Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Bütün mesele, sınıf bilinçli proletaryanın işçi ve geniş emekçi yığınları örgütleyip harekete geçirme kapasitesinde düğümleniyor. Genel olarak ifade edecek olursak, örgütsüz yığınların kendiliğinden öfkesi, toprakları yağmur bereketiyle buluşturmayan gök gürültüsü gibidir. Mao, neredeyse bir asır önce dünyadaki genel tabloyu şu cümlelerle tanımlıyordu: “Dünyadaki en büyük sorun nedir? En büyük sorun, yemek için yiyecek bulmaktır. En büyük güç nedir? En büyük güç, halk yığınlarının birliğidir.” (Seçme Eserler, c. 1, s. 24)
Bugün de dünyada emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal kriz, tüm insanlığı büyük bir felakete doğru sürüklemekte. Bir yanda bir avuç egemen güç, servetlerine servet katarken diğer yanda her geçen gün açlık ordusuna milyonlar eklenmekte. İnsanca bir yaşam için yüz binlerce insan göç yollarına düşmekte.
Tüm bunların yanısıra emperyalistler arasında süren rekabet, yeni bir emperyalist savaş tehlikesinin sinyallerini vermekte. Kısacası başta işçi sınıfı olmak üzere tarihin yaratıcısı geniş halk yığınları, büyük bir yıkımla karşı karşıya. Ya gerçek bir barışın ve özgür bir geleceğin inşası için emperyalist barbarlığa ve dünya gericiliğine karşı birleşilerek mücadele edilecek ya da bu yıkım politikalarına boyun eğilecektir.
Bundan dolayı bugün her zamankinden daha fazla dünya proletaryasının, ezilen halklarının birliğine ihtiyaç vardır. Evet, devrimci ve komünist hareket, ezilen dünya halklarının emperyalist işgallere, sömürüye karşı giderek yükselen öfkesini örgütlemekte yetersizdir. Ama biliyoruz ki, bu yetersizlikler ortaya konulacak devrimci çabayla aşılabilir. Bunun için de enternasyonal proletaryanın her bölüğünün bu tarihsel görevlere uygun konumlanması gerekir.
Mücadelenin gelişimini frenleyen hatalardan arınarak, sınıf düşmanlarıyla ve her türlü burjuva anlayışla hesaplaşması gerekir. Bu mücadelede diğer öncelikli görevlerden biri de, basitten karmaşığa doğru devrimci militan bir çizgi temelinde geniş yığınlarla buluşmaktır.
Yığınların gücü örgütlülüğünde, militan çizgideki ısrarda yatıyor. Asgari düzeyde bu çizgiyi pratikleştiren enternasyonal proletaryanın kimi bölüklerinin bu zorlu süreçte yaratmış oldukları değer ortadadır. Dahası karşımızda hangi yolda nasıl yürünmesi gerektiği noktasında geniş bir tecrübe vardır. Bunlardan öğrenmeliyiz. Özellikle de her başarılı tecrübe bizim için bir moral, bir güç kaynağı olmalıdır.
Sınıf savaşımında kararsız duruşlar, karmaşık sorunlar karşısında çaresiz kalışlar ideolojik zayıflıklara işaret eder. Eğer bu zayıflıklar ideolojik eğitimle, devrimci militan pratiklerle adım adım aşılmazsa zayıflıklar giderek derinleşir. Devrimci bir özne için ideolojik zayıflık, ağacı içten çürüten bir kurt işlevi görür. Dolayısıyla kavranması gereken ana nokta, bu zayıflıkların esas nedenini dışarda değil, içerde aramaktır. Sorgulamanın başlayacağı ilk adres burasıdır. Bu yöntem, aynı zamanda genel değerlendirmelerde her zaman dış faktörleri de hesaba katar. Diyalektik materyalist bakış açısı bunu gerektirir. Ve daima altı çizilen iç çelişkilerin belirleyiciliği de bu gerçeklik üzerinde hayat hakkı bulur.
Her şeyi dışında aramak, dışındaki gelişmelerle açıklamaya kalkmak, bir devrimci öznenin izlemesi gereken yol olmamalıdır. Evet “iş yapan hata da yapar”. Kolektifin her üyesi bu iş yapma, halka hizmet etme pratiğinin bir parçasıdır. Hem başarıda hem de başarısızlıklarda rolü vardır. Bunun kapsamı farklı düzeylerde olabilir. Keza başarısızlığı paylaşmayan bir devrimci öznenin, başarılardaki rolü de her zaman tartışılır hale gelir. Bu türden hatalara düşmemenin yolu kendimizi bütünün bir parçası olarak görme anlayışından geçer.
Tüm bu değerlendirmeler aynı zamanda bütüne karşı sorumluluk duyma yaklaşımını da içerir. Kendisini bütünün bir parçası olarak gören ve bu anlayışı içselleştiren her özne ne kendisinin ne de bütünün başarısızlıklarına kayıtsız kalır. Çünkü her hatanın her başarısızlığın bütüne zarar verdiğinin bilincindedir.
Bu bilinç, eleştiride yapıcılığı, öz eleştiride samimi bir tutumun sergilenmesini sağlar. Bu bilinç, halkın davasına hizmeti, işin merkezine koymayı ve daha büyük başarılar için sıkıca kenetlenmeyi sağlar. Bu bilinç, proleter devrimci bir bilinçtir. Ve küçük büyük demeden devrim ve halkın davasına sunulan her emeğe saygı duyma erdemliliğine sahiptir.
Son Haberler
Sayfalar
Manipilasyonun Merkezinde Bu Kez MHP mi Var-Fehim IŞIK
Zorlu bir seçimi geride bıraktık. Gün boyu izlediğimiz seçim mahallerinde, özellikle Urfa’nın Suruç ilçesinde ciddi seçim ihlalleri yaşandığına birçok muhabir arkadaşımız, birçok seçmen tanık oldu. Bu ihlalleri görmeyen bir tek AKP medyasıydı ki bu medya da Türkiye’deki medyanın neredeyse yüzde 95’ini oluşturuyor.
Tüm bu saldırılara karşın diğer seçimlerden farklı olarak gözlenen şuydu denebilir: Muhalefet sandık başında iyi örgütlenmişti. İhlalleri engelleme noktasında olmasa bile en azından ihlalleri teşhir etme noktasında tek bir köşeyi açık bırakmamıştı.
Burjuvazinin Seçimi
Türk tekelci burjuvazisi, AKP ile 16 yıl dikensiz bir gül bahçesi yaşadı. Ekonomi büyüdü. Sermaye palazlandı ve daha fazla merkezileşti. Büyük holdinglerin bir çoğu artık uluslararası çok uluslu tekeller haline geldi. Ancak, gelinen aşamada, “pembe büyüme”nin sonuna gelindi ve burjuvazinin önemli bir kesimi at değiştirmek istiyor.
24 Haziran’da sandığı markaja almak!
AKP iktidarının, panik havasında, baskın bir şekilde tasarlayıp gündeme getirdiği 24 Haziran seçimlerinde son viraja giriyoruz.
Geride kalan birkaç gün, yoğun bir saha- kitle çalışmasından öte, 24 Haziran’ın örgütlenmesine odaklı geçirilecek gibi görünüyor. Ekonomik göstergelerin verdiği mesajın, emekçilerin her gün daha fazla düşen alım gücünün, yaşanan büyük yoksullaşma ve yoksunlaşmanın basıncıyla AKP iktidarı, büyük bir fırtına kopmadan önce kendini güvenli bir limana atmanın telaşına düşerek 24 Haziran’da seçim kararı aldı.
Bir asalak Türk burjuvazisinin palazlanması hikayesi: Erdoğan Demirören!
1923 yılında kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde 100. yıla beş kala, halen konuşulamayan, yazılamayan, inkar edilen, tutsaklık ile cezalandırılan konuların başında Ermeni sorunu gelmektedir. 1915 ile başlayan Ermeni, Rum ve Hristiyan azınlıkların yerlerinden, yurtlarından tehcir edilmelerinden sonra taşınmaz mal varlılarının akıbeti, kimlerin bu zenginliklere el koyduğu, ölüm ile yaşam arasında Müslüman olan Hristiyanlar, sermayeye el koyan yeni Türk burjuvazisinin kimler olduğu gibi konular toplumda tabu olarak görülmeye devam etmektedir.
Boykotçuların taktik yanlışlıkları ve halktan kopuk faliyetleri! Sidar Hanoğlu
24 Haziran baskın seçimi kararının açıklanmasından sonra tüm toplumsal kesimler nasıl davranacaklarını, kiminle hareket edeceklerini açıklayarak duruş aldılar. Buna göre, AKP-MHP ''cumhur ittifakı''nda, CHP, SP, İyi Parti ''Millet ittifakı''nda, birleşirken, devrimci, demokrat ve Kürt yurtsever kesimi HDP etrafında birleşerek seçime dahil oldu. Bunların karşısına az sayıda devrimci yapılar ise ''Boykot'' kararı alarak, seçime katılmayacaklarını açıkladılar.
Mutlak yöntemin kendini yeniden üretme biçimi ve Diyalektik Tarihsel Materyalist Yöntemi Anlamayan dairesel kafaların teğetinde Doğru’lar
İçinde bulunduğumuz hazır bulduğumuz ve sürekli hareketle var olan dış dünyanın nesnel varlığının en yüksek ürünü olan bilinçli maddenin üretimi -düşüncenin üretimi- ve yeniden üretimi sadece yeni koşulların üretimi ile var olmazlar. Çünkü her yeni hareket ve koşul bir önceki hareketin ürünü olmakla kalmaz onu içerir, onu ret eder yani yadsırda.
Seçimler ve Oy Verme-Recep Maraşlı
Seçime yurt dışı katılım oranı şu ana kadar çok düşük. En çok % 32 oldu... 2 gün sonra yurtdışı oy verme işi bitiyor. Böyle kalırsa HDP'ye kurulan baraj tuzağını önlemek çok zor.
Erdoğan rejimine muhalif olanlar eğer sandığa gitmezlerse iktidarın istikrarına altın tepsi ile katkıda bulunmuş olurlar.
Her gün her an sistemin üretim ilişkileri içinde, sosyal-siyasal ağları içinde yaşayıp da sıra oy vermeye gelince bunu "sistemi meşrulaştıracağı" gerekçesiyle boykot edenleri anlamak mümkün değil
Çöktürme Planı Uygulayan Cumhur İttifakı’nı Cezalandırmalıyız!-Dursun Ali Küçük
*Bu seçimlerde Türk usulü cumhurbaşlığınının yanı diktatörlüğün yerleşmesine, Kürtlere karşı yürütülen savaşa tamam mı?
Devam mı?
Tamam deniliyorsa Cumhur İttifakı postalanmalı ve cezalandırılmalıdır.
*Bu seçimler; bir mevzi elde etmek, Kürtlerin fiiili kazanımlarını korumak ve halkın örgütlenmesi ve ayakta kalması vb vb için bir basamak olarak değerlendirilmelidir.
Hedefi budur. Kimseyi kandırmıyoruz.
Kurtuluşu getirmeyecek.
Ama Kürtlere karşı savaş hükümeti olan Cumhur ittifakını tepelemek çok önemlidir.
Müslüm Elma : “ Ey şehit kahramanlar kavganız sürüyor, sürecektir.“
"Sayın mahkeme heyeti,
Özgeçmişime ilişkin bazı bilgiler sunmak istiyorum:
Ben 09.02.1960 Türkiye Kürdistanı’nın Dersim şehrinde doğdum. Dersim, Kürt-Alevi mezhebine mensup halkımızın yoğunluklu olarak yaşadığı bir şehirdir. Benim ailemde bunlardan biridir. Bu şehrin tarihi hem acılı hem de onurludur. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Kürt coğrafyasındaki egemenliğini en son olarak bu şehirde yaptığı katliamla pekiştirmiştir. 1937-1938 yıllarında binlerce Dersimli köylerde, dağ başlarında ve idam sehpalarında can vermiştir.
Kaypakkaya'nın direniş geleneğini onurla sürdüren Partizanlardan M. Usta, sürece dair görüşlerini yazdı.
1980 AFC'si sırasında zulmün saraylarından Amed zindanında; Cafer Cangöz ve birçok yoldaşıyla birlikte işkencecilere kök söktüren, Kaypakkaya'nın direniş geleneğini onurla sürdüren Partizanlardan M. Usta, sürece dair görüşlerini yazdı.
Bugün hem zorluklara karşı direnip teslim olmayan bir kuşağın yaratılmasına hem de bölgede bir kara bulut gibi çöken gericiliğe karşı ezilen halkların ortak yürüyüşüne ihtiyaç vardır. Bu ortak yürüyüş yıldızların, ortak parıltısı görevini görecektir.
AKP/MHP Ordu kliği 24 haziran seçimi ile 20 Temmuz 2016 darbesini pekiştirmek istiyor
24 Haziran cumhurbaşkanı seçim tarihi yaklaştıkça politik atmosfer daha üst düzeylere tırmanıyor. Başını Recep Tayip Erdoğan’ın çektiği AKP/MHP/Ordu kliği devlet aygıtını kendi lehlerinde daha sağlam temeller üzerine oturtmak istiyor. Bünyesinde yer aldıkları iktidar mekanizmalarını iyice kendi güdümlerine almayı amaçlıyorlar. Cumhurbaşkalığı kisvesiyle Kürtler, ezilen sınıflar ve devrimci, demokrat kesimler üzerindeki faşist baskı ve katliamları çok daha katmerli boyutlara tırmandırmayı hedefliyorlar.