Salı Aralık 31, 2024

AKP/MHP Ordu kliği 24 haziran seçimi ile 20 Temmuz 2016 darbesini pekiştirmek istiyor

24 Haziran cumhurbaşkanı seçim tarihi yaklaştıkça politik atmosfer daha üst düzeylere tırmanıyor. Başını Recep Tayip Erdoğan’ın çektiği AKP/MHP/Ordu kliği devlet aygıtını kendi lehlerinde daha sağlam temeller üzerine oturtmak istiyor. Bünyesinde yer aldıkları iktidar mekanizmalarını iyice kendi güdümlerine almayı amaçlıyorlar. Cumhurbaşkalığı kisvesiyle Kürtler, ezilen sınıflar ve devrimci, demokrat kesimler üzerindeki faşist baskı ve katliamları çok daha katmerli boyutlara tırmandırmayı hedefliyorlar. Varolan kısmi demokratik hakları tümden lağvediyorlar ve devlet mekanizmasını daha faşist bir yapıya büründürüyorlar. Bunun için de 20 Temmuz 2016 darbesiyle girdikleri süreci, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kendi lehlerinde daha pekiştirmeyi amaçlıyorlar…

20 Temmuz 2016 Darbesi..

15 Temmuz 2016 tarihindeki şaibeli darbe girişimi ile Tayip Erdoğan ve çevresinin hedef alındığı imajı yaratıldı. Bu darbe ile Tayip Erdoğan ve çevresinin devrilmesi ve devlet erkinden dışlanması hedef gösterildi. Ancak 15 Ağustos darbesi başarıya ulaşamadı. Bunun sonucu 15 Ağustos darbe girişimi bahane edilerek Tayip Erdoğan ve ordunun merkezi şürekası tarafından 20 Temmuz darbesi gerçekleştirildi. Bunun sonucu devlet erkinin yürüttüğü baskı ve saldırı furyası çok daha üst boyutlara tırmandırıldı. Çok daha katmerli baskı, saldırı ve tahakkümle başta Kürtler olmak üzere ezilen yığınlar ve devrimci, demokrat kesimler sindirilmek ve etkisiz hale getirilmek istendi.

Bunun sonucu darbe sonrası olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi ve KHK(Kanun Hükmü Kararnameleri) uygulamasına geçildi,

Böylece ilan edilen OHAL ile –eskiye kıyasla- kısmen varolan yargı, yasama ve yürütme organlarının kısmi “özerkliği” tümden feshedildi. Meclisin, yargının ve yürütme organlarının hiçbir fonksiyonu kalmadı. Varolan hükümetin hiçbir rolü kalmadı. Formalite bir hükümetten öteye gidemedi. Alınan kararlar ve çıkarılan yasalar doğrudan cumhurbaşkanı tarafından alındı. Parlamenter görünümlü faşist diktatörlük yerini tek kişi nezdinde daha katı ve daha saldırgan faşist diktatörlüğe bıraktı. Cumhurbaşkanınca alınan kararlar ve verdiği talimatlar KHK yaftası altında anında yürürlüğe kondu. Ve baskı, saldırı ve katliamlar katbekat artırıldı.

20 Temmuz darbesiyle AKP/MHP/Ordu/polis kurumları baskı ve tahakküm mekanizmasını üst boyutlara tırmandırdı.

Bunun sonucu Kürtlerin olduğu illere, ilçelere ve köylere yapılan saldırılar giderek tırmandırıldı. Kitlesel tutuklamalara ve katliamlara gidildi. Yasal HDP partisine karşı saldırı doruğa çıkarıldı. Kadın ve erkek eşbaşkanları, ile milletvekilleri ve birçok HDP’li tutuklandı. Ayrıca Kürt illeri ve ilçelerindeki belediye başkanlarının hemen hemen hepsi tutuklandı ve cezaevine kondu.

Yerlerine atanan kayyımlar üzerinden faşizmin baskıları daha üst düzeylere tırmandırıldı.

Ayrıca Kürt illeri dışında diğer illerde de saldırı furyasına gidildi ve devrimci, demokrat, gazeteci, yazar, öğretim görevlisi kişiler tutuklandı. Görevlerinden alındı. Üniversitelerdeki öğrencilere de baskılar yapıldı.

Ayrıca OHAL’le birlikte 112 bin 863 kamu emekçisi işlerinden ihraç edildi. Ve çalışma izni iptal edilen özel öğretim kurumlarında çalışanlarla beraber işlerinden men edilenlerin sayısı 135 bini geçmiştir. İşçilerin ve emekçilerin grevlerine müsaade edilmedi. Buna rağmen bazı iş yerlerinde işçiler greve gitti.

Gösterilere, yürüyüşlere. mitinglere ve benzeri eylemlere müsaade edilmedi. Ülkenin dört bir yanında yapılan saldırılarla onbinlerce kişi tutuklandı ve yapılan saldırılarla bir çok kişi katledildi. Tüm bu baskı ve saldırılar devam etmektedir.

Olağanüstü hal ve KHK ile yürürlüğe konan 20 Temmuz darbesi, 24 Haziran seçimleri ile AKP/MHP üzerinden daha sağlama alınarak tahkim edilmek istenmektedir. Mevcut bu durum görülmeli ve nesnel gerçekliğe tekabül eden tavır alınmalıdır.

24 Haziran’da HDP’nin Desteklenmesi

Her seçim olduğu gibi 24 Haziran seçimi de sınıf bilinçli proletaryanın perspektifine göre taktik bir sorundur. Her taktik proletarya açısından stratejik sürecin bir parçasıdır. Dolayısıyla takınılacak her taktik tavır ve izlenecek her taktik politika stratejik hatta hizmet etmelidir. Stalin’in tahliliyle “taktik daha az önemli hedefleri önüne koyar; çünkü onun hedefi, bir bütün olarak savaşı kazanmak değil, devrimin verili yükselme ya da alçalma dönemindeki somut duruma uygun şu ya da bu muharebeyi, şu ya da bu çarpışmayı, şu ya da bu kampanyayı, şu ya da bu eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin bir parçasıdır, ona bağlıdır ve ona hizmet eder.

…Devrimin verili bir aşaması temelinde taktik, devrimin kabarma ve alçalmasına, yükselme ve geri çekilmesine göre birçok kez değişebilir.(abç) ”(Stalin, Leninizmin Sorunları, sf.80-81)

Dolayısıyla bu belirleme içinde bulunduğumuz seçim süreci için de geçerlidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 20 Temmuz darbesiyle artan baskı ve saldırılar 24 Haziran seçimleriyle yasal bir muhtevaya büründürülerek sürdürülmek istenmektedir. Dolayısıyla buna karşı taktik bir tavır takınılmalıdır. Bu da içinde bulunduğumuz mevcut aşama, kitlelerin konumu ve proletarya partisi ve diğer devrim güçlerinin mevcut durumu da dikkate alınarak yerine getirilmelidir. Ve devrimin stratejik hattına hizmet eden objektif bir tavır alınmalıdır.

Elbetteki parlamento devlet erkinin gerici bir kurumudur. Diktatörlüğü, baskıyı, zulmü uygulayan devletin bir parçasıdır. Dolayısıyla stratejik olarak devrimin hedefidir. Ancak her seçim sürecinde objektif konum değerlendirilerek taktik tavır alınmalıdır.

Bu durum mevcut seçimler için de geçerlidir. Nesnel durum değerlendirilmeden ve dikkate alınmadan alınan kararlar ezbere alınan subjektif kararlar olmaktan öteye gidemez. Nitekim proletarya partisinden kopan tasfiyeci hattın bu seçimdeki boykot tavrı da dönemin somut durumundan ve objektif gerçekliğinden kopuk, ezbere alınan, tekrara dayalı ve gözü kapalı amatörce alınan bir karardır.

Yukarıda belirttiğimiz mevcut durum MHP desteğindeki AKP iktidarına karşı HDP’nin desteklenmesini emretmektedir. Çünkü 20 Temmuz darbesinin başında ordu ve MHP ile birlikte Tayip liderliğindeki AKP vardır. AKP İç içe geçen başkanlık ve parlamento seçimlerini tek başına kazandığında uygulanan diktatörlük daha pekiştirilecek, OHAL, KHK yasal görünümle daha katmerli düzeylerde sürdürülecektir. Bu durum şimdiden görünmektedir.

Komünistler nasıl ki demokratik haklar ve talepler uğruna mücadeleyi savunurlarsa; geçmişten varolan demokratik hakların gaspına karşı da mücadeleyi savunurlar. Göz güre göre baskı mekanizmasının daha tırmandırılmasına göz yumamazlar, kayıtsız kalamazlar.

Mevcut durum bu seçimlerde böyle taktik bir tavrı önümüze koymaktadır. Bu nedenle bu seçimlerde demokratik hak ve talepleri savunan ve bu doğrultuda mücadeleyi önüne koyan HDP saflarında yer alınmalıdır.

Denilebilir ki, HDP dışında CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ittifakı da vardır. Neden HDP desteklenmekte ve diğer partilerin ittifakı desteklenmemektedir!.. Ancak HDP ile diğer partiler arasında ciddi bir politik fark vardır. Diğer partiler gerici-faşist konuma sahip düzen partileridir. HDP muhalif partidir. Nitekim HDP Eş Genel Başkanları ile 7 milletvekili tutukludur, 5 milletvekili ise milletvekillikten düşürülmüştür. Ayrıca HDP’li belediye başkanlarının neredeyse tümü de tutuklanmıştır. Binlerce taraftarı cezaevine konmuştur…

Bu nedenle seçimde HDP desteklenecektir.

Denilebilir ki, seçimler ikinci tura kalırsa AKP/MHP ittifakına karşı HDP ile diğer düzen partileri arasında görüşmeler olabilir mi?!.. Bu durum şimdilik söz konusu değildir. Ama ikinci tur muhalif düzen partilerini, özellikle CHP nezdinde HDP ile görüşmeye zorlayabilir!.. Egemen düzen partilerinin aralarındaki iktidar kavgası, CHP üzerinden HDP ile görüşmeleri gündeme getirebilir. Yeri geldiğinde egemen sınıfların kendi aralarındaki çelişkilerden yararlanılabilir.. Elbetteki bu olası görüşmeler taktik düzeyde olup koşulların değişimiyle gündeme gelebilir… Elbetteki bu görüşmeler körü körüne HDP’nin kayıtsız-şartsız desteği şeklinde olmaz. HDP’nin talepleri vardır ve bu talepler gündeme geldiğinde görüşmeler –CHP üzerinden- olabilir… Unutulmasın ki, HDP kilit partidir.

Emekçilere, Kürtlere, emekçi kadınlara, demokratlara, devrimcilere düşen görev seçimlerde HDP’yi desteklemektir! 

46153

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Hasan Can

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar