Kobane; Geçit Yok, Geçit Yok! Volkan Yaraşır
Tarih ve devrim kaotik bir süreçtir. Atılım ve geri dönüşleri içinde taşır. Rojava Devrimi, Kürt Özgürlük hareketi kadar Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında sarsıcı etkiler yarattı. Ortadoğu’nun hegemonik güçler tarafından yeniden dizaynını engelleyen en önemli faktör olarak öne çıktı. Aslında Rojava pratiği yıkıcı etkilerini yeni gösteriyor. Bir nevi devrim, dalgasal ve dip sarsıntılarını dışavurmaya başladı. Özellikle alternatif toplumsal ilişkilerin inşası ve Şengal’de gösterilen insanlık onurunun yüceltilmesi ve Ezidi soykırımına karşı ayağa kalkış ve gerçekleştirilen etik manifesto yeni bir momenti simgeledi. Bütün salınımlarına rağmen, Devrimin derinleşmesi ve yaratılan olağanüstü yeni deneyimler ve pratikler, Ortadoğu halklarına umut ve yeniden dirilişin yolunu gösterdi.
Rojava’nın umudu ayaklandırması ve silahlandırması, zaman kadar eski coğrafyada kadim halkların esaret ve boyunduruk zincirinden nasıl kurtulucağını işaretledi. Bu yıkıcı gelişmeler, bir karşı devrim labarotuvarı olan Ortadoğu’da küresel ve bölgesel karşı devrimci güçleri harekete geçirdi. Rojava’ya duyulan büyük öfkenin ve yok etme isteğinin arkasındaki saikler, egemenlerin tarihsel tahakkümüne karşı kitlelerin boyun eğmezliği ve başkaldırısıdır.
Bügün IŞİD’ın dehşet stratejisi uygulayarak ölümü pornografileştirmesiyle, İspanyol faşiştlerinin “yaşasın ölüm” sloganları arasındaki bağ sanıldığından daha yakındır. Bu faşizmin hayata taarruzudur. Umudu yok etme ve umudu öldürme isteğidir.
Rojava umuttur, yanlızca bu yönüyle bile Rojava ezber bozucu ve yıkıcı bir dinamiktir ve insanlığın direniş ruhudur. 1936’da İspanyol halkının taşıdığı bayrağı, büğün Kürt halkı yüreğini bütün halklara, devrimcilere ve komünistlere açarak taşımaktadır.
Kobane’deki her barikat, her sokak tarihin, bügünde yaşaması ve geleceğin bügünden kurulmasıdır. İspanya İç Savaşı için Avrupa tarihi böylesi bir üç yıl bir daha yaşayamayacak denir. Bügün Kobane pratiği ve barikatları içinde, benzer şeyler söylenecek. İnsan erdeminin ve onurunun en güzel ve en somut örnekleri Kobene’de pratiğe dönüşüyor.
Rojava Devrimi’nin küresel jeo- politiğin en önemli odağında gerçekleşmesi, başka bir dünyanın arayışı ve kitlelerin yaratıcı zenginliğinin ifadesi olması, küresel ve bölgesel karşı devrimci güçlerin hınçına ve seferberliğine yol açtı. Bu şiddetli taarruz, işbirlikçilik, riya, ikiyüzlülük, kalleşlik ondan.
Halkların başkaldırısı karşısında tüm bölgesel ve küresel gerici ve faşist güçler seferber olmuş durumda. Kürt halkı tarihsel bir duruş ve direniş sergiliyor. Kobene’ye yeni Stalingrad denmesi boşuna değil. Nazi faşizminin yenilgisinin başlangıcıdır Stalingrad. Stratejik bir savunma hattıdır, Stalingrad metre metre, ev ev savunulan bir direniş destanıdır. Kobane ülke ve özgürlük için Stalingrad’laşıyor. YPG,YPJ güçleri stratejik savunma hatlarını şehir savaşına hazır bir biçimde oluşturuyor.
ROJAVA “YAŞAYAN” DİYALEKTİKTİR
Rojava yaşayan diyalektiğe dönüşüyor. Devrim ve karşıdevrim sarmalının keşiştiği cografya olarak, olağanüstü dinamikler biriktiriyor. Bu büyük direniş, Ortadoğu’da yeni bir tarihsel momentin kapılarının aralandığını gösteriyor.
Evet, tarih ve devrimin kaotik bir süreç olduğunu yaşayarak görüyoruz. İleri atılımların ve geri çekilişlerin yaşandığı kaotik bir süreç. Rojava Devrimi ve Kobane kantonundaki direniş ve barikatlar, bu anlamıyla tarihin bügünde yaşanması ve bügünde yapılmasıdır. Yaşanacak her düzeydeki olasılığa karşı barikattakiler yani bizimkiler şimdi, şu anda tarihi yapanlardır. Her sıkılan mermi, her tutulan kabza faşizme karşı bizim tarihimizin örülmesidir ve Ortadoğu halklarının özgürleşme pratiğidir.
Rojava Devrimi heterodoks bir devrimdir.
Uzun bir biriktirme döneminin ardından, Suriye devletinin bir savunma strateji olarak Batı Kürdistan ‘dan
çekilmesi ve doğan iktidar boşluğu karşısında kitleler kolektif inisiyatifleriyle toplumsal yaşamın her alanını müdahale ederek, hayatı yeniden ördüler. Rojava hızla farklı etnisitelerin, mezhebin ve dinin kardeşleştiği bir coğrafya olarak, küçük ve alternatif Ortadoğu’ya dönüştü.
Yılların öfkesi ve özgürlüğün yaratıcı zenginliğiyle, alternatif toplumsal ilişkiler hızla hayata geçilerek, hayatın her alanında fiilen devletsiz bir işleyiş hakim olmaya başladı. Kendi özgünlüğünde komünal ilişkiler ve değişik kooperatifleşme adımları atıldı. Topraklar kooperatifler şeklinde örgütlenmiş halka dağıtıldı. Bir yandan özel mülkün varlığına ve ticaretin sürmesine karşın, öte yandan komünal adımların kök salması dikkat çekici oldu. Evet ortada parodoksi bir durum var ama süreç devam ediyor ve olağanüstü koşullar sürüyor. Herşeyden önce insanların yaşamları ciddi bir tehlike altında.
Bir savaş süreci yaşansa da kitleler her koşulda alternatif ilişkilerin kurulmasında aktif rol oynuyor. Merkezi bir devlet yapısının yokluğu tahakküm ve iktidar ilişkilerinden kurtulma ya da hesaplaşmanın önünü açıyor. PYD işçilerin, köylülerin, gençlerin özellikle kadınların aktif rol oynaması için çeşitli örgütlenmeler yaratılıyor. Kadın örgütlenmeleri attığı büyük adımlarla göz dolduruyor. Rojava devrimi (sorunlu ve ileri noktalarıyla), devrimci bir direnişle birlikte sürüyor ve kitleler sürecin bütününe müdahale ediyor.
Rojava’da devletin nesnel olarak varlık zemininin ortadan kalkması başlıbaşına muhteşem bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Asayiş örgütlenmesi gibi oluşumlar hızla işlevsizleşmeye çalışıyor. Özsavunma birlikleri görev yükleniyor. Halk komiteleri ve alternatif örgütlenmelerle hayatın her alanı örgütleniyor ( bu durum eğitim, güvenlik ve adalet vb. alanlarda bil- fiil görülüyor). Halkın silahlanması devrimin güvencesi ve korunması olarak dikkat çekiyor.
Farklı komünal örgütlenmeler, ekonomik yaşamın kooperatifler şeklinde örgütlenmesi ( uzun vadede küçük mülk sahipliğini rasyonalize etme riskine rağmen), toprak dağıtımı ve toprağın işlenmesinde komünal adımlar ve kadının toplumsal yaşamda hızlı, etkili ve patriarkalı, feodal kıskacı ve toplumsal cinsiyet rollerini parçalayan hamleleri, Rojava’nın devrim içinde bir devrim olarak kadın devrimi biçiminde gelişmesi tarihsel önem taşıyor. Kürt özgürlük hareketinin olağanüstü bir birikimi oluyor.
Rojava pratiği, devrimin eşitsiz gelişimine tipik bir örnek oluşturuyor. Devrimin özgürlük hareketinin en gelişmiş olduğu coğrafyada değilde, beklenilmeyen bir bölgede, Rojava’da gerçekleşmesi eşitsiz gelişimin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Kürt özgürlük hareketinin taşıdığı potansiyeli dışavuruyor. Kürt halkı, uluslararası konjonktürün, bölge konjonktürünün yarattığı boşluğu ve zemini iyi değerlendirdi. Uzun bir biriktirme ve hazır olma sürecinin avantajlarını iyi kullandı. Ayrıca Kuzey Kürdistan’da yürütülen çok boyutlu ve etkin mücadele ve özellikle Kandil faktörü Rojava’ya çok büyük olanaklar sağladı.
Devrim, tam anlamıyla Kürt özgürlük hareketinin ulaştığı yeni boyutu simgeledi. Hareketin Ortadoğu’laşmasının somut adımı oldu. Özellikle Şengal pratiği bu yönün uluslararası kamuoyu tarafından da kabulü anlamına geldi.
Rojava devrimi, kendi özgünlüğünde demokratik devrim süreci yaşaması ve devrimin heterodoks karekteri, Ortadoğu yeni tarihin yazılmasına yol açtı. Bölgede tarihsel momentlerle, sosyal momentlerin birleşme olanaklarını çoğalttı. Ortadoğu’daki devrimci, demokratik birikimlere güç verdi.
Küresel ve bölgesel karşı devrimci güçlerin Rojava’ya saldırmasının asıl nedeni; bir dizi jeo-politik ve jeo- stratejik faktörden öte devrimin yıkıcılığı ve alt üst ediciliğidir.
Kobane bu anlamıyla insanlık adına, umut ve gelecek adına büyük bir direniştir. Düşmana İspanyol devrimciler gibi sesleniyoruz: Geçit Yok…!, Geçit Yok…!
Ayrıca Spartakistler proletaryaya seslenişleriyle son sözlerini söylemişler, bizde tekrarlıyoruz: “…Ayağa kalk! Savaşa! kazanacağın koca bir dünya var önünde ve savaşacağın koca bir dünya! Buradan insanlığın en yüce amaçları uğruna, dünya tarihinin sınıf savaşımında, düşmana söyleyeceğimiz tek şey şu: ‘ göze göz, dişe diş’ ”
Son Haberler
Sayfalar
Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.
Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.
Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.
Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.
Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.
Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.
Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:
Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)
Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.