bağımlılıktan çıkmak için Katar doğalgazını Suudi Arabistan-Ürdün-Suriye-Türkiye üzerinden taşıma projeleri de biliniyor.Pek bilinmeyense Esad’ın 2009 yılında bu yeni boru hattının Suriye’den geçişini reddetmesi ve bu boru hattından büyük karlar sağlayacak Türkiye ve Katar’ın tekerine çomak sokması.Bu da Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasında Türkiye’nin,Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın rolünü ve

Yok edilmek istenen umutlarımızdır

Faşist diktatör ve arkasındaki sermaye güçleri, bizleri sindirerek ve umutlarımızı tüketerek iktidarlarını sürdürmeye çalışıyor.

Başta Kürtler olmak üzere halka her yerde saldırıyor. Onun en iyi evlatlarını katlediyor. Katledemediklerini tutukluyor, gözdağı veriyor, susturuyor ve sindiriyor.

Kürt aydınların birer birer katledilmesi, Kürt illerinin abluka altına alınıp tankla topla ateş altında tutulması, demokrat gazetecilerin tutuklanması ve ülke çapında kitleler üzerinde sindirme operasyonlarının her geçen gün ağırlaştırılarak sürdürülmesini yaşıyoruz.

İstanbul Enternasyonalizmsiz Hiç

Önemli olan ne kadar doğruyu söylediğimiz değil ne kadar doğruya yaklaştığımızdır.

Gelin bu sefer dadaistce yazmanın gözüne vuralım.

Sonunda, içimde olupta bir türlü başka şehirde yaşayamadığım şu avrupayi tarzı yaşantıyı, fakirliğin tüm tadını  çıkara çıkara yaşamayı istanbulda bulmuş yaşıyorken  İstanbul proletaryasını da Aziz yoldaşı son yolculuğuna uğurlarken görmek nasip oldu.

Her iştirak çıkarılması gereken bir dersi de içinde barındırır diyerekte...

Tartışırkende söyleyeni düşman olarak değil hırsız olarak görelim.

Yazar bazen hırsızdır da.

Demirtaş’a Suikast Girişimi Tahir Elçi'ye Saldırının İşaretiydi- Çetin Çeko

Bir hafta önce Diyarbakır’da HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kurşun geçirmez makam aracının arka camına sıkılan bir kuruşundan dolayı inceleme başlatılmıştı. Valilik araçta yapılan inceleme sonucu herhangi bir ateşli silah artığına rastlanmadığını belirtti. HDP ise, Eşgenel Başkanları Demirtaş’a suikast girişiminde bulunulduğu gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, aracın bağımsız bir laboratuvarda inceletileceğini açıklamıştı.

Bizi bu kurşunlar değil sizin sessizliğiniz öldürürecek

Ey önce insanım diyenler ,faşizme,haksızlığa karşı olduğunu söyleyenler, ey aydınlar,entellektüeller,kendine ilerici, devrimci, demokrat diyenler,ey geçmişte bedel ödeyen , zülmün en acısını yaşayan canlarım , kardeşlerim, arkadaşlarım, dostlarım , yoldaşlarım duyuyormusunuz bu çığlığı ,feryadı ve bizlerden ne istediklerini!!!  Kürt ulusu en demokratik hakkı için her şeyini feda etmekte,(“bir tasmalı köpek gibi kul köle yaşamaktansa,özgürlüğüne aşık, kurt olmayı tercih ederek ,kışa karda girmeyi aç kalıp , gerekirse ölmeyi göze alarak bedel ödeyen,kurt,”)hikayesini çoğumuz biliriz.

Sayfalar