19.ve 20.Yüzyılda tehçir ve soykırımlar üzerine;Hasan Aksu

İnsanın varlığından günümüze egemenlik savaşları hep var olmuştur.İrili ufaklı yürütülen savaşlarda yüzlece ,binlerce yizbinlerce ve milyonlarca insan katledilmiştir . Her savaş sonuçta yıkım ,felaket ,yoksulluk sürgün ,soy kırımı ve de katliamları beraberinde getirerek kanlı yüzünü tarihimize açımasızça yazdırmıştır.İnsanlık geliştikçe ,bilgi ve bilim dağarcığı arttıkca sanırızki savaşlar azalır,katliamlar artık olmaz, tehçir ve soy kırımları bir daha yaşanmaz,sonlanır. Yaşananları ,yaşadıklarımızı şöyle bir gözden geçirdiğimizde savaşların ,katliamların ,soy kırımlarının , sürgün ve katliamların durması ,duraklaması bir yana giderek daha açımasız,vahşet ve insanlık dışı yollarla dahada artmakta ,katliamların her yönlü dozajı artmakta ,modern silah ve bombalarla milyonlarca masum insan katledilmektedir.Emperyalist devletler ve onların yarı sömürge ,sömürge işbirlikçileri tekniği ve bilimi egemenliklerini sürdğrmek için moderin silahlar,nükler silahlar,kimyasal silahlar ve atom bombaları üreterek sömürü düzenlerinin egemenliğini sürdürmek için üretmektedir. Aynı zamanda kanlı savaşlarını dahada vahşet hale getirerek kanıtsatmak istemekte ,günlük sıradan vaka halini aldırmak istemektedirler. Kan içen sermaye sınıfı doymak bilmiyor daha çok kar sömürü ve kan akıtmayı devam ettiriyor. Bu kanlı ,kirli savaşın mağduru başta çoçuklar, kadınlar ve savunmasız yoksul halklar yaşamakta bedelini ödemektedir.Sonuçta savaşın en büyük yıkımını ,tahribatını,sosyal toplumsal ve ekonomik bedelini yine ezilenler mazlum halklar ödemektedir.
Savaş o kadar sınır tanımaz ,ahlak dışı ve soysuzdurki ; insanın insan üzerinde hakimiyetini,tahakümünü ,sömürü ve zulmünü ,hatta katliamını hak görmektedir.Savaşın yalandan çizilen bir hukuku yoktur .Savaş hukukunu nasıl işlerine gelirse öyle uygulamakta, savaş kuralını kendi kanlı kar çıkarlarına her yönlü uygun hale getirmektedirler .Bu iğrenç oyun asırlardır hakim sınıflar tarafından tekrar tekrar yenilenerek ve daha vahşetli hale sokularak uygulanmakta ezilen dünya halkları aldatılmaktadır. Günümüzde emperyalist devletlerin taşaron örgütlerinin ırksal,dinsel,messepsel,renksel,cinsel ayrımcılık yaparak kelle kestiklerini ,kelle avçilığına soyunduklarını ibret ve nefretle görmekte yiz ,kendi utançımızı ahlaksızca ,soysuzca ibretle izliyor ,izletiyoruz. Tabiki bunun adına da insanlık diyor ,sermaye sınıflarına şakşakçılık yapıyoruz. Kanlı sermayenin karını kalkan oluyoruz. Kendi utançıyla övünüyoruz.Sakın ha kimse – kimseler olamaz demesin ,yaşanan lardan hepimizin payı var.Umursamadığımız için, görmezden geldiğimiz için,dilimiz lal,kulaklarımız sağır olduğumuz için hepimiz sorumluyuz. Kimse ,başta sınıfı temsil edenler yeterli olamadıkları için ve bütün ezilen halklar dünyamızdan yaşananlardan sorumludur. İnsanlık kendi eliyle katiller yaratıyor ,cellatlar yetiştiriyor ,yaptığı katliamlarda haz,zevk mutluluk duyarak zafer naaraları atıyorlar..
İnsanlığın yazılmamış tarihlerinde de kendi neslini ve tüm canlıları nasıl katlettiğini yapılan bilimsel araştırma sonucu çıkan kanıtlardan öğrenmiş oluyoruz. Yakın tarih diyebileceğimiz yazılı tarihimiz ise vahşetlerle ,katliam ve zulumlerle doludur.
Öyleki ;Asya ve Anadolu topraklarına kısaca baktığımızda ,bin yıllık tarihi gözden geçirdiğimizde yürütülen savaşlarda dehşet ve vahşet verici bilanço ortaya çıkıyor.Yapılan katliamlar insanın kanını bugün olduğu gibi durduruyor.Asya da katliam ve vahşetiyle CENGİZ HAN tarihin kara sayfalarına soy kırımcı geçerek ün yapmıştır. 1219 yılında Mogolistan ın büyük Hanı CENGİZ HAN bölgede yaşayan diğer kavimlere karşı açımasız bir savaş başlattı.Savaşın başladığı yer, Orhun Türklerinin ana yurdu ORHUN bölgesiydi.Cengizin başlattığı savaş kimselerin aklına gelmeyen vahşete katliama dönüşüyordu .Cengiz Han Türk boylarının yaşadığı bütün şehirleri ele geçirir .Ele geçirdiği her şehirde kadın- kız,çoçuk , genç- yaşlı demeden soy kırıma gitmiştir.Bir milyonun üzerinde,\bazı söylemlere göre ise bir milyonun çok üzerinde Türk ,Türkmen ve diğer kavimlerden insanları katletmiş,,kellelerini kılıçtan geçirmiştir. 1243 de Selçukluların Kösedağ savaşını kaybetmesi,Selçuklu devletinin fiili devlet eğemenliğinide ortadan kaldırır. Böylece halen egemenliğini sürdüren İLHANLI devletinin egemenligi altına girer. Bu Türk boylarının Cengiz Han katliamında kaçışa ,canı kurtarmaya dönüşür. Çünkü Cengiz ırksal kökü yok eden katliamlarını açımasızca sürdürüyordu.Böylece Türk boyları kabileler halinde Anadolu topraklarına kaçarak sığınırlar. Her ne olursa olsun zalim Cengizin katliamında kaçış mazlum bir halkın meşru hakkı ve insani olanıdır . Bazılarının dediği gibi İstilacı ve savaşarak anadolu topraklarına gelmediler.Ana yurtları zorla ,işgalle ,katliamlar yapılarak ellerinden alındığı için, Anadoluya akın akın kaçmıştılar.Gerçek olan bu.1260 AYZICALET savaşında Mogollar ağır yenilgi alır.Mogolların aldığı bu yenilgi hiç bir şeyi geri getirmez.. Selcuklular Cengizin yenilgisine sevinirler ama ;yıkılan devletlerini geri getirmenin ,sürüldükleri topraklara geri dönmenin ise hiç mümkünü yoktur . Yapılan katliam ve sürgünlerin izi günümüze kadar hala yaşanmaktadır..
Savaşlar katliamlar,ganimetler ve terki diyara mecbur kalma, bütün halklara şu ve ya bu şekilde akıl almaz vahşet yaşatılmıştır.Savaşlarda her zaman ezilen halklar zarar görmüş,ganimetleri ise savaşta galip devletler ve onlara nufuz eden hakim sınıflar ;yani devleti ,İmparatorluğu yönetenler mülküyetine geçirmiştiler. Moğolların yenilgisi sonrası Osman gazinin önderliğinde ,Osmanlı imparatorluğunu yeniden ayağa kaldırmıştı. Selçukluların devamı doğrultusunda 1299 yılında yeniden ayağa kalkarak İmparatorlugun eğemenliğini ve hızlı bir şekilde kuvvetlendirmiş ve ganimet topraklarını savaşarak genişletmiştir. Kendi yaşadışı soykırımı denecek vahşeti ; kendisi diğer halklara uygulayarak kan ,katliam ve soy kırımlarıyla alçakca ün salmıştır.Hızla gelişen İmparatorluk Asya da ,Afrikada , Anadolu da ve de Mezapotamyada egemenliğini giderek artırmış,genişleterek devam ettirmiştir.Osman Gazinin 1362 de ölümü ve yerine oğlu Osman Gazinin geçmesi Osmanlı hanadanlığının giderek genişlemesini devam ettirmişti. 1400 yıllarının başlarında Orhan gazinin ölümü ve yerine 1. Muratın tahta geçmesi ki , bu döneme kadar Osmanlı barbarlığı hızını durdurmaksızın devam ettirir ve yayılmacılığını sürdürür.
1300 yıllarının sonları ve 1400 yılı başlarında Osmanlıya yaptığı zulüm ve katliamlardan dolayı baş kaldırıyı örgütleyen ilim ve İrfan sahibi ,o dönemin filozofu , ezilenlerin kurtuluş umudu –yarın yanağından gayrı herşeyi ortak paylaşma – erdemini hakim kılmayı hedefleyen Şeyh Bedrettin önderliğinde halk örgütlenir.Ortaklar Köyünüde o döneme has komünal yaşama uygun yönetim oluşturulur. Ortaklar adı 14 yüzyılda birlikde yaşayan topluluğun her şeyi ortak üretme,yaratma ve de ortaklaşa üleşmeyi ifade etmektedir. Hiçbir ayrım gözetmeksizin kadın erkek dahil hekesin eşit yaşadığı bilimsel sosyalizmin pratik yaşama ilk geçirildiği bir yönetim şekliydi diyebiliriz..
Şeyh Bedrettin Aydın bulunduğu İç anadoluda aydın , mektep –medreselerde yuksek eğitim almış bir aileden geliyordu.Osmanlıda hatırı sayılır ulamadan dersler alır ,okula gider. Son eğitimini Mısırda tamamlar.Hatta Mısıra ve ortadoğuya İlim ve İrfan göturmede medresenin başına getirilmek istenirsede ,kendisi nin kabul etmedigi altı ay daha Mısırda görevini sürdürerek Suriye üzerinden edirneye dönmeye karar verir. 1400 yıllarının başına denk gelir Bedrettinin dönüşü.Edirneye dönüşü esnasında durakladığı her ülke,şehir,kasaba ve köyde yaptığı konuşmalarıyla büyük senpati kazanır .Gurup gurup mürütleri Mısırdan Suriye ye,Suriye den Afyon a ,Manisa ya ,Manisa dan Edirne ye kitlesel güç oluşturulur .Bu sıralar Börklüceli Mustafa Kara Burunda ,Torlak Kemal de Manisa da örgütlenirler.
Bu aralar Osmanlı imparatorluğu içerisinde ciddi çelişkiler ve imparatorluğa egemen olma yaşanır.imparatorluk kendi ni katletmekle ,kardeş kardeşi boğazlamakla meşd,gulken ŞEYH Bedrettin önderliğinde geleceğin bin yıollar sonrasını tohumunu atan Komünal ortaklar yaşamı oluşturulur ve Osmanlı despotizmine baş kaldırı meşrudur fetvası Bedrettin tarafından verilir..
- Mehmet in tahta gelişi ve 1411 -13 arası Osmanlı despotizmine karşı başlatılan şeyh Bedrettin isyanı giderek genişler İç Anadolunun ve Edirneden Sereze paralellik gösteren ayaklanmalar baş gösterir. Barbar imparatorluk en açımasız şekilde Şeyh Bedrettin isyanını bastırmaya çalışır.Uzun bir su,üre bunda muaffak olamaz.İki ve ye,a üç yıl süren ŞEYH Bedrettin in özgürlük ve kendi kendini dil ,din ,messep ,inanç farkı gözetmeden kurmak istediği ORTAKLAR yönetimi 1416 yılında Osmanlının top yokün saldırısı sonrası Manisada Torlak KEMAL önderliğindeki halk isyanı bastırılır büyük bir katliam yapılır. İsyanın öncülerinden Torlak Kemal Sağ yakalanarak Manisada halka gözdağı vermek amacıyla Şehir merkezinde Asılarak idam edilir.
BÖRKLÜCELİ MUSTAFA ise Beyazıta karşı yürüttüğü savaşta Karaburunda yenilgi alır,Mürütleriyle birlikte DEVE ÜSTÜNDE ÇARMIHA GERİLEREK vahşice katledilir..ŞEYH Bedrettin ise İznikden Edirneye geçerek isyanı devam ettirmek ister.Zira Edirneye varmadan Osmanlının eline geçer. Yapılan büyük işkence ve zulüm sonrası anadan üryan halde , halka korku salma amaçıyla Serez Çarşısında idam edilir. Bütün gün Serez çarşısında naaşı asılı tutulur . Akşamın alaça karanlığında Bedrettinin naaşı adamları tarafından kaçırılarak sırra kıden,m basar ve hakkında çeşitli rivayetler söylenir.O günden günümüze naaşı taraftarlarınca koruma altında Serezde tutulur 1923 yılında yapılan esir mubadelesi sırasında batı traakyadan Türkiye ye gelen göçmenler Bedrettinin naaşınıda birlikte getirir ve Edirne de defnedilmesini sağlarlar.
Kısaca şu söylenebilir ,Şeyh Bedrettin ilmi ve irfanda engin bir bilgeliğe ve döneminin en çağdaş ,özgürlükçü ,ortak paylaşımcı karektere sahip bir halk hareketiydi. Sosyalizmin nüvelerini her yönüyle bağrında taşımaktaydı. Şu söylenebilir;Şeyh Bedrettin dönemin çağdaş soyalizmidir. Kendisi yetkin bir bilim adamı, aynı zamanda felsefe eğitimi almış otuzbeşin üzerinde Kitap yazmıştır.Günümüze bırkaçeseri kazandırılmış bir kısmı ise kaybedilmiş ve ya henuz bulunamamıştır.
Gerçekten geçmişimizden yararlanacaksak ,geçmişten öğrenecek ve saip çıkacaksak ozaman geçmişi iyi okumalıyız.Ne ona takılıp kalınmalı ne de inkarcılık yapmalıyız. Doğrularımızı ve yanlışlarımızı birlikte kabullenmeli ,doğrular daha ileri taşınmalı ,yanlışlardan doğru dersler çıkarmalıyız.
Osmanlının yaptığı katliamları ve savaşları tektek anlatacak olursak bu kitaplara sığmaz denecek kadar çoktur.Konuyu ilgilendiren belirgin katliamlari ve halaen sürdürülen aynı mantığı birleğtirerek anlatmaya çalışmaktayım. Osmanlı seferleri devam eder .Şeyh Bedrettin isyanı 1420 ise tamamen yenilgiyle son bulur.Aradan geçen bir asırlık zamanda Osmanlı İmparatorluğu hükmettiği toprak alanını iki üç misline çıkarır.
1511 yılında Şah Kulu isyanı 2. Bayazit e karşı başlatılır. Şah Kulu aynı zamanda Abdal Musa tekkesinin de lideriydi. Şah Kulu Anadolu da Türkmen Alevi lerindendi.22 Nisan 1511 de başlatılan Şah Kulu Kızılbaş isyanı 1514 kadar sürdürülür. 1513- 14 yıllarında 2. Beyazit ve Yavuz Sultan Selim tarafından fetva çıkarılarak ;-Kızılbaş Aleviler kafir ve de dinsizdir,katli vaciptir -.denmiş ve 40 bin Alevi İnsanımız ,canımiz hunharca alçakca topluca katledilmiştir. Osmanlının gerçekleştirdiği o gün için en büyük kitlasel Alevi katliamıydı. Uzun savaşlar sonucu Şah İsmail de 1514 yılında yenilgiyı kabullenir ve geri çekilir. Bu yenigiye rağmen Osmanlı despotizmine ve katliamlarına karşı aralıklarlada olsa çeşitli halklardan ve boylardan ve kavımlerden ayaklanmalar ,isyanlar devam ettirilir.3.Murat döneminde de halkın katliamı devam ettirilmiş,Celali isyanları despotizme ve katliamlara karşı isyanlarla devam etmiştir3. Murat başka bir katliamcı namlada anılmaktaydı. Kuyucu Murat olarak namı Asyadan -afrikaya, Anadoluya ve Avrupaya kadar duyulmuş,yoksul mazlum halkın korkulu ruyaları olmuştur .Çünkü Kuyucu Murat Katlettiği Alevileri Ve kendine karşı koyan halkı öldürerek veya canlı canlı kuyulara atmakla ünlenmişti. ,doksan küsür yıl yaşamış olup bu süre içerisinde unutulmaz katliam ve zulumlere imza atmakla ünlenmiştir.Nasıl bir katil olduğu halklar tarafından çok iyi bilinmekteydi.
Osmanlı imparatorluğuna karşı Calali isyanları iki yüz yılı aşkın bir zaman sürdürülür.Osmanlı imparatorluğu kendi içinde hiçbir zaman huzur ve refakate kavuşmamıştır .her zaman padışahlık kendi içerisinde büyük sorunlar yaşamış ,zaman zaman kardeşini katletmiş, zaman zaman ise oğlunu gözlerinin önünde boğdurma vahşetini şuursuzca yaşamıştır.Gelmiş geçmiş bütün Osmanlı padışahları hiç bir zaman kardeşine,Sultanlarına,çoçuklarına Şahzadelerine,vezirlerine güven duymamıştır. Her zaman Ailesin den birilerinin kendisini boğazlayıp yerini alaçağı kaygısını ve şüphesini taşımıştır. 18. yüzyıla kadar aynı devran sürdürülmüş katlıam ve zulümler durdurak bilmemiştir.
BİRiNCİ BÖLÜMÜN SONU
Son Haberler
Sayfalar

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.