AKP/MHP Ordu kliği 24 haziran seçimi ile 20 Temmuz 2016 darbesini pekiştirmek istiyor
24 Haziran cumhurbaşkanı seçim tarihi yaklaştıkça politik atmosfer daha üst düzeylere tırmanıyor. Başını Recep Tayip Erdoğan’ın çektiği AKP/MHP/Ordu kliği devlet aygıtını kendi lehlerinde daha sağlam temeller üzerine oturtmak istiyor. Bünyesinde yer aldıkları iktidar mekanizmalarını iyice kendi güdümlerine almayı amaçlıyorlar. Cumhurbaşkalığı kisvesiyle Kürtler, ezilen sınıflar ve devrimci, demokrat kesimler üzerindeki faşist baskı ve katliamları çok daha katmerli boyutlara tırmandırmayı hedefliyorlar. Varolan kısmi demokratik hakları tümden lağvediyorlar ve devlet mekanizmasını daha faşist bir yapıya büründürüyorlar. Bunun için de 20 Temmuz 2016 darbesiyle girdikleri süreci, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kendi lehlerinde daha pekiştirmeyi amaçlıyorlar…
20 Temmuz 2016 Darbesi..
15 Temmuz 2016 tarihindeki şaibeli darbe girişimi ile Tayip Erdoğan ve çevresinin hedef alındığı imajı yaratıldı. Bu darbe ile Tayip Erdoğan ve çevresinin devrilmesi ve devlet erkinden dışlanması hedef gösterildi. Ancak 15 Ağustos darbesi başarıya ulaşamadı. Bunun sonucu 15 Ağustos darbe girişimi bahane edilerek Tayip Erdoğan ve ordunun merkezi şürekası tarafından 20 Temmuz darbesi gerçekleştirildi. Bunun sonucu devlet erkinin yürüttüğü baskı ve saldırı furyası çok daha üst boyutlara tırmandırıldı. Çok daha katmerli baskı, saldırı ve tahakkümle başta Kürtler olmak üzere ezilen yığınlar ve devrimci, demokrat kesimler sindirilmek ve etkisiz hale getirilmek istendi.
Bunun sonucu darbe sonrası olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi ve KHK(Kanun Hükmü Kararnameleri) uygulamasına geçildi,
Böylece ilan edilen OHAL ile –eskiye kıyasla- kısmen varolan yargı, yasama ve yürütme organlarının kısmi “özerkliği” tümden feshedildi. Meclisin, yargının ve yürütme organlarının hiçbir fonksiyonu kalmadı. Varolan hükümetin hiçbir rolü kalmadı. Formalite bir hükümetten öteye gidemedi. Alınan kararlar ve çıkarılan yasalar doğrudan cumhurbaşkanı tarafından alındı. Parlamenter görünümlü faşist diktatörlük yerini tek kişi nezdinde daha katı ve daha saldırgan faşist diktatörlüğe bıraktı. Cumhurbaşkanınca alınan kararlar ve verdiği talimatlar KHK yaftası altında anında yürürlüğe kondu. Ve baskı, saldırı ve katliamlar katbekat artırıldı.
20 Temmuz darbesiyle AKP/MHP/Ordu/polis kurumları baskı ve tahakküm mekanizmasını üst boyutlara tırmandırdı.
Bunun sonucu Kürtlerin olduğu illere, ilçelere ve köylere yapılan saldırılar giderek tırmandırıldı. Kitlesel tutuklamalara ve katliamlara gidildi. Yasal HDP partisine karşı saldırı doruğa çıkarıldı. Kadın ve erkek eşbaşkanları, ile milletvekilleri ve birçok HDP’li tutuklandı. Ayrıca Kürt illeri ve ilçelerindeki belediye başkanlarının hemen hemen hepsi tutuklandı ve cezaevine kondu.
Yerlerine atanan kayyımlar üzerinden faşizmin baskıları daha üst düzeylere tırmandırıldı.
Ayrıca Kürt illeri dışında diğer illerde de saldırı furyasına gidildi ve devrimci, demokrat, gazeteci, yazar, öğretim görevlisi kişiler tutuklandı. Görevlerinden alındı. Üniversitelerdeki öğrencilere de baskılar yapıldı.
Ayrıca OHAL’le birlikte 112 bin 863 kamu emekçisi işlerinden ihraç edildi. Ve çalışma izni iptal edilen özel öğretim kurumlarında çalışanlarla beraber işlerinden men edilenlerin sayısı 135 bini geçmiştir. İşçilerin ve emekçilerin grevlerine müsaade edilmedi. Buna rağmen bazı iş yerlerinde işçiler greve gitti.
Gösterilere, yürüyüşlere. mitinglere ve benzeri eylemlere müsaade edilmedi. Ülkenin dört bir yanında yapılan saldırılarla onbinlerce kişi tutuklandı ve yapılan saldırılarla bir çok kişi katledildi. Tüm bu baskı ve saldırılar devam etmektedir.
Olağanüstü hal ve KHK ile yürürlüğe konan 20 Temmuz darbesi, 24 Haziran seçimleri ile AKP/MHP üzerinden daha sağlama alınarak tahkim edilmek istenmektedir. Mevcut bu durum görülmeli ve nesnel gerçekliğe tekabül eden tavır alınmalıdır.
24 Haziran’da HDP’nin Desteklenmesi
Her seçim olduğu gibi 24 Haziran seçimi de sınıf bilinçli proletaryanın perspektifine göre taktik bir sorundur. Her taktik proletarya açısından stratejik sürecin bir parçasıdır. Dolayısıyla takınılacak her taktik tavır ve izlenecek her taktik politika stratejik hatta hizmet etmelidir. Stalin’in tahliliyle “taktik daha az önemli hedefleri önüne koyar; çünkü onun hedefi, bir bütün olarak savaşı kazanmak değil, devrimin verili yükselme ya da alçalma dönemindeki somut duruma uygun şu ya da bu muharebeyi, şu ya da bu çarpışmayı, şu ya da bu kampanyayı, şu ya da bu eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin bir parçasıdır, ona bağlıdır ve ona hizmet eder.
…Devrimin verili bir aşaması temelinde taktik, devrimin kabarma ve alçalmasına, yükselme ve geri çekilmesine göre birçok kez değişebilir.(abç) ”(Stalin, Leninizmin Sorunları, sf.80-81)
Dolayısıyla bu belirleme içinde bulunduğumuz seçim süreci için de geçerlidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 20 Temmuz darbesiyle artan baskı ve saldırılar 24 Haziran seçimleriyle yasal bir muhtevaya büründürülerek sürdürülmek istenmektedir. Dolayısıyla buna karşı taktik bir tavır takınılmalıdır. Bu da içinde bulunduğumuz mevcut aşama, kitlelerin konumu ve proletarya partisi ve diğer devrim güçlerinin mevcut durumu da dikkate alınarak yerine getirilmelidir. Ve devrimin stratejik hattına hizmet eden objektif bir tavır alınmalıdır.
Elbetteki parlamento devlet erkinin gerici bir kurumudur. Diktatörlüğü, baskıyı, zulmü uygulayan devletin bir parçasıdır. Dolayısıyla stratejik olarak devrimin hedefidir. Ancak her seçim sürecinde objektif konum değerlendirilerek taktik tavır alınmalıdır.
Bu durum mevcut seçimler için de geçerlidir. Nesnel durum değerlendirilmeden ve dikkate alınmadan alınan kararlar ezbere alınan subjektif kararlar olmaktan öteye gidemez. Nitekim proletarya partisinden kopan tasfiyeci hattın bu seçimdeki boykot tavrı da dönemin somut durumundan ve objektif gerçekliğinden kopuk, ezbere alınan, tekrara dayalı ve gözü kapalı amatörce alınan bir karardır.
Yukarıda belirttiğimiz mevcut durum MHP desteğindeki AKP iktidarına karşı HDP’nin desteklenmesini emretmektedir. Çünkü 20 Temmuz darbesinin başında ordu ve MHP ile birlikte Tayip liderliğindeki AKP vardır. AKP İç içe geçen başkanlık ve parlamento seçimlerini tek başına kazandığında uygulanan diktatörlük daha pekiştirilecek, OHAL, KHK yasal görünümle daha katmerli düzeylerde sürdürülecektir. Bu durum şimdiden görünmektedir.
Komünistler nasıl ki demokratik haklar ve talepler uğruna mücadeleyi savunurlarsa; geçmişten varolan demokratik hakların gaspına karşı da mücadeleyi savunurlar. Göz güre göre baskı mekanizmasının daha tırmandırılmasına göz yumamazlar, kayıtsız kalamazlar.
Mevcut durum bu seçimlerde böyle taktik bir tavrı önümüze koymaktadır. Bu nedenle bu seçimlerde demokratik hak ve talepleri savunan ve bu doğrultuda mücadeleyi önüne koyan HDP saflarında yer alınmalıdır.
Denilebilir ki, HDP dışında CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ittifakı da vardır. Neden HDP desteklenmekte ve diğer partilerin ittifakı desteklenmemektedir!.. Ancak HDP ile diğer partiler arasında ciddi bir politik fark vardır. Diğer partiler gerici-faşist konuma sahip düzen partileridir. HDP muhalif partidir. Nitekim HDP Eş Genel Başkanları ile 7 milletvekili tutukludur, 5 milletvekili ise milletvekillikten düşürülmüştür. Ayrıca HDP’li belediye başkanlarının neredeyse tümü de tutuklanmıştır. Binlerce taraftarı cezaevine konmuştur…
Bu nedenle seçimde HDP desteklenecektir.
Denilebilir ki, seçimler ikinci tura kalırsa AKP/MHP ittifakına karşı HDP ile diğer düzen partileri arasında görüşmeler olabilir mi?!.. Bu durum şimdilik söz konusu değildir. Ama ikinci tur muhalif düzen partilerini, özellikle CHP nezdinde HDP ile görüşmeye zorlayabilir!.. Egemen düzen partilerinin aralarındaki iktidar kavgası, CHP üzerinden HDP ile görüşmeleri gündeme getirebilir. Yeri geldiğinde egemen sınıfların kendi aralarındaki çelişkilerden yararlanılabilir.. Elbetteki bu olası görüşmeler taktik düzeyde olup koşulların değişimiyle gündeme gelebilir… Elbetteki bu görüşmeler körü körüne HDP’nin kayıtsız-şartsız desteği şeklinde olmaz. HDP’nin talepleri vardır ve bu talepler gündeme geldiğinde görüşmeler –CHP üzerinden- olabilir… Unutulmasın ki, HDP kilit partidir.
Emekçilere, Kürtlere, emekçi kadınlara, demokratlara, devrimcilere düşen görev seçimlerde HDP’yi desteklemektir!
Son Haberler
Sayfalar
Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.
Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.
Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.
Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.
Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.
Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.
Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.
İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.
Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”
KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.