Cuma Mayıs 17, 2024

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! Yarım Asırlık Mücadele Yolumuzu Aydınlatıyor

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının 50. yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, onu var eden koşullar devam ettikçe kuşkusuz varlığını devam ettirecektir.

Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, sistemin çöküntü içine girdiği günümüz koşullarında kendisini çok daha yakıcı dayatır duruma gelmiştir. Ve elbette ki proletarya partisi üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü onun mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik pusulası vardır.

Proletarya partisinin bu temelleri İbrahim Kaypakkaya tarafından atılmıştır. Kaypakkaya, TİİKP saflarındayken giderek kendisini sınıf bilinçli proletaryanın çizgisi ile donatmış ve işçi sınıfının eylemlerinde ve köylülerin toprak işgallerinde aktif olarak yer almıştır.

Özellikle 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ile uluslararası alanda Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin tüm dünya çapında yarattığı etkinin Türkiye’ye yansıması ve sınıf mücadelesiyle bütünleşmesi, Kaypakkaya’nın üzerinde yükseldiği ideolojik-politik güzergahın temelini oluşturmuştur. Nitekim Kaypakkaya bunu “Proleter Kültür Devrimi’nin ürünüyüz” şeklinde ifade etmiştir.

Kaypakkaya, kendisini MLM ile donattıkça bir dönemler göremediği TİİKP revizyonizmine karşı ideolojik-politik olarak tavır almaya başlamış; verdiği mücadeleyle giderek kendisini geliştirmiştir. 1971 yılının Nisan ayında kendisiyle birlikte hareket eden yoldaşları ve TİİKP revizyonizminin başını çekenler ile resmi ve aktif bir tartışma yürütürler. Böylece yer aldıkları karşıt mevziler daha netleşir. Artık aynı örgüt saflarında ideolojik-politik olarak farklı kutuplar oluşmuştur. TİİKP revizyonizmine karşı, İbrahim Kaypakkaya’nın başını çektiği grup MLM kutbu oluşmuştur.

7-8 Şubat 1972 tarihinde DABK (Doğu Anadolu Bölge Komitesi) toplantısı sonrası, bölge organı olarak TİİKP’e yönelik eleştiriler iletilir. Ancak bu eleştiriler, revizyonist ve sosyal şoven önderlik tarafından sert bir üslupla karşılanır ve haklarında ölüm kararı alınır. Bu doğrultuda yapılan girişimler atlatılır. TİİKP yönetiminin Kaypakkaya ve yoldaşlarını hedef alan saldırgan tavırları sonucu artık örgütsel olarak aynı saflarda kalmanın nesnel koşulları ortadan kalkar. Ve 24 Nisan 1972’de Türkiye Komünist Partisi Marksist Leninist’in kuruluşunu ilan ederler.

Böylece TKP önderleri Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının, 28 Ocak 1921 tarihinde Karadeniz’de katledilmesinden 50 yıl sonra İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından kurulan komünist partisi ile devrimin öznel boşluğu doldurulur.

Demokratik Halk Devriminin çizgisi

Komünist partinin rolü, görevi ve oluşturduğu devrim stratejisi, kitleleri örgütlemek ve demokratik halk devrimine seferber etmektir. İbrahim Kaypakkaya, yaptığı tahlillerle, Türkiye’deki kapitalizmin emperyalizme bağımlı komprador kapitalizm olduğu tespitini yapar. Halk Savaşı Stratejisi ile gerilla savaşının başlatılması ve hareketli bir savaşla diğer alanlara açılma, şehirlerde kitle örgütlenmesine gidilmesi ve fırsat kollanması, devrimin ileri aşamasında kızıl siyasi iktidarların kurulması, temel çelişkinin ezen sınıflar ile ezilen sınıflar arasında olduğu, feodalizmle halk yığınları arasındaki çelişkinin baş çelişki olduğu vb. asgari programa tekabül eden tespitler yapar.

Kaypakkaya’nın ileriye sürdüğü ve asgari programa tekabül eden bu görüşlerden yola çıkılarak parti programı hazırlanır. (Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist, Birinci Kongre.) Diğer bir ifadeyle proletarya partisi uzun bir süre sonra programatik görüşlere değil bir parti programına sahip olur.

Kaypakkaya ileriye sürdüğü tezlerle sadece devrimin yolu göstermez. Ayrıca Kemalizm’in resmi olarak devletin faşist ideolojik-politik doktrini olduğu, Kürt ulusunun ezilen ulus olduğu, Kürt ulusuna yönelik kitlesel katliamlar yapıldığı, Kürt ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı’nın gasp edildiği ve kayıtsız-şartsız bu hakka sahip olduklarını belirten berrak tahliller yapar. Ayrıca azami programa tekabül eden sosyalizme ilişkin yaptığı tahlillerde proletarya diktatörlüğünü, Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni, sosyalizmde sınıf çelişkilerini, demokratik halk devriminden kesintisiz sosyalizme geçiş ve sınıfsız komünist topluma geçiş vb. tespitler de yapmıştır.

İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşlarının, kendilerini donattıkları bu tespitler, devrime kumanda edecek niteliktedir. Örgütlenme ve mücadeleye bu perspektif doğrultusunda gitmişlerdir. Ancak 12 Mart 1972 darbesiyle THKO, THKP-C gibi örgütlerin ardından Kaypakkaya ve yoldaşları da devletin saldırısına hedef olurlar. İbrahim Kaypakkaya ve bazı yoldaşları şehit düşerler. Kaypakkaya, düşmanın en güçlü olduğu işkencehanelerde bedenen şehit düşer ama sergilediği görkemli direnişle ideolojik ve politik olarak faşizmi yenilgiye uğratır ve “ser verip sır vermeyerek” direnişin simgesi olarak tarihe mal olur.

İlham ve güç kaynağımız yarım asırlık mücadele!

Kaypakkaya’nın ölümünden sonra yoldaşları tarafından devralınan mücadele sürdürülür. Diğer devrimci hareketlerle birlikte karşı-devrimin resmi ve sivil faşist odaklarına karşı mücadele verilir. Saldırılar püskürtülür ve darbeler de vurulur. Mücadele kararlılıkla sürdürülür. Demokratik halk devrimi perspektifiyle yola devam edilir. Kitleler içinde örgütlenmeye gidilir. Örgütlenmeye en yatkın ve en ileri kesimler esas alınır. Bunun sonucu önemli bir taban da oluşturulur. Elbette ki kimi dönemler gerilemeler olur, kayıplar verilir ve kitle ilişkileri nispeten zayıflar vb… Ama proletarya partisi kendine olan güveni yitirmez. Çizgisinde ve hattında ısrar ederek zorlu ve meşakkatli mücadelesini günümüze değin sürdürür.

Proletarya partisi yarım asırlık tarihinde emperyalizmin, komprador kapitalizme, feodalizme, faşizme, ataerkiye kısacası karşı devrimin tüm güruhlarına karşı pratik hatta verdiği mücadeleyle birlikte, ideolojik mücadele de yürütür ve mahkum eder. En zorlu günlerde bile kendisine kumanda eden MLM çizgisinde ısrar eder. Sosyal emperyalizmin havlu attığı ve modern revizyonizmin gerçek yüzünün ortaya çıktığı ve birçok küçük burjuva hareketin savrulduğu ve feshedildiği dönemde, proletarya partisi ideolojik-politik temellerini attığı mevzide yerini korudu. Pratik ve siyasi mücadele, Marksizm-Leninizm-Maoizm ile donanarak yürütüldü. Bu mücadelede şehitler de verildi. Şehitlerin devrettiği mücadele, demokratik halk devriminin güzergahında günümüze değin devam ettirildi.

Proletarya partisi, ideolojik mücadelede de kararlı bir güzergahta yer alır. Gerek kendi içinde dışa vuran hizipçi, tasfiyeci ve anti-MLM çizgilere gerek dışındaki küçük burjuva hareketlere gerekse de uluslararası alanda oluşan revizyonist akımlara karşı mücadelede tutarlı hat izledi. Modern revizyonizme karşı verilen mücadelede Maoizm saflarında yer alan proletarya partisi, üç dünya teorisine karşı da MLM saflarında yer aldı. Mao’nun ölümünden sonra Deng Siao Ping akımına tavır alınır.

Ve yine Mao’nun ölümüyle doğan boşluktan çıkan AEP revizyonizmine karşı da tutarlı ve tereddütsüz tavır takınılarak, Maoizm’in güzergahında hareket edilir. Nasıl ki Lenin ve önderliğindeki SBKP anti-Marksist akımlara karşı mücadele ederek saldırıları püskürtmüş; Mao, Marksizm-Leninizm’e yönelik saldırıları göğüslemiş ve tarumar etmişse proletarya partisi de anti-MLM akımlara karşı göğüs germiş ve onlara karşı net tavır almıştır.

Diyalektiğin gerçeği ifade eden yasasına göre her şey karşıtıyla vardır. Proletarya-burjuvazi nasıl birlikte varsa doğru da yanlışla birlikte vardır. Dolayısıyla geleceği temsil eden proletaryanın doğrusu, köhnemiş ve can çekişen burjuvazinin yanlışıyla iç içedir.

Burada önemli olan, yanlışı görebilmek, tavır alabilmektir. Zıtların birliği ve mücadelesi bunu emretmektedir. Proletarya partisi yanlışlardan çekinmez, onlar karşısında pes etmez, önünde secde etmez; tersine kararlı ve ısrarla doğruyu ve geleceği temsil eden MLM öğretisiyle yanlışları alt eder. Çünkü MLM, eskimiş ve pörsümüş geçmişi değil geleceği temsil eden doktrinin kendisidir!

2115

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Sayfalar