Çarşamba Şubat 26, 2025

"Devlet Her şey yapar; Meşrudur!

Ülkemizde devlet demek baskı demektir. Devlet demek, devlete egemen olanların sömürü çarkını sürdürmesi demektir. Devlet demek azınlığın çoğunluk üzerindeki tahakkümü demektir. Devlet demek eşitsizlik demektir. Devlet demek, devlete egemen olan ırkın diğer azınlık ulus ve milliyetlere baskı, yasak, işkence, zorla asimile ederek dilini, kültürünü, gelenek  - göreneklerini, tarihi şekillenmesini yok etmek demektir. Devlet demek Cinsiyetçilik ayrımı yapmak demektir.  Devlet demek, kadınlara, çocuk yaştaki kızlara tacizi  -tecavüz ü meşru görmektir. Devlet demek işçilerin, köylülerin, emekçi halkların alın terlerinin, emeklerinin acımasızca sömürülmesidir. Devlet demek, devletin yaptığı haksızlıklara karşı çıkanlara kurşun sıkmaktır. Devlet demek çoğunluğun haklarını savunanlara cop, gaz, işkence meydan dayağı ve zindan demektir.

 Devlet demek, yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla, tek ırk, tek millet, tek mezhep, tek din, tek bayrak demektir. Kendi düşüncesinde olmayanlara, kendi dininden, mezhebinden olmayanlara, kendi ırkından olmayanlara, tek bayrak demeyenlere, kadına yapılan cinsiyetçilik ayrımına karşı çıkanlara, tek millet demeyenlere, insanca yaşamak için haklarını isteyenlere, yürüyüş  - gösteri -protesto yapanlara kurşun sıkmakta, Tomasıyla, tankıyla, topuyla,  savaş uçaklarıyla bombardıman yapmakta, ana karnında bebekler öldürmekte, toplu katliamlar yapmaktadır.   Kendi vatandaşını   ajanlarını canlı bomba olarak  kullanmakta ,geleceğimizin aydınlık çocuklarını topluca havaya uçuracakta  bunun adına da "vatanı, milleti, devleti koruyorum" demek diyeceksin.. Demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından dem vuracaksın. Vay seni ırkçı- kafatasçı, fanatik İslamcı faşist devlet, sen kimi kandırıyorsun? Varlığından günümüze efendin emperyalistlerin maşası oldun, çanak yalayıcılık yaptın. Amerika hapşırdığında sen altına ettin. Kendi insanına karşı CIA, MOSSAD, Alman gizli teşkilatıyla birlikte çalıştın. Vatanın topraklarını, zenginlik kaynaklarını haraç - mezat sattınız. Bunu yaparken sıfır olan servetlerinize, servet kattınız. Soygunun -vurgunun adına da vatanseverlik dediniz. Savaşlar çıkararak ezilen yoksul halkları kırdınız, birbirine kırdırdınız. Akıttığınız mazlum halkın kanını içerek beslendiniz. Adına da vatan savunması dediniz. Evlerimizi, köylerimizi, dağlarımızı, ormanlarımızı bombaladınız, yaktınız, yıktınız, canlarımızı, bebelerimizi katlettiniz bunun adına da 'vatan hainlerine karşı, vatanı savunma ' dediniz.

     Mısır’da, Filistin’de hunharca katledilen çocuklara yalandan - sahte timsah gözyaşları dökerken, kendi katlettiğiniz masum çocuklarımızı  'terörist' ilan ettiniz. Bilmem kimin faşist kralına eceliyle ölmesine 'ülkede yas ilan'  ettiniz. Hani devlet Baba, Anaydı. Her vatandaşı aynıydı, ayrım yapılamazdı. Sahiplenmediğin gibi, acılarını dahi paylaşmadın, ölenlere taziyeyi devlet olarak çok gördün. Sahi sen kimsin, kimin devletisin? Kime hizmet ediyorsun, kimleri koruyor - kolluyorsun... Sen ezilenlerin devleti olamazsın. Senin Anayasa’n da, Babayasa’n da sermayenin patronların, kan emici iblislerin düzeninin korunması kollanması içindir. Yaptığın zulme, sömürüye, katliama karşı çıkanları yargılayıp, etkisiz kılmak içindir.

     Şimdi, sen devletin bütün faşist erklerini çalıştıracaksın halka etmediğin zulüm kalmayacak, İslamcı faşist  - bozkurt IŞİD sürülerini besleyeceksin, silahlandırıp kelle kestireceksin ve sen 'demokrasiyi, hakkı, hukuku 'savunacaksın!   Faşist devlet kusura bakma ama buna kargalar bile güler. Saray soytarısı faşist sultan sen Hitlerden daha beter olacaksın bunu bir tarafa yaz. Hem de seni senden çok savunan uşak yaverlerin sallandıracak. Bu halka yaptığın faşist zulme, bu halk ayağa kalkarak sizin sömürü saltanatınıza son verecek mutlaka.

    Şunu unutma bugüne kadar hiçbir ilerici, devrimci, yurtsever sosyalist ve komünist vatanını satmadı, satılmasına asla müsaade etmedi, etmeyecek. Bunu canı pahasına bedeller ödeyerek, sizin korkak kocaman devletinize defalarca gösterdi. Cenazelerimizi vermeyebilirsin ailelere ıstırap - acı çektirebilirsin, katlettiğin devrimci direnişçilerin kafalarını keserek IŞİD bıraktığın mirasınla resimler çekebilirsin. Demokrasi ve özgürlük isteyen 'bütün halkı terörist ilan ' edebilirsin. Unutma 'hiçbir mazlumun ahı yerde kalmayacaktır.'

   Bugün Türkiye’de ve Kürdistan’da devletin faşist diktatörlüğü kan döküyor, yakıyor, yıkıyor, katlediyor, yargısız, sualsiz  -sorgusuz ortadan kaybediyor. Bundan daha büyük zulüm olabilir mi?  O halde faşizme, faşist diktatörlüğe karşı bütün demokrasi güçleri meşru  - müdafaa direnişini yükseltmeliyiz. Hayatın her alanını demokrasi ve özgürlük için direniş kalelerine dönüştürmeliyiz. Evet, önce insanım diyenler, vicdan sahibi olduğunu söyleyenler, haksızlığa, hukuksuzluğa, insanlık dışı Uygulamalara karşı olduğunu söyleyenler, Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si, Çerkez’i, Laz’ı, Rum’u, Alevi’si, Sünni’si, Şafii’si, Ezidi, Arap’ı Şia’sı,  Çingenesi yani zulme uğrayanlar, yeter artık diyenler, işçiler köylüler, emekçiler faşizme karşı birlikte direniş Cephesi oluşturalım. Bu köhnemiş ilkel faşist devleti yerle bir edelim. Kadınıyla, genciyle, erkeğiyle, kızıyla, yaşlısıyla onurluca faşist zulme karşı en haklı meşru direnişte yerimizi alalım. Bana neci olmayalım, korku çemberini yıkalım. Bedel ödemeyi göze almazsak çocuklarımızın yarınını karanlığa teslim ederiz ve lanetle anılırız.

'Gelinen aşamada, faşist devleti bir yana koyan, devrimcilere, yurtseverlere  -komünistlere ilericilere saldırmayı ilke haline getiren yörecilerbölgecilik, mezhepçilik yapanlar şunu bilmeli ki, yarın yalnız başınıza kaldığınızda, umudunuz tükendiğinde sizin yanınızda devrimciler komünistler, yurtseverler olacaktır. Eleştiriye, yanlışa karşı koymaya evet, düşmanca saldırıya hayır. Aslında kullanılan dile dikkat etmek, yıkıcı düşmanca değil yapıcı olmak en doğru yol ve yöntemdir. Hasan Aksu 03.08.2015

49364

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar