Devrilen “Çözüm” Masası Ve Topallayan Barış Süreci Üzerine…

7 Haziran seçimlerinin yaklaşması ile birlikte, seçimler ve ardından gelişecek süreç de şimdiden görünür hale gelmeye başlamıştır. Anketlere yansıyan rakamlar AKP’nin, son süreçte daha da ivmelenen gerilemesinin resmiyken, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ardından yaşanan AKP içerisindeki çatırdamalar ve güvensizlik iklimi bu gerilemeyi büyütmektedir.
Tüm bu tablo içerisinde ise, Kürt Hareketinin on yıllara yayılan mücadelesinin sonucu olan ve AKP’nin de büyük beklentilerle yaklaştığı “barış ve müzakere” süreci, AKP’nin kaderi açısından belirleyen pozisyondadır. Erdoğan’ın başkanlık hayalleri kurduğu bir süreçte, alanlarda “400” milletvekili istediği bir dönemde, bu belirleyici pozisyondan ötürüdür ki, AKP en çok da bu alanda kart oynamakta, kaderi ile imtihanı olacak olan seçimlerde, kendi saflarını sıklaştırmak adına bu alandan gerilimi yükselterek girmektedir.
Tüm bunların son görüngülerinden olan “barış ve müzakere” süreci açısından ciddi kırılmalar yaratan bir dizi gelişme de, son günlerde yaşanmıştır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kuveyt dönüşü yaptığı “çözüm masası da yok, Kürt sorunu da yok” ve ardından İmralı Müzakere Heyeti’nin yaptığı “masa devrildi, süreç hükmünü yitirdi” içerikli açıklamalar, bu gelişmelerin topluma yansıyan ve seçimler sürecinde de belirleyici etkide bulunacak olan gelişmelerdir.
AKP’nin son sığınağı: Kaos
Seçimlere bir ay kala gerçekleşen bu açıklamaların, kuşkusuzdur ki ne Erdoğan’ın iktidar merakı ile açıklanacak hali vardır, ne de egemenlik sevdası ile. Olayın kodları, AKP’nin seçim sürecine yaklaşımı ve toplumsal dinamiklerin bu seçimlerde nasıl konumlandığı ile ilintilidir.
Şöyle ki, AKP’nin 12 yıllık iktidarı boyunca Kürt sorununu temel bir politik argüman olarak işlediği bilinmektedir. Özellikle 2007’den beri süren çatışmasızlık iklimi AKP’nin iktidarının sürdürülebilirliği açısından işlevsel bir alan olagelmiştir. Tüm bu süreç içerisinde ise AKP bu sorunu, kendi hareket salahiyeti açısından işlevsel olarak kullanırken Kürt hareketini ise özellikle KCK operasyonlarından da görüleceği gibi sürekli bir markajlama çabasında olmuş ve özü imha ve asimilasyona dayanan faşist saldırganlığı çeşitli biçimlerde (Roboski katliamı vb) sürdürmüştür.
Temel eksen böyle olması ise süreci ve sürece AKP’nin mecbur kılındığını gölgelememektedir. Şöyle ki, temeli açıktan Kürt ulusunun reddine dayanan TC klasiği çizgide yaşanan değişim ve bunun egemenleri müzakere çabasına zorlaması, Kürt Ulussal Mücadelesi’nin ürünüdür. Ancak gelinen aşamada bu tablo varlığını korurken, AKP’nin sürece yaklaşımı ise üstte bahsettiğimiz temelden ayrılmamıştır.
Bu ahval içerisinde ise, AKP kendi gerilemesinin kaynağında, özellikle de HDP’nin son süreçte yakaladığı gelişimle de birlikte bu konuyu görmektedir. Zira bilinmektedir ki, Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi ile birlikte, AKP’nin devreye soktuğu hiçbir araç bu gelişimi engellememiş; AKP eliyle üretilen yolsuzluk ve faşist saldırganlığın artması HDP’nin çekim merkezi olmasını sağlamıştır.
Tam da bu temelde, Ortadoğu yöneliminin çökmesi, parti içi bunalımların da artmasına paralel AKP, durduramadığı bir gerileme evresine girmişken HDP’nin barajı aşma sinyalleri vermesi, hükümeti de toplumsal gerilimi arttıracak bir dizi adıma itmiş bulunmaktadır. Bunun en çarpıcı görüngüsü ise, Ağrı’daki askeri operasyon ve sonrasında yaşananlardır. 15 askerin açıkça ölüme terk edilmesi toplumu yeniden bir provokasyon ortamına itme çabasının ürünü iken, buradan umduğunu çıkartamayan hükümet şimdi de “masadan onlar kalktı” yaklaşımı ile kendi tabanında safları tahkim etmeye girişmiştir.
AKP’nin yeniden çatışmalı bir süreci göze alabilmesi, kendi ipini çekmesiyle eşdeğerdir ancak hükümetin iç dinamiklerinde yaşadığı sarsıntı, gerilimden beslenen bir ortamı ihtiyaç haline getirmektedir. Tıpkı Kobanê serhıldanı sonrasında olduğu gibi, AKP her gerileme yaşadığı dönemde saldırganlık düzeyini arttırmayı borç bilmektedir.
Zira bilinmektedir ki, parti içerisindeki güvensizlik hali ve bunun AKP tabanında bulduğu yansıma, AKP açısından gerileme ve güç kaybı demek olup; bu da, buradan HDP’nin kazanımla çıkması ise “hedef 2023 konseptine” darbe anlamı taşımaktadır.
“HDP’nin barajı aşması tehlikelidir”
Bu nedenledir ki, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan seçimlere dair yaptığı bir açıklamada “HDP’nin barajı aşması tehlikelidir” demektedir. Yani temel kaygı, hükümetin yaşadığı gerilimden, parti içi çatışmalardan sıyrılmak adına, ülkeyi kaosa sürükleme girişimidir. Yani AKP’de görmektedir ki, güncelde AKP sultasını yıkacak tek güç HDP’dir ve bu nedenledir ki böylesi bir süreç ihtiyaç haline gelmiştir.
Ve HDP…
HDP ve müzakere heyeti açısından ise açıklama isabetli ve seçim sürecinin temel kaygılarına uygun bir niteliktedir. Kastımız, HDP güçleri açısından uzlaşı yolundan radikal bir kopuşun gerçekleştiği şeklinde gerçek dışı bir yorumda bulunmak değildir. Ancak görünen odur ki, AKP’nin krizini derinleştiren bu adım, iktidar sultasına ve onun oyalayıcı hamlelerine güçlü bir darbe niteliği taşımaktadır.
Ek olarak, seçimlere ramak kala atılan bu adımla, HDP güçleri sadece hükümetin maskesini düşürmemiş, aynı zamanda seçimler ve sonrası süreç için safları sıklaştırarak, daha güçlü mücadelelere hazırlanarak (kendi niteliğine uygun şekilde) “AKP’ye ve Başkanlık sistemine geçit vermeme” mücadelesine daha fazla kenetlenme mesajı da vermiştir.
Son Haberler
Sayfalar

Bölünmek için Birlesin
Bölünmek için Birlesin!
Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!
Yeğişe Çarents 15 Mart 1921 Yer Berlin Charlottenburg semti,
İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü. Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...
Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

İtiraz ahlaki[*]
“İnsanlarda eksik olan
güç değil iradedir.”[1]
Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.
İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.
Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!
Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...
Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!
Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.
Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1
“İyi ki hatırlattın
Başkaldırı diye bir şey var
İsa’dan beri insanı güzelleştiren
Şimdi daha güzel her şey
Daha insan herkes.”[2]