Perşembe Ocak 30, 2025

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek

Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde. 

Kelimeler uçuşuyor havada, artı ürün, emek, ayni rant, para, ticaret, feodalizm, ağalar peşime adam takmış, malıymışım alınır satılırmışım, Hukuku buymuş devranın. Kaçmış kurtulmuşum şehirlerin ara sokaklarında. Bir burjuva almış korunaklı yuvasına. Ellerimin ve düşüncemin tüm eylemlerini ona satmışım. Ürettiğim her şeye yabancılaşmışım. Kapı komşuma dostuma akrabama yabancılaşmışım. Durmamışım. Ellerim aklıma küsmüş, aklım yaptıklarıma. Bilgi büyük duvarlar ardında deneylenirken, kendi içinde çürümeye başlamış, saz kopmuş toprağından barlarda bir rakı sofrasına satılmış. Oyunlarımız matematik ve fizikle hesaplanıp uluslararası piyasaya açılmış. Şehirlerdeki proleterleşme niceliği ile tarımdaki yarı proleter emekçinin sırtında dolanan filozof feodalizmin altında kalanları unutunca yok olacak sanmış. Batı hayranlığı makinanın parlayan yüzüyle buluşunca kapitalist olmuş ülkesi. Görmezsen eğer nasıl anlayabilirsin önemini. Tarihi tek düze ve hayat ileri akarken her şeyi aynı hiza ve sırada ilerletir zannederken dünya nasılda karmakarışık görünüyor o filozofa. En iyisi sadeleştirme yapmak, iki ondan çıkar bir bundan. Al sana işte mekanik materyalizm. Ne yapacaksın diyalektiği.

İbrahim geliyor aklıma. Buzlar içinde alevler oluyor yüreğim. Barbara kangren olan ayağımı kesiyor. Pusuya düşüyorum Yurdal’la. Ara sokaklarda takip atlatmaya çalışırken Orhan Bakıra çarpıyorum. Halil geldi mersine bir tabut içinde gözlerimiz hüzün deryasında çağlamakta. Ailenin yükü artı patronun yükü tüy gibi hafif geliyor çocuk omzuma. Uykusuzluk diye bir kelime var ama bizim dışımızda. Günlerce uyumasak, günler otuz altı saat olsa da zaman değişse işlerimiz kolaylaşsa. Okumak bir eğlence değil, dünyayı değiştirme. Önderleri eleştirirken sakın bunu unutma. Savundukların vicdanla, vicdanda ezilenin acısından almıyorsa mayasını! Sına ve tekrar sına düşüncelerini! Unutma yarılmış avuç arasını. Çalışırken donuna kadar ter olmuşken düşündüklerini. Unutma!!!

Büyük otoyollardan çıkıyorum yola. Sonra caddeler sonra ilçe yolları delik deşik bağrımız gibi. Sonra köy yolları devrimin yolunu göstermekte ülkenin. Sonra Global dünyanın en çok korktuğu yerler gelir haritanın yüz bin ölçekli paftasında.

Örneğin İstanbul, Bursa, Kocaeli’nde yaşayıp binlik-beş binlik paftaya bakarsan, bulursun kapitalizmin küçük orta ve büyük meta üretimini. On binlik bir paftaya bakarsan yarı proleter tarım emekçisini. Eğer bölgeyi ve ölçeği değiştirir bakarsan genele. Mesela yirmi beş binlik yada yüz binlik bir paftaya bakarsan görürsün sende göremediğin feodalizmi. Onun sisteme ağır gelen çelişkisini. Harita ölçeğinin paydasını biraz daha büyütür ve bakarsan o zaman görürsün Türkiye kapitalizminin emperyalizmle olan komprador ilişkisini. Yani ağzından düşürmediğin kapitalizmin özgür gelişmesi için gereken ana iki zincirin(emperyalizmle olan yarı sömürge niteliği ile feodalizm) koparılması gerektiğini. Anlarsın o zaman Demokratik Halk Devrimi Sloganının içeriğini. Ezilenlerin hiçbirini dışarıda bırakmadan ve müttefiklerini kavrayamadan düşersen yola, iner başına faşizmin en ağır tokmağı. Çekicin var çivin yok çivin var çekicin

yok! demezler mi adama bu nasıl iş yapmaktır. Bu kaz neden topaldır. Demezler mi adama elin işte gözün oynaşta. Demezler mi adama bir elin nesi var iki elin sesi var. 

Bir sınırlandırma krokisine bakarsanız tapu sınırlarını görürsünüz. Bir imar planına bakarsanız gözlerinizi kör edersiniz, olan ile olmayanı ayırt edemezsiniz. Bir halihazır haritaya bakarsanız toprak üzerindeki mevcut düzeni görürsünüz. Bir su haritasına, elektrik,  vb. haritalara bakarsanız ilgili konusundaki detayları görürsünüz. Geneli değil özeli görürsünüz. Yâda bariz olanı görürsünüz.(haritanın hata sınırları içinde üretildiğini farz ederek söylüyorum. O da tutarsızsa atın elinizdeki haritayı)Ama geneli görmek istiyorsanız ölçekleri ve gösterilebilirliklerini dikkate alarak kendi içindeki sınırlıkları içerisinde bir bütünleme yapabilirsin. Ancak diğerlerini asla yok sayamazsın. Yok, sayarsan eğer haritada yolunuzu kaybedersiniz. Hep eksik kalır hep noksan kalırsınız. Haritanızı güncelde tutmalısınız. Gelişen değişen yolları da çizmelisiniz patikaları da. Gölleri de çizmelisiniz bataklıkları da dolguları da çizmelisiniz. Denize giden karaları da. Ne istediğinizle ilgilidir haritanız ona göre gösterir detayını. Gereksiz detayları çizerseniz karışır haritanız, bozulur ve amacını yitirir. Ama en önemlisi hesapları doğru yapmalı ve paftaya hata sınırları içerisinde aktarmalısınız. Yoksa üzerindeki çizgiler gerçek uzunlukları gösteremez. Dikkate alın bunları. Mesela küçük bir alanı çizerseniz haritaya düzlem kabul edebilirsiniz yeryüzünü. Ama bir bölge yâda ülkeyi çiziyorsanız düzlem önemini yitirir küreyi, koniyi, geoidi dikkate almanız gerekir. Almazsanız eğer hatalı olur haritanız. Ülke tahlili yaparken düştüğünüz hatalara düşersiniz.

Hangi yolları hangi yollarla hangi dağları hangi dağlarla hangi şehirleri hangi şehirlerle buluşturacağınızın anahtarı bu çizdiğiniz değişen ve değiştiren haritanızdadır. Haritalar küçük paydalı ve şehirsel paftalarda güncelliğini yitirebilir. Ama bölgesel ya da ülke sınırlarını kapatıyorsa öyle kısa vadelerde güncelliğini yitirmesi söz konusu değildir. Tek ŞARTLA yitirebilir. Toptan bir altüst gerekir. Bunun sonucunda yeni bir harita yapmak ilk iş olur. Gösterdiği detaylar değişir. Dağlar değişir. Yollar değişir. Renkler değişir. Sınırlar değişir. Her şey değişir. Eskinin üzerinde yeni yükselir. Eğer yoksa bir alt üst oluş dağlar hala yerinde duruyorsa geniş ovalar duruyorsa eğer nicelse değişimler haritanızı değiştiremezsiniz. Güncellersiniz. Haritanızı geliştirirsiniz. 

Eğer yeni bir harita yapacaksanız bu alt üst oluşu sağlamalısınız. Olmadan altüst oluş boşunadır yeni bir harita. Gelişen nicelikler küçük paydalı haritalarda önem kazanır. Çizilir ve gösterilir gösterilmelidir de. Yaşanılan bölgede çizgileri kalınlaşabilir de. Dikkate de almak gerekir. Ama merkezden uzağa incelir etkisi yavaşlar hızı. Eğer uzaksa mesafesi kaybolur tan yerinde. Unutma tan yerinde toprağa düşen teri.

Okumaya devam ediyorum. Göçük altında kalıyorum. Nefes alamıyorum. Sıcak bir el tutuyor beni, yakıp kül etmiyor beni. Kitabın içinden çıkıp yürekte kor oluyorum. Bir adamın eşinin ve çocuklarının yüzünde beliriyorum. Kar yağarken anımsanıyorum. Erirken hüzün olup yapraklarda renk oluyorum. Düşüyorum rüzgârın esintisiyle, toprak oluyorum. Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek, ateşlenecek Fişek oluyorum.

İyi Çalışmalar

Taner ÖZCAN

95557

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Son Haberler

Sayfalar

Taner özcan

Sülyetler

Sokaktaki birey sizin için neyse kitle içerisindeki bireyde aynıdır.

Her şey değişir bazı insanlar değişmez derler.

Memleket değişir; insanlar yeni yeni iş alanlarına yönelir, aralarındaki iletişim değişir, farklılaşır ....

Ama bazı insanlar değişmez derler.

Onlar yıllar yüzyıllar geçse de aynı kalırlar.

Ellerine aldıkları, kendileriyle aynı huydaki dergilerle - gazetelerle veyahutta sanal alemlerle kendilerine yakın gördükleri insanlara, mahallelere... giderler.

Sistem; her sokağa, haneye girecek kadar başarı göstermiş olsa da...

TKP-ML MKSB: Katledilişinin 48. Yıldönümünde Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’yı Anıyoruz!

Yangını o başlattı harlamak bizde,alazlanalım!

Başkan Mao’nun “Yangını ben başlattım” çağrısıyla başlayan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin alazları coğrafyamıza ulaştığında, sınıf mücadelesi ve kitle hareketleri içinde çelikleşen genç bir komünist önderi ortaya çıkardı: İbrahim Kaypakkaya!

“Biz, insanın eski benliğini fırlatıp atması gerektiğini söylüyoruz*”

Her birey, içinde şekillendiği toplumun izlerini taşıyarak mücadeledeki yerini alır. Ancak mücadeleye katıldıktan sonra bu izleri bir çırpıda söküp atmak mümkün olmaz. Bu süreç ağır, sancılı, acı verici ve görece uzun bir zamanı kapsayacak şekilde işler.

Bireyin aileden başlayarak almaya başladığı eğitimin kazandırdığı düşünce biçimi, bakış açısı ve davranış kalıplarının kısa vadede ve kolayca aşılması mümkün değildir.

Fransa Partizan okurları; İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleri yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!

Proletarya Partisi’nin kurucusu komünist önder İbrahim Kaypakkaya, bundan 48 yıl önce 18 Mayıs 1973 tarihinde, emperyalistler ve yerli burjuvazinin işbirliği sonucu Diyarbakır İşkencehanelerinde katledildi.

Türk egemen sınıfları, Kaypakkaya’yı katlederek, işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş davasına darbe vurdular. Komünist düşüncelerle bezenmiş genç ve mücadeleci bir beynin yok edilmesini, sistemin bekası için elzem gördüler.

CIA’nın Anti-Komünist “Özgür Düşünceli” Entellektüelleri-2

“Casuslar’da Felsefe Okur” Anti-komünist  Frankfurt Okulu ve Fransız Teorisi

 

Onuru ile yürüyenler, onurumuzdur…İsmail Cem Özkan

Yıllardır resmi söylem içinde 12 Eylül öncesinden bahsedilirken sağ sol çatışması varmış gibi konuşulur, bu bilerek ve bilinç içinde yapılmış bir konuşma metnidir, çünkü resmi tarih yazıcıları öyle olmasını uygun görmüşlerdir.

12 Eylül ise sağ ve sol çatışmasını bitirmiş kaynaştırmıştır!

Bir Kutup Yıldızı, Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya….

18 Mayıs 1973 yılında Diyarbakır zindanlarında aylar süren işkencenin ardından katledilen 24 yaşında bir genç.

18 Mayıs 1973 gecesi katledilen bu genç “Türkiye Cumhuriyetini” temellerinden sarsacak ideolojik derinlik, politik yetkinlik, örgütsel duruş ve heyecanı çok tehlikeli düşünce ve yönelime sahip olması faşist devletin geleceği ve bekası için katledilmesi zorunlu bir gerekçe olarak görülmüştür.

TKP-ML OPK: Filistin Halkı Yalnız Değildir!

Direnen Filistin Halkının Yanındayız!

Emperyalistler arası çelişkilerin keskinleşmesi ve güç mücadelesiyle birlikte Ortadoğu’da bölge gericilikleriyle olan ilişkilerin yeniden düzenlenmesi beraberinde Siyonist İsrail devletinin bir kez daha Filistin halkına saldırmasını gündeme getirdi. İsrail’in Filistin halkına yönelik işgal, ilhak ve katliam politikası sürüyor.

Mayıs’ta Güneşe Uğurladıklarımızı Anıyoruz

Mayıs ayı TDH ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi açısından önemli bir yerde durmaktadır. Mayıs, şehitler ayıdır. Türkiye komünist ve devrimci hareketinin, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin önder yoldaşlarını, kadrolarını güneşe uğurladığımız aydır.

Dünya proletarya hareketinin Türkiye toprağındaki taburu proletarya partisinin kurucusu ve kuramcısı, önderi İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devletinin askeri güçlerince Amed Zindanları’nda işkencede katledilişinin 48. yıl dönümündeyiz.

“Ülkemiz" ve "Baş çelişme" sorunu üzerine kısa bir değini

Özgür Gelecek gazetesinin 27 Nisan 2021 tarihli sayısında, Halkın Günlüğü gazetesinin TKP-ML MK üyesi Meral Güzel ile yaptığı bir söyleşi yayınlandı.

M.Güzel'in, kendisine yöneltilen;  “HBDH’nin devrim mücadelesindeki yerini nasıl tarif  ediyorsunuz?” şeklindeki  soruya verdiği yanıtta geçen  bir kısım  belirleme  ve yorumları tartışma götürür niteliktedir.

Sinan Dersim… (Nubar OZANYAN)

Bitmez tükenmez bir sevdadır bizimkisi. Her ölümde yeniden doğar. Her damlada kuru olan her şeye can katarız. Yüzümüzü her daim hakikate çeviririz. Kendimizi anlamakla başlarız hakikat mücadelesine. Önce kendi içimizdeki hakikati bulmak için başlarız kavganın ilk dersine. Biliriz ki, başarılması en zor olan kavga insanın kendisiyle olandır. İçimizdeki düşmanı alt ettikçe özgür, korkusuz ve “zana” olmayı başarırız. Söylediğini yapan, sadece yapan da değil “doğru yapan” oluruz.

Sayfalar