Cuma Nisan 18, 2025

Baba ben geldim! (Nubar Ozanyan)

Ben Yerevan’da doğdum. Binlerce yıldır üzerinde yaşadığım gül ve ilim kokan topraklarım, bir eylül sabahında kana ve talana doymayan varlıklar tarafından “vatan” adına işgal edildi.

Ermeni kokan topraklarım, barbarlığıyla övünenler tarafından talan edildi. Buğdayımızı çalıp kayısı ağaçlarımızı yaktılar. Babam, bir sabah vakti alnımdan öperek cepheye gitti. Ve bir daha dönmedi. Sabır ve dirençle bekledim. Sonunda babamın yıldızların yoldaşı olmak için gökyüzüne uzandığını öğrendim.

Soğuk mezar taşlarına dokunmaya içim dayanmasa da, babamı burada karşılamak istemesem de gelmemezlik edemezdim. Mümkün değil hüznü dinlememek… Dayanamadım, geldim işte. Sensiz gün, gün değil Baba! Sensiz her şey bomboş ve anlamsız.

Sensiz güneş ne günümü ne de içimi ısıtıyor. Güneşli günlerde bile içim buz gibi. Ayaklarım beni getirmek istemese de geldim işte! Sizin bıraktığınız görevi tamamlama sözü vermek için geldim.

Bir çocuğu sessiz kalmaya zorlayan acının onu bağırmaya zorlayan acıdan daha ağır olduğunu kime anlatayım baba?

Henüz yasıma teselli bulamadım… Kalbimde doyumsuz intikam ateşiyle geldim. Geldim merhaba demeye, ey kırmızı güneş! Neden hayatları yarım kopardınız? Babamın gençlik baharlarını neden yarım bıraktınız?

Hayat nedir baba? Adaletsizliğin soğuk taşları mıdır? Yoksa motor sesinden sonra parçalanan sevdiğinin bedeni midir? Kan ve ateşle aklını yitirmek midir? Yoksa bayramlarda ceketsiz üşümek midir? Kaldır başını baba! Bak ben geldim!

Artık eve gitmek istemiyorum. Benim gibi eve gitmek istemeyen o kadar çocuk var ki! Boşluk bana taşıyamayacağım kadar dayanılmaz acı veriyor. Evde boş duran sandalye kalbimi sızlatıyor. Ne sokaklar, ne kuşlar ne de beni oyuna çağıran arkadaş sesleri kalbimi ısıtıyor. Babamı çalan gökyüzüne artık bakmak istemiyorum. Hayallerim yarım ve kırık kaldı. Hayallerimi faşist kurşunlar yıktı.

Selam vermeye geldim baba!

Birbirimize selam vermek için zamanımız olmadı. Şimdi seni görmek için gökyüzüne tırmanıyorum. Beni öpmek istediğinde sakalların batıyor diye naz ettim. Şimdi seni öpmek istiyorum ama toprak izin vermiyor.

Topraklarımızı ve evimizi işgal etmeye gelenlerin ülkelerinde de Kürt çocuklarının benim gibi babasız kaldığını, fukaralığın bir deniz gibi kocaman olduğunu öğrendim. Kolları kırılan, 12 yaşında 13 kurşunla kan içinde sokak ortasına uzatılan Kürt çocukları olduğunu öğrendim. İşgalcilerin çocuk düşmanı ve ne kadar vicdansız olduklarını öğrendim. Berkin Elvan bir seher vakti ekmek almaya giderken kurşunlanarak annesinden koparılmış…

Katiller çocuklarına kanlı ekmek yedirirken analar ne Ermeni ne de Kürt çocukları için Saray patronu R.T.Erdoğan’dan adalet istemeyecektir. Çünkü R.T.Erdoğan adaleti olmayandır. Olmayan adalet karşısında analar gözyaşlarını yüreğine basarak katillerden mutlaka hesap soracaktır.

Korku ve açgözlülükle hareket edenler ne akıllarını ne de vicdanlarının iyi kullanamazlar. Oysa sevgiyle yaşayan ve çalışanlar en özgür insanlardır. Çocuk yaşımda bak neler öğrendim baba! Yaşamı ve savaşı anlamak için her zaman insanın harflere ihtiyacı yok. Yaşamın ve savaşın acımasızlığı beni çocuk yaşımda olgunlaştırdı.

Herkes bilmelidir ki, ne Ermeni ne Kürt çocuklar boyun eğen kurbanlardır. Direnmekten ve ayakta kalmaktan başka çarelerinin olmadığını büyük bedeller pahasına öğrendiler. Acıları rüyalarımdan çıkaracağım vakit artık geldi. Cesareti ve özgürlüğü Ararat’ın zirvesine mutlaka yazacağım.

11042

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar