Salı Şubat 18, 2025

İran; Kürdistan için büyük tehlikedir!...-Dursun Ali Küçük

Bölgede en başta Kürdistanın kuruluşunu engellemek istemektedir:

İran, kendi içinde despotik ve diktatöryal bir rejim uygulaması yapıyor. Hem İran içi muhalefeti hemde en başta Doğu Kürdistan’daki gelişmeleri kanla bastırmaktadır.
Kürtler sözkonusu olduğu zaman, İran İslam Cumhuriyeti İran idam cumhuriyeti gibi bir politikanın sahibidir. Türkiye de olduğu gibi oradada Kürtlerin sadece adı vardır, ama hakları yoktur. İran içi muhalfeti Şii milislerlede boğmaktadır.
Öte yandan İran bölgenin her yerine burnunu sokmaktadır. Suriye’den tutalım Yemen, Bahreyn, Lübnan vb kadar bizzat kendi politikalarını dayatmak için silahlı güçleri ve Şii milisleri piyasaya sürmektedir.
Suriye’de Esad ın yanında yer almaktadır ve Rojeva Kürdistan’ın statüsünü resmileştirmesini engellemeye çalışmakatadır.
İran bölgede despotik, otokratik ve teokratik rejimlerin ayakta kalmasından yanadır. İlerici ve demokratik bütün değerlere karşı bir duruş ve politika sergiliyor.
Kürdistan Federasyonunun bağımsızlık adımlarını fiilen engelleme politikalarını izliyor. Uğursuz bir rol üstlendiği gözden kaçmıyor.

İran ve TC bölgede rekabet etmektedir:

İran Şii İslam, TC Sunni İslam ekseninde bölgede rekabet etmektedir. İkisi içinde Kürdistan’ın kuruluşu ve bağımsızlığı kırmızı çizgidir. Bunu yaparken kendi  politikaları çerçevesinde kendine yakın İslami vebenzer güçleri kullanmaktan geri durmuyorlar. Denilebilir ki, İŞİD ile Şii milisler arasında çok ciddi bir fark bulunmuyor.

Bölgedeki son Irak içi savaşta İran Şii Irak ı desteklerken, TC Sunni Irak’ı destekledi. İŞİD ve Şii milislerin etkin olması, İran ın askeri ve siyasi güç olarak Irak Şiileri içinde güçlenmesi Kürdistan için bir tehlikedir. TC egemen olmaya çalışırken İŞİD i Kürdistana ve Rojava Kürdistan’ına saldırttı. İran etkin olursa Şii milisleri Kürdistan üzerine sürecektir. Bundan hiç kuşku duymamak gerekiyor.

Şİİ milislerin Kerkük, Musul, Diyala vb yerlere yerleşmesi Kürdistan’a karşı savaş demektir. Şii Irak politikasını etkili kılmak istedikleri gibi, Kerkük ve Kürdistan topraklarının tekrar Irak toprakları yapılması için çalışmaları anlamına gelir.
Kerkük, Musul vb yerlerde Kürdistan ın eline geçen petrolün yeniden Iraka devredilmesi için çalışacakları kesindir.

YNK’nin Şii milislerin Kerkük yakınlarına kadar girmesine musaede etmesi ciddi bir yanlıştır. Behram Salih’in İran’ı  “stratejik mittefik” anlandırması önemli bir zaaftır.YNK’nin İran’a, KDP’nin TC ye yakınlaşarak güçlenme çabaları bir gaftır. Bu tür şeylerden kaçınılması büyük önem taşıyor.

Ezidiler Şii milislerden uzak durmalıdır:

Ezidi gücü olarak örgütlenen YBŞ den 1000 kadar milisin Şii milislere katılması ne adına yapılırsa yapılsın kabul göremez.Sunni Irak ve İŞİD den yüzünü dönüp İran ve İrak’a dönmek Ezidiler açısından yapılmaması gereken bir husus oluyor. Ezidilerin buna karşı durması Ezidi halkının yararınadır. Ezidiler inançlarını da kapsayan özel bir statüyü Kürdistan’a bağlanarak güvenceye alabilirler.
Ezidi birliklerin Kürdistan’a bağlı olarak örgütlenmesi kendileri açısından sağlıklı olacaktır.

TC’yi Musul operasyonuna çağırmak doğru değildir:

Kürdistan federasyonu TC’yi Musul operasyonuna kendisi çağırmamalıdır. Bu yönlü açıklamalar yanlıştır. TC ve AKP Musul operasyonuna katılacak mesajları verdi ve ilk askeri yardımı Irak’a yaptılar.
Musul operasyonunda Dicle’nin bu ve karşı tarafı ayrışacaktır. Suyun bu tarafında Kürtler diğer tarafında fiilen Araplar olur. Irak ordusu artık bir Şii ordusudur. İŞİD saldırlarından sonra fiilen ve tamamen bu şekile dönüşmüştür. Sunni Araplar Şii bir Irak ordusunu benimsemez. Musul’un düşürülmesi Şii ve Sunni Arapların anlaşacağı anlamına gelmez. İŞİD saldırıları ile ipler koptu.
İran’ın ve Şii askeri güçlerin Musul’da etkili olmasının istenmemesi doğrudur. Aynı şekilde TC’nin Musul’da etkili olmamalıdır.Koalisyon güçleri de bunu tercih etmez.

İran ve TC Kürdistanı ceheneme çevirmek isteyen iki güçtür:

Kürdistan ve Kürtler açısından TC ve İran en büyük tehlikedir. Bunlar Kürdistanın kuruluşuna karşı olduğu gibi, kurulanıda fırsat bulduklarında yıkmaya çalışan iki güçtür. Kürdistani güçler ve partiler enerjilerinin çoğunu bunlara yönelik harcamalıdır.
Bunlar bölgedeki rekabette bölgeyi de ceheneme çevirdiler. Bunların yaptıkları saymakla bitmez. Çünkü kan dökülmeden ve güçleri çatıştırıp zayıflatmadan yer edinmeyeceklerini çok iyi biliyorlar.
Kürdistani güçler, Tc ve İran rekabeti ve çelişkilerinden yararlanabilir. Ama bunları müttefik kabul etmek staratejik açıdan hiçte doğru olmaz. İlişkileri stretejik olarak değerlendirmek, bu iki devletin kuyruğuna takılmaktır. Bağımsılığa gitmek isteyen Kürdistan federasyonu açısından bu tür değerlendirmeler yapanlar onaylanamaz.

Mustafa Karasu(Hüseyin Ali) Özgür Gündemdeki son Eşme Ruhu yazısında Misak-i Milliye övgüler diziyor. Misaki Milli( Rojava Kürdistan ve Kürdistan federasyonu) dahil ediyor. Osmanlıda yani geçmişte bunun “Türk ve Kürtlerin ortak evi” olduğunu söylüyor. Osmanlı kurucusunun babasının mezarının Eşmeye taşınmasını selamlıyor. Doğu Kürdistan ise, makalesinde bu ortak evi”n dışında kalıyor.Türkiye’de Kürdistan sorununun çözüleceği hikayedir. Oyun oynuyorlar.

Ayrıca Rojeva Kürdistan’ı ve Kürdistan federasyonunun bu “ortak ev” e katılmasına kimse müsade edemez. Yeni Osmanlıcık oynamayın. “Geşmişe dönelim”, o iyiydir, geçmişten sonra Emperyalistlerin politikası deyip es geçmek özgürlüğe vardırmaz. Karasu’nun makalesi ibreti alemliktir, okumanızı tasfiye ederim.
Kürdistan ne İran’ın  ne de TC nin parselleyeceği bir alandır. Nede Arap sömürgeciliğinin parselliyeceği alandır.

Hiç bir sömürgeci güç, ne bizim açımızdan müttefiktir ne kardeşlik hikayeleriye “demokratik” tir. İşgal ordularının Kürdistan’da yeri yoktur.Onlara yer açanlar işbirlikçi ve teslimiyetçidir.

Dursun Ali Küçük-25.3.2015

 

57584

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.

Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)

Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)

Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)

Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Sayfalar